15 Temmuz Darbe girişiminin en acı faturalarından birini ödeyen Çengelköy’ün davası, FETÖ tutuklamalarının savunma tutarsızlıklarıyla geçti. Sanıklar, FETÖ’ye terör örgütü diyemedi, darbenin sorumlusu olarak nitelemekten kaçındı, vatan millet sevgilerini sorgulatmadı. O gece, 8 kişiyi şehit etmemiş, onlarca insanı yaralamamış gibi savunma yapan darbeci albaylar, yaptıklarının kanunsuz olmadığını savundu. Bu savunmalar karşısında izleyici ve müşteki vekilleri sık sık tepki gösterdi.
Çengelköy Polis Merkezi’nin işgali ve çıkan olaylarda 8 kişinin şehit edilmesine ilişkin davanın 13. duruşmasını Gerçek Hayat dergisi olarak Silivri’de takip ettik. Yaklaşık 2 saat süren yolculuğumuzun ardından duruşmanın yapılacağı yerleşkeye ulaştık. Jandarmanın kimlik kontrolü sebebiyle uzun bir araç kuyruğu oluşmuştu. Kimlik kontrolünü yaptırdıktan sonra duruşma binasına girdik. Yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı Silivri’de, jandarmanın güvenlik kontrolünden geçtik, üzerimizdeki telefon dâhil tüm elektronik cihazları teslim ettik. Binaya giriş yaptığımızda saat 10’du. Biraz erken gelmiş olacağız ki, askerler dışında neredeyse kimse yoktu. Saat 11 gibi duruşma salonu açıldı. O ana kadar binada müşteki ve sanık avukatları dışında kimse yoktu. Müşteki vekilleri ve avukatları, izleyiciler ve sanık avukatları ve aileleri hepsi farklı kapılardan salona giriş yaptılar. Aileler salona bizden daha sonra girdi. Salona en son gelen tutukluların hepsi sivil giyinmişti. Savunma yapan Muammer Aygar takım elbise giymiş, sadece kravat takmamıştı. Avukatları, aileleri ve tutuklu sanıklarla aramızda neredeyse 15 asker vardı. Önümüzde oturanlar dışında… Duruşma salonu çok büyüktü. Biz izleyiciler mahkeme başkanının karşısında, salonun en sonundaydık. Sanıkların hepsinin sırtı bize dönüktü. Salon o kadar büyük, biz o kadar geride oturuyorduk ki küçük detayların hiçbirini göremedik. Sadece 3 kez ara verildi. İzleyiciler her arada dışarıya çıkarıldı. Müşteki ve sanık aileleriyse aralarda hiç dışarıya çıkmadılar. Belki de bir olay çıkmasın diye… Gerçi savunmadaki ifadelere tepki verildiğinde ortam çok geriliyor, herkes mahkeme başkanı tarafından salondan atılmakla uyarılıyordu. Bu şartlar altında izledik Çengelköy davasını…
FETÖ 15 Temmuz darbe girişimi sırasında, kapatılan Kuleli Askeri Lisesi, Vaniköy, Beykoz ve Çengelköy’de yaşanan olaylara ilişkin yargılanan sanıkların savunmaları, sanki o gece hiçbir şey yaşanmamış gibiydi. İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan duruşmada, eski Darbeci Albaylar Muammer Aygar ve Mürsel Çıkrıkçı’nın savunmaları dinlenerek çapraz sorguları yapıldı.
Yoğun güvenlik önlemleri altında gerçekleştirilen duruşma, sabah saat 11’de başladı. Salona en son sanıklar geldi. Otururken sergiledikleri rahat tavırlar dikkat çekti. İzleyiciler arasında AK Parti Çengelköy İlçe Başkanlığı’ndan gelen teşkilat mensupları vardı. Onların yanı sıra bireysel olarak davayı izlemeye gelen 10 kişi ya vardı ya yoktu. Darbeci albayların savunmalarına başlarken şehit ve gazileri anmasına salondakiler “Hem öldürüyor hem de rahmet mi diliyorsunuz ikiyüzlüler” şeklinde tepki gösterdi. Saatler süren ve tekrara düşen savunmalar boyunca diğer tutuklu sanıklar uyudu.
BİR TEK MAĞDURUM DEMEDİ
Kendisine “köprüyü kapatan albay yaftası” yapıştırıldığını, medyanın kendisine “iftira atarak” hakkında “algı operasyonu yaptığını” iddia eden darbeci Aygar, günah keçisi ilan edildiğini ileri sürdü. Onlarca sayfa dosya üzerinden savunma yapan Aygar’a, izleyicilerden sık sık “yalan”, “hikâye”, “beter olun” ifadeleri yükseldi. Darbeci Aygar, kürsüdeki aşırı rahat tavrını, zaman zaman elini beline koyarak savunmasını sürdürmesi izledi. O akşam olanları yanında getirdiği Kuleli Askeri Lisesi’nin yukarıdan çekilmiş fotoğrafları üzerinden anlattı.
