Darbeci FETÖ’cülerin mantık dışı yalanlar içeren ifadelerine, kamera kayıtlarına rağmen inkar stratejilerine şaşırıyoruz. Ancak 1986 yılında, sıkıyönetim tarafından aranan Fetullah Gülen’le aynı arabada yakalanan 14 FETÖ’cünün ifadeleri, inkar ve yalanın FETÖ’nün başından beri kullandığı bir yöntem olduğunu gösteriyor.
“Bu olumsuz şeylerin üzerine giden arkadaşlar, kimse onlar tanımıyorum, binde birini bile tanımıyorum.”
Gülen bu sözleri, 17-25 Aralık darbe girişimi sonrası FETÖ’ye yönelik operasyonlar başlayıp, 40 yıldır ilmek ilmek ördüğü ihanet şebekesinin çökmeye başladığını gördüğünde, Hollywood filmlerinin ortaçağ büyücü sahnelerine öykündüğü beddua seansına başlarken sarf etmişti.
Evet, o kimseyi tanımıyordu! Zaten sonrasında “17 Aralık’ta da 25 Aralık’ta da bu işi yapanlar size sempati duyanlarsa şayet farkına varmadan Türkiye’nin birliğine ve beraberliğine kastediyorlardır” diyerek darbeyi bir çırpıda, tanımadığı örgüt mensuplarının sırtına yükleyivermişti. Aynı şey 15 Temmuz darbe girişiminde de yaşandı. Gülen’in darbe girişimiyle hiç ilgisi yoktu! “15 Temmuz darbesine kalkışanları bilmiyorum. Beni biliyor olabilirler, bazı sohbetlere katılmış olabilirler, bir fikrim yok. O askerlerden biri arasaydı cinayet işliyorsunuz derdim” sözleriyle aynı tavrı sergiledi.
Örgüt üyeleri de mehdi bildikleri hocaefendilerinin ayak izlerini takip etmekte zorlanmadılar. 15 Temmuz gecesi kalkıştıkları başarısız darbe girişiminde kıskıvrak yakalanan pek çok FETÖ’cü, karakolda doğruları söyleyip itirafta bulundu ancak mahkemeye geldiklerinde şaştı. Hiç biri darbe olduğunu bilmiyordu, birbirlerini tanımıyorlardı ve hatta darbe gecesi orada değillerdi. Kamera görüntüleri mi? Tabi ki o görüntülerdekiler de onlar değil başkasıydı.
FETÖ’CÜLERİN ARSA AŞKI
Mahrem imamlardan Adil Öksüz Fetullah Gülen’i hiç tanımıyordu. Akıncı üssüne zinhar adımını atmamıştı. O gün de Kazan’da bankacılık yapan amcasının, Kazan civarında kıymetli arazi olduğunu söylemesi üzerine arsa bakmaya gelmişti.
Tesadüf bu ya, hiyerarşik olarak Adil Öksüz’den sonra gelen adam olduğu söylenen Kemal Batmaz ve yine mahrem imamlardan olan Harun Biniş de tam da o gün Kazan’a arsa bakmaya gitmişti. Akıncı üssü koridorlarında dolaşırken görüldüğü kamera kayıtlarına rağmen, orada olduğunu inkar eden Batmaz, Türk milletinin gözlerinin içine baka baka hikaye anlattı. Batmaz, 15 Temmuz gecesi arkadaşında kaldığını, uyurken saat 23.00 sularında uçak sesleriyle uyandığını, gelişmeleri televizyondan takip ettiğini ve Akıncı üssünde olmadığını iddia etti. Batmaz’a göre ülke yanarken o yatırım peşine düşmüş, 16 Temmuz sabahı arkadaşıyla arsa bakmaya gitmişti. Batmaz her şey için saçma da olsa bir yalan uydurmuştu fakat bir yer geldi o da tıkandı; Arsa bakmaya neden bavulla gittiğini açıklayamadı.
