Demir Kubbe İsrail’in başına çöktü

İsrail kendi başlattığı çatışmalarda, Hamas’ın yeni bir taktik kullanarak attığı füzelerin Demir Kubbe’yi aşması karşısında ateşkes istemek zorunda kaldı. Bunun üzerine Savunma Bakanı Avigdor Lieberman’ın istifa etmesi hükümetteki fikir ayrılıklarını ortaya çıkardı. İsrail şimdi erken seçime gitmeye hazırlanıyor.

Geçtiğimiz hafta İsrail ve Gazze’den karşılıklı atılan füzeler bölgedeki gerilimi birden yükseltti. Başta bu karşılıklı saldırıların nasıl başladığı anlaşılamadı. Ancak daha sonra İsrail’in Gazze’de düzenlediği daha doğrusu düzenlemek istediği, gizli bir operasyonun ortaya çıktığı, bunun üzerine çatışmanın başladığı, ardından füze saldırılarının geldiği anlaşıldı. İsrail askerleri kadın ve sivil kılığına girerek bir komutana suikast yapmaya çalışmıştı. Ancak beklenmeyen şey Hamas füzelerinin her zamanki gibi İsrail’in Demir Kubbesine takılmayıp, İsrail tarafına düşmesi oldu. Savaşın acı yüzünü tadan, kendi vatandaşları tarafından da protesto edilen İsrail hükümeti ateşkes istedi. Savunma Bakanı Avigdor Lieberman ise ateşkes isteği üzerine istifa etti. Ardından da ülkede erken seçime gidileceği duyuruldu. Çatışmaların nasıl başladığı, Hamas füzelerinin nasıl olup da radar sistemine takılmadığını ve bundan sonra ne olabileceğini konuştuk.

DEVLET İÇİNDE ÇATLAK VAR

ORSAM Kudüs-Nil Havzası Çalışmaları Koordinatörü Gökhan Bozbaş, İsrail’in Han Yunus’ta bir operasyona girişmesinin, İsrail devleti içindeki bir çatlağı işaret ettiğini söylüyor. Yedi sekiz aydır devam eden barış görüşmelerine, bu görüşmeler esnasında pek çok konuda varılan görüş birliğine rağmen böyle gizli bir operasyona girişilmesinin normal olmadığını vurguluyor. Bozbaş operasyonun sebebinin ne olabileceği sorusuna şu sözlerle cevap veriyor: “İsrail siyaseti son 3 yıldır kendi içinde çok ciddi çatışmalar yaşıyor. Aşırılar, Şahinler, ılımlılar, Demokratlar, aşırı liberaller, yerelden gelen Arap politikacıları… tüm bunları birlikte düşündüğümüz zaman Şahinlerin barış görüşmelerini istemediğini söyleyebiliriz. Şahinlerin en önemli adamlarından biri de Savunma bakanı Avigdor Lieberman idi. Müslüman düşmanı biri, Türkiye ve İsrail arasında yaşanan alçak koltuk krizinin de baş kahramanlarından. Barış görüşmelerini, bölgede çözümü değil, tamamen Yahudilerin egemen olmasını istiyor. İstifası da bu operasyonu Savunma Bakanı Lieberman’ın kendisi inisiyatifi ile devlete rağmen yaptığını gösteriyor. Erken seçime gidilmesi de devlet içindeki çatlağın büyüdüğünü gösteriyor” diyor. Bozbaş ayrıca Şahinlerin bölgede çift devletli çözümü istemeyip, Trump’ın Gazzelileri Sina’ya sürme planını gerçekleştirmek amacıyla bu işe girmiş olabileceklerini de ekliyor.

SUUD İSTEMİŞ OLABİLİR

Bozbaş, Suudi Arabistan’ın Kaşıkçı cinayeti sonrasındaki köşeye sıkışmışlığını aşabilmek için gündemi değiştirmeye çalıştığı ihtimalinin de yabana atılmaması gerektiğini söylüyor. Bozbaş, “Son günlerde özellikle Körfez ülkeleri ile İsrail arasında İran’a karşı ciddi bir ittifak var. Özellikle Kaşıkçı olayı ortaya çıktıktan sonra İsrail yönetimi gerek gizli, gerekse açığa çıkan açıklamalarında Muhammed bin Selman’ın arkasında durulması gerektiği zikrediliyor. Elimde bir kaynak yok ama aktörler bazında siyasileri okuyan biri olarak, Kaşıkçı olayından dolayı uluslararası kamuoyunda köşeye sıkışan Suudi yönetimi ile İsrail yönetimi kirli bir ittifak içine girmiş olabilir. Burada görmemiz gereken şu: Kaşıkçı olayı Suudi Arabistan’ın yürüttüğü planlı, programlı, kirli bir siyasetti. İsrail’in de Gazze’yi hiçbir sebep yokken bombalıyor olması kirli bir siyaset. ‘Muhammed bin Selman’a destek vermemiz gerekiyor’ diyenler yaptıkları operasyondan dolayı istifa ediyorsa o zaman bence burada bir bağlantı var” diyor.

