Afrin’e düzenlenen Zeytin Dalı Operasyonu’nun ilk günü 20 Ocak’ta yolu Aksaray-Fatih hattına düşenleri bayraklı konvoylar karşıladı. Recep Tayyip Erdoğan fotoğrafları taşıyan, Türk bayraklarıyla bezenmiş konvoylara dikkatli bakanlar içindekilerin sanılanın aksine Türk değil Suriyeli olduğunu da gördü. Konvoyların coşkusuna akşam havai fişek gösterileri eklendi.
Bu görüntüler yalnızca İstanbul’da yaşanmadı. Ankara’da, Kastamonu’da, Denizli’de, Gaziantep’te yaşayan Suriyelerden de benzer haberler aktı hafta boyunca.
İstanbul Aksaray’da yaşayan ve tatlı dükkânı işleten Adnan İsem operasyondan neden heyecan duyduklarını şu nedenlerle özetliyor:
“Buradaki rahatımız biraz da Türkiye’nin gücüne bağlı. O güç olmadığında biz de kendimizi güvensiz hissediyoruz.”
Aksaray’daki dükkânında hem Recep Tayyip Erdoğan’ın resmi var, hem Türk bayrağı. Bunları kasanın yanında tutuyor, bunu da “Ben bunu propaganda için yapmıyorum, içimden seviyorum Türkiye’yi” diyerek açıklıyor.
Adnan İsem 7 yıldır burada yaşıyor. Halep’ten gelenlerden ve artık Suriye’yle neredeyse hiç bağı kalmamış. Yine de bir gün Halep’e geri döneceği hayaliyle yaşıyor:
“Savaş bittiğinde geri dönecek, atalarımızın mezarlarını ziyaret edeceğiz. Buraya gelirken bu kadar uzun süre kalmayı hayal etmemiştik. Zaman geçtikçe kendimize burada bir hayat kurduk, bu iş yerini açtık. Biz geri dönsek de çocuklarımız artık burada kalabilir. Çünkü Türkiye de bizim ikinci vatanımız.”
“Adnan neden konvoylara katıldı?” sorusunun cevabını da veriyor:
“Suriye’de her zaman parçalı bir yapı vardı ve Esed rejimi baskıyla bu yapıyı bir arada tutmaya çalışıyordu. Şimdi her şey dağıldı ve bu arada aslında Suriye’nin asli unsuru olmayan, dışarıdan destekle ortaya çıkan yapılar baş gösterdi. Türkiye’nin başına bela olanlar da bunlar, bizim vatanımıza geri dönmemize engel olanlar da. Biz Kürtleri sevmiyor değiliz ancak YPG bir Suriye gerçeği olamaz.”
YPG hormonlu güç
“YPG’nin hormonlu bir güç olduğu” vurgusunu Fatih Karagümrük’te terzilik yapan Rahim de yapıyor. Buraya Gaziantep’ten yeni gelen Rahim küçük bir dükkân içinde tadilat işleri yapıyor. Suriye’deyken ordu için de kıyafet üreten bir atölyede çalışıyormuş. Operasyonun başladığı gün yine yan komşusu olan Ramadan Gıda’dan maytap alıp atmış. Onları sokağa döken nedenlerin kişisel olduğunu söylüyor:
“Suriye’de yaşarken Kürtlerle bir sorunumuz yoktu. Sonrasında PKK güçleriyle birlikte hareket edenler köyleri bastı, çok ciddi zararlar verdi. Esed rejiminin destekçisi gibi çalıştılar, Ruslarla da işbirliği yaptılar, ABD’yle de. Burada olmamıza rağmen Suriye’den haber alıyoruz ve YPG güçlerinin etkisi anlatıldığı gibi masum değil. Onlara gösterilen ilgi de Suriye’deki Kürtlerin tamamından gelmiyor. Fakat arkalarındaki reklam gücüyle gerçekten bir etkileri varmış gibi davranıyorlar. Bu Türkiye’yi zora soktuğu kadar, bizim Suriye’ye dönüşümüzü de erteliyor. Bugün burada yaşıyoruz ama sonuçta burası yine de geçici gözle baktığımız toprağımız. Ne zamana kadar burada yaşayacağımız belirsizse de bir gün gitmeyi hayal ediyoruz. Döndüğümüzde de karşımızda yeni bir düşman bulmak en son hayalimiz.”
İstikrara ihtiyacımız var
Cabir Suriye’den gelip bir süre kamplarda yaşayanlardan. Kampta kaldığı günlerde Kobane olayları çıkmış ve o zaman o olayları da kamptakilerle beraber izlemiş. Bugünden geriye baktığında “Türkiye çok sabırlı davrandı” diyor:
“İlk Kobane olayları başladığında Kilis’teki kamptaydım. O sırada bulunduğumuz yere yakın yerlerde de olaylar oluyordu ve biz haberini alıyorduk. Suriye’den geldiğimde savaşanlar arasındaydım ve ayağımdan yaralandığım için savaştan uzak kaldım. Sonra ailem buraya geldiğinde geri dönemedim. Ancak o günleri yaşarken kampta kendimize hep ‘Kürtlerin bu halini nasıl görmedik’ diye soruyorduk. Orada bizimle yaşayan Kürtler de vardı. Onlar da yaşananları akıl dışı buluyor, bunları içten bir savaş olarak görmüyordu.”
