Bölgesel düzlemde şiddeti büyüten ve bunun araçlarını daha yoğun kullanmayı planlayan PKK terör örgütü, Ege ve Karadeniz’de bir zemin oluşturmak için militanlarını küçük guruplar halinde bu bölgelere göndermeye başladı. PKK’nın bu yeni yöntemi, terörü Türkiye’nin sahil bölgelerine taşıma arayışından doğmuş görünüyor. Ancak altında yatan asıl nedenler farklılık göstermekte.
Örgüt, terör ekseninde boğulan Irak ve Suriye’nin içinde olduğu istikrarsızlığı Türkiye’nin iç süreçlerine dâhil etmek istiyor. Bu çerçevede PKK, Türkiye’deki faaliyetlerini sahillerde sürekli hale getirmek istiyor. Bu hedefini de “Ortadoğu’yu Türkiye’ye taşıyarak” gerçekleştirmek istiyor.
Uyuşturucu koridorunun merkezi Ege
PKK, Ege ve Karadeniz hattında sahillere inerek en ciddi maddi gelir kaynağı olan uyuşturucu ticareti ve insan kaçakçılığı güzergâhlarında yapılanmasını güçlendirmek istiyor. Örgüt, FETÖ ile mücadele sürecinde kaybettiği devlet içindeki destek unsurlarının yerini Ege ve Karadeniz’e gönderdiği küçük guruplarla tamamlamaya çalışıyor; milyonlarca dolar gelir elde ettiği terör kaynaklarını bu şekilde koruyabileceğini planlıyor.
BM raporlarında uyuşturucu koridoru olarak “Orta Koridor” olarak adlandırılan Türkiye’nin yer aldığı bölgede PKK en büyük taşıyıcı durumunda. Örgüt, Türkiye’nin Suriye ve Irak sınırına duvar örmesi ve Kalekollar kurması üzerine Suriye üzerinden Lazkiye sahillerinden başlayarak Ege kıyılarına varan yeni güzergâhlar kullanmaya başladı. Bunu için eylem alanları olarak Ege’yi Karadeniz’den daha avantajlı görüyorlar. Ege kıyılarından Yunanistan’a ve İtalya’ya ulaşan insan ve uyuşturucu güzergâhı için Ege bölgesi örgütün geçiş noktası durumunda.
Amaç TSK’nın dengesini bozmak
Örgütün diğer stratejisi ise Türkiye’nin güneydoğu bölgesi dışında yeni eylem alanları meydana getirmek. Doğu ve Güneydoğu’da son dönemde güvenlik güçlerinin artan etkili operasyonlarıyla militanlarını kaybeden terör örgütü, bu hezimeti gölgelemeyi planlarken TSK’nın kuvvet dengesini ve enerjisini farklı alanlara dağıtmak istiyor. Doğu ve Güneydoğuya alternatif yeni barınma ve saklanma alanları açmak da örgütün planları arasında. Bu eylem stratejisi ile Karadeniz ve Ege’de küçük gruplar halinde imha olmadan yayılmak isteyen örgüt, Ege’de Kürt kökenli insanlara kuracağı baskıyla kendisine faaliyet alanları bulmaya çalışıyor.
Önce üniversitelerde örgütlendiler
PKK’nın 1998’deki terör konferansında Akdeniz ve Karadeniz Bölgelerine özel önem verilmesi kararlaştırılmış, örgüt üyelerine metropoller dışında yeni örgütlenmeler kurulması talimatı verilmişti. O tarihten itibaren, Akdeniz ve Karadeniz’deki üniversitelerde başlayan örgüt yanlısı oluşumlar artmaya başladı. Bugün bir çok üniversitede ya küçük hücre oluşumları ya da sempatizan yapılanmaları görülüyor. Bu yapılar Suriye ve Irak’tan Ege ve Karadeniz’e devşirilecek militanların bölgede faaliyetleri için adeta yıllara yayılan çalışmaları gerçekleştirdiler. Özellikle FETÖ’nün güvenlik güçleri arasına sızması, terör örgütüne Karadeniz ve Ege’de alan açtı.
İnsan kaçakçılığı güzergâhlarında Ege kadar Karadeniz çıkışlı Romanya üzerinden bir Avrupa hattı kuran uluslararası güçler, PKK’yı kaçakçılık hattında köşe başlarını tutmak için taşeron olarak kullanmaktadır. Bunun en açık ispatı, yakalanan insan kaçakçılarının PKK ile olan bağlantılarıdır.
Şiddet rantı
Durumu daha iyi anlamak için uluslararası verilere bir bakalım. İngiltere merkezli Uluslararası Kalkınma Departmanı’nın (DFID), “2015 Sonrası Gündem Çerçevesinde Çatışmaya Yol Açacak Dış Gerginlik Faktörlerinin Ölçüm ve Tanımlanması” başlıklı bir raporu, “Çatışma, Suç ve Şiddetin Yol Açtığı Sonuçlar İnisiyatifi (CCVRI)” çerçevesinde hazırlanan birçok çalışmadan biridir. Bu raporda PKK’ya özel olarak yer ayrılmıştır:
“Yasadışı finansal akış toplamı yılda 1,7 trilyon dolara ulaşıyor ve temelde uyuşturucu, silah ya da insan kaçakçılığı gibi şiddete dayalı (talan edilen doğal kaynakların rantı, kamu fonlarının zimmete geçirilmesi, vergi kaçırma ve yolsuzluk dâhil) devlet fonlarının saptırılması ve ticarette sahte fiyatlandırma gibi suç faaliyetlerinden kaynaklanıyor. Bunlar, kaynaklar ve güç üzerinde yaşanan şiddetli çekişmeyi finanse ederek doğrudan; kalkınmayı sürdürecek kamu kaynaklarını tüketerek ve kurumların zayıflamasına katkıda bulunarak ve yolsuzluk yoluyla dolaylı biçimde çatışmaya katkıda bulunuyor. Yasadışı finansal akışlar; Afganistan, Bolivya, Kolombiya, Kosova, Myanmar, Pakistan, Peru, Filipinler, Sri Lanka ve Türkiye(PKK) gibi çok çeşitli bağlamlarda yasadışı silah ve uyuşturucu kaçakçılığı ile organize suç ve silahlı guruplar arasındaki bağı devam ettirdi.”
