Şöyle buyurmuş Sayın Kılıçdaroğlu “Katar, İhvan’a desteğini kesmeli. Bu konuda İhvan’ı destekleyecek siyasetten AK Parti uzak durmalı. Müslüman Kardeşler’e desteğini başta AK Parti Genel Başkanı çekmeli. Aynı şekilde Rabia simgesinden de vazgeçmeli. Mısır, Suudi Arabistan ve BAE terör örgütü olarak görüyor. Siz simgesini getiriyor, AK Parti’nin simgesi haline getiriyorsunuz. Ne yerli ne milli. Terör örgütünün 4 parmağını getirdiniz, simge yaptınız. Türkiye Suudi Arabistan’la Katar arasında taraf olmamalıdır.”
Bu cümleler ve günlerdir İhvan merkezli devam eden Körfez krizi, aşağıdaki yazıyı kaleme almamı zaruri kıldı. Önce Sayın Kılıçdaroğlu’na şu nasihati yapmama izin verin. Sayın Kılıçdaroğlu, Türkiye olarak şu ya da bu ülkeyle ilişkilerimiz olumlu ya da olumsuz olabilir, bu durum onların her yaptığını kabul ya da reddetmemiz anlamına gelmez. Suudi Arabistan ile Kral Selman döneminde son derece sağlıklı bir ilişki zemini bulduk. Selman işbaşına gelince Batı’ya bağımlı eski ekibi tasfiye etti ve kendi özgün politikalarına döndü. Ancak iç siyasi kavgaları onları Arap ve İslam dünyasında affedilmez bir noktaya taşıdı. ABD’nin meczup tipli başkanı Trump’ın Körfez gezisi sonrası verdiği gazla yine eski yönetimin tepkilerini vermeye başladılar. Şu mübarek Ramazan günü, kendilerine sevgi besleyen Müslüman dünyayı karşılarına alarak kardeş Katar’ı düşman bellediler. Neymiş sebebi; İhvan (Müslüman Kardeşler Teşkilatı) ve Hamas terör örgütleriymiş ve Katar bunları destekliyormuş. Siz de hemen bu iddiayı doğru kabul ederek, Türkiye’nin de bunları terör örgütü olarak görmesini bekliyor ve Mısır’da demokrasinin katledildiği, seçilmiş iktidarın darbe yoluyla alaşağı edildiği kanlı Rabia olaylarının sembolünün kullanılmaması çağrısında bulunuyorsunuz. Sayın Kılıçdaroğlu siz gerçekten Ortadoğu’da ne olduğunu biliyor musunuz Allah aşkına? Sizin danışmanlarınızın gerçekten ne olup bittiği hakkında bir fikri var mı? Siz mesela Mısır’da 3 Temmuz 2013’te yapılan askeri darbe hakkında ne düşünüyorsunuz? Seçim sandıklarına ve ülkenin seçimle gelmiş ilk cumhurbaşkanına sahip çıkmak için nöbet tutarken öldürülen 3 bin civarındaki mazlum için ne düşünüyorsunuz acaba? Gerçekten merak ediyorum Sayın Kılıçdaroğlu.
Bakın muhalefet partisi olmanızı anlıyorum. Elbette yanlış gördüğünüz konuları kamuoyu adına dile getirmek diye bir sorumluluğunuz var. Ama bu Erdoğan ne yaparsa yapsın karşı olmak gibi sığ ve cahilce mi olmalı. Hükümetin bütün politikalarını yerden yere vurabilirsiniz ama vicdanınızı bir kenara bırakarak mı? Suriye’de rejim, kadın çocuk demeden insanların tepelerine bomba yağdırıyor neden halkın hissiyatına katılıp esaslı bir tavır koymuyor ve zalime bir “dur” demiyorsunuz? Şimdi kalkıyor Suudi Arabistan ve Arapların “yeni İsrail” olarak gördükleri Birleşik Arap Emirlikleri’nin gösterdiği yoldan gitmemizi istiyorsunuz. Sayın Kılıçdaroğlu anladığım kadarıyla bir ana muhalefet lideri olarak olayın künhüne vakıf olmadan, Batı ile ilişkilerimizi, Batı’nın İslam toprakları üzerindeki emellerini anlamadan cahilce lakırdı ediyorsunuz.
