Kerkük’te bayrak krizi ve hemen ardından referandumla Kerkük’ün Kürtleştirilmesi çabaları Büyük İsrail hedefi doğrultusunda “Siyonist Proje” olarak görülüyor. Bugün Kudüs’te oynanan oyunla Kerkük’te yaşananların birebir aynı oluşu da bu yaklaşımı destekliyor. 1948’te Filistin topraklarında kurulan İsrail devletinin temelleri, İngiltere’nin 1920’lerde Filistin’e Yahudi göçünü başlatmasıyla atıldı. 1931 yılında Yahudiler tarafından IRGUN örgütü kuruldu ve bu örgüte eğitim desteğini İngilizler sağladı. İngiltere’nin 1936 yılında bölgenin Yahudi ve Araplar arasında paylaştırılması için sunduğu plan çatışmaların başlangıcı oldu. IRGUN Örgütü’nün terörize ettiği Filistin’de yaşanan saldırılar soruna uluslararası bir statü kazandırırken İsrail’in bağımsızlık süreci BM’nin de devreye girmesiyle başlatıldı. Bugün ise İsrail BM eliyle uluslararası statüsü bulunan Kudüs’te hakimiyet iddia eder noktaya geldi. Aynı proje 70 yıl sonra bugün Kerkük’te uygulanıyor. Barzani’nin referandumunu tek tanıyan, destekleyen ülke ise, projenin mimarı olan İsrail. İleri vadede Büyük İsrail Projesi’nin bir parçası olarak görülen Büyük Kürdistan’da “Kerkük, Kürdistan’ın Kudüs’üdür” sözleri son dönemde sıkça söyleniyor.
İSRAİL NASIL KURULMUŞTU?
Bundan 97 yıl önce İngiltere Filistin’e Yahudi göçünü başlattı. 1920 ile 1936 yılları arasında 300 bin Yahudi’nin Filistin’e göç etmesine müsaade edildi. 1931 yılında Yahudiler tarafından İRGUN örgütü kuruldu. Örgüte eğitim desteğini İngiltere sağladı. 1936 yılında İngiltere, Yahudi ve Araplara bölgenin paylaşılması için bir plan sundu. Bu plan Araplar tarafından reddedildi. İRGUN Örgütü ile Filistin’de İngiliz mandasına karşı bölgede olaylar tırmandırıldı ve birçok saldırılar düzenlendi. Sorun, uluslararası bir sorun haline getirildi. İsrail’in bağımsızlık süreci Haziran 1947’de resmen başladı. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından komisyonlar kuruldu, görüşmeler yapıldı ve nihayetinde Kasım ayında İsrail ve Filistin devleti kurulmasına karar verildi. Kudüs ise uluslararası statüde kabul edildi. Arap dünyası ayağa kalktı, kararı kabul etmediler. Ancak kimse seslerini duymadı. Oyununu tamamlayan İngilizler 1948’de bölgeden çekildi ve İsrail hemen İsrail Devletini ilan etti. ABD İsrail Devletini, ilan edildikten 11 dakika sonra tanıdı. Ertesi gün ise Arap-İsrail savaşı başladı. Bir yıl süren savaşta tüm Batı dünyası İsrail’in yanında yer aldı. BM’nin 1947 tarihli 181 sayılı kararına göre uluslararası statüdeki Kudüs’te bugün İsrail hem Batı hem de Doğu Kudüs’ü işgalci devlet olarak elinde tutuyor. İsrail’in Kudüs’ün bütünü üzerindeki hakimiyet iddiası, uluslararası hukuka göre geçersiz olsa da İsrail her fırsatta Kudüs’ü İsrail devletine katmak için fırsat kolluyor.
