FETÖ’nün yargıdaki 3 önemli sac ayağının 15 Temmuz ihanet gecesinden sonra başlayan ve 7 ay süren kaçışları geçtiğimiz hafta Başakşehir’de son buldu. Firari eski hakim Dursun Ali Gündoğdu, eski özel yetkili savcılar Adnan Çimen ile Sadrettin Sarıkaya yurtdışına kaçış hazırlığındayken saklandıkları evde yakalandı.
Bu 3 sözde yargı mensubu, görevde oldukları süre içinde FETÖ’nün istekleri ve talimatları doğrultusunda çok önemli operasyonel soruşturma süreçlerine imza attılar. Öncelikle, dönemin özel yetkili savcısı Sadrettin Sarıkaya’yı mercek altına alalım.
HAKAN FİDAN’I İFADEYE ÇAĞIRAN SAVCI İFADE VERİYOR
Sadrettin Sarıkaya, KCK soruşturması kapsamında MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın da aralarında bulunduğu 5 MİT mensubunu ifadeye çağıran savcı olarak kamuoyu tarafından tanındı.
7 Şubat 2012’de başlayan bu süreçte, MİT görevlilerinin ifadeye gelmemeleri üzerine Sadrettin Sarıkaya, Hakan Fidan ve diğer MİT mensupları hakkında yakalama kararı çıkartmıştı. Tüm bu girişimleri ile devlet krizine neden olan Sadrettin Sarıkaya, önce İstanbul Adliyesi’nde ardından da Erzurum’da görevlendirilmişti.
Sadrettin Sarıkaya, HSYK’nın Selam Tevhid kumpası soruşturmasında telefon dinleme ve arama kararlarında imzası bulunan 54 hakim, savcı arasında da yer alıyordu. Sadrettin Sarıkaya hakkında bu soruşturma kapsamında Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yurt dışına çıkış yasağı getirilmiş, HSYK tarafından meslekten de ihraç edilmişti.
Sadrettin Sarıkaya’nın çocuklarının da askeri okullarda okuduğu medyaya yansıyan ve yalanlanmamış bir bilgi. Tüm bunlar bir araya geldiğinde Bu durum, Sadrettin Sarıkaya’nın çocuklarının bile TSK içinde yerleşmesini sağlayarak FETÖ’nün direktifleri doğrultusunda hareket ettiğinin çarpıcı örneği olarak göze çarpıyor.
FETÖ POLİSLERİNİ AKLADI
Dönemin özel yetkili savcısı Adnan Çimen ise KCK, Balyoz, Gezi Parkı soruşturmalarında aktif olarak yer aldı. Adnan Çimen’in skandal kararlarından biri de eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı ile ilgili verdiği bir takipsizlik kararıydı. Devrimci Karargah davasında yargılanan Hanefi Avcı, telefonlarının sahte isimlerle dinlendiği iddiasıyla FETÖ’nün polis içindeki ayakları, Ali Fuat Yılmazer ve Erol Demirhan hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Soruşturmada görev alan savcı Adnan Çimen, adı geçen polis şefleri hakkında takipsizlik kararı verdi.
Hanefi Avcı’nın itirazı üzerine Bakırköy 9.Ağır Ceza Mahkemesi takipsizlik kararını kaldırıp Ali Fuat Yılmazer ve Erol Demirhan hakkında dava açılmasını istedi. Savcı Adnan Çimen Bakırköy 9.Ağır Ceza Mahkemesi’nin bu kararına rağmen Hanefi Avcı’nın Devrimci Karargah davasında yargılandığına atıfta bulunarak, ‘Tarafımızca soruşturma yapılması mahkemeyi muhakeme etme anlamına gelecektir’ diyerek takipsizlik kararını yeniledi.
TAM BİR MİLİTAN
Mahkeme kararına rağmen kararı uygulamayan Adnan Çimen’in bu tavrı, FETÖ’nün militan savcı tarzına en önemli delil teşkil eder nitelikteydi.
HSYK 2. Dairesi açığa aldığı savcı Adnan Çimen’i, eski emniyet müdürü Hanefi Avcı’nın ‘Devrimci Karargah örgütü’ soruşturmasında yasa dışı dinlendiği gerekçesi ile yaptığı suç duyurusu kapsamında yürütülen soruşturmadaki hukuksuzlukları nedeniyle ihracına karar verdi.
17-25 Aralık soruşturması sonrasında, görev yaptığı İstanbul Adliyesi’nden Büyükçekmece Adliyesi’ne gönderilen Savcı Adnan Çimen, kapanan Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’nde özel yetkili savcı olarak görev yapıyordu. Savcı Çimen, Selam-Tevhid örgütü soruşturması, KCK soruşturmaları gibi bir dizi soruşturmanın savcılığını yaptı. Savcı Adnan Çimen 7 Şubat 2012’de yaşanan MİT soruşturması krizi sonrasında özel yetkileri alınarak memur suçlarına savcı olmuştu. Savcı Çimen, memur suçları savcılığını yürüttüğü sırada da Gezi Parkı soruşturmasında polislerle ilgili iddiaları soruşturmuştu.
