İsrail işgal devletinin hukuksuzlukları her geçen gün artarak devam ediyor. Üstelik artık bu hukuksuzluklarını sadece Filistinlilere değil, oraya giden ziyaretçilere de yönelttiler. Sebepsiz yere gözaltına almalar, olmayan suç kurgulamaya çalışmalar, hiçbir şey yapamasalar bile yapıyormuş gibi gözükmeler rutin politikaları arasına girdi. İsrail’in bu kural tanımazlıkları, zorbalıkları, uluslararası hukuku hiçe sayarak bir devlet gibi değil de istihbarat örgütü gibi davranmaları ilk değil. Son da olmayacaktır. Bugünlerde bu tarz zorbalıkları arttırmalarının sebebi, özellikle Türkiye’den Kudüs’e gidişlerin yoğunlaşması.
Trump’ın Kudüs’ü başkent ilan etmesinin ardından Türkiye’nin hassasiyeti ve Erdoğan’ın bu konudaki başarılı çıkışları, Türklerin Kudüs’e gidişini arttırdı. Geçen senenin oranlarına göre ziyaretlerin iki katına çıktığı düşünülüyor. Bu yoğunluk İsraillilerin gözünü korkuttu. Her zamanki yıldırma politikalarını acil önlem olarak devreye soktular. Uzun yıllar boyunca Kudüs’e gidiş gelişlerde sadece 17-18 kişi gözaltına alınmışken, şimdilerde üst üste gözaltı ve deport haberleri geliyor. Bunlardan biri de geçen hafta hukuksuz bir şekilde gözaltına alınan Medeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Cemil Tekeli. Ailesi ile birlikte bir grup hukukçuyla Kudüs’e destek ziyaretinde bulunan Tekeli, hukuksuz bir şekilde hala İsrail’de tutuluyor.
Açıklama yok, gözaltı var
Cemil Tekeli ile Kudüs’e giden ekipte yer alan Av. Hüsnü Tuna, “Cemil Tekeli’yi niye aldıklarına dair şu ana kadar bir gerekçe bildirmediler. Hem İsrail’deki avukatı, hem büyükelçi hem Dışişleri Bakanlığı bu konuda bilgi istedi. Soruşturmanın gizliliği bahanesi ile herhangi bir bilgi verilmedi. İsrail’e girerken de Cemil Bey ve ekipte yer alan İnsan Hakları ve Adalet Hareketi Genel Sekreteri Ahmet Zeki Olaş’a sorun çıkartmışlardı. Ancak Cemil Bey içeriye alınmış, Zeki Olaş farklı ülkelere giriş çıkışı bahane edilerek sınır dışı edilmişti” dedi.
Ziyaretler arttı, İsrail rahatsız oldu
Şu ana kadar bir kez mahkemeye çıkartılan Cemil Tekeli hakkında ne mahkemesi ne de emniyet yetkilileri herhangi bir iddiada bulunmadı. Başka ülkelere giriş çıkışları bahane edilen Cemil Tekeli’nin gözaltına alınması, Kudüs’ü ziyarete gideceklere gözdağı verilmek için yapıldığı düşünülüyor. Hüsnü Tuna’ya göre İsrail bu tarz eylemleri yıldırma politikası olarak kullanıyor.
“Son aylarda Türkiye’den Kudüs’e geçen yıllarda giden ziyaretçi sayısının en az iki katına çıktığı tahmin ediliyor. Bunu havaalanındaki İsrailli yetkililerin sorularından anlıyoruz. ‘Niye çok gelmeye başladınız’ diye soruyorlar. Dolayısı ile insanları biraz da yıldırmak gayesi ile bir kısmına böyle zorluk çıkartarak vazgeçirmek ya da en azından girişleri yavaşlatmak istiyorlar. Kudüs’te kaldığımız süre içerisinde Cemil Bey’le birlikte hareket ettik. Onun için yasa dışı bir ilişkisi, irtibatı, görüşmesi söz konusu olamaz. İsrail polisi kendisinden veya daha önce gittiği geldiği ülkelerden bilgi almak suretiyle bir suç kurgusu oluşturmaya çalışıyor. Cemil Bey’den herhangi bir bilgi alamadıkları için 3-5 gün daha tutacaklar. Ama asıl maksatları Türkiye’den gelen misafirleri, Kudüs’ü ziyarete gelen kişileri caydırmak.”