70 YIL SONRA KÜRT DEVLETİ ÜZERİNDEN KERKÜK OYUNU
1947 yılı Haziran ayında İsrail devletinin kurulması için İngilizlerin başlattığı aynı oyunun yeni versiyonu 70 yıl aradan sonra Irak kuzeyinde vücut bulmaya çalışıyor. Bugün İran’dan yıllar önce bölgeye göç eden Barzani Aşireti tarafından Kuzey Irak’ta Kürt Devleti’nin kurulması ve uluslararası statüsü olan Kerkük’ün bu devletin sınırları içine dahil edilmesi için tüm güçler devrede. Bu plan için uzunca bir süredir Kerkük’e Kürt kökenli vatandaşlar yerleştirildi. Yaklaşık 700 bin nüfuslu şehir bir milyon 700 bin nüfusa ulaştı. Bununla da yetinilmedi, PKK terör örgütü Kerkük’e yerleştirilmeye başlandı, Sincar’da ikinci Kandil kuruldu ve Barzani de bu örgütü besleyerek büyüttü. İngiltere ve planlarının uygulayıcısı olarak sahada bulunan Amerika, yine Irak ve Barzani’ye yeni planlar sunuyor ve o planlar da kabul görüyor. “Amerika’ya rağmen bu adımı atamaz” denilen Barzani’yi el altından destekliyorlar. Amerika’nın PYD’ye gönderdiğini iddia ettiği silah ve mühimmat desteğinin büyük bir kısmının Irak’ın parçalanması için bu bölgede bırakıldığı iddiası Barzani’nin referandumda gösterdiği ısrar karşısında çok da gerçekten uzak görünmüyor. Barzani, sırtını dayadığı büyük güçlere güveniyor. Barzani ve en büyük destekçisi İsrail, bu referandum hamlesi ile de, kısa sürede Kerkük başta olmak üzere Türkmen ve Araplar’ın yaşadığı şehirlerde çatışmaları tırmandırıp uluslararası bir sorun haline getirme çabası güdüyorlar. Bu planı ise, geçmişte aynı planı uygulamak suretiyle devletini kuran İsrail’in yazdığı aşikar görülüyor.
TÜRKMENLER HER DÖNEM DÖVÜLÜYOR
Bu plan kapsamında önce Kerkük Kürtleştirildi, şimdi de Kerkük’ün Büyük Kürt Devleti projesi ile bağlantısının kurulma aşamasına geçilmiş durumda. 1920’lerden 1950’lere kadar nüfusunun yarısından fazlası Türkmenlerden oluşan, “özü de Türk yurdu da Türk” olan Türkmen şehri Kerkük’te yüz yıldır asimilasyon ve zulüm devam ediyor. Önce sömürgeci devletlerin zengin yeraltı kaynaklarına göz diktiği Kerkük’ten Türkmenleri kovma çabası, ardından 1960’lardan itibaren Saddam’ın Araplaştırma çabalarıyla başlayan Türkmenleri asimilasyon çalışmaları 2000’li yıllardan itibaren Kürtleştirme çabalarına evrildi. Kerkük’ün nüfusu Kürt göçüyle iki katına çıkarıldı. Anayasa gereği Kerkük ve diğer tartışmalı bölgelerin akıbetinin kararlaştırılması için 31 Aralık 2007 tarihine kadar yapılması planlanan referandum, bu tarihte nüfus istendiği şekle ulaştırılamadığı için gerçekleştirilemedi. İstenen çoğunluğa ulaşılınca, DEAŞ eliyle yaratılmış istikrarsız ortam da fırsat olarak görülerek düğmeye basıldı. Bugün Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak gören zihniyet, rahatlıkla “Kerkük Kürdistan’ın Kudüsü’dür” diyebiliyor.
HERKESİN TADI KAÇTI
Şah Fırat Operasyonunun Efsane komutanı emekli Tuğgeneral İhsan Başbozkurt, bugün Kudüs’e ve Kerkük’e sahip olma çabasının bir Siyonist plan olduğunu ve uluslararası statüdeki iki bölgeye hakim olmak için de aynı oyunların oynandığını söyledi. Başbozkurt, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Malum Batı ve ABD sudan bahanelerle Kerkük’ün yer altı kaynaklarına sahip olmak için ahlaksızca Müslüman kıyımı yaparak bölgeye hakim olduktan sonra güzelim Kerkük şehrini Kürtleştirmek için yoğun çaba içine girdiler. Maalesef şuan itibariyle Kürtleşen Kerkük’ün yönetici konumundaki teröristlerin başı da uyguladığı politikalarla Türkmenlerin bölgeden başka yerlere göç etmesini sağladı, dolayısıyla Türkmen şehri Kürt şehri oldu. Her yönü ile lanet olası İsrail’in Siyonist politikası bu olayı tamamen körükledi ve bugünlere kadar geldi. Peşmerge başı da şu anda boynundaki tasma ile güzelim şehirlerde İngiliz’in, ABD’nin uşaklığını yapıyor. Oysa Kerkük’te Türkmenlerin çoğunlukta olduğu dönemde ve Türkmenlerin yönetimde olduğu diğer şehirde insanlar özgür ve mutlu bir şekilde yaşıyorlardı. Çünkü Ecdat Kerkük’te temeli, insanların mutlu ve müreffeh yaşamaları noktasında atmıştı. Ama ne zaman ki zorba, menfaatçi, İslam’a ve Türklere düşman olan zihniyet bölgeye geldi, Kerkük’te yaşayan tüm insanların, Türk’ün de Kürt’ün de Arap’ın da yaşama yönünden tadı kaçtı.”
