15 Temmuz darbe davaları görülmeye devam ediyor. Hızlı bir yargılama süreci ile bir an önce adaletin yerini bulması şehit yakınları ve gazilerin ve tabi ki sanıklardan masum olanların en büyük arzusu. Dava duruşmaları son dönemde, ilgili mahkemelerin başka dava dosyası almayarak sadece darbe davaları ile ilgilenmeleri ve mahkeme salonlarının sadece Silivri ile sınırlanmayıp duruşmaların fiili şartları uygun olan başka salonlara dağıtılması sayesinde hızlı bir şekilde ilerliyor.
Geçtiğimiz hafta, Bakırköy Adliyesi konferans salonunda görülen Vatan Emniyet davasının duruşmasına katılarak izledik ve duruşmaya ara verildiğinde yaklaşık bir ay önce 15 Temmuz Darbe Davaları Takip Platformu’nun başkanlığını üstlenmiş olan Avukat Mehmet Alagöz ile darbe davalarının ne durumda olduklarını konuştuk.
Salonlar arttı mahkemeler hızlandı
Platform olarak İstanbul’da açılan fiili darbe davalarını, yani şehit ve gazi olan davalarının tamamını takip ettiklerini anlatan Mehmet Alagöz, “Şu anda İstanbul’da 53 tane açılmış fiili darbe davası var. Bunlardan 10 tanesi karara bağlandı. Her geçen gün de karar sayısı artıyor” diyor. Davaların pek çok mahkemede görüldüğünü fakat Silivri’de sadece 3 salon olduğunu ifade eden Alagöz, davaların hızlı ilerlemesi için, daha hızlı, daha seri yargılama yapılabilmesi ve bir an önce sonlandırılması açısından fiili şartları oluşan salonlara davaların paylaştırıldığını anlatıyor. Alagöz, “Bazı dosyalarda 150-200 sanık var. Duruşma salonunda sanıkların, avukatların, müşteki avukatlarının izleyicilerin tarafların, tanıkların aynı anda bulunabilmesi zor. Dolayısıyla bunların bulunabileceği yerlerin oluşturulması gerekiyordu” diyor. Şu an dava duruşmaları Silivri Cezaevi yerleşkesinde yer alan 3 salon, Silivri Alibey Spor Salonu, Büyükçekmece Mimar Sinan duruşma salonu, Bakırköy Adliyesi konferans salonu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ve Çağlayan Adliyesi salonlarında gerçekleştiriliyor.
Rütbeliler ceza alıyor erler beraat ediyor
Şu ana kadar İstanbul’da karara bağlanan 10 dava olduğunu söyleyen Av. Alagöz, bu davaları şöyle sıralıyor: “Ak Parti İstanbul İl Başkanlığı işgali davasında karar verildi ve sanıklar ceza aldı. Erler tutuksuz yargılanıyordu ve beraat ettiler. İstanbul Lojistik Destek Merkezi’nin işgalinde rütbelilere ceza verildi, 22 er beraat etti. Sabiha Gökçen Havaalanı’nın işgali davasında rütbeliler ceza aldı. Beşiktaş Digitürk, Gayrettepe Türk Telekom davasında hem olaylara karışan rütbeliler hem akademiden gelen kurmay öğrenciler ve askeri öğrenciler vardı. Bunlar ağırlaştırılmış müebbet aldılar. 35 er ise beraat etti.
Bazı dosyalarda erlerin darbeden haberi yok ama olaylara katılmışlar, eylem yapmışlar ve suç işlemeye başlamışlar. Ateş edip vatandaşı öldürmüşler. Darbe olduğunun söylenmesine rağmen geri adım atmamışlar ve aktif eylemlerine devam etmişler. Böyle durumlarda o erlere de ceza veriliyor. 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde de hem Yalova’dan getirilen askeri öğrenciler, hem mekanize tugaydan getirilen erler hem de Kuleli Askeri Lisesi’nden getirilen öğrenciler tutuklu yargılanıyor. Çünkü 34 kişi şehit oldu, 200’e yakın insan yaralandı. Erler arasından da ateş edenler var. Hiç ateş etmeyen erler de var ama önce kim ateş etti, kim etmedi, bu ateş sonucu biri öldü mü, yaralandı mı, tespitinin yapılması lazım. Aktif eylemi olan er olsa dahi ceza alıyor. Ama dosyalardan erlerin bir çoğunun darbeyi öğrendikten sonra pasif duruma geçtiklerini ya da olay yerinden kaçmaya çalıştıklarını görüyoruz. Mahkemelerde bu nedenlerle erler ya tutuksuz yargılanıyor ya da beraat ediyorlar.