Anladığım kadarıyla siz ne İhvan’ı biliyorsunuz, ne de Hamas’ı. O zaman bir kulak verin bana ve yazdıklarımı iyi okuyun ve lütfen danışmanlarınıza aldanmayın.
Şunu hemen ifade edeyim ki Körfez’de Trump’ın gezisi ardından başlayan gerilimin ana sebebi; ABD’nin bölgesel çıkarları ve Körfez liderlerinin saltanat korkusudur.
Nasıl mı?
Sayın Kılıçdaroğlu İhvan dediğimiz hareket 1930’larda Mısırlı bir öğretmen olan Hasan el Benna tarafından kurulmuştur. Kurulduğu dönemi şöyle bir gözünüzün önüne getirin; Birinci Dünya Savaşı yeni bitmiş, Osmanlı Arap topraklarından çekilmiş, bölge İngiliz ve Fransızların sömürgesi altına girmiş, İngiliz ve Fransızların kukla yönetimleri Mısır, Irak, Suriye gibi ülkeleri etki altına almış, bir yandan milli servet Batı’ya akıyor, diğer yandan bu adı konmamış işgale karşı kimsenin sesi çıkmıyor. İçeride bunlar yaşanırken hemen yanı başında İngilizler ve Fransızlar gemilerle Avrupa’da topladıkları Yahudileri Filistin topraklarına taşıyor, Yahudi çeteleri Filistin köylerine saldırılar düzenliyor, katliamlar yapıyor, insanları evlerini terk etmeye zorluyor. Bütün bunlar olurken dünya tamamen sus pus durumda. İşte Sayın Kılıçdaroğlu İhvan dediğimiz hareket tam da bu atmosfer içinde, dünyanın sessizliği karşısında tasavvufi bir hareket olarak doğuyor. Danışmanlarınız size rahmetli Hasan el Benna’nın risalelerinden temin edebilirse okumanızı tavsiye ederim. Hasan el Benna bu hazin tablodan kurtulmak için toplumun içerden değişmesi gerektiğine inanmış ve bu inançlı insanların Mısır’ın tam bağımsızlığını kazanması için milli mücadele başlatması gerektiğini tavsiye etmişti. Aynı hareket Filistin’de Yahudi çetelerinin katliamlarına da ses çıkarmış ve bugün Ortadoğu’da yaşanan kaosun nedeni olan İsrail’in kuruluşuna karşı çıkmıştır. İşte bundan dolayı da her zaman İsrail’in düşmanlığını üzerine çekmişti.
Şubat 2011’de Mısır’da yaşanan darbe sonrası İhvan’ın iktidara gelmesi ise anlamışsınızdır, en çok İsrail’i korkutmuştu. Maalesef ki Mısır’da epey dostu olan İsrail bu korkusunu bertaraf etmek için her türlü yöntemi kullanarak İhvan’ı yönetimden uzaklaştırmayı başardı. Sayın Kılıçdaroğlu siz yoksa Mısır ordusunun kendi iradesiyle mi darbe yaptığını zannediyordunuz? Sizin de görüştüğünüz Muhammed Mursi Mısır’da millileşmenin önünü açmak ve ülkesini Batı’ya özellikle de ABD’ye payanda etmeden kalkındırmak için çabaladı durdu. Mısır’ın İsrail’e oldukça ucuza sattığı doğalgaza zam yapılacağını ve borçların İsrail’den tahsil edileceğini açıkladı. Yıllardır çözülemeyen Sina sorununun çözülmesi için bu bölgeye giden ilk Mısır Cumhurbaşkanı oldu. Mısır halkı tam da istikrarlı bir Mısır beklerken bir anda darbeyle devrildi. İhvan milletvekilleri, bakanları ve mensupları cezaevlerine tıkıldı. Rabia meydanında kimseye acımadan silahsız insanların üzerine ateş açıldı. Sayın Kılıçdaroğlu aslında sizin milli duruş sergileyen İhvan’ın yanında olmanız gerekirken Türkiye’deki darbenin de arkasında desteği açıkça bilinen BAE’nin safına geçip onu terör örgütü ilan etmiş olmanız inanılmaz gerçekten.