Hakkında Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yurt dışına çıkış yasağı koyulan Adnan Çimen, yasağın konulduğu gün Almanya’ya gitmek için Atatürk Havalimanına gittiğinde pasaportuna el konularak, yurt dışına gitmesine izin verilmemişti.
FETÖ’NÜN TELEKULAK HAKİMİ
FETÖ’nün militan yargı mensuplarından biri olan hakim Dursun Ali Gündoğan, Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Oda TV ve Selam Tevhit kumpası soruşturmalarında verdiği yasa dışı telefon dinleme, yakalama ve arama kararları ile dikkat çeken bir isimdi.
HSYK’nın Selam Tevhit kumpası soruşturması kapsamında hakkında soruşturma başlattığı ve açığa aldığı yargı mensupları arasında yer alan Dursun Ali Gündoğan 7 aydır aranıyordu.
GÜLEN’İN EMİRLERİNİ UYGULADILAR
Yakalanan bu 3 eski yargı mensubu FETÖ’cüyü kısaca anlattıktan sonra büyük resme bakalım şimdi de…
Bildiğimiz gibi yargı her daim vesayet odaklarınca sopa gibi kullanılmıştır. Tüm darbe süreçlerinde bu durumu net olarak gördük. Vesayetçi odakların sistemi ve devleti ele geçirme, susturma, sindirme süreçlerinin tamamı yargı eliyle yapılmıştır.
Son 40 yılda sistemin her kademesine adım adım militan yerleştiren bu terör örgütünün en çok önem verdiği iki kurumdan biri yargıdır.
Sistemi ele geçirmek için sabırla yıllarca bekleyip, deşifre olmamak için her yolu da denemişlerdir. Yukarıda anlattığımız 3 eski yargı mensubu büyük resimden birkaç örnektir sadece. Bu örgütün yetiştirdiği militanların hepsinin ortak paydası, günü geldiğinde verilen emri sorgulamadan harfiyen yerine getirmektir. Nitekim 2010 anayasa değişikliğinden sonra gücü tamamen ele geçiren bu yapı sistematik olarak devleti her anlamda kuşatmak için adım adım militanlarına emirler vermiş, verilen tüm emirler yasal olup olmadığına bakılmaksızın örgüt üyelerince uygulanmıştır. MİT müsteşarının ifadeye çağrılması, 17/25 Aralık sürecindeki uygulamalar en somut örneklerden bir kaçıdır.
BİR GECEDE YÜZ TERÖRİSTE TAHLİYE
Bu örgüte mensup hakim ve savcıların ruh halini ve ne kadar büyük tehlike olduklarını anlamamıza faydalı olacak en büyük örneklerden biri de iki hakimin, Metin Özçelik ve Mustafa Başer’in deyim yerindeyse kamikaze saldırısı niteliğindeki tahliye kararlarıdır. Bu iki hakim 2015 yılında birbirinden bağımsız dosyalarda FETÖ kapsamında tutuklu olan 100’e yakın kişiyi, yasada var olmayan yetkiyi kendilerine tanımlayarak, soruşturma dosyaları önlerinde olmadan, bir gece sabaha kadar çalışarak yasadışı bir şekilde tahliye etmişlerdir.
FETÖ’YÜ ÖVERKEN KENDİNDEN GEÇTİ
Bu örgüte mensup insanlar sıra dışı bir şekilde verdikleri bir kararla adeta tüm hayatlarını hiçe sayacak kadar tehlikeli bir düşünce yapısına sahiptir. Bu örgütün hakim savcılarının daha neler yapacağına ilişkin son örnek 20 Şubat günü Şemdinli’de yaşandı. Şemdinli Sulh Ceza Mahkemesi’nde görevli henüz 2 yılını doldurmamış bir bayan hakim, FETÖ şüphelisi bylock kullanıcısı bir memuru tutuklamadı, tutuklamama gerekçesinde FETÖ’yü açık açık övdü, tutuklamaların haksızlığını anlattı, FETÖ terör örgütünden sitayiş ve övgüyle bahsedebilecek kadar da kendinden geçti.
17/25 Aralık süreci ve en son 15 Temmuz darbe girişimi FETÖ’nün başta dinimiz ve devletimiz için ne kadar büyük bir tehlike olduğunu açıkça gösterdi.
Bu örgütle mücadele ’ama’larla yapılamayacak kadar önemlidir. Bu örgütün üyelerinin kendilerini her durumda nasıl gizlediğine en büyük örnek en son yaşanan Şemdinli örneğidir. Adaletin mülkün temeli olabilmesi için, beynini ABD de bir sapığa kiralamış tüm örgüt mensuplarının hassas ve adil bir inceleme süreciyle deşifre edilmesi, adalete teslim edilmesi devletin birinci görevi olmalıdır. Birbirinden bağımsız görünen ama büyük resmin içinde olan tüm bu olaylar nasıl bir örgütle karşı karşıya olduğumuzu bizlere net olarak göstermiştir.