Kudüs’e gidişleri durduramayacaklar
İsrail, geçen hafta Türkiye’den Kudüs’e giden aralarında MÜSİAD yöneticilerinin de olduğu 6 iş adamını da Türk bayrağıyla fotoğraf çektirdi diye gözaltına almıştı. Kudüs’te Cuma namazı sonrası Türk bayrağı açtıkları gerekçesi ile gözaltına alınan Kayserili iş adamlarına bayrak açmanın yasak olduğunu söylediler. Oysa bayrak açmak yasak değildi. 10 saat nezarethanede beklettikten sonra sıkı bir aramadan geçirilen 6 Türk, gece uçağıyla Türkiye’ye gönderildi. Psikolojik baskı haricinde herhangi bir şeye maruz kalmadıklarını söyleyen Celal Hasan Alçacı, bütün Türkleri bu yıl içerisinde en az bir kere Kudüs’e gitmeye çağırıyor. Bu ifadeden de anlaşılacağı üzere baskı ve yıldırma politikaları Türkleri etkilese bile, aksi yönde etkiliyor.
İsrail Aralık ayında da 3 Türk’ü gözaltına alıp, bir gün sonra serbest bırakmıştı. Aralarında çocukların da bulunduğu Türk grup, üzerlerinde Türk bayrağı baskılı tişört ve fesle Harem-i Şerif’e girmek istedi. İzin verilmeyince arbede çıktı ve “İsrail polisini darp etmek ve polise mukavemette bulunmak”tan gözaltına alındılar. Trump’ın Kudüs’ü başkent ilan etmesinin ardından Cuma namazlarından sonra yapılan protestolara katılmak ve Mescid-i Aksa’ya sahip çıkmak için başka ziyaretçiler de oradaydı. Hiçbir çatışma olmadığı halde korkak İsraillileri tehdit eden bu protestoları durdurmak için yapabildikleri tek şey, bir süre gözaltına almak oldu.
Türkiye’nin gözü üzerlerinde
Gezi rehberi olarak Kudüs’e giden Mehmet Esmer de bu günlerde Ben Gurion Havalimanı’nda tutuluyor. Deport edileceği söylendiği halde yazının yazıldığı sırada hala geri gönderme merkezinde bekletiliyordu. Bu taciz edilme politikalarıyla İsrail’in yapmak istediği belli de, acaba hedefine ulaşabiliyor mu? Hüsnü Tuna’ya göre bu yıldırma faaliyetleri oraya yönelik isteği arttırdı. “Ne yaparlarsa yapsınlar, Türkiye’den gidişleri durduramayacaklar. İçerde veya emniyette 3-5 gün kalmak, Filistinlilerin yaşadıklarının yanında ne ki? İsraillilerin gözaltına aldıkları yabancılara kötü muamele yapma imkanı yok. Caydırmak amacıyla aşağılayıcı, onur kırıcı muamele yapabilirler, fakat dayak, işkence gibi kötü muamele yapamazlar. Türkiye’nin gözü orada. Dışişleri Bakanımız, Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız ve bütün resmi kurumlar şu anda bu olayla ilgileniyor, bunu biliyorlar.
