Oy ve Ötesi, Sandık Başındayız Hareketi, Türkiye’nin Oyları, Adil Seçim Platformu ve Sandık Gücü… Her seçim öncesi yeni isimlerle karşılaştığımız gönüllü seçim güvenliği gruplarından bazıları. Kimi sadece tek seçimle sınırlı kaldı kimi ise Oy ve Ötesi gibi her seçimde daha da kurumsallaşan bir yapıya dönüştü. Ağırlıklı olarak kendini iktidar karşısında konumlandıran bu hareketlerin ortak özelliği ise bağımsız ve bağlantısız olduklarını ısrarla vurgulamaları. Peki bu doğru mu? Mali yapıları, uluslararası bağlantıları, üyelik modelleri ve hayata geçirdikleri projeleri bu vurguyu haklı kılıyor mu? Türkiye’nin Gezi olaylarının hemen ardından tanıdığı bu hareketler, büyük iddialarını ne kadar hayata geçirebiliyor, vatandaşın sandığa attığı oyu ne kadar koruyabiliyor? Seçim ve sandık güvenliği iddiasıyla yola çıkan bu hareketler, demokrasinin teminatı olmaktan çok seçim güvenliğine yönelik algı operasyonlarının bir parçası mı oluyor?
“Benim oyum mu kurtaracak memleketi?”, “Bir oyla mı değişecek her şey?” ya da “Hangisine vereceksin ki?” sorularını seslendiren ünlü oyuncular daha sonra seçmene bir çağrıda bulunuyordu; “Oy ver, lütfen…” Selma Ergeç’ten Rıza Kocaoğlu’na, Meltem Cumbul’dan Mehmet Günsur’a, Özge Özpirinçci’den Buğra Gülsoy’a televizyon dizilerinin hayatımıza kazandırdığı onlarca isim hayli sempatik, hayli dikkat çekici bir filmle karşımıza çıkıyorlardı. Tam da 2014 yerel seçimlerinin öncesinde sosyal medya platformlarında yayınlanan bu filmin benzerlerine sonraki yıllarda da sıklıkla rastladık.
ÜNLÜ OYUNCULAR “SANDIK PEŞİNDE”
Son olarak 24 Haziran seçimleri için hazırlanan ve Tilbe Saran, Gülriz Sururi, Ayşen Gruda, Berna Laçin, Mert Fırat ve Fırat Danış’ın yer aldığı reklam filminde benzer çağrıyı işittik. 2014’te oy ver çağrısı yapan ünlüler bu defa oylara sahip çıkılmasını, müşahit olunmasını istiyordu. Aradan geçen 4 yılda ünlülerin çağrısı boyut değiştirmiş, “Gündüz sandık başına, akşam sandık peşine” sloganıyla seçmenden sadece oy vermesini değil oylarına sahip çıkması da bekleniyordu. Seçim güvenliğine dair sosyal medya yalanlarıyla beslenen algıyı diri tutmayı da ihmal etmeyen kampanya yine buyurgan, yine öğretici, yine misyonu halka yükleyen bir içeriğe sahipti. Ünlüler bir kez daha halka rağmen halkı kurtarmaya soyunmuş ve #sandıkpeşine etiketiyle ses getiren kampanyanın parçası olmayı bilmişlerdi.
Televizyonlarda pek rastlamasak da, sosyal medya platformları ile internet sitelerinde, blog sitelerinde ve whatsap gruplarında sürekli karşımıza çıkan öğretici videoların sonunda mutlaka bir web sitesinin adresini veya call center telefonunu görüyoruz. Hayli profesyonel ve ciddi bütçelerin kullanıldığı bu tanıtım videolarını kimler hazırlıyor, kimler dağıtıyor ve bu çok konuşulan kampanyaları kimler yürütüyor?
‘OYLARIMIZ ÇALINIYOR’ YAYGARASI VE GEZİ OLAYLARI
Bu soruya yanıt vermek için biraz daha geriye, Gezi Olaylarına kadar gitmek gerekiyor. 1980 sonrasının en etkili isyan girişimlerinden biri olan Gezi ile birlikte yeni oluşumlar, farklı hareketlenmeler de görülmeye başlandı. Sokakta iktidarı devirmeyi başaramayanlar meşru siyaset zemininde var olma ve sesini duyurma telaşına kapıldı. İktidarın sandıktan çıktığını geç de olsa anlayan bu çevreler sadece seçmeni sandığa çağırmakla kalmıyor, sandığa yansıyan iradenin doğru sayılmasını da kendine görev kabul ediyordu.