Bölgesel değil bütüncül mücadele
Terör örgütünün farklı bölgelerdeki eylemleri birbirinden bağımsız gibi gözükse de aslında birbirlerine zemin hazırlıyorlar. Ege ve Karadeniz eylemleri, Türk devletini ve toplumun çeşitli kesimlerini hedef alan türde eylemlerdir. Türkiye’yi, Ortadoğu’da sınırların yeniden çizildiği ve siyasetin yeniden kurgulandığı bir ortamda sadece belirli bir bölgede değil, ülkenin her yerinde zor durumda bırakma stratejisidir.
Buraya kadar bahsettiğimiz terör kazanımlarını hedefleyen PKK, Türkiye’de karar vericilere “81 ilde de varım” mesajını vermek istiyor. Ancak şurası açık ki PKK, Ege ve Karadeniz’de bölge halkının yüksek vatan sevgisi ve sağduyu duvarlarını aşamadı. Türk Milli Mücadelesinin adeta DNA’sının yazıldığı Ege ile Karadeniz misali çırpınan illerimizde, vatandaşların devlete ve güvenlik güçlerine olan inançları terör örgütünün zeminini büyük ölçüde daraltıyor.
PKK teknesinde ABD bayrağı
Suriye’nin Lazkiye kentinden geçen hafta Muğla’nın Seydikemer ilçesine Akdeniz üzerinden tekneyle gelen PKK’lı 4 terörist ile kendilerine yardım eden 3 kişi yakalandıktan bir gün sonra, Köyceğiz’de 5 terörist ölü ele geçirilmiş, kaçan 2 teröristten biri ise daha sonra kendisini patlatmıştı. Akdeniz üzerinden Türkiye’nin sahillerine sızma yapan ve saldırı planlayan terör örgütüyle ilgili önemli ayrıntılara ulaşıldı.
Sızma kararı Nisan’da alındı
Habertürk gazetesinin haberine göre, PKK elebaşları 2017 yılının nisan ayında Kuzey Irak’ta, Haftanin sınırındaki Behiri alanında bir toplantı yaptı. Toplantıda, örgütün Batı illerine sızarak, Türkiye’de iç savaş çıkartacak eylemler yapması kararı alındı. Talimat verilen terör örgütünün grup sorumluları, özel eğitimden geçirilen 40 teröristin Ege Bölgesine sokulması için çalışmalara başladı.
Seferi Suriyeli ‘Fuat’ yönetti
Teröristlerin denizden götürülmesi için, 2 kardeşi de PKK saflarında olan “Fuat” kod adlı Suriye uyruklu Ebu Reşit seçildi. Ebu Reşit, PKK’dan gelen talimat doğrultusunda “Santo” isimli bir balıkçı teknesi ile 4 mürettebat buldu. Yüklü miktarda para verilen tekne mürettebatı M.M., O.Y., A.A. ve M.D., ilk tura 1 ay önce çıktı. İlk ayda 6 sefer yapıldı. Her seferde, Lazkiye’den hareket eden tekneye önce Suriye, ardından da Kongo bayrağı çekildi. Türkiye kıyılarına yaklaşınca da dikkat çekmemek için tekneye Türk bayrağı asıldı.
Lazkiye’de otelde buluştular
Muğla’da düzenlenen operasyonla yakalanan Ebu Reşit, terör örgütünün sızma girişimleriyle ilgili detaylı bilgi verdi. Çıkartıldığı mahkemede tutuklanan Ebu Reşit, terör örgütünün sızma girişimiyle ilgili şunları söyledi: “Bana 20 kişilik PKK’lı grupları dönem dönem Türkiye kıyılarına taşıyacağımız talimatı geldi. Gruplarla da Lazkiye’de bir otelde buluşacağımız söylendi. Denizde defalarca sefer yaptık, bazılarında PKK’lıları indiremeden geri döndük. Yakalandığımız seferde Lazkiye Limanından hareket ettik. 1.5 gün süren yolculukta bir gece açık denizde bekledik. Pazartesi gecesi iniş noktasına geldik. Kayıkla kıyıya geçerken yakalandık.”
‘ABD bayraklı tekne ile geldik’
Tekne mürettebatından O.Y. de “Santo adlı teknede 2 aydır çalışıyorum. Bu tekneyle Türkiye’ye 6 kez gittim. Her defasında aynı noktaya geldik. Bu gelişlerimizde karaya kimseyi indirmeden geri döndük. Ebu Reşit bize teknede bulunanların asker olduğunu söyledi. İlk gelişimizi 1.5 ay önce Şam adlı tekne ile yaptık. Bu tekne ABD bayraklıydı. Teknede bulunan 4 teröristi, üzerimize o anda başka büyük bir gemi gelince indirmeden geri döndük. Korkudan teknedeki çantaları denize attık. Geri dönüp aldığımızda ise çantalarda silah olduğunu gördüm. Sonraki seferlerimizde de güvenlik endişesiyle indirme yapamadık. Son gelişimizde ise yakalandık” diye ifade verdi.