“Cemaat nerede yanlış yaptı?” Türkiye’de FETÖ’yle mücadele sürerken, uluslararası basına yönelik hizmet veren siteler üzerinden bu soru sorulmaya başlandı. “Aslında Hizmet Hareketi silahlı bir örgüt değil, bir kitle hareketiydi” diyerek devam eden bu tartışmalar terör örgütünün yeniden meşruiyet toplamak için kullandığı bir yol. Bu yola hizmet edenler arasında da haber siteleri, video içerikleri ve bunları yaygınlaştıran akademisyenler var.
Biz tanıtmayalım, kendini tanıttığı röportajın girişine yer verelim: “Savaş Genç, ‘Bahtiyar Alman milleti’nden genç bir akademisyen. Siyasal İslamcılara göre, ‘Cemaat’in akıl hocası’… Bugün itibariyle zir u zeber edilen Fatih Üniversitesi’nin Uluslararası İlişkiler Bölümü’nün Bölüm Başkanı, Zaman Gazetesi ve STV yorumcusu, Aksiyon Dergisi yazarı. Adeta hafızası silinmiş bir aydın.”
Bu özelliklere haiz ve 15 Temmuz sonrası Almanya’ya kaçan Savaş Genç, bakın The Circle ismiyle matuf haber sitesinde Engin Sezen’e verdiği röportajda neler söylüyor:
“Hizmet Hareketi’nin geniş İslam coğrafyasında alternatif bir model ortaya koyup geleneğe ve mesnetsiz ezberlere meydan okuyan cesur bir tavır takındığını görüyordum. Hareketin lideri Fethullah Gülen topluma tümevarımcı bir sözleşme sunmuş ve siyaset gibi yüzeysel ve tepeden inmeci metotlarla işinin olmadığını deklare etmişti. Devlet dediğin aparat içinde güçlü olmaktansa, toplumun seviyesini, eğitim, ahlak ve evrensel değerler gibi normlarla artırıp, uzun vadede devleti kim ele geçirirse geçirsin sağlam bir zeminde huzur içinde yaşayabileceğimiz bu idealin hiç de ütopik olmayan bir hedefi olduğunu düşünüyordum. Bu duruşu toplumun çok geniş kesimleri satın aldı ve Hizmet Hareketi’ne çok büyük bir kredi verdi.”
Genç, buraya kadar adeta tozpembe ilerleyen tabloyu şu sözlerle bozacak, sert bir “Hizmet hareketi” eleştirisine girecek:
“Tüm bunları yaparken 2009’dan itibaren Hareket’in devlet içinde kadrolaşma arzusunun toplumda rahatsız edici boyutlara ulaştığını hatta kitleleri tedirgin etmeye başladığını ifade etmeye başladım. Cemaat karar alıcıları bu korkuları anlamak yerine bildikleri yoldan devam ederken, her şeye hâkim oldukları imajını, net bir dille reddetmediler. Bu güç algısı cemaat içinden kimilerinin hoşuna bile gitmiş ve olduğundan büyük gözüken bu etkiyi kasten köpürtmüş bile olabilir. Çember daralmaya başladığında benim de içinde bulunduğum bir gurup sosyal bilimci akademiysen 657’ye tabi olan insanların Hareket ile organik bağlarının olmaması gerektiğini, toplumdaki korkuların ciddiye alınmasının icap ettiğini ve siyasi aktörlerle bu kadar yakınlaşma aşkının hareketin başına bela olacağını gerek yazılarımızda, gerek mülakatlarımızda, gerekse sözlü olarak ifade etmeye başladık.”
Altı satır satır çizilerek okunabilecek röportajda kullanılan “eleştiri”, “güce teslim olma”, “kitlenin hassasiyetlerini algılayamama”, “büyüyen kadrolaşmanın getirdiği tehditleri görememe” eleştirilerini bir kenara not alalım.
Buyrun özeleştiriye
Yurtdışında çeşitli merkezlere dağılan FETÖ üyeleri için yeni talimat “özeleştiri”ymiş gibi görünüyor. Çünkü aynı anda farklı yerlerde benzer eleştirilerin dile getirildiğine şahit olmamak işten değil. Londra merkezli “Hizmet Çalışmaları Merkezi”nden İsmail Sezgin’in analizine bakalım. Sezgin yurtdışında yaşayan FETÖ mensuplarını uyarıyor ve “kültleşmek” tehdidine direnmeleri tavsiyesinde bulunuyor:
“15 Temmuz sonrası yaşananlar, alternatif söylem üretememe, mevcut sorulara cevap verememe, kendi derdini anlatamama, içe kapanma (hatta kısmen münzevileşme) vs. derken Cemaat büyük bir tehlikenin daha eşiğine geldi: Kültleşme problemi.”
