Türkiye ile Libya arasında imzalanan deniz yetki alanlarını belirleme mutabakatının Washington’dan Moskova’ya, Tel Aviv’den Atina’ya sarsmadığı başkent kalmadı. Hele Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisine yöneltilen “Türk askeri Libya’ya gider mi?” sorusuna verdiği “Libya isterse Türkiye bunun kararını kendisi verir, kimseden izin almayız” cevabı nicelerinin yüreğine evlat acısı gibi oturdu. Türkiye’nin bu hamlesi üzerine kara bulutlara gömülen çevreleri bir telaştır aldı. Stratejilerini tekrar gözden geçirdiler. İçine düştükleri durumdan sıyrılabilmek, Türkiye’yi tekrar kuşatıp cenderenin içine hapsetmek için el birliğiyle hindi gibi düşünmeye başladılar. Nitekim yeni bir hamle için ilk açılışı da Katar üzerinden yapmayı planladılar.
Önce Katar hedefte
Dünya haberlerini takip edenler bilir, Katar’ı teslim almak için ambargo uygulayan Körfez ülkeleri son zamanlarda bir yumuşama iklimine girdi. 26 Kasım – 8 Aralık tarihleri arasında Katar’da düzenlenen Körfez ülkeleri futbol turnuvası dolayısıyla Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn milli takımları başkent Doha’nın yolunu tuttular. Sadece milli takımlar değil hatırı sayılır bir taraftar kitlesi de maçları izlemek için Katar’a geldi. Turnuva oldukça sakin geçti, kupayı da finalde Suudi Arabistan’ı mağlup eden Bahreyn kaldırdı.
Peşinden 10 Aralık’ta Suudi Arabistan’ın başkentinde yapılan Körfez İşbirliği Konseyi Liderler Zirvesi geldi. Haziran 2017 sonrası ilk kez Katar bu zirvede başbakan düzeyinde temsil edilirken liderler arasında ambargoya ilişkin tek kelimenin geçmediği söylendi.
Gerçekten öyle miydi?
Suudi tarafına yakın kaynakların Reuters’e yaptığı açıklama öyle demiyor. Bu açıklamaya bakılırsa Suudiler ilişkilerin normalleşmesi için 13 talepten oluşan listeyi güncellemeye razı olduklarını bildirmişler. Buna göre olmazsa olmaz şartların başında Katar’daki askeri üssümüzün kapatılması geliyor.
Sevakin hamlesini görelim
BAE-Suudi Arabistan hattının Sudan’da Ömer el Beşir iktidarının alaşağı edilmesindeki rolü unutmayalım. Beşir sonrası ipleri eline alan adam General Abdulfettah Burhan, BAE’nin adamı. Nitekim 11 Aralık’ta BAE Genelkurmay Başkanı Muhammed Sani Rumeysi ile başkent Hartum’da bir araya gelen Burhan, Abu Dabi yönetimine övgüler yağdırdı. Sahi, Beşir iktidardan düştü düşeli Türkiye’nin resmi mutabakat sonucu 99 yıllığına kiraladığı Sevakin’e dair bir haber duyan
var mı?
Somali’yi de rahat bırakmıyorlar
2018 Martı’nda Somali’de ne olmuştu, hatırladık mı? BAE tarafından eğitilen bir grup asker, Somali istihbaratına bağlı birimler ile çatışmaya girmişti. Bir ay öncesinde de Somalili Senatör Abdi Hassan Awale bir açıklama yaparak BAE istihbaratını kendisine ve eski bir emniyet müdürüne suikast girişiminde bulunmakla suçlamıştı. Evet, Somali’de sadece biz yokuz. Başkaları da var ve bizim oradaki varlığımızdan felaket rahatsızlar. Bilhassa BAE-Suudi Arabistan hattı başkent Mogadişu’daki Türk tesirini kırmak için kesenin ağzını açmış durumda.
Libya’da hamle gecikmemeli
Katar ve Somali örneklerinde görüldüğü gibi zamanında hamle yapmanın bize sağladığı avantaj ortada. Karşılıklı anlaşmalar ile sağlama alınmış üslerimiz birilerini istediği kadar rahatsız edebilir. Yapacakları işler sınırlı. Nitekim bunu bildikleri için biz Sevakin’e yerleşmeden Beşir yönetimini alaşağı ettiler. Elimizi çabuk tutup Sevakin’e yerleşmiş olsaydık, orada askerimiz bulunsaydı, bizimle savaşı göze almadan hiçbir şey yapamazlardı.
Libya’da hamlemiz asla gecikmemeli. En kısa zamanda orada üs edinmeliyiz. Bunun gerek Libya, gerekse bölge için ifade edeceği anlam son derece büyük. Libya müftüsü Sadık Giryani’nin “Libya, Türkiye’nin askeri desteğini acilen kabul etmeli” sözlerini yabana atamayız. Nitekim sosyal medya hesabından “Başkent Trablus’u özgürleştirip Türk rüyasını yok edeceğiz” mesajını veren Hafter’in donanma komutanı, soluğu Yunan televizyonunda alıp Türk gemilerini vuracağını söylüyor. Peki, Hafter’in askerlerine kim eğitim veriyor? Siyonist İsrail… Manzara işte bu.
Türk rüyası coğrafyanın kurtuluşudur
Türk rüyasını yok edeceklerini söyleyip duranlar, görüldüğü gibi Siyonist İsrail’in kucağında oturuyorlar. Hazır ol vaziyette Washington’dan, Moskova’dan, Tel Aviv’den gelecek emirleri bekliyorlar. Oysa Türk üsleri bölgede kalıcı barışın teminatıdır. Coğrafyamızı talan eden emperyalist güçlere karşı safları sık tutmanın diğer adıdır. Basra Körfezi’nden Hint okyanusuna, Kızıldeniz’den Akdeniz’e küresel emperyalizme dik durmak isteyenlerin adresi; Türkiye’nin, Türk rüyasının yanıdır. Türk rüyasını bertaraf etmek için ellerinden geleni ardına koymayanların, Türk rüyasına alternatif olduklarını iddia edenlerin coğrafyamız için vaat ettiği tek şey kabustan ibarettir. Nitekim coğrafyamız Türk rüyasına ara verilen koca bir yüzyılı kabuslar içinde geçirmiştir.
Evet ey hainler!…
Türkiye’nin bir rüyası var.
Sizin için kabus olan bir rüya…
O da coğrafyanın kurtuluşudur.