TÜKENMİŞLİK SENDROMU ALTINDA İFADE
Darbenin askeri planlayıcılarından ve Yurtta Sulh Konyesi Üyesi Akın Öztürk ise Genelkurmay başkanının kendisini çağırdığını ve darbecileri ikna etmesini istediğini iddia etti. Darbe karşıtı komutanların bir yere kapatıldığı halde neden kendisine dokunulmadığı sorusuna ise “Agresif davranmadım” cevabını verdi. Tuğgeneral Eyyüp Gürler ise 15 Temmuz’da gecesi darbenin yönetildiği “Yurtta Sulh” isimli WhatsApp grubunda yazdıklarını reddetti. İddiasına göre bu mesajlar başkaları tarafından yazılmıştı. 13 Ağustos’ta verdiği ifadesinde darbeden önceden haberdar olduğunu söyleyen Gürler, mahkemede bu ifadesini, o dönemde “tükenmişlik sendromu” yaşadığını belirterek reddetti.
KÖPRÜYÜ KORUYACAKTIK
Genelkurmay Karargahı’na girerek vatandaşların üzerine ateş açtığı görüntüleri ortaya çıkan Tuğamiral Sinan Sümer ise savunmasında ateş açmadığını öne sürerek, “Bir tanık ateş ettiğimi söylesin, kafama sıkarım, tüm suçlamaları da kabul ederim” dedi. Terör alarmı verilince Genelkurmay Karargahı’na gittiğini iddia eden Sümer, “Darbe olduğunu anlamadınız mı?” diye sorulduğunda “Bir ara televizyonda ‘kalkışma’ gibi bir altyazı geçiyordu. Ben bunu, PKK’nın büyük şehirlerde ana birliklere yönelik bir kalkışmada bulunabileceğine ilişkin haberin altyazısı sandım” dedi. Boğaz Köprüsü’nü işgal etmeye çalışan darbecileri koordine eden Zırhlı Tugay Komutanı Tuğgeneral Özkan Aydoğdu ise “Ben bu araç ve birlikleri Boğaz Köprüsü’ne, buraları trafiğe açık tutsunlar, asayişi sağlasınlar diye gönderdim” şeklinde gülünç bir ifade verdi.
HAYVAN BELGESELİ ÇEKECEKTİM
Kemalist ve laik görünümlü bir FETÖ okulunun sahibi olan Hakan Çiçek de 15 Temmuz gecesi Akıncı üssündeydi. Çiçek, Cuma akşamı Akıncı üssüne sosyal etkinlik için davet edildiğini, orada çocukları bulunan velileri çocuklarını okullarına vermeleri için ikna etmeye çalıştığını iddia etti. Darbenin sivil imamlarından Nurettin Oruç da darbe gecesi Akıncı üssünde olanlardandı. İddiasına göre Oruç, 15 Temmuz gecesi evindeydi. 16 Temmuz sabahı Kazan’ın bir köyünde küçükbaş ve büyükbaş hayvanlarla ilgili belgesel çekeceği için Kazan’a gelmişti. “Ülke karışmış, uçaklar havalanmış, sen film çekmeye mi gidiyorsun” sorusuna ise “Arkadaşlarım zaten gece boyu oradaydı, çekim filan yapıyorlardı, ben de onların yanına gidecektim” cevabını verdi. Ancak belgesel çekeceği hiçbir yerin ismini hatırlayamadığı gibi görüştüğü kasapların da ismini hatırlayamadı, birlikte film çekeceğini iddia ettiği arkadaşlarının nerede olduğunu açıklamadı.
FETÖ mensuplarının, bu kadar pişkin bir şekilde nasıl yalan söyleyebildiklerini merak ediyorsanız, 12 Ocak 1986 günü saat 18.00 sularına gidelim. Hürriyet gazetesinden Toygun Atilla’nın haberine göre, Antalya’dan biri Burdur’a, ikisi İzmir’e giden üç otomobil şehir girişlerinde polis tarafından durduruldu. 1980 darbesi sonrası aranlar listesinde olan Fetullah Gülen’in bu otomobillerden birinde olduğu ihbarı yapılmıştı. Durdurulan üç otomobildeki 14 kişi gözaltına alındı. Bunlardan biri Fetullah Gülen’di.
