Başarısız kanlı FETÖ darbesi öncesinde Türkiye’yi kuşkulu şekilde terk eden Can Dündar’ın yeni adresi hayli ilginç. Dündar’ın Almanya’da başına geçeceği gazetecilik merkezi Correctiv, kuruluş ilanında bile Türkiye düşmanlığı yapacağını ilan etti. Correctiv’i Brost Vakfı finanse ediyor. Bu vakfın panellerinde ise ZDF’nin PKK’lı yöneticisi Ali Ertan Toprak konuk oluyor, Türkiye ve İslam düşmanlığı söylemleri havada uçuşuyor. Fakat dinler arası diyalog söylemi de eksik edilmiyor.
MİT’çi bir babanın oğlu, belgesellerin buğulu sesiydi o… Mesleğe 1988’de TRT’de başladı, çeşitli gazeteleri gezdikten sonra 2001’de Milliyet’e geçti. Aydın Doğan’ın sahibi olduğu dönemde tam 12 yıl bu gazetede köşe sahibiydi. Milliyet gazetesiyle yolları 1 Ağustos 2013’te ayrıldı. BirGün’e, son olarak ise Cumhuriyet Gazetesi’ne geçti.
FETÖ’nün imdadına yetişti
25 Ekim 2013 tarihinde Cumhuriyet’te köşe yazmaya başladı. Bu tarih çok önemliydi. Çünkü FETÖ’nün dershaneler krizini bahane ederek hükümete başkaldırdığı günlere denk geliyordu. Birkaç gün sonra FETÖ gazetesi Zaman, “Eğitimde skandal” başlığını atacaktı. Can Dündar da nasıl oluyorsa 17-25 Aralık darbe girişiminin ayak seslerini duyuyor, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidardan indirileceğini ima eden satırlar yazıyordu. 17 Aralık darbe girişiminden 2 hafta önce 3 Aralık 2013 tarihinde yayımlanan, “Siyasette Nasıl Geldiysen Öyle Gidersin” başlıklı yazısında; “Amerikan rüzgârı bu, belli mi olur; gün gelir esintiyi Pensilvanya’dan yana döndürür, Ankara’da ampülleri söndürür” ifadelerini kullandı. 25 Aralık darbe girişiminden 1 gün önce 24 Aralık 2013 tarihinde yayımlanan “Piyonlar Devrildi Sıra Şahlarda” başlıklı yazısında da; “Gülen’in karşı hamlesi, bu kez doğrudan Erdoğan’ı hedef alacak: Başbakan da ailesinin yolsuzluk iddialarıyla vurulacak” satırlarına yer verilmişti.
Zaman ile eş manşetler
Dündar’ın FETÖ’ye can simidi olan yazıları önünü açmıştı. Bir süredir örgütün kontrolünde olan gazete yönetimi, 8 Şubat 2015’te onu yayın yönetmenliğine getirecekti. Can Dündar koltuğa oturduktan sonra gazete adeta FETÖ’nün amiral gemisine dönüştü. Zaman ile eş manşetler bile atıyorlardı. Zaman’a bakınca Cumhuriyet’i, Cumhuriyet’e bakınca Zaman’ı görmek mümkündü. Can Dündar’ın şüpheli olduğu İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili İrfan Fidan tarafından hazırlanan 473 sayfalık iddianamede, “Can Dündar, 17 Aralık girişiminden iki hafta kadar önce ve 25 Aralık girişiminden bir gün önce Türkiye Cumhuriyeti devleti ve hükümetine yönelik gerçekleştirilecek eylem ve girişimlerden haberdardır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, bakanları, milletvekilleri, bürokratları, öğretim üyeleri ve işadamlarının telefonlarının dinlendiği, bu kişilerin aile fertleriyle birlikte takip edildiği sözde soruşturmalarla ilgili olarak kendisine FETÖ/PDY Terör Örgütü’nün verdiği görevi yerine getirmektedir. Can Dündar (…) yazıları ile kamuoyunu FETÖ/PDY Terör Örgütü’nün amaçları doğrultusunda ve örgütle işbirliği içerisinde yönlendirmeye, 17 ve 25 Aralık girişimlerini meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Bu süreçte çektiği ve galası Brüksel’de yapılan ‘17 Aralık Belgeseli’ ile ilgili finansmanın nereden sağlandığı konusundaki MASAK incelemesi ayrıca devam etmektedir” ifadeleri kullanılıyordu.