İSRAİL’İN HER ZAMANKİ OPERASYONLARI
9 yıl İHH Gazze temsilciliği ardından ülkeye dönen ve bölgesel aktörlerle irtibat halinde olan Mehmet Kaya ise İsrail’in gizli operasyonu bölgenin askeri komutanını yakalamak için yaptığını söylüyor. Kaya çatışmaların nasıl başladığını şu sözlerle anlatıyor: “1967’den beri Yahudilerin bu tür oyunları devam ediyor. Önce aracılar vasıtasıyla barış görüşmeleri yapılır, onlar da bu arada operasyon hazırlıkları yaparlar. Gazze’deki direnişçiler şunu biliyor ki, Yahudilerin bir planı olduğu zaman önce bir gevşeme meydana getiriyorlar, arkasından operasyonu yapıyorlar. Asıl hedef Gazze’deki silahlı direnişin yok edilmesi. Yoksa Gazze’yi işgal etme gibi bir düşünceleri yok. Son olayda Gazze’nin elektrik problemini BM’ye devrettiler. Son bir haftada neredeyse günde 24 saat elektrik veriliyordu. Böyle bir barış havası estirdikten sonra Han Yunus bölgesinde bir operasyon yaptılar. İçeriye sızarak casusları vasıtasıyla bir otobüs bulup, komutanın evini muhasara altına alıyorlar. Oradaki direnişçiler haber alıp geliyor ve çatışmalar başlıyor. Helikopterler İsrail askerlerine bombalarla destek veriyor. Bu esnada bir subayları ölüyor, ikisi yaralanıyor. 7 tane de direnişçi şehit oluyor. Bunun üzerine geri çekilip tel örgülere varmadan otobüsten inerek karşıya geçiyorlar. Sonrasında geride iz bırakmamak için otobüsü füzeyle vuruyorlar. Bu olayla birlikte çatışmalar başladı. Gazze’den füzeler atıldı. Bu füzeler geçmişteki savaşlar gibi değildi, etkiliydi, attıkları yerlerde hasarlar meydana getirdi.”

HEDEF SİNA PROJESİ

Mehmet Kaya, Yahudilerin işgal etmiş oldukları topraklar üzerinde İsrail pasaportuna sahip, oranın vatandaşı görünen yaklaşık bir milyon Müslüman’ın yaşadığını ve yaklaşık 20 yıldan beri İsrail’in bu Müslümanlara ve Gazze’ye yönelik Sina’da kurulacak Filistin projesini yürüttüğünü söylüyor. Kaya, “Bu projeyi son birkaç aydır İngiliz basınında işlemeye başladılar. İsrail’in Yahudi devleti olduğuna dair çıkarttıkları kanun sonrasında orada yaşayan, herhangi bir ikinci dine sahip olan insanların yaşam hakkı kalmadı. Yıllardan beri yapılan programlar doğrultusunda Gazze’yle birlikte Sina’nın bir bölümünü Filistin topraklarına vererek yeni bir Filistin devletinin kurulması hedefleniyor. Amerika, İsrail, Körfez ülkeleri ve Mısır bunun için işbirliği yapıyor. Sisi, Refah sınır kapısının Mısır tarafında bulunan bütün yerleşim birimlerini yıktı. Şu an sınır bölgesinde bir tane dahi ev yok. Çünkü bu evlerin altından Gazze’ye giden yüzlerce tünel vardı. Bunun sebebinin DEAŞ’la alakalı olduğunu söylediler ama aslında ileriye dönük kurulması istenen yeni Filistin devleti için alan açtılar. Bu alanı açmalarının en önemli sebeplerinden bir tanesi de Kudüs ve Mescidi Aksa’yı tam manasıyla Müslümanlardan soyutlamak. Kudüs’ün içerisinde yaşayan, İsrail pasaportu taşıyan yaklaşık 280 bin Müslüman’ı da oraya sürmek istiyorlar” diyor.