KİMSE TANIMIYOR
O gün Nevzat Ayvacı’nın Antalya’daki evinde toplantı yapan 14 kişi akşama doğru üç arabaya binip ayrıldılar. Bir araba Isparta üzerinden İzmir’e, diğer ikisi İzmir üzerinden İstanbul’a gidecekti. Şehrin girişinde gözaltına alındıklarında Gülen’in üzerinden kardeşi Seyfullah Gülen’e ait kimlik çıktı. Gülen’in bulunduğu otomobilde Hakan Serbest, Naci Tosun, Nuri Muhammed Sungur ve Mustafa Sarsılmaz vardı. Arkalarındaki otomobilde ise Nevzat Ayvacı, Behçet Akyar, Harun Tokak ve Ahmet Kara bulunuyordu. Isparta girişinde durdurulan araçta ise Gürbüz Dönmez, Mustafa Başarı, Murat Kırımkan ve Barbaros Kocakurt vardı. Gözaltına alınanlar Isparta Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldüler. İşin ilginç ama şaşırtıcı olmayan yanı Nevzat Ayvacı ve Hakan Serbest dışındaki herkesin Fetullah Gülen’i hiç tanımadıklarını söylemesiydi.
HEPSİ TESADÜFEN BİR ARAYA GELMİŞ
Naci Tosun, otomobile otostop yaparak bindiğini iddia etmişti: “Eşim hamileydi. Eskişehir’e acele dönmem gerekti. Antalya çıkışından yolun kenarında arıza yapmış bir taksi duruyordu. Durumu anlattım. Uygun gördüler ve beni de aldılar.” Mustafa Sarsılmaz’ın ifadesine göre Gülen’in adının Abdullah Hoca olduğunu sanıyordu.
Hakan Serbest, Gülen’in babasının samimi arkadaşı olduğunu, Antalya’da rastgele karşılaşıp İzmir’e beraber gitmeye karar verdiklerini fakat arandığını bilmediğini söyledi.
Behçet Akyar, Fetullah Gülen’i ne tanıyordu ne de arandığını biliyordu. Harun Tokak ise çıtayı biraz daha yükselterek, “Fetullah Gülen’i hiç tanımam. Ben din görevlisiyim. Kanun kaçağı bir şahısla birlikte olmam veya faaliyetlerine katılmam mümkün değil” dedi.
HİÇ TANIMAYIZ BİLMEYİZ
Nevzat Ayvacı ise Gülen’i tanıyıp bildiğini söyleyen tek kişi oldu. Gülen’i İzmir ve Antalya’daki vaazlarından tanıdığını, o gün ziyaret için evine geldiğini söyledi.
Ahmet Kara, Gürbüz Dönmez ve Mustafa Başarı da Gülen’i ne tanıyor ne de arandığını biliyorlardı ifadelerine göre. Murat Kırımkan ise Gürbüz Dönmez’in araba aldığını onu kutlamak ve işlerini halletmek için Antalya’ya geldiğini söyledi. Hatta daha üste çıkarak, “Tanımadığım bir şahısla Antalya’da nasıl beraber olabilirim. Tanımadığım biri hakkında nasıl bilgi sahibi olabilirim” diye sordu.
Bülent Olcay, Mustafa Başarı ile birlikte olduğunu, Fetullah Gülen’i hiç tanımadığını anlattı. Barbaros Kocakurt’un verdiği ifade de farklı değildi. “Sormuş olduğunuz şahsı hiç tanımam. Tanımadığım bir şahıs içinde ne gibi bir faaliyette bulunduğunu bilmem mümkün değildir. Benim kanunlara saygım sonsuzdur.”
