Türk halkının feraset ve basiretinden övgüyle söz edilir hep. Feraset, çabuk anlama ve kavrama yeteneğiyken, basiret konunun özününü kavrama, gerçeği tüm detaylarıyla görebilme kabiliyeti ve ileri görüşlülüğüdür. 15 Temmuz’da FETÖ’nün işgalini hızlıca anlayıp kavrayabilen halkın basiret ve feraseti, her seçimde oy sandıklarına da yansıdı ve yansımaya devam ediyor. En son yapılan 24 Haziran genel seçimlerinde Türk seçmeninin oy terazisi, siyaset biliminde ders olarak okutulmaya değer. Yıllarca koyun, cahil, makarnacı diyerek küçümsedikleri bu halk, ferasetiyle ülkenin üzerinde oynanan oyunları hızlıca görüp, basiretiyle iyi bir analiz bıraktı geriye. Bütün partilerin bu analizden çıkartacağı dersler var.
24 Haziran Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerini diğer seçimlerden ayıran en önemli özellik, parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişin pratize edilecek olmasıdır. Bu kritik seçimde halk, en çok güvendiği aday olan Recep Tayyip Erdoğan’a yüzde 52.6 oy vererek tartışmasız olarak ülkenin dümenini teslim etti. Türk seçmeninin önem verdiği “adayın sahiciliği” kriterine ek olarak, uzun yılların yönetim tecrübesi, vizyonu ve misyonu da eklenince, Erdoğan, partisinden de yüksek oy alarak seçimin galibi oldu. Dünyanın en ücra köşesinde yaşayan mazlum Müslümanların umudu ve sevinci olduğunu seçim sonrası dünyanın her bir tarafından gelen kutlama heyecanı görüntüleriyle bir kez daha gözler önüne serdi. Türkiye, Türkiye’den ibaret değildi ve bütün dünya bunu gördü.
İttifakınız böyle devam etsin
En yakın rakibine 11 milyonluk oy farkıyla dümeni Erdoğan’a teslim eden milletin ortak aklı, yeni sistemin avantajıyla yasamada dengeyi başka bir şekilde formüle etti. 15 Temmuz’dan sonra temelleri atılan ve bu seçimde resmiyete dökülen Cumhur İttifakı’na meclisin çoğunluğunu verdi. Bu şekilde yeni sistemin soru işaretlerinden biri olan denge ve denetleme mekanizması, gereksiz itirazlarla tıkanmalara sebep olacak muhalefetin eline değil de, ittifakın içinde yer alan diğer bir partiye geçti.
Kurulduğu günden beri girdiği her seçimi kazanan AK Parti, bunca yıllık iktidar yıpranmışlığına rağmen bu seçimin de tartışmasız galibi oldu. Yüzde 42.5 oy oranıyla birinci olan AK Parti, adayının oyunun hayli gerisinde kalarak, seçmenin verdiği derslerden nasibini aldı. Bütün karar yetkilerini elinde bulundurma eşiği olan 301 eşiğini de aştırmayarak, 295 vekille AK Parti’yi meclisin en büyük köşesine oturtan halk, MHP’ye kilit görevi verdi. “İttifakınız aynen böyle devam etsin” dedi.
Tamamlanacak eksikler neler
1 Kasım seçimleriyle kıyaslandığında AK Parti’nin oylarında düşüş gözlense de, 1 Kasım seçimlerinin 7 Haziran’dan sonraki olağanüstü konjonktürde gerçekleştiğini akıllardan çıkartmamak lazım. 7 Haziran seçimlerinden sonra mutabakat sağlanamadığından dolayı 1 Kasım seçimleri tekrar edilmiş, halk yine ferasetini kullanarak AK Parti’ye şimdiye kadar vermediği oy oranını vermişti. AK Parti’nin gerçek oy oranı olmayan bu seçim sonucuna katkı başta MHP olmak üzere bütün partilerden gelmişti. Ancak 24 Haziran seçimlerine baktığımızda, 1.5 milyona yakın ilk kez oy kullanacak seçmen sayısı da dahil olduğunda, AK Parti’de bir düşüş olduğu gözlerden kaçmıyor.