Bayrampaşa Çevik Kuvvet dosyasında da böyle. Rütbelilerin tamamı ceza aldı. Ama erler burada da beraat etti. Rütbeliler hem anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüsten, hem insanları şehit ettiklerinden dolayı adam öldürmekten ve ağır yaraladılarsa öldürmeye teşebbüsten, yara hafifse yaralamaktan, kamu malına zarar varsa ondan da ayrı ayrı ceza alıyorlar. Yani birden fazla ceza.”
Ana davada karar Nisan sonu
Darbe ana davasında da önemli bir aşamaya gelindiğini anlatan Platform başkanı Alagöz, İstanbul’daki bütün darbe olaylarını organize eden Yurtta Sulh Konseyi olduğu için bütün şehit yakınları ve gazilerin kendi davalarının yanı sıra bu davaya da müdahil olabildiklerini söylüyor. Darbe ana davasının gerçekleşen son celsesinde Cumhuriyet Savcısı’nın mütalaasını açıkladığını aktaran Alagöz, “Savunmalar ve müştekilerin ifadeleri tamamlandı. Yargılamada deliller toplandı. Savcı mütalaasında İstanbul Sıkıyönetim komutanı olarak gözüken Erdal Öztürk’ün ve yakalaması devam eden Fetullah Gülen ve Uzay Şahin, Mehmet Nail Yiğit gibi firari sanıkların dosyalarının ayrılmasını, diğer tüm sanıkların hem örgüt üyeliğinden hem de anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs suçundan cezalandırılmasını istedi” dedi.
Darbe ana davasının duruşması 02- 20 Nisan arasında 2-3 hafta boyunca İstanbul Bölge Adliye mahkemesinde görülecek. Sanıklar savunmalarını tamamlarlarsa kararının çıkması bekleniyor. Savunmalar bitmezse bir sonraki bir iki haftalık bir dilim içinde karar verilmesi muhtemel. Alagöz, savunmalarının tamamlanabileceğini düşündüklerini söylüyor.
Yıllarca sürecek davalar 2 ayda bitecek
Mahkemelerin yeni dava almayıp ellerindeki darbe davalarına odaklandıkları için duruşma takvimlerini de buna göre belirlediklerinin altını çizen Alagöz, artık aynı günde 4 farklı darbe davası duruşmasının yapıldığına dikkat çekiyor. Alagöz, “Vatan Caddesi, Emniyet davası 3 hafta sürecek. 66. Mekanize Tugay’ın duruşmaları 2 hafta sürdü bir hafta ara verdi. 2 hafta tekrar devam edecek. Çünkü 146 sanık var. 7 günde yaklaşık 100 sanığı dinledi. Bir hafta içinde de geri kalanını dinlerse, belki birkaç yıl sürecek dava birkaç ayda bitmiş olacak. Bazı dosyalarda keşifler, bilirkişi incelemeleri yapılacak, kamera görüntüleri incelenecek, onlar da bu şekilde hızlı gidiyor. Özellikle son dönemde tempo arttı. Hakimler dosyalara daha vakıf, bizler daha vakıfız” diyor.
Cezalar kamu vicdanını tatmin ediyor
Şehit yakınları ve gazilerin, faillerin ceza aldıkça biraz rahatladıklarını gözlemlediklerini ifade eden Alagöz, “Tabi bu kaybettikleri yakınlarını geri getirmiyor. Organlarını kaybedenlerin organlarını geri getirmiyor. Fakat suçluların ceza almaları ve aldıkları cezanın müebbet hapis olması insanlara biraz daha moral veriyor. Tabi biz hukuki olarak her türlü yasal yollara başvurup varsa daha ağır ceza almalarını istiyoruz” diyor.