Bakın İhvan kurulduğu 1930’lu yıllardan bugüne kadar Mısır’da hep baskı altında tutuldu. Lideri Hasan el Benna sokak ortasında vuruldu, kaldırıldığı hastanede kasıtlı şekilde müdahale edilmeyerek kan kaybından vefat etti. İhvan buna rağmen Mısır yönetimine karşı hiçbir zaman silaha başvurmadı çünkü milli bir hareketti. Hasan el Benna’dan sonra gerek Nasır, gerek Sedat gerekse Mübarek zamanında hep denklem dışında tutuldu. Buna rağmen asla silah eline almadı. Bakın 3 Temmuz 2013 askeri darbesinden sonra bile binlerce mensubu öldürülen, on binlercesi cezaevlerine tıkılan bu hareket darbenin üzerinden 5 yıl geçmiş olmasına rağmen ve hatta darbeci Mısır ordusunun kışkırtmasına rağmen eline silah almadı. İhvan bütün acılarına rağmen işte bu sağduyunun adıdır. Eğer silah almış olsaydı bugün biz ikinci Suriye’den bahsediyor olacaktık.
Sayın Kılıçdaroğlu size kısa da olsa biraz da Hamas’ı anlatmak istiyorum. Rahmetli Yaser Arafat bir ömür boyu dünyaya İsrail işgalini anlatmaya çalıştı. Toprakları işgal edilen bir halkın lideri olarak Arap liderlerinin suskunluğu karşısında sitemkarane bir duruşla halkının taleplerini uluslararası arenada seslendirdi. Çaresi yoktu başka. Ortada ABD, İngiliz ve Fransız destekli fiili bir işgal vardı ve kendilerine kimse sahip çıkmıyordu. Çığırından çıkmış İsrail askerleri, Filistinlileri kadın çocuk demeden kolaylıkla katledebiliyordu. Danışmanlarınız size İsrail’in katliamlarıyla bilgi verebilirler, isterseniz ben de göndereyim size raporları. İşte Hamas bu küstah işgale ve çaresizliğe karşı Filistinli gençlerin 1989 yılında kurdukları bir hareketti. O gençler bugün büyüdü ve halkının yarım asırdan fazladır yaşadığı acılara bir çözüm bulmak için Yaser Arafat gibi yollara düştü. Sayın Kılıçdaroğlu biz de bu ülkenin çocuklarıyız. Dedelerimiz, İzmir’de, Sivas’ta Kahramanmaraş’ta, Erzurum’da nasıl vatanı savunduysa işte Hamas da tam olarak bunu yapıyor. Siz İsrail’in propagandalarına aldanmayın. Hamas bugün Filistin halkının kalbinde efsane bir harekettir. Halkı için binlerce şehit vermiştir. Ama uluslararası dünya düzeni Yahudi sermayesinin kontrolünde, ABD ve Batı ülkelerini parmağında oynatmaktadır. Siz buna mı inanacaksınız yoksa canlarından başka kaybedecekleri hiçbir şeyi olmayan insanların onurlu mücadelesine mi. Hem şunu da hatırlatayım Sayın Kılıçdaroğlu; Hamas geçtiğimiz ay Katar’da yaptığı açıklamada politik yöntemlere ağırlık vereceğini ve Filistin halkının haklı davasını artık uluslararası arenada savunacağını açıkladı.
Bu yazı uzar gider. Ama sizin bunu okumaya vaktiniz olmayabilir. Kısaca şunu söyleyebilirim Sayın Kılıçdaroğlu, küresel dünya düzeni kısır bir döngüdür. Bize bu döngüde Batı’nın pazarı olma rolü verilmiş. Ne zaman başımızı kaldırıp “artık payanda olmayacağız” desek karşımıza yeni oyunlarla çıkıyorlar. Bakın 15 Temmuz darbesine. Siz yoksa onu da sadece FETÖ’nün yaptığını mı düşünüyorsunuz.
Bilin ki bu oyunlara boyun eğersek kısır döngüdeki yerimizi korumuş olacağız.
Oysa daha onurlu yaşamak diye bir seçenek de var.