AK Parti, 3. Olağanüstü Kongresi’ni 21 Mayıs Pazar günü Ankara’da gerçekleştirdi.
Önceki 7 kongresinde olduğu gibi, bu 8. Kongrede de hem salon, hem de salonun dışı tıklım tıklım doluydu. 80 vilayetten Ankara’ya gelen partililer, salon içinde ve dışında, hiç azalmayan bir heyecanla Kurucu Genel Başkan, Cumhurbaşkanı, hareketin lideri Recep Tayyip Erdoğan’ı beklediler.
Halisdemir’in babası salondaydı
Kongrede sadece AK Partililer yoktu; yurtdışından misafirler, ülkelerin Türkiye’deki temsilcileri, siyasi partilerin temsilcileri, sivil toplum örgütlerinin yöneticileri, şehit aileleri, gaziler de bu tarihi güne şahitlik etmek için salondaydılar.
Hiç kuşkusuz, kongrenin en anlamlı ve dikkat çeken misafiri, 15 Temmuz darbe girişiminin seyrini değiştiren kahramanımız, şehidimiz Ömer Halisdemir’in babası Hasan Hüseyin Halisdemir’di.
Erol Olçok’suz ilk kongre
AK Parti, ilk kez Erol Olçok’suz bir kongre yaptı. AK Parti’nin kuruluşundan itibaren hemen her organizasyonda imzası bulunan, 15 Temmuz şehidi Erol Olçok ve oğlu Şehit Abdullah Tayyip Olçok, Gençlik Kolları’nın hazırladığı bir afişle salonda yadedildi. 3. Olağanüstü Kongre’de, Erol Olçok’un kardeşi Cevat Olçok’un imzası vardı. Cevat Olçok ve Arter ekibi Erol ağabeyin çizgisinde yine iyi iş çıkardılar.
Somut Türkiye fotoğrafı
AK Parti kongreleri her seferinde gerçek bir Türkiye fotoğrafı ortaya koyar. 3. Olağanüstü Kongre’de de 81 vilayet, 7 coğrafi bölge, bütün inançlar, mezhepler, etnik kökenler, yurtiçindekiler, yurtdışındakiler, yani tüm renkler somut bir Türkiye fotoğrafı, tam bir kardeşlik tablosu sundular.
Önce Genel Başkan ve Başbakan Binali Yıldırım konuştu. Kısa konuşmasında, emaneti muhafaza etmenin ve hasarsız devretmenin haklı mutluluğu vardı. Genel başkanlıkta tam 1 yılı doldurmuştu. Hem genel başkanlığının, hem de 1 yılı doldurmak üzere olan başbakanlığının dökümünü yaptı. Fedakarlığıyla, gayretiyle, salondan coşkulu alkış aldı.
Fatiha’dan Rabbi Yessir’e
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 1 saat 41 dakika uzunluğunda bir konuşma yaptı. Önceki kongre konuşmalarına göre kısa bir konuşmaydı. 27 Ağustos 2014’de, ilk olağanüstü kongrede genel başkanlığı devrederken, “bu bir hatime, bir bitiş, bir nihayet değil; bu bir Fatiha’dır, bir açılıştır, yeni bir başlangıçtır” ifadelerini kullanmıştı. Pazar günü, 998 günlük bir aradan sonra genel başkanlığa geri dönerken, yine Fatiha ile başladı sözlerine. Bitirirken ise “Rabbi yessir” duasıyla bitirdi.
Recep Tayyip Erdoğan, halkın doğrudan seçtiği ilk cumhurbaşkanı olarak, milletinin tarafını tutacağını, farklı bir cumhurbaşkanı olacağını ifade etmişti. Partisinden uzak kaldığı 998 gün boyunca da o farklılığını hep hissettirdi. Siyasetten ve partisinden kopmadı. Gerektiğinde muhalefeti sert eleştirdi. Yine de Anayasa sınırları içinde kaldı ve belli ki, 16 Nisan öncesi Anayasasının sınırları içinde kalmak Cumhurbaşkanı’nı bunaltmıştı. 16 Nisan’da değişen Anayasa’nın sağladığı özgürlükle, Cumhurbaşkanı Erdoğan, yani siyasetçi Cumhurbaşkanı, daha özgür konuştu, muhalefeti daha rahat eleştirdi, partisinin icraatlarını bir kez daha detaylarıyla anlattı. Partisinin toplantılarında konuşmayı özlemişti; partililer de, liderlerinin, AK Partili olarak konuşmasını özlemişlerdi. Kongre’de bu özlem giderildi.