ZORUNA GİTMİŞ
Aygar “silahlı terör örgütüne üye” suçlamasının zoruna gittiğini, FETÖ üyesi olamayacağını, çünkü onların hedefinde olduğunu savundu. Aygar, FETÖ üyeliğini kesin bir şekilde ifade eden Bank Asya hesabını, Bylock’u ve çocukların FETÖ okullarına gönderilmesini hukuki bir gerekçe olarak görmediğini söyledi. Terör örgütüne FETÖ ifadesini kullanmamaya dikkat eden Aygar, Gülen’den de “FETÖ sorumlusu” olarak bahsetti.
GÖREVİN YOK NE İŞİN VAR
14 Temmuz’dan 1 Ağustos’a (Yüksek Askeri Şura -YAŞ- toplantısı) kadar izinli olduğunu söyleyen Aygar, Çıkrıkçı’nın kendisi telefonla okula çağırması üzerine Kuleli Askeri Lisesi’ne geldiğini söyledi. Herhangi bir yetkisi olmamasına rağmen “silah arkadaşlarına yardım etmek için” okulda kaldığını daha sonra lojmanına gidip üniformasını giydiğini öne süren darbeci, bir yandan da “üzerimde yetki ve sorumluluk yok ne yapacağımı bilemedim” dedi. Anlatılanlar üzerine “Görevin yoktu, ne işin vardı” diye çıkışan izleyicinin tepkisini sürdürmesi üzerine mahkeme başkanı izleyiciyi, “Herkes kafasına göre konuşamaz” diyerek salondan çıkardı.
Daha sonra savunmasına “Çıkrıkçı’nın okulda ilk günüydü. Kimseyi tanımaz. Sanırım ondan beni aradı. Yardımım olur diye görevim yokken gittim. Okuldan çıkmadım ama iddianameye göre yapmadığım yok” diye devam etti.
NE OLUYOR DEMEDİNİZ Mİ?
“Dışarı güvensiz” diye yoldan geçenleri uyarıp, “evinize dönün” diyen Albayın bu izlenime nasıl kapıldığı, mahkemede gündeme gelen sorulardan biriydi. Albayın savunmasına göre, emri uygulamaya geçmiş ama nedenini sorgulamamışlardı. Yine Albay, savunmasında darbeyi sabah saat 4-5 gibi, televizyonu açtığında gördüğünü söyledi.
Kaliforniya’da bilişim sistemleri üzerine yüksek lisans yaptığını ifade eden Aygar, 15 Temmuz gecesi “Yurtta Sulh” Whatsapp grubundan ismiyle atılan mesajları, kendisinin yazmadığını “hackleme, montaj” olduğunu söylemesi salonda gülüşmelere yol açtı. “Emir verilince sorgulayamazsınız. Bu hukuksuzluk ya da kanunsuzluk değil. Bu kanun maddesi” dedi.
KENDİNİ HALİSDEMİR’LE KIYASLADI
Şehit Astsubay Ömer Halisdemir’in de Zekai Aksakallı’nın emrini yerine getirdiğini, eğer emri yerine getirmese bugün hain olarak anılacağını, kendilerini de bu şekilde emre uyduğunu ve sorgulamadıklarını söyledi.
“Yararlıları bizim askerlerimiz vurmadı. Başka unsurlarda vardı” diyen darbeci Aygar, bu sırada Mustafa Cambaz’ı örnek verdi. Cambaz’ın asker silahıyla vurulmadığını, başkaları tarafından tabancayla vurulduğunu iddia etti. Polisin vurmuş olabileceğini teknik bilgiler üzerinden uzunca anlatması üzerine duruşmayı izleyen şehit Mustafa Cambaz’ın oğlu Alpaslan Cambaz: “Ne tabancası, G3’le vuruldu. Korkaklar müebbet yiyeceksiniz” diyerek savunmadaki tutarsızlıklara karşı çıktı. Mahkeme başkanı tarafından uyarılan Cambaz, daha sonra salondan çıkarıldı.
DOLABA NİYE GİRDİN MUAMMER?
Darbeci sanığın savunmasının sonunda 15 Temmuz şehitleri, gazileri ve ailelerinin önünde şu cümleleri sarf etti: “Vatan, millet, bayrak sevgimi kimseye sorgulatmam.” Bu savunma, şehit yakınlarının sabrını taşıran son damla oldu.
Bu ifadenin ardından yapılan çapraz sorguda söz alan müşteki avukatı Mehmet Fatih Yaşar, “Siz vatan sevginizin hiç kimse tarafından sorgulanamayacağını söylüyorsunuz. O gece darbe girişimi olduğunu öğrenmişsiniz. Antalya’da bir akrabanızın evinde elbise dolabının içinde yakalanmışsınız. Neden yaşananları anlatmak yerine, bir elbise dolabına saklanmayı tercih ettin?” dedi. Sanık Aygar, “Pijamalıydım. Kıyafetlerimi almak için dolaba yöneldiğimden böyle bir yorumda bulunulmuş” dedi.
