Risk yönetimi şirketi AON, yine başka bir risk danışma grubu Roubini Global ile 2017 yılı risk haritasını yayınladıklarında önceki yıllardan farklı bir durum göze çarpıyordu. Vatikan ilk defa terör ve politik şiddet kriterleri açısından durumu kötüye giden ülkeler listesinde yer alıyordu. Raporun değerlendirme kısmında şöyle denilmekteydi. “Yinelenen DEAŞ tehditleri nedeniyle Vatikan’ın risk düzeyi artmıştır.”
Bu raporun akla getirdiği ilk şey, DEAŞ terör örgütüne ait Dabık dergisinin 2014 yılındaki dördüncü sayısının kapağıydı. Saint Pierre meydanındaki dikilitaşın üzerinde siyah bayrak dalgalanıyor, kapağın başlığında ise “Başarısız Haçlı Seferleri” ifadesi yer alıyordu.
2017 yılının Mart ayına gelindiğinde Vatikan resmi sitesinden Papa Francis’in Mısır ziyareti yapacağı duyurulmuştu. Duyuruya göre Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, Kıbti Kilisesi lideri Tavaros ve Ezher Şeyhi Ahmed Tayyib tarafından yapılan bir davet söz konusuydu. Ve ziyaret öncesi, Nisan’ın 9’unda malum DEAŞ saldırısı gerçekleşti. Palmiye Pazarı ayinlerinde Tanta ve İskenderiye kentlerinde patlayan bombalar kırk beş ölü ve yüzü aşkın yaralı bırakmıştı.
DEAŞ ikramı korkusuz Papa imajı
Vatikan patlamalar sonrası herhangi bir iptal veya erteleme olmayacağını duyurdu. Papalık adeta meydan okuyordu. Papa Francis’in sözcüsü Greg Burke “Güvenlik önlemleri diğer seyahatlerde ne olduysa aynısı olacak. Papa normal bir araçla seyahat edecek, kurşun geçirmez zırhlı bir araca binmeyecek. Ayrıca Vatikan bu seyahate mahsus ilave korumalar göndermeyi düşünmüyor” ifadelerini kullanıyordu.
Ve beklenen gün nihayet geldi. 28 Nisan’da Papa Mısır’a ayak bastı. Hepsi oradaydı. Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, Kıbti Kilisesi lideri Tavaros ve Ezher Şeyhi Ahmed Tayyib. Katolik Haber Ajansı’na göre bu Papa’nın dört yıllık görev süresi boyunca on sekizinci yurtdışı ziyaretiydi. Ziyaret ettiği yedinci Müslüman ülke. Ve Papa II Jean Paul’un 2000 yılındaki ziyareti sonrası Mısır’ı ziyaret eden ikinci Papa.
Dinlerarası diyalog tuzağına devam
2011 yılında, yine bir kilise bombalamasında 21 Kıbti hayatını kaybettiğinde zamanın Papa’sı Alman Benedikt ağır bir şekilde Ezher’i sorumlu tutmuş, ilişkiler askıya alınmıştı. Nasıl bir ilişki türüydü Papalık ile Ezher arasındaki? FETÖ vesilesiyle yakından tanıdığımız bir ilişki: Dinlerarası diyalog. 1998 yılında Katolik-Müslüman diyaloğu adıyla başlatılan ilişki 2011 yılına dek kesintisiz devam etmiş, Francis’in gelişiyle Benedikt dönemindeki hasar da çarçabuk tamir edilmişti. Geçen sene Ezher Şeyhi Vatikan’daydı örneğin. Bu sene de Papa’nın iade-i ziyareti söz konusuydu. Papa’nın ziyareti kapsamında Ezher âlimleriyle ortak bir etkinlik düzenleyen Notre Dame Üniversitesi İslami Araştırmalar profesörü Gabriel Said Reynolds meseleyi şöyle özetliyordu.
“Kilise’nin bakış açısı olarak Papa’nın bu ziyareti, Müslümanlar ile Hristiyanların arasındaki ilişkiden daha önemli bir konu olmadığını gösteriyor. Müslüman ülkelerde yaşayan dini azınlıklar açısından önemli olduğu kadar, hoşgörü, birlikte yaşama ve barışı geliştirme misyonu açısından da önemli bir ziyaret bu.”
Nasıl? Epey tanıdık bir söylem, değil mi?
İkiyüzlü barış söylemi
Papa Francis Mısır’a vardığında herhangi bir Katolik ülkede hatta kendi evi Vatikan’da bile tanık olmadığı bir görüntüyle yüzleşmek durumunda kalmıştı. Her yer; billboardlar, otobüs durakları, havaalanları, meydanlar, caddeler, dağ taş Papa’nın posterleri tarafından istila edilmişti. İş sadece istila ile kalsa yine sorun değildi. Öyle ikiyüzlü bir mesaj veriliyordu ki posterle birlikte, ne yenir, ne yutulur cinstendi: “Barışın Papası Barış’ın Mısır’ında.” Papa, malum baba demek. Barış’ın babası, atası, kökü anlamına gelen bir şark dalkavukluğu içeriyordu bu ifade. Elin Papa’sına beleşten ikram yapacak değillerdi ya! Yanına Mısır ilave edilerek bir tür “vaziyeti sahihleme” cinliği vardı işin içinde. Konu barış olunca ne misyonerleri eliyle mazlum halkları maddi-manevi talan eden Papa’nın, ne de darbe ile iktidara gelip koca bir halkı inim inim inleten diktatörün söylemi inandırıcı oluyordu.
Bartolomeo da oradaydı
Papa’nın Mısır ziyaretinde başka bir ayrıntı da Ortodoks dünyanın en önemli ismi, Patrik Bartolomeo’nun da aynı daveti almış olmasının gözlerden kaçması yahut kaçırılmasıydı. Ana akım medyada neredeyse hiç bahsi geçmedi. Papa ile Bartolomeo hiçbir resim karesinde bir araya gelmedi. Oysa o da oradaydı. Bir arada görünmemek için Ezher Üniversitesi’nin barış konferansında bir gün arayla yer aldılar. Farkında mısınız, Hristiyan dünyanın en önemli isimleri bir araya geldiler ve bundan dünyanın haberi bile olmadı. DEAŞ belki ikili arasındaki toplantıyı perdelemek için eylem yaptı, gündem saptırdı. Her zaman yaptığı gibi.