Seçim öncesinde konuşulan “Erdoğan’a oy veririm ama AK Parti’ye vermem” sözünün yabana atılacak bir söz olmadığı ortaya çıktı. AK Parti’nin kadrolarından, ekran yüzlerine kadar, icraatlarından, teşkilatlardaki iş görmezliğe kadar rahatsız olan bir takım seçmen, yine Cumhur İttifakı’nın içinde yer alan MHP’ye oy vermeyi tercih etti. Böylelikle MHP öngörülemeyen oy oranına yükselirken, bu sonuçlar yerel seçimler için de önemli bir veri oluşturdu. Adayların içinde en yüksek oyu alarak cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan’ın balkon konuşmasında “mesajı aldık, eksikleri tamamlayacağız” diyerek işaret ettiği nokta, işte bu verilerin oluşturduğu hareket noktası olacağa benziyor.
Meclisin kilit partisi MHP
Öte yandan AK Parti’nin 301 vekil çıkaramamasındaki diğer bir sır, AK Parti iktidarında büyümüş ve ilk kez bir seçimde oy kullanan gençlikte yatıyor. İnternet ve sosyal medya çağında büyüyen bu gençlere AK Parti eskiye nazaran ulaşımını artırsa da, istediği oranda ulaşamadı. Sosyal medya gibi gençliğin kendini ifade etme olanağı bulduğu mecralar yeterince kullanılamadı. İnternet çağının ideolojiden uzak gençliği, 15 Temmuz’un ve buna ilave olarak Avrupa’nın ırkçı tavırlarının da etkisiyle milliyetçi partiye kendini yakın hissetti.
15 Temmuz’dan beri iktidarın yanında durarak ülkenin başına örülen çorapları büyük bir kararlılıkla çözmeye koşulsuz destek veren Milliyetçi Hareket Partisi ve başkanı Devlet Bahçeli, 24 Haziran seçimlerinde de kilit rol oynadı. Cumhurbaşkanlığı sistemini getirmede önemli görevler üstlenen Bahçeli, tavrını, bu sistemin yerleşmesi için de korudu. Cumhur ittifakıyla birlikte ittifakın tek adayı olan Erdoğan’ı destekledi. Milletvekilliği seçimlerinde ise hakkında yapılan tüm olumsuz değerlendirmelere, kendisinden ayrılan İyi Parti’ye giden oylara rağmen yüzde 11 oy alarak 49 milletvekiliyle meclisin kilit partisi oldu.
Seçim sonuçlarını değerlendirirken kendilerine denge ve denetleme görevi verilerek önemli bir sorumluluk üstlendiklerini açıklayan Devlet Bahçeli, bu görevi suiistimal etmeyeceğini de daha ilk günlerde kanıtladı. “Meclis’te ne dersek o olacak, Erdoğan’ı biz kurtardık” diyen MHP Genel Başkan Yardımcısı Sefer Aycan’ı görevden aldı. Basiret ve feraset sahibi Türk seçmeni de, “Sen bana lazımsın, ben sana, ülke herkese” denklemiyle ne kadar hassas bir denge kurduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Atatürk’ün partisi terörü meclise taşıdı
Seçmen, AK Parti’yi mecliste 301’in altında bıraksa da, muhalefete önemli karar alma yetkisini vermeyerek iktidarın önünü keyfi tıkamalara da engel oldu. Anayasa değişikliği, seçim kararı alabilme yetkisi, Cumhurbaşkanı ve bakanlara soruşturma yolunu açmak gibi kritik kararları alacak çoğunluğu muhalefete değil, Cumhur İttifakı’nın onayına verdi. Ancak bugüne kadar elini taşın altına koymayıp, sadece eleştirmekle yetinen muhalefete de önemli sorumluluklar vererek oyunun içine dahil etti.
Cumhuriyet Halk Partisi adayı Muharrem İnce’nin de ifadesiyle 41 yıl sonra CHP ilk kez yüzde 30 oy oranını aşarak kendi çapında büyük bir rekora imza attı. Seçim öncesi Muharrem İnce kazanıyormuş gibi bir hava estirildiği için, seçim akşamı CHP seçmeni sonuçlara inanmakta güçlük yaşadı. Muharrem İnce’nin mitingine katılım sayısını olduğundan yüksek göstermek, anketleri ikinci tura kalınacakmış gibi ayarlamak, seçmene bir umut vaad etmişti. Nitekim SONAR Araştırma Başkanı Hakan Bayrakçı, “Erdoğan’ın kazanacağını ilan etsem beni çarmıha gererlerdi” diyerek, yanıltıcı rakamları olduğunu itiraf etti.