1950’den bu yana gizli oylama, açık tasnif yöntemini tercih eden Türkiye, ilk kez seçim güvenliğiyle ilgili tartışmalara tanık oluyordu. Sandıktan istediğini alamayan çevreler sandığı tartışmaya açarak kirli propagandaya başlıyorlardı. Sadece ulusal sınırlar içinde değil sınırların ötesine de bu algı operasyonlarını yaymaya çalışan çevreler ilişkide oldukları uluslararası örgütlerin desteğini almakta zorlanmıyorlar. Daha düne kadar “benim oyumla çobanın oyu bir mi?” diye soranlar bu defa oylarının çalındığını, değiştirildiğini, seçim güvenliğinin tehlikeye düştüğünü iddia ediyordu.
Doğrusu Türkiye, Refah Partisi’nin yükseliş yılları olan 1990’lardan bu yana sandığa yönelik hile iddialarına yabancı sayılmazdı. Seçimi kaybeden sosyal demokrat adayların çöplüklerde oy pusulası bulması, yanmış oy zarfı araması bildik durumlardandı. Daha oylar sayılmadan sandığı terk eden CHP’liler, sabah olduğunda “oylarımız çalındı” yaygarasına başlıyorlardı. İşte toplumsal bilinç altındaki bu haberler Gezi olaylarının ardından yeni bir görünüm kazandı. Önce Oy ve Ötesi isminde bir gönüllü hareketin kurulduğu duyuldu. Gezi’nin ardından daha önce herhangi bir siyasi oluşumda yer almayan isimler Gezi’den aldıkları motivasyonla siyasi hayatta belirleyici olmaya soyundular.
ABD EĞİTİMLİ İDEALİST ÇOCUKLAR
Yale Üniversitesinde ekonomi eğitimi alan Sercan Çelebi, o günlerde röportaj verdiği Ayşe Arman’a kurucu ekibin İstanbullu 7 yakın arkadaştan oluştuğunu söylüyor. “Herhangi bir siyasi parti bağlantımız yok. Bir kısmımız profesyonel, bir kısmımız şirket sahibi. Şimdi de işimizden gücümüzden feragat ederek Oy ve Ötesi ile ilgileniyoruz” diye anlatıyor faaliyetlerini. Kendilerini Y kuşağı olarak tanımlayan Çelebi, Gezi süreciyle birlikte harekete geçtiklerini saklamıyor. “Gezi sürecinden sonra, elimizi taşın altına koymadan hiçbir şeyin değişmeyeceğini anladık. Aramızdaki sohbetlerde, ‘Biz n’apabiliriz?” demeye başladık, ‘Sürece nasıl katkıda bulunabiliriz? Neresinden tutabiliriz?’ Sonunda da Oy ve Ötesi’ni hayata geçirmeye karar verdik.” diye anlatıyor yaşananları.
Oy ve Ötesi kısa sürede örgütlenirken ciddi bütçeler gerektiren reklam filmleri çekiliyor, web siteleri, akıllı telefon uygulamaları, call center hizmetleri veriliyor, eğitim faaliyetleri, seminerler, konferanslar düzenleniyor ve dört bir yandan seçmen bilinçlendirilmeye çalışılıyor. İlk anda cezbedici bir gönüllü faaliyeti olarak ortaya çıkan ve özellikle de büyükşehirlerdeki orta sınıf muhalifleri bünyesinde toplayan Oy ve Ötesi, bir süre sonra dernekleşmeyi tercih ediyor. Sadece sinema ve sanat dünyasının ünlüleri değil toplumun pek çok kesiminden de destekçi bulan Oy ve Ötesi, Türkiye’deki seçim güvenliğine dair araştırmalar yapmayı da ihmal etmiyor.
Seçimlerin adil olmayacağına dair inancın geçmişe göre çok daha fazla arttığını öne süren araştırmalar yayınlayan Oy ve Ötesi, 2014 seçimleri sırasında yaşanan elektrik kesintilerini algı operasyonlarının merkezine oturtuyordu. Türkiye Barolar Birliği, İstanbul Tabip Odası, Mimar ve Mühendisler Odası gibi muhalif yapılarla hemen eklemlenmeyi tercih eden Oy ve Ötesi, 2014 yerel seçimlerinde 26 bin 500 gönüllüye ulaştığını savunuyor. Haziran 2015 genel seçimlerinde ise 46 ilde 55 bin gönüllü ile sandık sonuçlarını kontrol etmeye çalışan dernek, üyelik için 20 TL giriş ücreti talep ediyor. İstanbul merkezli derneğin yıllık aidatı ise 100 TL.
NEREDEN GELİYOR BU PARALAR?
