Hindistan S400 almak istediğinde İsrail’i tehdit etmiyor o zaman alabilirler, Suudi Arabistan, Irak ve Türkiye söz konusu olduğunda ise İsrail’in ve İsrail’deki F-35’lerinin güvenliğini tehdit ediyor demek aslında Amerika’nın esaretinin ilanından başka bir şey değil. Bu da bize ABD’nin en büyük açmazının, İsrail’in çıkarlarının, Amerika’nın çıkarlarının önüne geçtiğini ispat eder. Özetle denilebilir ki, ABD, Yahudi esaretinde bir ülkedir ve bu esaret sadece Amerikan devletinin değil, aynı zamanda ABD vatandaşlarının da önündeki en büyük engel.
S-400 Krizinin Odak Noktası İsrail’in Bekası mı?
ABD’nin Türkiye’ye S-400’lerden vazgeçerek ABD yapımı Patriot sistemlerinin alımı yönünde karar alması için iki hafta “mühlet” tanıdığına dair dış basın kaynaklı iddiaya karşılık Ankara bir kez daha net bir şekilde ‘geri adım yok’ mesajı verdi.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, “Biz diyoruz ki ‘S-400 done deal’ (Anlaşma, işlem bitti), onlar ise ‘no deal is a done deal’ (Hiçbir anlaşma bitmiş değildir) diyorlar” dedi. Akar, S-400 için Rusya’ya personelin giderek eğitim almaya başladığını da bildirdi. “Türkiye, CAATSA yaptırımlarına da hazırlık yapıyor” dedi. (CAATSA: Amerika’nın Hasımlarına Yaptırımla Karşılık Verme Yasası). Fakat aynı günlerde Washington’un başını ağrıtacak bir başka S-400 alımı daha dolaşıma girdi.
IRAK DA S-400 ALIYOR
Anadolu Ajansı’nın haberine göre Irak’ın Moskova Büyükelçisi Aydar Mansur Hadi, Irak hükümetinin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemleri alınması yönünde karar aldığını açıkladı. “Irak hükümeti kararını verdi. S-400’leri almak istiyorlar ancak bu konuda henüz bir yol haritası yok” diyen Hadi, ABD’nin Irak’ın S-400 alımını engellemesinin mümkün olup olmadığına yönelik bir soruya da cevaben “Bu konuda gerekli diplomatik kanallar mevcut” ifadesini kullandı.
Bu, Irak’ın S-400’ler ile anıldığı ilk vaka değil. Geçtiğimiz sene de benzer bir alım söz konusu olmuş, Rusya’nın Bağdat Büyükelçisi Maksim Maksimov, Irak’ın Rusya’ya S-400 füze savunma sistemi almak için talepte bulunmasını beklediklerini kaydetmiş, bunun üstüne ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert, Irak’ın Rusya’dan S-400 füze savunma sistemleri alması durumunda bunun Bağdat için CAATSA yasası kapsamında sonuçları olacağını belirtmişti. Aynı yılın Mart ayında ise Irak Dışişleri Bakanı Irak’ın S-400 alımını karara bağladığını söylemişti.
S-400’LER HİNDİSTAN YOLCUSU MU?
Çin, Türkiye ve Irak haricinde bir dördüncü ülke daha var ki, S-400 talebi ile ABD’yi geçtiğimiz sene fena halde sıkıştırmıştı. Bu ülke Hindistan idi. Tıpkı Türkiye ve Irak’ta olduğu gibi ABD, Rusya yapımı bir hava savunma sistemi alması halinde Hindistan’ı, ABD’nin CAATSA yasası üzerinden cezalandırmakla tehdit etmişti. Suudi Arabistan’ın da S-400’ler ile ilgilendiğine dair haberler çıktı ancak, yukarıda bahsi geçen üç ülke kadar ciddi bir noktaya gelinmediği görüldü.
Dolayısıyla Hindistan, Irak ve Türkiye’nin paralel giden S-400 hikâyesi farklı açılardan ABD’nin düşüşte olan “yumuşak gücü” ve uluslararası itibarına çok ciddi darbe anlamına geliyor. Türkiye, NATO’daki en önemli ve güçlü müttefik ülke olarak; Irak, Neoconların Ortadoğu’daki “demokrasi projesinin” başlangıcı olarak; Hindistan, Çin’in yükselişine karşı batının Asya’daki stratejik ortağı olarak.
