Yıllardır kültür sanat dünyasının gündeminden düşmeyen Emek sineması, yıkıldı, yıkılacak, yerine AVM yapılacak derken restore edilmesinin ardından, yeni haliyle izleyicisine kavuşuyor.
1924’ten beri hizmet veren Emek Sineması, Mart 2016 itibariyle seyircisiyle buluşuyor. Tarihi Cercle d’Orient binası, 600 kişilik Emek Sineması, Grand Pera’nın en üst katında kapılarını açacak.
Rüzgâr Gibi Geçti, Yağmur Altında, Batı Yakası Hikâyesi gibi kült filmlere ev sahipliği yapan sinema, neredeyse yirmi yıldan fazladır tartışma konusu. İlk restorasyonu 1993’te yapılan ve daha sonra da küçük tadilatlar geçiren Emek, bunların yeterli gelmemesi üzerine 2009 itibariyle yeniden restorasyona alındı. Ancak, sivil toplum kuruluşları, Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) ve aralarında Nurgül Yeşilçay, Mehmet Ali Alabora ve Levent Üzümcü’nün de olduğu birçok sanatçı, Emek’in tarihi yapısının bozulacağını düşünerek bu restorasyona karşı çıktı.
‘Sahnede namaz mı kılınacak?’
Gezi Parkı olaylarının da öne çıkan isimlerinden olan Mehmet Ali Alabora, Emek’in yıkılacağı söylentilerine ilişkin “Şehirlerin ruhları, sesleri, duyguları vardır. Bu duygular şairleri, ressamları, müzisyenleri, sinemacıları yaratır. Şehrin ruhunu yok edince sanat, kültür, ruh ölür, alışveriş merkezleri kalır. Çığlık tablosuna döndük; ağzımız açık bağırıyoruz ama sesimizi duyan yok. Emek, İstanbul bizim” demişti. Zeki Alasya ise 30. İstanbul Film Festivali açılışında yaptığı konuşmada, “Emek Sineması açılacaksa film gösterilsin, insanlar sinema seyretsin diye açılsın. Sahnesinde namaz kılınacaksa hiç açılmasın daha iyi” ifadelerini kullanmıştı.
Ülkemizde festival denince akla ilk gelen kurumlardan olan İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) ise 2010’da İstanbul Film Festivali açılışındaki borazanlı protesto eylemine kadar sessizliğini korudu. Vakıf, bu eylemden sonra Emek’in özgün halinde korunması gerektiğini belirtti.
Festivalde ne oldu
29. İstanbul Film Festivali’nde İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı açılış konuşmasını yaparken, iki genç kız borazanlarla eylem gerçekleştirdi. “İKSV, kapanacak olan Emek Sineması için gerekli desteği vermiyor, biz bu festivali ve İKSV’yi protesto ediyoruz” diyen protestocular, vakfın sessizliğinden rahatsızlıklarını belirtti.
‘Her yer Emek her yer direniş’
Restorasyonun başladığı ilk günlerden itibaren “Emek bizim İstanbul bizim”, “Ne Topçu Kışlası ne Grand Pera Pasajı” gibi sloganlarla protestolar düzenleyen gruplar, 2013’e gelindiğinde söylemlerini değiştirip “Gün AVM’leri yıkma, bulunduğumuz her yerde daha fazla Emek daha fazla Gezi yaratma günüdür” diyerek konuyu farklı bir boyuta taşıdı ve sinema sevdalarını yüzeysel bir isyana dönüştürdü.
Restorasyonu üstlenen Kamer İnşaat’ın ortaklarından Levent Eyüboğlu ise protesto edenlerin projeden habersiz olduğunu söyledi:
“Gösteri yapanların çoğu mikrofon uzatıldığında ‘biz projeyi bilmiyoruz ki’ diyorlar. Önce öğrenip sonra protesto etselerdi. Bazılarıyla görüştük, gerçekleri anlayınca hemen geri çekildiler. İsimlerini vermek istemiyorum. Hepsi sinema için önemli kişiler ama pozisyonları itibarıyla bize söylediklerini kamuoyuna açıklayamadılar.”
“Emek yoksa ben de yokum” çıkışı yapan sinema yazarı Atilla Dorsay da projenin aslından haberi olmadığını “Ben minyatürünü yapacaklar sanmıştım” sözleriyle belirterek, “Dilerim tüm protestocu kurum ve kişiler gelecek yıl sinemanın gala gecesine teşrif ederler. O vakte kadar herkes hatıralarına sahip çıkar ve açılışta ruhlarından bir parça üfler yeni Emek’e. Gönül mekânlara sığmaz. Arınmak için bütün kayıtlardan özgür olması gerekir” dedi.
Gelen gideni aratmadı
Restorasyonu üstlenen şirket, bina yıkılmadan önce topladığı yaklaşık 1500 parçayı sinemanın restorasyonunda kullanarak Emek’in tarihi dokusunun bozulmamasını sağladı. Almanya’da Köniskbau, İtalya’daki La Scala Tiyatrosu ve İspanya’daki Las Arenas gibi önemli restorasyon örneklerindeki tekniklerin uygulandığı tarihi bina, dört yıl sonra yeniden aslına uygun olarak Beyoğlu’nda hayat buldu.
Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, binanın yeni halinden memnuniyetini şu sözlerle dile getirdi:
“Birincisi tarihi bir mekânın restorasyonu, yani tarihi eserleri yaşatarak, kullanma açısından önemli bir devrim yapıyoruz. 1992’den beri buranın ihya edilmesi gerektiği konuşuluyordu ve bununla ilgili devlet ihaleler yapmıştı ama yaklaşım eksikliği nedeniyle istenilen netice alınamamıştı. Bugün ise 5366 sayılı kanunun ilk ürünü olarak ortaya çıkan bir restorasyonla yeni bir yaklaşım ortaya konularak, yaşatarak, kullanma mantığıyla yapılmış ilk ürünlerden birisi oldu. Tarihi Serkldoryan binası, bütün orijinalliğiyle ortaya çıktı.”
Sirkten sinemaya uzanan yolculuk
Emek Sineması’nın bulunduğu bina, seyircisiyle buluşmadan önce farklı şekilde hizmet veriyordu. İlk olarak 1884’te mimar Alexandre Vallaury tarafından inşa edilen ve “Club des Chasseurs de Constantinople” (İstanbul Avcılar Kulübü) ismiyle açılan bina daha sonra Strangali’nin Rum Atletik Jimnastikhanesi, ardından 1909’da “Nouveau Cirque” (Yeni Sirk) ondan sonra da “Skating Palace”a (Tekerlekli Paten Pisti ve Eğlence Merkezi) ev sahipliği yaptı. 1924 yılının sonuna gelindiğinde ise “Melek Sineması” halini aldı. Son olarak 1957 yılında Emekli sandığına ihale edilen sinemanın adı “Emek Sineması” olarak değiştirildi.
Emek, yeni haliyle sadece sinemayı değil aynı zamanda birçok sahne sanatlarını da içerisinde barındırıyor. İhtiyaç durumunda, fonksiyonel sahnesiyle birlikte her türlü ses ve ışık sistemi için uygun teknik altyapıyı sunacak olan Emek sahnesinde ayrıca, kulis alanı da yer alacak. Modern teknolojiyle donatılmış sinema, özel ses yalıtımlı, akustik kontrollü salonuyla ziyaretçilerini ağırlayacak. Emek’le birlikte hizmet verecek yeni salonlar, yeni nesil üç boyutlu ses teknolojisi, 4K sinema projeksiyonu ve 3D deneyimi gibi özellikleriyle sinema dünyasına yeni bir soluk getirecek.