HAMAS’IN ELİNİ GÜÇLENDİRECEK

Peki bundan sonra ne olacak? Gökhan Bozbaş, hamasi olmamak gerektiğini, Hamas füzelerinin demir kubbeyi geçmiş olmasının, eğer barış görüşmeleri devam ederse, masada elini güçlendireceğini söylüyor. Bunun ise tamamen siyasi aktörlerin diplomatik müzakere yeteneği ile alakalı olduğunun altını çiziyor. Bozbaş, “Füzeler üzerinden savaşı devam ettirmek ‘aşırı cesaret’ olabilir. Burada kısa dönem başarılar değil sürdürülebilir yetenekler önemli. 400 ya da 4000 füze de atılabilir fakat 10 gün, 6 ay, 1 yıl sürecek bir çatışmada sürekli olarak silah üretimi gerçekleştirilebilir mi? Bunun arkası gelir mi? Uluslararası kamuoyundan destek gelecek mi? Uzun bir süre devam edecek savaşta sürdürebilirlik önemli. Tüm bunları düşünmek gerek. 3 günlük çatışmada İsrail tarafından uçak kaldırıldı, füzeler atıldı. Orantısız güç kullanıldı. Türk medyası da dahil olmak üzere, medya olaylar sanki Hamas’ın attığı füzeyle başlamış gibi gösterdi. Siyasi nezakete sığmayacak hareketi İsrail yapmış olmasına rağmen ‘Hamas’ın attığı 300 füzeden sonra İsrail Gazze’yi vurdu’ gibi başlıklar gördük. Basındaki savaşı da kaybediyoruz. İsrail’in 70 yılda ürettiği bu hegemonya bir gecede 10 gecede yıkılmaz. Uzun soluklu politikalar lazım.” diyor.

KISA DÖNEMLİ KAZANIMLAR OLABİLİR

Mehmet Kaya ise İsrail’in zaman içinde Gazze’ye yine saldırabileceğini çünkü Gazze’nin ayağa kalkmasını istemediklerini söylüyor. Kaya, “Her 3-5 yılda bir Gazze’ye saldırıyorlar. Gazze’de bir yıkım meydana getiriyorlar. Gazzeliler her yıkımda 20 sene, 30 sene geriye gidiyor. Şu anda Gazze’de yüzde 70’e varan bir işsizlik var. Ticaret yok, ziraat yok, bunların hepsini önlüyorlar. Toplumu direnişçilere karşı bir kışkırtmaya çalışıyorlar. Yahudiler daha 2 gün önce ‘Bizim Gazze halkıyla ilgili problemimiz yok. ‘Terör örgütleri’ni aranızdan kovun, onlarla işbirliği yapmayın. Onlar size zarar veriyor.’ diye açıklama yaptılar. Bu zamana kadar başaramadılar. Bundan sonra da ne kadar başarırlar onu da bilmiyoruz” diyor.
Hamas’ın son olaydaki kazanımının kısa dönemli faydaları olacağını belirten Kaya, bu kazanımları şu sözlerle anlatıyor: “Böyle dönemlerde İslam ülkelerinde yaşayan halklar desteklerini daha fazlalaştırıyorlar. Ekonomik olarak yardımcı olmaya çalışıyorlar. İkincisi Yahudilerin bu savaşta canları yandı. Çünkü Gazze sınırında yaşayan yaklaşık bir milyona yakın Yahudi var. Bunların hepsi Gazze’den herhangi bir füze çıktığında ya sığınaklara giriyor veya bölgeyi terk ediyorlar. Bölgeyi terk etmelerinin ekonomik faturası büyük oluyor. Çünkü gittikleri yerde barınma ve yiyecek masraflarının karşılanması lazım. Ayrıca oradaki insanların büyük bir çoğunluğu korku içerisinde yaşıyor. Bu nedenle Gazze’ye karşı iyi bir hat kuramıyorlar. Bundan dolayı aslında Gazze’yle savaş yapmak Yahudilerin istemediği bir şey ama Gazze’nin askeri olarak güçlendiğini gördükleri dönemde böyle bir saldırı yapıyorlar.”

