Nobel ödülü alacaklar için gerekli bazı ön şartlar var malumunuz. Bunlardan biri, bizzat, şahsen soykırıma imza atmak ya da emrini vermek. Şimon Peres gibi. Soykırım yeterliğiniz yoksa, büyük katliamların, operasyonların emrini vermiş olmanız gerekiyor. Barack Obama gibi. Bu iki özelliğiniz yoksa, yaşadığınız ülkenin bir ‘soykırıma’ imza attığını söylemeniz gerekiyor. Orhan Pamuk gibi.
Biraz dolaylı başlama sebebimiz, uzun yıllardan bugüne uyguladığı sistematik soykırım politikasına rağmen, en fazla küçük bir haber olabilen ülkenin, Myanmar’ın, Nobel ödüllü eski devlet başkanı, yeni muhalefet lideri Aung San Suu Çii’nin BBC’de kurduğu cümleler. BBC’de yayınlanan Today programına konuk olan, “güleryüzlü kadın” imajı ve Nobel ödülü ile tanınan Aung San Suu Çii, programın sunucusu Mishal Husain’in bir sorusuna öfkelenmiş ve canlı yayında nefret dolu bir yüzle şu cümleyi kurmuştu; “Kimse bana bir Müslüman’la röportaj yapacağımı söylemedi”.
Birleşmiş Milletler’in bile “dünyanın en çok eziyet çeken halkı” olarak tanımadığı Myanmar Müslümanları ile ilgili daha önce de Aljazeera’da yayınlanan programa katılan Aung San Suu Çii, tam olarak şu cümleyi kurmuştu; “Bu bir etnik temizlik değil. Müslümanlar hedef alınıyor ancak…”.
Müslümana her şey yasak
Evet, Çii’nin de ifadesiyle Müslümanlar hedef alınıyor. Myanmar’da, devlet ve Budist tapınaklarının binlerce öğrencisi tarafından düzenli olarak hedef alınan yüzbinlerden söz ediyoruz. Myanmar’daki Müslüman nüfusu ile ilgili resmi ya da kesin bilgiler yok. 2014 yılında gerçekleştirilen nüfus sayımına göre Myanmar’ın nüfusu 51 milyon 419 bin 420. Ancak ülkede resmi olarak tanınmadığı için Rohingyalar sayılmadı. Rohingyalar Bangladeş göçmeni olarak nitelendiriliyor. Arakan’da 1,5 milyon Müslümanın yaşadığı sanılıyor. Ancak son yıllarda baskı ve şiddetten kaçan Rohingyalar nedeniyle bu nüfusun 1 milyon 90 bine düştüğü sanılıyor.
Resmi rakamlara göre Myanmar’ın yüzde 4’ü Müslüman. Müslümanlara pasaport verilmiyor. Komşu Bangladeş’e geçmek için bir belge düzenleniyor. Bu belge bazen geri dönüşte kabul edilmiyor ve gidenler ülkelerine geri dönemiyor. Müslüman nüfusu azaltmak için Arakan’ın diğer bölgelerinden, Burma’nın merkezinden, hatta Bangladeş’ten Budistler, Müslümanların yaşadığı bölge olan Kuzey Arakan’a yerleşmeye teşvik ediliyorlar. Gelenlerin ev, arazi ile tarım ve hayvancılık için gereksinim duydukları her şey yine Müslümanlardan sağlanıyor. Müslümanların evlenmelerinin önünde de ciddi engellemeler var. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün 2013 tarihli raporuna göre yetkililer, evlilik izni almak isteyen çiftler yüksek miktarda rüşvet ödemek zorunda. İzin için iki, üç yıl beklemek gerekiyor. Vergiyi ödeyemeyen çiftler evlenemiyor. Kimi zaman vergiyi ödeyenler de izin alamıyor. Bazı çiftler evlenmek için kaçak olarak Bangladeş’e gidiyor. Evlenenlerin de ikiden fazla çocuk sahibi olmalarına izin verilmiyor.
Saat dokuzdan sonra dışarı bile çıkamıyorlar
Müslümanlar devletin hiçbir imkânından faydalanamıyor. İHH İnsani Yardım Vakfı’nın 2012’de yayınladığı Arakan Raporu’na göre, örneğin hastalandıklarında devlete ait hastanelere gidemezler. Müslümanların devlet dairelerinde çalışmaları yasak. Bugün Arakan’da Müslüman devlet memuru yok. İngiliz parlamenterlerin 2013 yılı raporuna göre, Myanmar okullarında Müslümanların en fazla liseye kadar eğitim almalarına izin veriliyor. Kimlik kartları olmadığı için Arakanlı Müslümanların iş bulması da neredeyse imkânsız. İHH’nın yayınladığı Arakan Raporu’na göre gece saat dokuzdan sonra, Myanmar Müslümanlarının sokağa çıkmaları ve polisten izinsiz akraba ya da komşularını ziyaret etmeleri yasak.
İsminiz Enver Aysever de olsa, Donald Trump da olsa Aung San Suu Çii de olsa, bu nefret ve kinle yaşayacak, bu nefret ve kinle öleceksiniz. Dünya bu.