CEMAAT LİDERİ DEĞİLİM
Yanındakiler Gülen’i tanıdıklarını inkar ederken elbette Fetullah Gülen de cemaat lideri olduğunu inkar etti. Askerlik yapan öğrencisi Nuri Muhammed Sungur’u ziyaret etmek için Burdur’a geldiğini, Nevzat Ayvacı’yı ise daha önce vaaz için gittiğim Antalya’dan tanıdığını söyledi. Kasetleri için de “Söz konusu kasetler ve videolar ben konuşmamı yaparken hayranlık duyan ve sesimi başka topluluklara da iletmek isteyen taraftarlarımca benim herhangi bir isteğim olmaksızın alınmaktadır. Bunlar bilahare çoğaltılarak benim bilgim dışında piyasada çoğaltılmakta ve halka satılmaktadır” dedi. Cemaatinin okulları ve yurtları sorulan Gülen elbette bunlardan da bihaberdi. “Ben bir cemaatin lideri değilim. Ancak Türkiye’de eğitime yardımcı olmak gayesiyle muhtelif illerde öğrenci yurtları, özel kolejler ve dershaneler olduğunu biliyorum. Sayıları hususunda kesin bir şey diyemeyeceğim” diye cevap verdi.
FETÖ’nün harcı yalanla karılmış, tuğlaları yalanla tutturulmuştu. Giderek yalan onların en hafif günahı haline geldi. Meczup liderleri emir verdiğinde, suçsuz insanları sahte delillerle hapse atmak, hak yemek, insanların mahremlerini kameraya almak, şantaj yapmak, haraç kesmek, hırsızlık, cinayet ve hatta öldürdüğü insanların yakınlarına pis pis bakıp sırıtabilmek ve bunu Allah rızası için yaptığını zannetmek bir tek FETÖ’nün haşhaşilerine nasip oldu. İşte mahkemede yüzleri bile kızarmadan yalan üstüne yalan söyleyebilen haşhaşilerin hikayesi bu.
***
ŞİMDİ YURTDIŞINDALAR
O gün Gülen’i hiç tanımadıklarını söyleyen isimler yıllar sonra FETÖ’nün üst düzey elemanları olarak boy gösterdi. Naci Tosun, yıllar sonra Kaynak Holding’in yönetim kurulu başkanı oldu, Yurtdışına kaçtı.
Zaman Gazetesi’nin eski Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın eski kayınpederi de olan Behçet Akyar, Bank Asya’nın yönetim kurulu üyeliği yaptı ve Zaman Gazetesi’nde hisseleri vardı.
Harun Tokak 11 yıl Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanlığı’nı yürüttü, İsrail İmamı. Yurtdışına kaçtı.
Nevzat Ayvacı, Antalya imamı ve finans koordinatörüydü, yurtdışına kaçtı.
Ahmet Kara FETÖ’nün Manisa, Turgutlu, Tavşanlı, Erzurum ve İstanbul İmamlığını yaptı. Sonrasında Kenya imamlığı yaptığı öne sürüldü. Yurt dışına kaçtı.
Gürbüz Dönmez, İzmir’de Gülen’e bağlı eğitim kurumlarının açılmasında katkıda bulundu.
Mustafa Başarı, Zaman Gazetesi Genel Müdürlüğü yaptı.
O tarihte stajer hakim olan Bülent Olcay 2011 Mart’ın da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Danıştay üyeliğine atandı. İdari Dava Daireleri Kurulu üyesiyken 2011’de 17. Daire üyeliğine getirildi. TBMM’de 29 Haziran’da geçen Danıştay ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanunlardan sonra Bülent Olcay’ın tepkisi büyük oldu. Danıştay üyeliğine seçilmeyeceğine kesin gözle bakılan Bülent Olcay, odasının bulunduğu ve isminin yer aldığı tabelanın altına, ‘Giderken odamı boşaltmayacağım. Hırsızlara her şey caiz’ yazılı kağıt astı.
Barbaros Kocakurt, Yamanlar Koleji’nin müdürlüğünü yaptı. Yurtdışına kaçtı.