‘ŞİMDİ CEVAP VER’
5 saat boyunca savunma yapan Aygar’ın çapraz sorgusu yaklaşık 1 saat sürdü. Sürekli aynı ifadeleri veren ve uzun uzadıya savunma yapan sanıklar, izleyici, müşteki ve müşteki yakınlarının sabrını zorladı. Yer yer savunmaya müdahaleler oldu. Darbeci Muammer Aygar, çapraz sorguda müşteki avukatların yüzlerine bakmadı, sorularının neredeyse çoğunu yanıtsız bıraktı. Sorulan sorulara sanık avukatlarının müdahaleleri üzerine mahkeme başkanı avukatları uyardı. Mahkeme başkanının sert uyarısı izleyiciler tarafından alkışlandı.
Müşteki avukatlarının sorularını cevaplamayan Aygar, mahkeme başkanının sorduğu soruları birazdan anlatacağım diye geçiştirse de, başkanın “şimdi cevap ver” tepkisiyle karşılaştı. “Darbeyi kimin yaptığını düşünüyorsun, FETÖ mü” sorularının üzerine darbeci asker, örgütün “kullanıldığını” savundu: “Öyle olduğu görülüyor ama kullanıldıklarını düşünüyorum.”
Yaptığı şeylerin kanunsuz olmadığını ve kimseye zarar vermediğini iddia eden Aygar, savunmasının sonunda, Çengelköy’de 8 kişi şehit edilmemiş gibi “Yaptığım hiçbir şeyden pişman değilim, içim rahat” dedi.
SADECE SİLKELİYORMUŞ
Salı günü akşam saatlerinde savunması başlayan eski Kuleli Askeri Lisesi komutanı Albay Mürsel Çıkrıkçı’ysa Çarşamba günü devam eden savunmasında, aldığı emrin tamamen kanuni olduğunu ve dışarıda suç niteliğinde hiçbir faaliyette bulunmadığını, 8 şehidin ne şekilde vurulduğunu bilmediğini ileri sürdü. Lise önünde, arkasında “Rizeli” yazan bir aracı durdurup içindeki bir kişiyi ağır şekilde darp ettiğine yönelik suçlamaları kabul etmezken, bir polis memuruna dipçikle vurduğunu reddederek “biraz silkeledim” dedi.
***
Avukat İhsan Sartık:
ASIL AMAÇLARI AİHM
Anlatılanlar kurguya dayalı ve hepsi aynı şeyi anlatıyor. Amaçları davayı sulandırmak ve bulandırmak. Asıl amaçlarıysa bu savunmayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) kullanabilmek. İlk ifadelerini boşa çıkarmaya çalışıyorlar. “Şehitleri vuranlar başkaları” diyerek hayali kişilerden bahsediyor ve suçlamaları düşürmek istiyorlar.
Avukatım, işim gereği insan öldüren birçok kişi gördüm ama bu kadar rahatlık görmedim. Hiçbir şey olmamış gibi hareket ediyorlar. Sahadaki FETÖ’cülüğü duruşma salonunda gösteriyorlar. Birbirlerini açıkta bırakacak bir savunma yapmıyorlar. Darbeye kurgu diyorlar. Savunma, bir merkez tarafından yapılıyor. Sanık müdafilerini aşan bir organizasyon, bir örgütlenme var bence. Bir mahkûmiyet olacak bunu biliyorlar ama yine de örgütü perdeliyorlar. AİHM’de aklanmak asıl amaçları.
“ACİZLER”
Görüntü kaydı, telefon kaydı, aleyhte ifadeler var, bu deliller anlatıyor. Duruşmada sinirler zorlanıyor. Niye, acizliklerinden… Örgüte mesaj veriyorlar, kurtulacağız diye. Bunların üç taktiği var. İnkâr et, inkâr et, inkâr et. Ortada somut bir şey var: Delile rağmen inkâr et. Üç maymunu oynuyorlar. “Halk ya da başkaları öldürdü vatandaşları”, “bize iftira attılar” deyip kendileri iftira atıyor. Söyledikleri her şey otopsi raporlarıyla çelişiyor. Amaçları davayı sulandırmak.
Rütbeliler, erlerin anlattıklarını sindiremedi ve mahkemeyi suçluyor. O yüzden savunmasında “erler masum. Bu çocukları boş yere tutuyorsunuz” diyor. Rütbelilerin hiçbirinin mahkûmiyetinden zerre kadar şüphe yok. Çünkü onlarca delil var.
Avukat Faruk Görmüş:
Avukat Görmüş ise savunmalarda suçlamalar ne kadar reddedilirse edilsin o güne ait kayıt ve ifadelerin olduğunu vurgulayarak, “Çengelköy davasında asıl öne çıkan isim Mürsel Çıkrıkçı. İfadelere baktığınızda Mürsel Çıkrıkçı’nın o gece yaptıklarına şahit olanlar, yapılanları “Mürsel’in Vahşetleri” diye nitelendiriyor. O gece yaşananların hepsini video kayıtlarında ve ifadelerde buluyoruz” diyor.