Cabir’in “İçten bir savaş” derken ne kastettiğini arkadaşı Ahmet anlatıyor:
“Suriye’de yaşanan gerginliklerin nedeni bellidir. Baas rejiminin yaptıkları yeni değil yıllardır zaten biliniyor. İşler bu noktaya geldi ki, savaş çıktı. Bütün Suriye yıkıldı ve biz evsiz kaldık. Türkiye sayesinde yeni bir hayata başladık. Erdoğan’ın bizi evine almasıyla beraber yaşadıklarımızı biraz unutabildik. Ama tamamen unutamadık, unutamayız da. Burada yaşayan hemen herkesin ailesinden biri ya da kendisi savaşın mağduru. Biz Suriye’deyken özgür değildik. Her şeyimiz gözetim altındaydı. Nefes alırken bile bazen takip edildiğimizi bilirdik. Kürtler de baskı altındaydı ama bizim yaşadığımız gibi bir baskı hissettiklerini düşünmüyorum. Tabii ki onlara sorarsak başka şeyler söyleyebilirler. Ancak bütün bu isyan, aldıkları destek gerçek bir mücadelenin parçası içinde olmadıklarını düşündürüyor. Dünya mazlumların savaşı üzerinde dönüyorsa, YPG bunun bir parçası değil.”
Erdoğan başarılı olmalı
Peki, Türkiye’nin başarılı olması burada yaşayan Suriyelilere ne kazandıracak? Bu sorunun cevabı Cabir’de:
“Şöyle, sonuçta biz ata toprağımızdan ayrıyız ve şimdi başka bir toprağa sığındık. Burada da zor koşullarda yaşıyoruz ama insanların içtenlikle yardım etmeye çalıştığını da biliyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan bizi kabul etti. Türkiye’nin de bu yüzden zor durumda kaldığını biliyoruz. Bu zorluk yüzünden kendimizi sorumlu hissediyoruz. Erdoğan’ın başarılı olması bizim için de önemli. Eğer burada yaşayacaksak, çocuklarımız burada büyüyecekse, Türkiye’nin başarılı olmasını isteriz. Bu sayede biz de kendimizi evimizde gibi hissedeceğiz.”
O sırada Ramadan Gıda’nın çalışanlarından biri sohbete katılıyor ve Suriye’den gelirken yaşadıkları bir anıyı anlatıyor:
“Halep’ten çıktıktan sonra çok uzun süre yürümek zorunda kaldık. Bir süre sonra kaçamayacağımızı düşünmeye başladık, aramızda 30-40 kişi olmasına rağmen giderek moralimiz bozuldu. Ekim ayı olmasına rağmen akşamları çok soğuktu ve küçük çocuklar da yanımızdaydı. Bir süre sonra Türk ordusundan askerlerle karşılaştık ve Türkiye’ye geçtik. İlk karşılaşma anında bizimle yanlarındaki yiyecekleri paylaşmalarını unutamıyorum. O zamana kadar asker bizim için ölüm demekti, o andaysa bizi ölümden kurtaranlar oldu.”
Generaller de destekledi
Türkiye sığınan Suriyeli eski generaller de operasyonu destekleyenler arasında. Suriye’de Beşşar Esed rejiminin ordusunda üst düzey rütbelerde görev yaparken muhaliflerin safına geçen eski generaller, Türkiye’nin olası Afrin operasyonunu desteklediklerini söylüyor.
Suriye rejiminin eski kuzey ordusu komutanlarından Tuğgeneral Asad Nasif, şöyle diyor:
“Türk askerinin başarılı olacağına sonsuz inancımız var. Türkiye, PYD/PKK örgütünü yok edecek güce sahip. Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) da bu konuda onlara sınırsız desteği var. Bu operasyonda el ele olacaktır. Biz her zaman Türkiye’nin yanındayız. Bize düşen ne varsa yapmaya hazırız.”
Eski Suriye Özel Kuvvetler Alay Komutanı Tuğgeneral Abdulkerim Ahmed ise Türkiye’nin Afrin veya Münbiç’te terör örgütü PYD/PKK’ye karşı atacağı hamlelerin son derece isabetli olacağı fikrinde:
“Kürt halkı ile hiçbir sorunumuz yok hatta önemli çoğunluğunun da teröristlere karşı olduğunu biliyoruz. Bu örgütle beraber anılmak istemiyorlar. Onlar da Türkiye’nin bu operasyonunu destekliyorlar. Örgütün destekçisi ABD’nin de amacı bellidir. Suriye’yi parçalamayı hedefliyorlar. İsrail’in topraklarını genişletmek, Suriye’nin yer altı kaynaklarını ele geçirmek istiyorlar.”