Eşi benzeri görülmemiş ihanet
Takvimler 29 Mayıs 2015’i gösterdiğinde ise eşi benzeri görülmemiş bir ihanet ortaya çıkacaktı. 7 Haziran 2015 tarihindeki genel seçimlerden bir hafta önceydi. Bayır Bucak Türkmenlerine yardım götüren MİT TIR’larında silah olduğuna ilişkin fotoğrafları yayınladı. Can Dündar imzasıyla yayınlanan, “İşte Erdoğan’ın Yok Dediği Silahlar” başlıklı haberde, 19 Ocak 2014 tarihinde Adana İli Ceyhan İlçesi’nde durdurulan Milli İstihbarat Teşkilatı’na ait devlet sırrı kapsamında yardım faaliyeti yürüten TIR’lara ait “devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken” nitelikteki bilgi ve fotoğraflardı. FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü’nün nihai amacı “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, sahte ihbar ve delillerle teröre yardım eden ülke konumuna sokarak Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmasını sağlamaktı. Bu manşet de bal gibi bu amaca hizmet ediyordu.
Kaçtığını itiraf etti
29 Mayıs 2015 günlü ihanet manşeti sonra savcılık kararıyla yayından kaldırıldı ama Dündar gazetecilik hayatının en büyük operasyon haberine imza atmış oldu. Hakkındaki davada ‘devletin gizli bilgilerini açıklamak’ suçundan 5 yıl 10 ay ceza aldı. Adliye önünde baştan aşağı kurgu kokan birde silahlı saldırıya uğrayan Can Dündar aldığı 5 yıl 10 aylık hapis cezasından kısa süre sonra aniden yurtdışına çıktı. Çıkışı darbenin hemen öncesine denk geliyordu. İddiasına göre ödül almak üzere Almanya’ya gitmişti. Darbeden sadece birkaç gün önce yaptığı açıklamada,“Bir süre tatil yapacağım, sonra işimin başında olacağım” demişti. Gidiş o gidiş oldu. Can Dündar darbe girişiminden sonra kaçtığını şu sözlerle itiraf ediyordu: “Darbe girişiminin ardından bizim üç aylık tutukluluğumuza son veren iptal kararına imza atan yüksek yargıçlardan ikisi gözaltına alındı. Bütün işaretler, yeni bahanelerle, yeni bir hukuksuzluk ve uzun bir tutukluluk dönemi hazırlandığını gösteriyordu. Ne kadar süreceği bilinmeyen OHAL rejimi, hükümete yargıyı istediği gibi kontrol etme imkanı veriyordu. Bu nedenle, en azından olağanüstü hal kalkana kadar, bu yargıya teslim olmama kararı aldım.” dedi. Zaten bir süre sonra hakkındaki soruşturmalardan dolayı pasaportu iptal edildi.
Yeni adresi Almanya
Yurtdışına kaçan Can Dündar kapı kapı geziyor sürekli ödül aldığını iddia ediyordu. Ödül aldığı kuruluşları tanıyan da yoktu bilen de… Son olarak geçtiğimiz günlerde basın kuruluşlarına bir açıklama geçildi. “Can Dündar’ın yeni adresi belli oldu” şeklinde kamuoyuna lanse edilen açıklamada şu ifadeler kullanılıyordu: Cumhuriyet gazetesinin eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ın yeni adresi belli oldu. Dündar Almanya’da kurulacak olan bir gazetecilik merkezinin başına geçecek. CORRECTIV ile Can Dündar’ın ortak kuracakları gazetecilik merkezinin duyurusunda ‘Biz, özgür medya için mücadele etmek istiyoruz. CORRECTIV, Cumhuriyet’in eski genel yayın yönetmeni Can Dündar ile bir araştırmacı gazetecilik merkezi kurmak istiyor. Bu merkez, Türkiye’de ve Almanya’da yaşayan Türkiye’lilere bağımsız, kaliteli ve araştırmaya dayalı haberler verecek. Bu araştırmacı gazetecilik merkezini Can Dündar yönetecek’ ifadeleri yer aldı. Duyuruda, kurulacak olan merkezin Almanya için özel bir anlamı olduğu belirtilerek ‘Almanya’da Türkçe konuşan büyük bir toplum yaşıyor. Bu toplum, hükümete yakın medya kuruluşlarının yoğun etkisine maruz kalıyor. Özgür gazeteciliğin sonuna gelindi. Önemli gazeteciler ve yazarların bir kısmı hapiste, bir kısmı ülkeyi terk etmek zorunda kaldı’ denildi.