Bu eleştiri üzerine Kıtalararası isimli internet sitesinde Gökhan Bacık bir kriter yazmış. Bacık kriterinde kendi fikirlerini fazla öne çıkarmadan “cemaat içi” eleştirileri konuşturuyor.
Yazıya girişte şu şerh düşülmüş: “Bir tür kolektif cezalandırma ile karşı karşıya kalan Cemaat’in duygusal bir atmosfere girmesi son derece doğaldır. Ama yine de kültleşme konusu ile Cemaat’in yaşadığı olağanüstü zorlukların doğurduğu duygusallaşma konuları birbirinden ayrılmalıdır.”
Makalede referans olarak kullanılan isimlerden biri Cemil Tokpınar. Cevşen, Tesbihat ve Büyük Cevşen tercümelerinin yazarı. Tokpınar 23 Şubat 2018’de yazdığı bir makalede şöyle diyor:
“Hocaefendi ve etrafında oluşan muhteşem hizmetin, İlâhî bir istihdam olduğu kadar ülkemize ve insanlığa bir lütuf ve nimet olduğuna inandım.”
Cemaatin kültleştiği konusunda bol miktarda veriyi sosyal medya üzerinden örnekleyen Bacık 26 Şubat 2018 tarihinde atılan şu mesajı örnek veriyor: “Bu işin sahibi Allah’tır. Kimse bu hizmetle başa çıkamaz. Çünkü mücadeleyi başka zeminde sürdürüyorlar. Bizimle alâkası yok, bütün işleri yapan Allah’tır… Allah’a karşı ilân-ı harp eden bir gün belâsını bulur.”
Yanlış tam olarak nerde?
Peki bu makalenin bize söylediği ne? Aşağı yukarı şu:
“Bir kült olmaya yönelmek her hangi bir sosyal grup için yapılabilecek en ciddi hatalardan birisidir. Diğer taraftan bu bağlamda altı çizilmesi gereken bir nokta da şudur: Cemaat’in bilgi üretme mutfağında çok sayıda ilahiyatçı vardır ve bunların modern dünyayı ve özellikle de Batı toplumlarını doğru okuyabildikleri konusunda ciddi soru işaretleri bulunmaktadır. Cemaat’i savunma niyeti ile aslında kültleşmeye katkıda bulunacak fikirlerin bu kadar rahat ortaya atılmasının bir nedeni, hareketin söylemini inşa eden bu grubun kutsallık ve liderlik gibi konularda sadece Batı toplumlarının değil, Türk toplumunun bile kabul etmeyeceği iddialı söylemler üreten bir bakış açısına sahip olmasıdır.”
Bu yazının yer aldığı Kıtalararası sitesinde Gökhan Bacık dışında, Ahmet Kuru, Özgür Koca, Savaş Genç de yazıyor. Sitenin özelliği yazılar boyunca hep “Cemaat nasıl hata yaptı? Yaşananlar tam manasıyla bir güç operasyonu mu yoksa kendini iktidar nimetlerine kaptırmış ve yoldan çıkmış bir avuç insan tarafından yüzbinlerce insana mal edilen bir hata mı?” sorusuna cevap arıyor oluşu. Yazıları uzun uzun irdelemek yerine, başlıklara göz atmak yeterli. “Sosyal bilimler ve Müslümanlar”, “Sivil Toplum, Türkiye ve Gülen Cemaati”, “Ahlaktan Kopuş ve Gerçek Üzerine”, “Cemaatçilik ve Ötesi”, “AKP ve Cemaat”…
Bu site yalnız değil. The Circle ismiyle açılan site de benzer bir misyonu üstleniyor. Özellikle röportajlarla dikkat çeken sitede röportajların odağını da “Gülen hareketi nerede yanlış yaptı?” sorusu belirliyor.
ABD’de yaşayan ve FETÖ’ye mesafeli olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özgür Koca’yla yapılan röportaja bakalım:
“Gülen cemaati global bir iyilik hareketi olabilirdi. Özellikle eğitim ve diyalog alanındaki faaliyetleri ile ümit verici işler yaptılar. Ama cemaat anlamsız bir inatla Türkiye’nin kısır siyasi gündemlerine eklemlenmeyi tercih etti. Gereğinden çok fazla devletleşti. Bunda, her seviyede, hareketin liderlerinin tercihleri etkili oldu. Bu cemaatin içinde benim de tanıdığım dünya kadar değerli insan var. Eğer bu yaşananlardan ders alırlarsa kendilerine ve içinde yaşadıkları toplumlara fayda sağlayabileceklerini düşünüyorum. Cemaatin karar alıcıları ise ‘yolun kaderi’ gibi söylemlerle ciddi bir sorgulamayı erteliyor görünüyor. Bu da cemaati gittikçe daha çok marjinalize edecek ve tarihin dışına atacak gibi duruyor.”