Avukatlar yanlış yönlendiriliyor
Davalar esnasında sanıkların genelde, suçu olaylara katıldıkları çok bariz belli olanların üstüne atıp diğerlerini kurtarma savunması yapmaya çalıştıklarını anlatan Av. Alagöz, fakat bu savunmanın aslında kendilerine zarar verdiğini söylüyor. Özellikle olayları gören, bilen ama karışmayan, aktif ve pasif bir eyleme karışmayan kişilerin belirsizlik durumunda ceza alacaklarına dikkat çeken Alagöz, “Sanıklar şimdi mahkemelerde algı oluşturmak için sanki hiçbir şey yokmuş, darbe hiç yapılmamış, o kadar insan şehit olmamış gibi bir tavırla hareket ediyorlar. Fakat ceza alıp hükümlü vasfını kazandıktan sonra cezaevlerindeki yaşam standartları bir anda değişecek. Tutuklu kalmakla, hükümlü olmak arasında çok ciddi bir fark var. Cezaevinde siz hükümlü kategorisinde olduklarında aileleri dışında kimse sahip çıkmayacak onlara. Avukatları da yanlış yönlendirerek örgütsel bilgi vermemelerini sağlıyor. Bunu bazıları bir avukat taktiği olarak, bazıları da örgütsel faaliyet gereği ne kadar gizli tutarsak o kadar olumludur diye düşünerek yapıyor ama bu Şehitler Köprüsü gibi davalarda sanıklara ciddi zarar verecek. Orada yüzlerce asker var. İçlerinden bazıları ateş ediyor, bazıları insanları yaralıyor, bazıları öldürüyor, bazıları da karışmıyor. Mahkeme bunu o gece orada bunları yaşayanların tanıklıklarından tespit edecek. Fakat o tanıklar gerçekleri anlatmazlarsa, ki anlatmaya direniyorlar, masum insanlar da ceza alabilir endişesi taşıyoruz. Biz herkes ceza alsın endişesi taşımıyoruz, masumlar ortaya çıksın istiyoruz. Bu vatanın evlatlarının haksız yere cezaevine girmesi hepimiz açısından sıkıntı. Bu davaların titiz şekilde yürütülmesi istiyoruz. Hepsini bir çuvala koyup hepsine aynı ceza verilmesi değil somut olarak eylemleri üzerinden verilmesini istiyoruz” diyor.
Darbe heveslileri de var
Mehmet Alagöz, darbe gecesi kullanılan ama darbe olduğunu öğrenir öğrenmez pasif duruma geçmiş, geri dönmeye çalışmış kişiler olduğu gibi, eylemden eyleme koşan kişiler de olduğunu anlatıyor. 66. Mekanize tugayı davasında, Numan Kurtulmuş ve Ahmet Davutoğlu’nu enterne etmeye çalışan ekibin başarısız olunca geri döndüğünü, daha sonra da A Haber’e baskına gittiklerini söyleyen Alagöz, “Bunu da ilan ede ede gitmişler. Kullanılanlar var ama darbeciler de var. FETÖ bağlantısı olmadığı halde bir kısım ihtilal heveslisi er ya da askeri öğrenci ‘Tam da olmam gerektiğim yerdeyim. Darbe yapılacak Silahlı Kuvvetler el koyacak. Benim borum ötecek’ tarzında o gece militanca davranmış. Uzman çavuş, o gece görevli değil, sivil giyimli ama can siperane komutanlarının önünde vatandaşa kabadayılık yapıyor. Ortalık karışık. Bunların içinden ayıklanması lazım. Yargılama makamının işi çok zor” diyor.
***
Sanıklar sanıklara soru soruyor
Şu an davalarda sanıklar diğer sanıklar ifade verirken soru sorabiliyorlar. Şehitler Köprüsü davasında sanık erler, Binbaşı Ahmet Taştan’a yoğun şekilde soru sordular. Bir er, “Sen benim yanıma gelmedin mi, kafama silahı dayamadın mı, ateş edeceksin demedin mi?” şeklinde sorular sordu. Diğer erlerden de onun absürt savunması karşısında, “Sen o gece köprüde miydin” diye soranlar bile oldu. Ama öğrenciler blok olarak soru sormuyor. “Biz görmedik duymadık” diyorlar.