İsrail arpa boyu yol alamadı
Görünüşte de olsa bir devlet ile muhatabız orada. Onun için belirli prosedürler yürütülüyor. Cemil Bey önümüzdeki hafta veya en geç on güç içerisinde dönecektir. Türkiye’den giden vatandaşlarımızın bu olaylardan dolayı kesinlikle endişeye kapılmaları gerekmez. En fazla ülkelerine geri gönderilirler. İstiyorlar ki Kudüs sahipsiz kalsın. Bu yüzden oraya gidip, Kudüs’e sahip çıkmalıyız. Çok şükür yüz yıldır arpa boyu yol alamamışlar. Filistin’i duvarlarla çevirmişler ama İsrail kendini de duvarlarla çevirmiş. İsrail de devlet olamıyor. Sessiz sedasız bir kısım fiili durumlar meydana getirerek Mescid-i Aksa’yı ve Kudüs’ün tamamını ele geçirmek istiyor. Ama çok şükür buna fırsat verilmiyor.”
Kapalı duruşma yaptılar
Eşi ve kızı da Kudüs ziyaretinde Cemil Tekeli ile birlikteydi. Kızı Merve Canan Tekeli Kudüs’e ailecek ilk gidişlerini olduğunu ve 4 gün boyunca hiçbir sorun yaşamadan babasıyla birlikte gezdiklerini söyledi. “15 Ocak Pazartesi akşamı dönüş uçağımız vardı. Hava limanında bizi biraz beklettiler. Tüm kontrolleri geçtikten sonra pasaport kontrolünde babamı geçirmediler. 15 dakika sonra göndereceklerini söyleyip bizim uçağa gitmemizi istediler. Biz de uçağa geçtik. 15 dakika geçtikten sonra babam gelmedi. Anons yaptılar, bir görevli onu bir sonraki uçakla göndereceklerini söyledi. Annem inmek istedi, ama vizesi dolduğundan sorun yaşayacağını söyledikleri için inmedi. Atatürk Havalimanı’na geldiğimizde uçaktan iner inmez bir sonraki uçakta onun ismi var mı diye baktık. Yoktu. Üç gün boyunca haber alamadık babamdan. Pazar günü mahkemesi var dediler, kesin bırakılır diye düşündük. O gün de bırakmadılar. Mahkemeyi de kapalı duruşma olarak yapmışlar. 8 gün daha uzatıldı gözaltı süresi. 28 Ocak Pazar günü yine mahkemesi var. Beklemekten başka bizim de yapabileceğimiz hiçbir şey yok.”
Sosyal medyasında hiçbir şey yoktu
Tansiyon ve şeker hastalığı olan Cemil Tekeli’nin eskiden yapmış olduğu bir kazadan dolayı boynunda da bir çatlak var. O yüzden bazen kolunun uyuşup başının döndüğünü söylüyor kızı Merve Tekeli. “Babamı neden gözaltına aldıklarını düşünüyorum hep. Babamın yaptığı hiçbir şey yok ki. Yapsa, tamam derdim, içim rahat olurdu belki. Avukat babamın yanına gidip kendisine ne sorduklarını sormuş. Ellerinde bir şey yok belli ki, ama yıldırmak için yapıyorlar. Terör tehdidi yüzünden dediler ilk etapta. Madem öyle niye girişte değil de çıkışta aldınız? İçeride girişimlerde bulunur mu diye beklemişler. Gezi boyunca birlikteydik zaten. Ziyaretlerden başka hiçbir şey yapmadık. Türkiye’ye gelince sosyal medyasını, İsrail’le ilgili ağır paylaşımları var mı diye inceledim. Hiçbir şey yoktu, hatta gideceğini bile paylaşmamış. Telefonu bile yanında değildi. Mekke ve Medine’de gibi hissettik kendimizi orada. Bütün namazlarımızı Mescid-i Aksa’da kıldık. Hiçbir sorunla karşılaşmadık 4 gün boyunca. Hatta son gün hiçbir şeyle karşılaşmadığımız için şükür ettik. Duyuyorduk çünkü problem çıkarttıklarını. Ama son aşamada benim babama da denk geldi böyle bir şey.”