Refet Murre Hamas Medya Dairesi Sorumlusu – Lübnan

Direnme hakkımızı kullanıyoruz

Kendisine ulaştığımız, Hamas Medya Dairesi sorumlusu Refet Murre, son çatışmalar hakkındaki düşüncelerini şöyle aktardı: “Filistin halkı ve Hamas, İsrail işgaline karşı büyük bir direniş sergilemektedir. Gazze’yi hedef alan işgalci İsrail başarısızlığa uğramış, kaybetmiştir. Bu başarısızlık İsrail’de ekonomik ve sosyal açılardan sorunları da beraberinde getirmiştir. Biz Filistin halkı ve Hamas hareketi olarak işgale karşı bütün imkânlarımızla direnme hakkımızı kullanıyoruz. Bu bizim hakkımızdır. İşgale meydan okumak durumundayız. Bu son derece doğaldır. Çünkü bu sayede biz kendi halkımızı, sivil Filistin halkını İsrail’in azgın hücumlarına karşı korumuş oluyoruz. Uluslararası hukuktan doğan meşru bir hakkı kullanıyoruz. İsrail’e karşı son direnişimizde gerçek bir üstünlük sağladık. Filistin halkına saldırmanın ağır bir bedeli olduğunu onlara ispat etmiş olduk. Bizim gücümüz onları bozguna uğrattı. Onlara geri adım attırdı. Bu durum kendi içlerinde bir sorun olarak ortaya çıktı ve savaş bakanları istifasını vermek zorunda kaldı. Bu Filistin halkının başarısıdır. Bu, direnişin zaferidir.”

Demir Kubbe Katyuşa füzeyle aşıldı

Hamas füzeleri daha önce Demir Kubbe’ye takılıyordu. Bu sefer ise atılan 460 füzeden sadece 100’ünü vurabildiği açıklandı. İsrail bunun sebebi olarak Rus füzesi kullanıldığını iddia etti. Uzmanlar ise bunun için Rus füzesi kullanılması gerekmediğini söylüyor. Savunma, havacılık ve uzay teknolojileri ile silahlanma konuları üzerinde çalışan Arda Mevlütoğlu, son saldırıda Demir Kubbe’nin başarısızlığının ardındaki en muhtemel sebebin, arka arkaya ateşlenen çok sayıda roketi tespit edememesi olduğunu söylüyor: “Iron Dome (Demir Kubbe), HAMAS ve Hizbullah’ın yoğun olarak kullandığı roket ve füzelere karşı savunma maksadıyla geliştirilmiş bir hava savunma sistemi. Sistem, yüksek performanslı bir radar ile füzeler ile bir komuta – kontrol merkezinden oluşuyor. Genelde “Katyuşa” olarak bilinen, “merdiven altı” olarak nitelendirilebilecek atölyelerde üretilen küçük roket ve havanlara karşı geliştirilmiş bir sistem.

UCUZ FÜZELER

Bu tip roketlerin, saldıran taraf açısından önemi, üretilmelerinin nispeten kolay ve ucuz olması. Kısa sürede çok sayıda üretilebiliyorlar. Üretilmeleri için büyük ve pahalı tezgah, atölye vb’ye ihtiyaç olmuyor. Çoğunlukla yerleşim bölgelerine atıldıkları için yüksek isabet hassasiyetine, dolayısıyla pahalı elektronik akşamlara da ihtiyaç duyulmuyor. Pikap, kamyon vb gibi araçların arkasına monte edilen fırlatıcılardan kıs süre içinde salvolar halinde çok sayıda ateşlendikleri için, karşı tarafta psikolojik etkileri yüksek oluyor. Başka bir deyişle bu roketlerin esas amacı çoğunlukla bir hedefin imhası değil, psikolojik baskı ve yılgınlık yaratmak.
Iron Dome gibi gelişmiş hava savunma sistemlerinin esas zafiyeti de burada yatıyor. Son saldırıdaki başarısızlıklarının en muhtemel sebebi, arka arkaya ateşlenen çok sayıda roketi tespit etme ve önlemede yetersiz olmuş olmaları. Çok az sayıda roket ateşlenseydi muhtemelen bunların çoğunu tespit edip vurabilirlerdi. Ancak 400 – 500 civarında roketten bahsediliyor ki, literatürde bu tip saldırılara “satürasyon saldırısı” denir, bunun karşısında yetersiz kalmış olabilirler.”

İSRAİL’İN DE CANI ACISIN

Mehmet Kaya da son çatışmalarda Hamas’ın farklı bir taktik uyguladığını ve daha önce bir bölgeden, iki tane füze atıyorsa, bunun sayısını 10’a, 20’ye çıkardığını, böylece aynı anda atılan füzelerin çokluğunun Demir Kubbe’yi etkisiz hale getirdiğini söylüyor. Füzelerin Demir Kubbe’yi geçtiğini gören İsrail’in ilk gün çok acil bir şekilde Mısır’la kontağa geçerek ateşkes istediğini anlatan Kaya, direnişçilerin İsrail’in yaptığı bu saldırıların karşılığında canının acımasını istedikleri için ateşkesi hemen kabul etmediklerini anlatıyor.

Benzer konular