PKK’lılara kucak açıyorlar
Peki bu Correctiv kime, neye hizmet ediyor? Bağımsız gazetecilik söylemiyle Almanya’da faaliyet gösteren internet üzerinden sözde haber ve araştırma yapan bir kuruluş Correctiv. Kendi internet sitesinde bağışlarla çalışmalarını yürüttüğünü belirtiyor. Correctiv’e kuruluş aşamasında 3 milyon €
veren Brost Vakfı en büyük destekçisi. Brost Vakfı ise PKK sempatizanlarını konuşturduğu sempozyumlar ve dinlerarası diyalog söylemi üzerine eğilen bir kurum. Brost Vakfı’nın geçtiğimiz tarihlerde konuk ettiği isimlerden birisi her fırsatta Türkiye ve Cumhurbaşkanımıza hakaretleriyle bilinen Ali Ertan Toprak’tı. Toprak’ın PKK’lı olduğunu ise bilmeyen yok. Toprak, aynı zamanda Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a saldırmayı görev edinen Alman ZDF televizyonunun da yöneticisi seçilmişti. Bu durum Almanya’da yaşayan Türklerin büyük tepkisini çekmiş imza kampanyaları yapılmıştı. Brost Vakfı’nın duyurularında da FETÖ’nün yıllardır söylemi olan “dinler arası diyalogtan” bahsediliyor.
Ali Ertan Toprak, 2009-2012 yılları arasında Almanya’da Alevi toplumunun Genel Başkan Yardımcısı görevini yaptı ve Yeşiller Partisi üyesiydi. Ermeni soykırımı yalanı teklifini Alman parlamentosuna taşıdığı için bütün Türkiye’nin yakından tanıdığı ve tepki gösterdiği Cem Özdemir’e çok yakın bir isimdi. Fransa’nın başkenti Paris’te yaşanan terör saldırısından sonra hayatını kaybedenler için Almanya’nın Hamburg kentinde düzenlenen anma etkinliğinde Milli Görüş çizgisindeki İslam Şurası temsilcisine organizatörler tarafından söz hakkı verilmesi Ali Erkan Toprak’ı çıldırtmıştı.
Dinmeyen Erdoğan düşmanlığı
Ali Ertan Toprak bu konuya tepki gösterirken bile Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığını bütün çıplaklığıyla şöyle gözler önüne seriyordu: “Paris’te saldırıların yaşandığı gün İslam Şurası Başkanı Mustafa Yoldaş facebook hesabında Filistin işgali ile ilgili resimler paylaştı. İsrail’i suçladı. Bu kabul edilecek bir şey değil. Alman ve Türkiye kökenli siyasetçiler oy uğruna ödün veriyorlar, gerçekleri söylemekten çekiniyorlar. Mustafa Yoldaş homoseksüellerin, Alevilerin diğer azınlıkların bir numaralı düşmanı iken Erdoğan’ın bir numaralı destekçisi. Birilerinin sınırını bunlara bildirmeleri gerekir. Alman siyasiler bir taraftan Pegida’yı İslam düşmanlığı yapıyor diye eleştirirken, diğer taraftan Türk Pegidacı’larla sözde dinler arası diyalog adı altında bir araya geliyorlar. Alman siyasiler bir taraftan seçim kampanyalarında Erdoğan’a karşı olduklarını söylüyorlar, diğer taraftan da Almanya’da Erdoğan yanlıları ile diyalog çatısı altında bir araya geliyorlar. İki yüzlülük değil mi? Erdoğan’ın yurtdışında en büyük destekçileri ile neyin diyalogunu yürüteceksin? İki yüzlülüklere karşı tepkimizi göstermemiz gerekiyor. Burada Türkiye kökenli milletvekillerine de kızıyorum. Baskı ile Alevi toplumunu da bu topluluklarla yan yana getirmeye çalışıyorlar, mitinge katılmaları konusunda baskı yapıyorlar. Oy uğruna bunca değerleri çiğnemeye gerek var mı?”