Her üç ülke de ABD ile ilişkilerinin bozulması pahasına S-400 konusunda aynı direnci gösteriyorken, Washington’un tehditlerini arttırması boşuna değil. Keza S-400’ler sayesinde tüm dünya şunu görüyor: ABD’nin sözü eskisi gibi dinlenmiyor. Üstüne üstlük Washington, demokratik seçimlerle başa gelmiş muhataplarının milli güvenlik konusunda aldığı kararlara saygı duymamakla kalmıyor, onları tehdit ediyor. Bu tehditlerin ana sebebi üzerine çok yazıldı çizildi ancak üzerinden bir kez daha geçmekte fayda var. ABD, yeni nesil savaş uçağı F-35’lerin S-400’ler tarafından aynı sistemde izlenip, hassas bilgilerin Rusya’nın elinden geçmesini istemediğini resmi olarak söylüyor. Ancak meselenin özünde adı konmamış bir başka sebep daha olabilir. İlk ipucunu Amerikan Dışişleri Bakanlığı danışmanlarından jeopolitik uzmanı John Sitilides’den açıklamasında görebiliriz:
İSRAİL SÖZ KONUSU OLUNCA…
“Hindistan gibi Amerikan teknolojisini tehlikeye sokmayacak ülkelerin S-400 alımlarını, Amerika bir dereceye kadar görmezden gelmeye hazır. Ancak Suudi Arabistan bir başka konu. Zira yanı başındaki İsrail’de Amerikan F-35’leri var. Bence ister Suudi Arabistan’da, ister Türkiye’de konuşlu olsun F-35 teknolojisini tehlikeye sokacak her türlü S-400 sistemi Amerika’nın kırmızı çizgisidir, hiçbir müttefikimizin geçmemesini tercih ederiz. Ülkelerin savunma hedefleri için başka çözümler bulmaya çalışmaya hazırız. Ancak F-35’lere karşı S-400’ler, hangi ülkede olursa olsun Amerika’nın kırmızı çizgisidir.”
İsrail’deki F-35’lerin S-400 alımlarında kırmızıçizgiye dönüşmesi başlı başına önemli. Ancak burada vurgu F-35’lere değil, İsrail’e yapılıyor. Keza farklı kaynaklarda vurgulanan nokta, Bağdat’ın S-400 alımıyla ilgili Washington’u rahatsız eden ana stratejik kaygının, İsrail’in güvenliğine tehdit oluşturması. Meselenin detaylı bir şekilde irdelendiği Asia Times’da Stephen Bryen imzasıyla yayınlanan analizde, Irak’ın almak istediği S-400 sistemini Anbar vilayetine yerleştirmek istediğine dair kuvvetli bulgular olduğu belirtiliyor.
Bu bölgeye yerleştirilecek Rus füze savunma sisteminin aynı anda coğrafi açıdan Suudi Arabistan, Ürdün, Lübnan, Suriye ve en önemlisi İsrail’i kapsayabileceği biliniyor. Irak ile İran arasındaki yakın ilişkilerden dolayı, söz konusu S-400’lerin İran’ın menfaatleri doğrultusunda kullanılabileceği ve bu durumun da İsrail’i son derece rahatsız ettiği vurgulanan iddialar arasında.
Bataryalarda F-22 ve F-35’leri tespit edebildiği iddia edilen, çok geniş bir menzile sahip 40N6 tipi füzeler kullanılırsa, bu durumda İsrail’in hareket alanının kısıtlanacağı da gözden kaçmaması gereken noktalardan biri. İsrail’in İran’a yönelik olası bir operasyonunda Irak bu anlamda ön karakol vazifesi görecek ve dolayısıyla İran’a hazırlık yapabilmesi açısından vakit kazandıracak. Bu ise Washington ve Tel Aviv açısından hiç istenmeyecek bir durum.
Aynı mantıktan ilerlersek, ABD’nin Türkiye’deki S-400’lere karşı olmasında ana eksen İsrail’in menfaatleri olabilir mi? Özellikle Akdeniz’de Güney Kıbrıs Rum kesimi, Mısır ve Yunanistan ile birlikte doğalgaz yatakları üzerinde hak iddiasında bulunan İsrail, Türkiye ile bölgede askeri anlamda karşı karşıya gelinmesi olasılığını ciddi ciddi değerlendirdiği için S-400’lerden bu kadar rahatsız olmuş olabilir mi? Bu şüphesiz ki üzerine düşünülmesi gerekilen bir soru.