Vesayet tarihe gömüldü
21 Mayıs’ta gerçekleşen AK Parti’nin 3. Olağanüstü Kongresi iki açıdan tarihi nitelik taşıyordu.
Birincisi; 16 Nisan’da halkoylamasıyla değişen Anayasa’nın sağladığı özgürlük kullanılıyor, Türkiye’de yeni bir dönem başlıyordu.
27 Mayıs askeri darbesiyle cumhurbaşkanları siyasetten koparılmış, cumhurbaşkanlığı, “tarafsızlık” adı altında siyaset karşıtı bir vesayet kurumuna dönüştürülmüştü. 16 Nisan’da, cumhurbaşkanlığı artık resmen de vesayet kurumu olmaktan çıktı. Türkiye’de yeniden siyasetçi, yani halkın getirdiği, halkın hesap sorduğu cumhurbaşkanlığı dönemi başladı. Bunun ilk tezahürü de AK Parti Kongresi’nde, Recep Tayyip Erdoğan’ın Genel Başkan seçilmesiyle görüldü.
Büyük değişim başladı
İkincisi de, AK Parti, 3. Olağanüstü Kongresiyle kendi içinde büyük bir değişimi başlattı.
2019’da 2 önemli seçim yapılacak. Önce Mart ayında Mahalli Seçimler, ardından da, planlandığı şekliyle Kasım ayında Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento Seçimleri yapılacak.
AK Parti, bu iki seçimde de başarı sağlayabilmek için, kuruluşundan itibaren yaptığı gibi Türkiye’nin önüne yeni hedefler koymak, ülkenin önüne yeni ufuklar açmak zorunda.
AK Parti kendisiyle yarışan, kendisiyle imtihan edilen bir parti. Bu zor sınamaları hep yenilenerek, tazelenerek aştı AK Parti. Heyecanı, coşkuyu sürekli çoğaltarak, kendi koyduğu çıtaları kendi iç dinamikleriyle aşarak bugünlere geldi.
Türkiye’nin içerden ve dışardan ağır saldırılara maruz kaldığı bir dönemde, AK Parti, toplumun önüne yeni umutlar, yeni hedefler koymak zorunda. Bu umutlara ve hedeflere erişebileceğini gösteren dinamik kadrolarla toplumun önüne çıkmak zorunda.
MKYK gençleşti
3.Olağanüstü Kongre işte bu umutların ve hedeflerin yenilendiği, tazelendiği bir girizgah oldu. AK Parti’nin MKYK’sı önemli ölçüde değişti, renklendi ve gençleşti. Şimdi sırada MYK ve belki de kabine var. AK Parti, dinamik, heyecanlı, yeni yüzlerle yeniden şekilleniyor. Yeni sistemle birlikte güçlü hükümetler ve kalıcı istikrar dönemi başlarken, AK Parti değişime hızla ayak uyduruyor.
16 Nisan’da başlayan yeni sistem, sadece AK Parti için değil, tüm siyaset ve siyasi partiler için değişimi zorunlu kılıyor. Değişebilen ayakta kalacak, değişemeyen ise kaçınılmaz şekilde tasfiye olacak. AK Parti, kendi eliyle değiştirdiği sistemin gereksinimlerini biliyor ve süratle bu gereksinimleri karşılıyor.
Ekonomide atılım
3.Olağanüstü Kongresi’nde sadece değişim vadetmedi AK Parti; demokrasi ve reform da vaad etti.
Ekonomi kendisini toparlıyor ve kaldığı yerden, 2013 Mayıs ayında, Gezi Olayları öncesindeki o muhteşem seviyesinden ileriye doğru atılıma geçiyor. Terörle mücadele tarihinde hiç olmadığı kadar kararlılıkla ve başarıyla ilerliyor.
Türkiye, yeni sistemle birlikte normalleşiyor. Bu normalleşme, hem güvenlikte, hem de özgürlüklerde yeni bir dönemi başlatacak. Güçlü hükümetler ve kalıcı istikrar sisteminde, Türkiye’nin güvenliği de, refahı da, özgürlükleri de genişleyecek.
Kendini yeniledikçe millet sahip çıkacak
AK Parti milletin kurduğu, milletin sahibi olduğu bir parti. AK Parti’nin istikametini hep millet belirledi. 3. Olağanüstü Kongre, milletle daha bir muhabbetle kucaklaşma kongresi oldu. Sürekli kendisini yenilediği için alternatif yok AK Parti’nin. Yenilendiği müddetçe de milletin teveccühünü hiç kaybetmeyecek.
3.Olağanüstü Kongre, AK Parti’nin milletin yegane umudu olduğunu, olmaya da devam edeceğini gösterdi.