Peki bu kadar yaygın ve ses getiren dernek maddi olarak nasıl ayakta kalıyor, bu kadar büyük projeleri hangi bütçeyle hayata geçiriyor. Oy ve Ötesi’nin kendi internet sitesinde yayınladığı mali tablosuna göre 2015 ile 2017 arasında bağış ve aidatlar ile 785 bin TL gelir elde etmiş. Yine aynı dönemde yapılan harcamalar ise 878 bin TL tutuyor. Toplam 705 bin TL bağış toplayan derneğe bu bağışların 220 bin TL’si ise yurt dışından gelmiş. Oy ve Ötesi’nin mali tablosunda en dikkat çekici ayrıntı ise Hollanda ve İsveç Konsolosluğundan alınan proje bazlı destekler. Benzer örgütlenmeler gibi Oy ve Ötesi de, Avrupa Birliği fonları ile yine Avrupa Birliği üyesi ülkelerin verdiği proje destekleri ile etkinliğini artırıyor.
Oy ve Ötesi ilk günden bu yana tüm siyasi partilere aynı mesafede olduğunu vurguluyor ama gerek hazırladığı raporlar gerekse faaliyetleri daha çok CHP ve HDP’nin kontrolünde bir gönüllüler hareketi izlenimi veriyor. Her seçim öncesi uyarı olarak seslendirse de, alttın alta yaymaya çalıştığı “hile yapılabilir”, “oylar çalınabilir”, “seçim yazılımı manipüle edilebilir” söylentileriyle bir yandan gönüllüleri motive etmeye çalışıyor, diğer yandan seçimlere dönük gölge düşürmeyi hedefliyor.
2014 SEÇİMLERİ MİLAT OLDU
Sadece Oy ve Ötesi’nin değil bugün isimlerinden söz edilmeyen, bir süre sonra dağılan örgütlenmeler için de milat 2014 seçimleriydi. Bu seçimlerde yaşanan bazı aksaklıklar, muhalif gruplar için propaganda unsuru oldu. “Trafoya kedi girdi” söylemiyle seçim sonuçlarına yönelik şüpheleri tetiklemeye çalışan bu kişiler için yenilenen Yalova seçimleri bir başarı öyküsü oldu. Tekrarlanan seçimlerde CHP adayının belediye başkanlığını kazanması Oy ve Ötesi için motive edici bir zafere dönüştürüldü.
Sandık Başındayız, Türkiye’nin oyları ve Adil Seçim Platformu gibi farklı isimlerdeki oluşumların da bugüne kadar çok az şaibenin bulaştığı seçimlerin güvenliğini sağlama misyonuyla adını duyurmaya çalışması, yeni bir dalganın gelmekte olduğunu ortaya koyuyor. AGİT gibi tartışmalı uluslararası kuruluşların da destek verdiği bu yapılar, sadece iç kamuoyuna değil uluslararası kamuoyuna da ulaşmaya çalışıyor. PKK destekçisi Avrupalı parlamenterleri gözlemci olarak Türkiye’ye gönderen AGİT’in, seçimlere dair hazırladığı raporlarda çok spekülatif iddialara yer vermesini biraz da Oy ve Ötesi gibi gruplar tarafından enforme edilmelerinde aramak gerekiyor.
Erdoğan’ın seçildiği Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aradığını bulamayan seçim gönüllüleri artan tecrübelerini Anayasa Referandumunda gösterdiler. Sonuçların birbirine çok yakın çıkmasının da etkisiyle sadece muhalif siyasiler değil Açık Toplum Vakfı gibi yapılardan beslenen gönüllü örgütlenmeler de sandığı tartışmaya açmaya kalkıştı. YSK’nın verdiği kararları seçim sonuçlarına müdahale olarak sunmaya çalışan gruplar, özellikle de sosyal medya üzerinden yoğun bir dezenformasyon yaptılar. CHP, HDP ve MHP’den istifa eden muhalifleri yönlendirmeye çalışan bu grupların çabaları boşa çıkartıldı ve referandum sonuçlarına dair ciddiye alınacak bir usulsüzlük tespit edilemedi.
24 HAZİRAN İÇİN HAZIRLIKSIZ YAKALANDILAR
AK Parti ve MHP’nin erken seçim kararı almasıyla sadece muhalefet partileri değil, sandık gönüllüleri de hazırlıksız yakalandı. Türkiye’nin kader seçiminde sandıktan çıkacak sonucu kabullenmekte zorlanan muhalefet partileri, özellikle de sosyal medyada akla hayale sığmayacak iddialar ortaya atmaya başladılar. YSK’nın bastırdığı oy pusulalarının sayısından zarflara, yurt dışında kullanılan oylardan seçmen listelerine kadar yüzlerce uydurma iddia dile getirildi. Basit bir araştırma ile yanlışlığı tespit edilen iddiaları dolaşıma sokan çevreler, örgütlenme ve mücadele çağrısı yapmaktan geri durmuyor.
