Geçtiğimiz hafta başlayan ancak sıcak gündem arasında sesini pek duyuramayan şeker fabrikaları tartışması, medyadaki yayınlarla kafa karışıklığına yol açtı. Kamuoyundaki bilgi kirliliği siyasi parti liderleri tarafından da körüklendi. Uzun zamandır özelleştirilmesi gündemde olan fabrikalar, kapatılması söz konusuymuş gibi lanse edildi. Hâl böyle olunca kafalarda kapatılacak mı özelleşecek mi, özelleşme sonrası kapatılır mı soruları belirdi. Hükümet tarafından yapılan açıklamada fabrikaların kapatılmasının söz konusu olmadığı, 25 devlet fabrikasından belirlenen 14 tanesinin özelleştirileceği söylendi.
Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi, bu kuruma yönelik eleştirileri tekrar tartışmaya açtı. 27 Şubat günü partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında şeker fabrikalarının son durumu sorulan başbakan Binali Yıldırım, şeker fabrikalarının kapatılmasının söz konusu olmadığını ifade etmişti.
Fabrikaların verimli çalışmayıp, rakipleriyle rekabet edemeyerek şeker fiyatlarını yükselttiğini ve bu kapsamda 25 devlet fabrikasından 14’ünün özelleştirmeye alınacağını söyleyen Yıldırım, özelleştirme yapılırken üç temel koşulun sağlanmasını isteyeceklerini ifade etti. Bu koşullar şunlardı: Özelleşen fabrikanın beş yıl işletilmesi, belirli yatırımların yapılması ve işçilerin istediği başka bir kuruma geçişi ya da çalıştığı yerde devam etmesi.
Tehlikeye fırsat verilmeyecek
Şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin gündeme gelmesiyle halk, tütün özelleşmesinde olduğu gibi piyasanın uluslararası firmalara ya da nişasta glikoz üreticilerine kalmasından endişe ediyor. Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın yaptığı açıklamaysa gıda güvenliği konusunda herhangi bir endişenin olmaması yönündeydi. Kalın, fabrikaların zarar ettiği için özelleştirileceğini vurgulayarak: “Gıda güvenliğiyle ilgili konular gündeme geliyor. Tarım bakanlığı önceki yıllarda çok katı uygulamalar yaptı. Şeker üzerinden vatandaşın sağlığını tehlikeye sokacak uygulama ve üretimin kabul edilmesi söz konusu değil. Özelleşmede temel amacımız verim ve üretkenlik. Gıda üretimi ve güvenliğiyle ilgili mevzuat dışına çıkılmayacak, özel firmalarda bu kurallara tabi olacak” demişti.
Kamuoyunun algısı yanlış
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba da şeker sektöründeki 8 özel fabrikanın 1 milyon tonluk üretim yaptığını, Türkşeker’e bağlı 25 fabrikanınsa 1 milyon 400 bin ton üretim gerçekleştirdiğinin altını çizdi. Özelleşecek şeker fabrikalarının Türkiye için faydalı olacağını ve bu firmaların ihtiyacın üzerinde şeker üreteceğini düşündüğünü de dile getirdi. NBŞ’ye (nişasta bazlı şeker) karşı olduğunu belirten Fakıbaba, üretilecek şeker pancarıyla şekerin hem daha ucuza mal olacağını hem de Avrupa’yla bir rekabete girileceğini vurguladı. Özelleştirmeyle arsa satışının yapılacağı yönündeki iddiaların da sorulduğu Fakıbaba, böyle bir durumun söz konusu olmadığı bilgisini vererek, amacın sadece fabrikaların özelleşmesi olduğunu, kamuoyunda yanlış bir algının bulunduğunun altını çizdi. Fakıbaba, NBŞ kotasında bir artış olmayacağı ve işçi hakları konusunda da kimseyi mağdur etmeyeceklerini de vurguladı.
Sosyal medyadan karşı çıktılar
Şeker fabrikalarının özelleşmesine karşı çıkan siyasi parti liderleriyse, bulundukları konum itibariyla geçerli bir delil ortaya koyamayarak meseleye manipülatif yaklaşıyor. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle cumhuriyet dönemi değerlerinin yok edilmeye çalışıldığını ileri sürerken, Meral Akşener özelleşme sürecinde de Cargill-AK Parti ortaklığı olduğunu iddia etti.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, bir gazetecinin kendisine sosyal medya üzerinden şeker fabrikaları hakkındaki görüşünü sorması üzerine “Herkesin kazandığı bir ortama siz dinamit koyuyorsunuz. Hangi gerekçeyle özelleştiriyorsunuz? Şeker fabrikalarını özelleştirerek siz aslında bir anlamda cumhuriyetten intikam almaya çalışıyorsunuz. Şeker fabrikalarına sahip çıkmak, cumhuriyete, emeğe, alın terine sahip çıkmak demektir” yanıtını verdi.
Üretimin kötüye gideceğini öne süren liderlerin somut deliller ortaya koyamayıp genel geçer ifadelerle özelleştirmeye karşı olması da dikkat çekti. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu da sosyal medyadan yaptığı açıklamayla, her fırsatta özelleştirmeye karşı olduğunu söylese de yeniden yapılandırmanın devlet eliyle olması gerektiğini belirtiyor.
