1928 yılında İngiliz sömürgesine karşı Abdülhamid Han hazretlerinin’in ‘İttihad-ı İslam’ dâvâsını temel alarak kurulan İhvan-ı Müslim’in, tarihin tekerrür ettiği zor günlerden geçiyor. Günümüze kadar gelen süreçte, Kurucu Hasan el-Benna bir suikast sonucunda şehid edildi, Seyyid Kutub’un da aralarında bulunduğu 400 İhvan mensubu ya idam edildi, ya da işkence ile katledildi. İhvan-ı Müslümin üyeleri için Mısır hapishaneleri her zaman dilimi için kaçınılmazdı.
2011 yılının Ocak ayında Tunus’ta başlayan ‘Arap Baharı’nın da etkisi ve Hüsnü Mübarek’in istifasının üzerine İhvan ilk kez resmen bir siyasi parti kurabildi ve ‘ben buradayım’ dedi. ‘Hürriyet ve Adalet Partisi’ne halkın desteği büyük oldu. Mısır’ın ilk demokratik seçiminde oyların yüzde 51’inin (kimi kaynaklara göre yüzde 70’leridi ama denge için seçim kurulu sildi) alan Muhammed Mursi, Mısır’ın ilk seçilmiş cumhurbaşkanı olarak tarihe geçti. Ne olduysa da ondan sonra oldu.
3 Temmuz 2013’te General Abdulfettah el Sisi, Mursi’nin görevden alındığını açıkladı ve İhvan yöneticileri gözaltına alınmaya başladı. İlerleyen günlerde halk protesto için Rabiat’ül Adeviyye Meydanı’na aktı ve yüzbinlerce sivilin katıldığı protesto gösterileri yapıldı. Darbecilerin cevabı ise “katliam” şeklinde oldu. 8 Temmuz günü halkın üzerine sabah namazı sırasında ateş açıldı ve 84 kişi öldürüldü. Darbeciler devam eden süreçte biri 27 Temmuz, diğeri 14 Ağustos tarihlerinde iki toplum katliam daha gerçekleştirdi.
Müslüman Kardeşler’e göre, darbe sürecinde 2 binin üzerinde sivil öldürüldü. Meydanlar boşaltıldı ve İhvan yasadışı ilan edildi. Bu şartlar altında gerçekleştirilen seçimlerde Sisi oyların güya yüzde 96’sını alarak ülkenin yeni cumhurbaşkanı oldu.
DİKTATÖRLÜĞÜNÜ PERŞİNLEŞTİRDİ
Sisi’nin 2034 yılına kadar görevde kalmasının önünü açan yani diktatörlüğünü perşinleştiren anayasa değişikliği ise geçtiğimiz günlerde onayladı. Darbeyle geldiği koltuğu daha uzun yıllar bırakmak istemeyen Sisi, bir yandan da İhvan’a nefes aldırmamak için çaba gösteriyor. Uluslararası insan hakları örgütleri 10 binlerce sivil muhalifin hapishanelerde olduğunu söylese de Sisi dünyanın gözlerinin içine baka baka ‘Mısır hapishanelerinde siyasi suçlu olmadığını’ söylüyor.
9 MAZLUMA İDAM
20 Şubat 2019, 9 Mısırlı gencin idam edildiği gün olarak tarihe geçecek. Aralarında İhvan’ın en yüksek icra heyeti olarak bilinen Rehberlik Ofisi üyesi Muhammed Taha Vehdan’ın oğlu Ahmed Taha’nın da olduğu bu gençler, Başsavcı Hişam Berekat’a düzenlenen bombalı saldırıdan sorumlu oldukları gerekçesiyle sözde yargılanıyorlardı. Yine karanlık bir suikast ve yine suçun yıkıldığı kişiler İhvan üyeleri…
Oysa Müslüman Kardeşler tarihleri boyunca akıl almaz zulümlere mâruz kaldıkları halde ‘silaha sarılmama’ düsturlarını hiç bozmamış ve her dâim sivil kalmaya önem göstermişlerdi. Ancak Mısır yargısı neredeyse tümünü ölümlü suçlardan dolayı yargılıyor. Aslında idam etmek için “yargılıyormuş gibi” yapıyor.
TARİHE GEÇEN SÖZLER
Neden mi böyle söylüyorum, geçtiğimiz günlerde idam edilen 9 gençten biri olan Mahmud el Ahmedi mahkeme salonunda söz almış ve kameralar kayıttayken tüm dünyaya haykırmıştı.
Hâkimin kendisine ‘Sen suçunu itiraf ettin, sus’ demesi üzerine tarihe geçecek şu sözleri söylemişti: “Ben ve benimle birlikte olanlar mâsum ve sen bunu biliyorsun. Burada tüm insanların, kameraların önünde birini seçin ve ona elektrik verin. Enver Sedat’ı öldürdüğünü bile kabul edebilir. Bize elektrik verildi. Bize verilen elektrik Mısır’a 20 yıl yeter. O videolardaki itirafların hepsi işkence altında alındı.”
23 yaşındaki Ahmedi, üniversitede tercümanlık okuyordu. Kardeşinin ortadan kaybolduğunu bildirmek için gittiği karakolda tutuklandı ve işkence altında kabul etmek zorunda kaldığı suçlamalardan ötürü idam edildi.
Bu pırıl pırıl 9 gencin ölüme gidiş sürecini tüm dünya izledi. Mısır’da bugüne dek 27 idam cezası infaz edildi ve aralarında Muhammed Mursi’nin de olduğu yüzlerce muhalif daha idamla yargılanıyor. Mısır’da tüm dünyanın gözleri önünde kanlı bir darbe yaşandı. Binlerce sivil katledildi. Türkiye ve birkaç ülke dışında kimse tepki göstermedi.
Şimdi ise darbe sürecinde öldürülemeyen siviller idam ediliyor. Dünya yine sessizce izliyor. Dünya, halkın yüzde 52’sinin oyuyla seçilen bir Cumhurbaşkanının darbeyle indirilip hapse atılmasını da izledi. Bu cümleyi kurmak çok acı biliyorum. Fakat korkarım ki, Sisi 6 yıldır haber alamadığımız Muhammed Mursi’yi de idam edecek. Dünya da yine çok güzel izleyecek.
Diğer yandan, Türkiye ne zaman çocuk katillerinin, azılı teröristlerin, tecavüzcülerin idamlarını gündeme getirse uluslararası kamuoyu bütün güçleri ile Türkiye’ye yükleniyor. Yaptırımlardan söz ediyorlar. İnsanhakları beyannamelerini önümüze koyuyorlar. Aynı ‘uluslararası kamuoyu’ Mısır’daki işkencelere, göstermelik yargılamalara, seçilmiş devlet başkanının düşürüldüü duruma ve temelsiz suçlardan verilen idam cezalarına karşı sessizliğini koruyor.
Muhaliflerini, ölümle bastırmaya çalışan darbeci Sisi ise gittiği tüm ülkelerde el üstünde tutuluyor. Kirli hesapların tam ortasında duran ve girdiği borç batağını üst üste yaptığı anlaşmalarla örtmeye çalışan Sisi’ni infazlarına henüz ‘dur’ diyecek bir mekanizme gelişmedi. Bu zulmü kimler nasıl durdurabilir onu da bilmiyoruz maalesef. Bildiğimiz tek şey, bu yöntemlerle ne İhvan’ın ne de onlara gönül vermiş olanların tükenmeyeceği. Çünkü tarih tekerrürden ibarettir…