24 Haziran seçimleri öncesi sandık güvenliğini sağlamak amacıyla örgütlenmeye giden CHP, Sandık Gücü adlı bir platform oluşturdu. Eski asker Mehmet Ali Çelebi gibi CHP’li isimlerin aktif olarak görev aldığı Sandık Gücü bir yandan örgütlenmeye çalışırken diğer yandan da seminerler düzenliyordu. CHP’li seçmeni sandıklara sahip çıkmaya çağıran Sandık Gücü, vatandaşları gönüllü müşahit olmaya çağırıyor. CHP’den bağımsız bir görüntü vermeye gayret eden Sandık Gücü’nün Türkiye’nin her yerinde yaptığı çalışmalar için ihtiyacı olan parayı partiden aldığı biliniyor. Sandık Gücü’nden farklı bir model olarak faaliyet yürüten Adil Seçim Platformu ise Cumhur İttifakı’na karşı kurulan Millet İttifakı ile HDP’nin birlikte oluşturduğu bir seçim güvenliği hareketi.
2017’deki Anayasa değişiklik referandumundaki “hayır” bileşenlerini buluşturan platformunda kuruluşunda kritik rol oynayan CHP Genel Başkan Yardımcısı Onursal Adıgüzel, “Adil Seçim Platformu”na CHP, İyi Parti, Saadet Partisi’nin yanı sıra, HDP’nin de dâhil olduğunu söylüyor.
AMAÇ SEÇİMLERİ TARTIŞMAYA AÇMAK MI?
24 Haziran seçimleri öncesi yine yoğun bir çalışma yürüten Oy ve Ötesi, İstanbul Barosu’nun farklı ilçelerdeki merkezlerinde verdiği eğitimlerde gönüllülerin sandık sonuçlarına dair nasıl tutum alacaklarını anlatıyor. Müşahitlerin haklarını, seçim güvenliğine dair kuralları ve oyların sayımında yapılması gerekenleri ayrıntılı şekilde anlatan Oy ve Ötesi eğitmenleri, bir yandan da Türkiye’deki seçim güvenliğine dair şüpheleri çoğaltan örnekler vermekten geri durmuyorlar. Sadece iktidar partisini değil YSK gibi bağımsız kuruluşları da zan altında bırakmaktan kaçınmayan dernek ve platform üyelerine en ciddi destek ise sosyal medyadaki troll örgütlenmelerden geliyor. Her defasında yeni bir yalanı dolaşıma sokan bu kişiler, seçmenleri algı oyunlarıyla yönlendirmeye çalışıyor.
Erdoğan ve AK Parti karşıtlığında buluşan siyasi hareketlerin de desteklediği Oy ve Ötesi gibi yapılanmalara yabancı medya kuruluşları da haberleriyle katkı sağlıyor. Seçim süreci boyunca mikrofonlarını, sayfalarını Oy ve Ötesi ile Sandık Gücü’ne ayıran Avrupalı medya kuruluşlarının, seçim güvenliğini tartışmaya açarak Türkiye’deki demokratik meşruiyeti zaafa düşürmeye çalıştığı yorumları yapılıyor.
Seçmenden umudu kesen muhalefetin parti içi tartışmaları engellemek için şimdiden seslendirmeye başladığı hile iddialarının ciddiye alınır bir yönü bulunmasa da, YSK her tür iddiayı titizlikle araştırıyor. Yurt dışı sandıklarla ilgili sosyal medyada çıkan bilgileri araştırıyor, sonuçlarını kamuoyu ile paylaşıyor ve seçmenlerin kafasında oluşabilecek her tür şüpheye ayrıntılı açıklamalar yapıyor.
KİMLER DESTEKLİYOR, NE BEKLENİYOR?
Başta Oy ve Ötesi olmak üzere seçim güvenliğiyle ilgili faaliyet yürüten onlarca gönüllü kuruluşun pek çoğunun uluslararası network’ler ile gizli açık ilişki içerisinde oldukları dikkatlerden kaçmıyor. Milyonlarca lira bütçe gerektiren yazılımlar, akıllı telefon uygulamaları, reklam filmleri, animasyonlar için bugüne kadar kamuoyuyla paylaşılmış bir açıklamaya rastlanmıyor.
Ünlü oyuncuların gönüllü olarak rol aldıklarını duyurdukları kampanyaların nasıl hayata geçirildiği; Facebook, Twitter, Instagram ve Periscope gibi mecralar için ne kadar bütçeler kullanıldığı bilinmiyor. Bağışlarla faaliyetlerini sürdürdüklerini ifade eden dernek ve platformların AB fonları ile bazı Batılı ülkelerin Türkiye’de faaliyet yürüten vakıflarından da bütçe sağladıkları sır değil. Yine Açık Toplum Enstitüsü gibi ünlü spekülatör Soros’un kontrolündeki vakıf ve örgütlenmelerin de yine bu derneklere ciddi katkılar yaptığı ifade ediliyor.