Buna rağmen Kemal Kılıçdaroğlu, “Gel bakalım Muharrem” diyerek yeni bir dönem açtığının farkında bile değildi. CHP seçmeni, Muharrem İnce ile bir rüzgar yakaladı. Bu rüzgarı değerlendirip değerlendiremeyeceklerini ilerleyen günlerde hep birlikte göreceğiz. Bu seçimin sonucunda CHP birçok formül kurduğu halde, bunlardan başarılı olduğu tek formül, İnce’nin oyunu yükseltmesi oldu. CHP, yüzde 22.6’yla adayından yüzde 8 oranında düşük oy aldı. 146 milletvekili sayısıyla meclisin en büyük muhalefet partisi olan CHP’den giden oylar, HDP’nin hanesine yazıldı.
Adayını değiştir, FETÖ’yle yolunu ayır
Millet İttifak’ı sayesinde meclise giren Saadet Partisi’nin hiçbir aday çıkartamaması, baraj meselesinden dolayı milletin stratejik davranıp, Saadet Partisi’ne oy vermiyor safsatasının da içinin boş olduğunu ortaya koydu. Saadet Partisi’nin tek kazancı, CHP listelerinden gösterdiği üç adayın meclise girmesi oldu. CHP ise şimdiye kadar vekil çıkartamadığı yerlerden, SP sayesinde vekil çıkartabildi. Che Guavera selamıyla CHP seçmenine göz kırpan Temel Karamollaoğlu, Nişantaşı’ndan oy kapmaya çalışırken, eldeki bulgurdan da oldu.
Yeni kurulan İyi Parti, yüzde 10 barajını aşarak başarılı bir çıkış yakaladı ve 43 milletvekili ile meclise girdi. Bu oyların önemli bir kısmı MHP’den giderken, uzmanların görüşü diğer partilerden de İyi Parti’ye bir miktar oy gittiği yönünde. Zira İyi Parti yüzde 10 oy alırken, şişirilmiş balon olan adayı Meral Akşener yüzde 7’lerde kaldı. İlk bakışta seçmenin İyi Parti’ye bir şans verdiği, bu şansı ise “adayını değiştir, FETÖ’yle yolunu ayır” diyerek tescillediği görülüyor.
Seçimin en tartışmalı partisi HDP’ye gelince; hapisteki adayı Selahattin Demirtaş’ın aldığı oy oranıyla partisinin oy oranı arasında büyük bir uçurum oluştu. Bunun en önemli sebebi, CHP seçmeninin HDP’ye verdiği destek. HDP, doğuda terör örgütleriyle arasına mesafe koyamaması, kayyum belediyelerinin başarısı gibi faktörlerle aldığı oyların bir kısmını kaybederken, batıda CHP sayesinde oylarını arttırdı. HDP, yüzde 11.7 ile barajı geçip 67 vekil çıkartırken, adayı Selahattin Demirtaş yüzde 8.4 oy alabildi. Seçmen, HDP’ye belki de son bir şans daha verdi.
Elitlerin kibri, milletin ortak aklı
Böylece Cumhur İttifakı 344, Millet İttifakı 189 olmak üzere mecliste uzun zamandır ilk kez 5 parti yer aldı. SP’li üç milletvekili CHP’den, BBP Genel Başkanı AK Parti’den, DP Genel Başkanı ise İyi Parti listelerinden meclise girdiği için 8 partinin de temsilcileri mecliste. Bu süreci ilmek ilmek dokuyan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, referandumda halkın da desteğini alarak yeni sistemin uygulayıcısı oldu. Elitlerin yönetiminden halkın yönetimine tam anlamıyla geçildi. Halk bütün partilere, “hep beraber anlaşarak bizi yönetin” dedi. Bu yönetimde de kriz noktalarını itinayla kapadı.
Milletin ortak aklı bugüne kadar hiç yanılmadı. Bugün de okuyabilene bu seçimde çıkartılacak tonlarca ders bıraktı. Bidon kafalı, cahil, ağız kokusu gibi sözlerin bedelinin ağır olduğunu bir kez daha gösterdi. Yüce Türk halkı, elitlerin kibrini yendiği tek yer olan sandıkta, kendini aşağılayanların üstünü itinayla çizdi. Sahiciliği hep sevdi, ama yanında vizyon ve güven olmadan gelen sahiciliğe sadece sempati duydu. En önemlisi de, seçimin -en azından Türkiye’de- sosyal medyada kazanılmadığını bir kez daha tecrübe etti.