Hâlâ global olabiliriz
Yine sitede yer alan bir başka röportaj Dr. İsmail Tutar’a ait. Tutar röportaj boyunca, “Hizmet hareketinin hiçbir dini yapılanmanın sahip olamadığı insan kaynaklarına sahip olduğu ancak şimdi gelinen noktanın içler acısı olduğunu” vurguladıktan sonra şöyle diyor:
“Hizmet’in lider kadrosunun kimlerden oluştuğunu bilmiyorum. Hocaefendi’nin bir kenara çekildiği söyleniyor ama bu yeterli değil. Bu kamuoyuna da duyurulmalı. Lider kadrosu bir kenara çekilip dua ve niyazla vaktini geçirmeli. Kısaca “The Cemaat” kendini lağvetmeli ama hizmetler devam etmeli. Ufukta beliren kültleşme tehlikesinin önüne geçmenin en etkili yolu bu.”
Röportajlar boyunca yapılan eleştirilerin içinde eksik olan tek konu, 15 Temmuz Darbe girişimi. Ne soruyu soranlar ne cevapları verenler bu konuya girmeden, yaşananları perdeleyerek sonucu “Bu kadar orantısız büyüme içinde elbette çatlakları barındırırdı” argümanına bağlıyor.
Peki “Hizmet Hareketi” denilerek FETÖ’den ayrıştırılmaya çalışan bu isimler, bu yolla ne amaçlıyor? Yine Tutar röportajında kendisinin örgütle bir ilgisi olmadığını hatırlattıktan sonra şu eklemeyi de yapıyor: “Muhalifler seslerini kendi imkânlarıyla duyuruyorlar.”
Yani yaşananları tasvip etmeyen “muhalifler” eleştiri mekanizmalarını da işletiyor. Sonuçta 15 Temmuz Darbe girişimi, FETÖ’nün Türkiye’ye verdiği zararlar bir kenara konuluyor ve gelecek ümidi de şu sözlerle dile getiriliyor:
“Hizmet’in yetişmiş insan gücünün, benzer şekilde düşünen Amerikalılarla beraber çalışarak, İslam’ın yorumlanmasında yeni bir açılım yapabileceği ümidini taşıyorum. Böyle bir zihniyet devrimi gerçekleşirse, çocuklarımız kendilerinin kabul edebileceği, modern hayatla barışık bir İslami yorum ve bu anlayış etrafında topluluklar bulabilirler. Bu tarz bir misyonun üstlenilmesi halinde, hizmetin global bir iyilik hareketine dönüşmesi mümkün.”
Gerçek sorular
Global iyilik hareketine dönüşmesi beklenen örgütün özeleştiri mekanizması hem İngilizce, hem FETÖ’yle bağı olmayan insanlar tarafından yapılıyormuş algısı, bu siteler üzerinden servis ediliyor.
Yine aynı sitede Today’s Zaman Yayın Yönetmeni Bülent Keneş’in de röportajına rastlamak mümkün. Keneş de “Hizmet hareketini eleştirenler” arasında:
“Bana göre, birey olmanın kolektif iyiliğe karşıtmış gibi sunulması, tam bir safsatadır. Bugün, mecburen aralarında yaşamak zorunda kaldığımız bir kısım Batılı ülkelerin, özel alanda bireyselliklerinin zirvesinde, kamusal alanda ise olabilecek en kolektif tavırlar içerisinde olabildiklerini görüyoruz. Hizmet’in de “kolektif” şuur yerine, “birey” olabilme şuuruna yönelik, ciddi bir paradigma değişikliğine gitme vakti geldi de, çoktan geçiyor bile. Bu konuda bir genelleme yaptığımın farkındayım. Bu yönde bazı mevzi(???) gayretlerin hiç olmadığını elbette ki söyleyemem.”
Özeleştiri mekanizmaları işliyor. “Hizmetin” yanlışları masaya konuluyor. Özeleştiri için eksik olan sorularsa şunlar:
-Hakkında işlem yapılan 169 general, 7 bin 98 albay ve alt rütbeler, 8 bin 815 emniyet mensubu, 24 vali, 73 vali yardımcısı, 116 kaymakam ve 31 bin 784 diğer şüpheli olmak üzere toplam 50 bin 510 şüphelinin hedefi neydi?
-15 Temmuz sabahı verilen 248 şehit ve 2196 gazinin hesabı kime sorulacak?