NBŞ kotaları düşürülecek
Cargill, hazırladığı raporla Türkiye’de şeker pancarından üretilen şekerin fiyatının dünya piyasasının üzerinde olduğunu, özelleşmenin Türkiye için iyi olacağını iddia etmişti. Bu rapora karşılık Pancar Ekicileri Kooperatifleri Birliği (Pankobirlik) “Cargill talep ettiği yüzde 60 kotaya ulaşmak için Türkiye’de üretilen mısırın yüzde 27’sini almak zorunda. Bunun için mısır üretiminin artırılmasını istiyor. Çünkü piyasadaki mısırın yüzde 27’sine talip olmaları durumunda mısır fiyatı yükselecek ve Cargill’in kârı düşecek. Mısır arzı artarsa fiyatı gerileyecek, Cargill’in karı düşmeyecek” açıklamasında bulundu.
Her ne kadar Cargill için böyle bir özelleştirmenin yapıldığı öne sürülse de Başbakan Yıldırım yapılacak özelleştirmenin Cargill’i mutlu etmeyeceğini, NBŞ kotalarını düşürmeyi planladıklarını söylemişti.
Yüksek fiyata özelleştirme ayarı
Hâlihazırda özel ve devlet fabrikalarında ihtiyaç fazlası şeker üretimi olsa da, devlet zarar eden fabrikalar üzerinden fiyat belirlediği için Avrupa’ya nazaran Türkiye’de şeker yaklaşık 2 kat daha yüksek fiyata mal ediliyor. Devlet şeker fabrikalarının, 2016 zararı da neredeyse 70 milyon dolar. Devlet elinde olupta daha sonra özelleşen şeker fabrikalarınınsa 200-300 milyon dolar kar yaptığını biliniyor.
Şeker fiyatlarını yükselten, verim sağlamayan ve rakipleriyle yarışamayan fabrikaların özelleştirilmesiyle şeker fiyatları ve üreticinin korunması amaçlanıyor. Özelleştirmeyle şeker pancarı teşviki ve NBŞ üretimi sınırlandırılarak fiyatların düşmesi de sağlanmış olacak.
Ver kurtul olmaz, özel denetim şart
Fabrikaların şeker üretimi kadar önemli diğer bir mesele de şeker pancarı kotalarının yönetimi olarak ortaya çıkıyor. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle, bölgedeki pancar kotası hakkı da elde edilmiş olacak. Özelleştirme yoluyla şeker kalitesinin de yükselmesi hedefleniyor. Karasal iklim ve gece gündüz sıcaklık farkının yüksek olduğu yerde yetişebilen pancar, daha ılıman iklim koşullarına sahip yerlerdeki fabrikaların özelleşmesiyle şeker kalitesinin artması öngörülüyor. Bunun yanı sıra özelleştirmeyle aynı bölgede bulunan birden fazla şeker fabrikasının toplulaştırılarak mali giderlerin azaltılması hedefleniyor.
Bu önermelerin yanı sıra bir diğer önemli meselede NBŞ kotaları olarak karşımıza çıkan, halkın ve çiftçinin en büyük endişesi olan mısır nişastası bazlı şeker üretimi. Pancar şekerinden çok daha ucuza mal edilen ve glikoz şurubu olaraktan bilinen bu tehlikeye Tarım Bakanlığı tarafından sert tedbirlerin alınması gerekiyor. Devletin ver-kurtul hesabıyla özelleştirme yapmayıp, kurulacak yeni bir denetim mekanizmasıyla fiyat, tohum, çiftçi desteği açısından da bir iyileştirme geliştirmesi lazım.
İyi yönetilirse özelleşme zararsız
Türkiye, dünyada şeker pancarı üretimi açısından lider ülkelerden birisi. Neredeyse temel tüketim maddelerinden olan şekerin dünya piyasasında ve iç piyasada ülkeye kâr getirmesi de önemli bir husus. Dünya’daki şeker kamışı üretiminin aksine Türkiye’de şeker, yoğun olarak şeker pancarından üretiliyor. Şekere yönelik uygulanan kotaların kalkmasıysa şu an gündemde görünmüyor.
Zaman içinde özelleşen Konya, Kayseri, Aksaray gibi şeker fabrikalarının iyi yönetilerek kâra geçmesi özelleştirmenin tartışıldığı şu dönemde iyi bir örnek olarak karşımıza çıkıyor. Özelleştirmeye tamamen karşı çıkmak yanlış ama özelleştirme yaparken de ülke ekonomisini uluslararası piyasanın eline bırakmamak, pahalıya üretilen bu şekerin özelleşme eliyle düzelmesi gerekiyor. Maliyeti düşürmek için ithal şeker önerilmesi de tamamen dışa bağımlılığı savunmuyor. Başbakan Yıldırım’da bu sebeple özelleştirmeye gidildiğini açıkça ifade etmişti.
Hükümet tarafından yapılacak bir düzenlemeyle kamuoyunun endişe ettiği NBŞ kotasına da bir sınır getirilebilir. Bu kotanın net bir şekilde belirlenmesiyle uluslararası pazarda markaların ve pazarın korunması, C kotasının doğru yönetilmesi gerekiyor. Devlet bir yandan dâhilde işleme belgesi ve C kotasıyla da(ihracatta kullanılacak kota) bir yandan şekerin ucuzlamasına yardımcı oluyor ama kötü yönetilen devlet fabrikalarının zarar etmesine engel olamıyor. Özelleştirme içerisinde bir takım riskleri barındırsa da, hükümet bu konuda alınacak önlemlerle tehlike oluşmasına fırsat verilmeyeceğini vurguluyor.