ERZURUM-VAN HATTININ GÜVENLİĞİ KERKÜK’TEN GEÇER
“Kerkük’ün Türkiye için ekonomik, tarihsel ve etnik önemi var. Biz tarihsel olarak Kerkük’ü, modern Türkiye’nin kurucu felsefesinde “Misak-ı Milli” sınırları içerisinde görüyoruz. Mustafa Kemal Atatürk, 1920 yılında kuruluşundan kısa bir süre sonra Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı konuşmada şunları söylemişti: ‘Hep kabul ettiğimiz esaslardan birisi ve belki birincisi olan hudut meselesi tayin ve tespit edilirken hudud-u millimiz (uluslararası sınırlarımız), İskenderun’un cenubundan (güneyinden) geçer, şarka (doğuya) doğru uzanarak Musul’u Süleymaniye’yi, Kerkük’ü ihtiva eder. İşte hudud-u millimiz budur dedik!’. Dolayısıyla Kerkük, Türkiye için bir milli güvenlik meselesidir. Bugün Erzurum-Van hattına kadar Doğu Anadolu’nun güvenlik sınırı Kerkük’ten geçer. 1926 Ankara Antlaşması ile birlikte Misak-ı Milli Sınırlarımız içerisindeki Musul ve Kerkük ‘toprak bütünlüğünün sağlanması’ şartıyla terk edilmişti. Irak’ın toprak bütünlüğü esas alınarak yapılan Ankara Antlaşması’na göre bugün bölünmüş yapısı ve bölgesinin illegal örgütlerin kontrolüne geçmesi Türkiye’nin haklarını gündeme getiriyor.”
KERKÜK’ÜN KADERİ KUDÜS GİBİ OLMASIN
“Bugün bu girişime Türkiye yüksek sesle karşı çıkmalı. Ve şu unutulmamalı: Kudüs’te ne yapıldıysa bugün Kerkük üzerinde de aynı oyunlar oynanıyor: Kudüs’ü Yahudileştirme projesi, Kerkük’ü Kürtleştirme projesi. Çünkü planlayan ve oynayan aktör aynı; İngiliz ve İsrail, bu sömürgeci ve işgalci zihniyet. Sonuç olarak Kerkük’ün kaderi, Kudüs’ün kaderi gibi olmasın. Kudüs ve Kerkük her ikisi de uluslararası statüde olan iki şehir. Siyonist düşünce, Haçlı zihniyeti ve diğer zihniyet Kerkük’ü Kürtleştirmek ve daha sonra da Yahudileştirmek için çok yoğun çaba içerisindeler. Ancak Türkiye, İran ve Irak, bu gayret ve çabaları ortak akılla boşa çıkarabilir. Kuzey Irak’ı İsrail gibi yalnızlığa itebilir. Saldırgan ve hukuk tanımaz devlet olan İsrail’in, Kudüs üzerinde egemenlik iddiasının sağlam dayanakları yoktur. Taksim kararı olarak bilinen 1947 tarihli 181 sayılı BM Genel Kurul kararı Kudüs’ün ileride Yahudilere kurulması düşünülen devletin (İsrail) sınırları içinde olacağını öngörmekten uzaktır. Aksine bu kararda Kudüs’ün uluslararası bir şehir olması ve BM’nin idaresi altına konması öngörmüştür. Ama zorba devlet bugün hem Batı hem de Doğu Kudüs’ü işgalci devlet olarak elinde tutmaktadır. İsrail’in Kudüs’ün bütünü üzerindeki hakimiyet iddiası, uluslararası hukuka göre geçersizdir. Kerkük’e IKBY’nin hakimiyet iddiası da aynı şekilde geçersizdir ve geçersiz kalacaktır.”