***
Cezaların artırımını istiyorlar
Ceza kanununun 313, 314 ve 315. Maddeleri anayasal düzeni, hükümeti ve TBMM’yi yıkmaya teşebbüs suçu. Fakat Yargıtay yakın zamanda bu üç suçu, birleşik suç olarak kabul etti ve dolayısıyla sadece anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs suçu yeterli dedi. Mahkemeler darbe suçuna karıştığını düşündükleri kişilere tek bir müebbet cezası veriyorlar. Eylemleri ağırsa ağırlaştırılmış müebbet, lehine indirim görüyorsa müebbet hapis. Ağır müebbet alanlar aflardan faydalanamıyor, cezaevinde özel ayrı koğuşlarda tutuluyor, çıkacak yasal indirimlerden faydalanamıyor. Üç müebbet de alsa bir müebbet de alsa infaz açısından fark etmiyor ancak müşteki avukatları mahkemelerin bu kararlarına 3 müebbet verilmesi gerek diye itiraz ediyor. Çünkü kanunda “başka eylemler nedeniyle ceza alsa bile bu eylemleri nedeniyle ayrıca ceza verilir” maddesi var. Bunu yasal hakları sonuna kadar kullanmak açısından yaptıklarını söyleyen avukatlar, örgüt üyeliği suçundan da ayrıca ceza verilmesini istiyor.
***
Darbeyi babasından öğrenen asteğmen geri döndü
Gerçek Hayat olarak geçtiğimiz hafta Bakırköy Adliyesi’nde devam eden Vatan Emniyet davasının bir duruşmasını izledik. Silivri’de görülen davalarda cep telefonları, kayıt cihazlarının duruşma salonlarına alınması yasak. Bakırköy Adliyesi’nde de görüntü ve ses kaydı almak yasak ancak herkes cep telefonunu kullanabiliyor. Davaya müştekiler ve müşteki avukatlarından katılım iyiydi. Sanık yakınları için ayrılan kısımda ise ilgi fazla yoktu. Tutuksuz yargılanan ve İstanbul dışında ikamet eden bazı erlerin savunmaları, görüntülü bağlantı kurularak alınıyordu. Duruşmada dikkatimi çeken husus ise sanıkların, ifade veren sanıklara kendi masumiyetlerini ispatlama yönünde soru sorabiliyor olmasıydı. Gerek mahkeme heyeti gerekse müşteki avukatları duruşma süresince sanıklara sordukları sorularla o gece yaşananları aydınlatmaya çalışıyorlardı.
Vatan Emniyet davasını aktif olarak takip eden Av. Mehmet Alagöz, duruşma esnasında bazı erlerin darbe eyleminden habersiz oldukları ve öğrendikten sonra da kaçmaya çalıştıklarının görüldüğünü söyledi. Alagöz dava içeriği hakkında şu değerlendirmeleri yaptı: “Belki hatırlarsınız, Vatan Emniyeti teslim almak için gelen askerlerin bir komutanı daha erken yakalanıyor ve karakolda bir asteğmenle yaptığı telefon görüşmesi görüntülü olarak kaydediliyor. Asteğmen darbe girişimi olduğunu anladığında geri dönmek istiyor fakat araç arıza yapıyor. Komutanı arıyor, darbe girişimi olduğunu, geri döndüğünü ancak aracın arıza yaptığını söylüyor. Komutan “kışlaya dön” diyor. Dönemediğini aracın arızalı olduğunu söylediğinde, “Aracı bırakıp git” diyor. Bunun üzerine asteğmen “Bırakamam, mühimmat zimmetli” diyor. Adam zimmetin derdine düşmüş. “Silahlar var” diyor. Polisler de, “Sakın başından ayrılma teröristlerin eline geçer, bekle” diyor. Vatan caddesi dosyasında, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nü işgale gidiyorlar. Ekibin başında tugayın kurmay başkanı Osman Akkaya isimli bir yarbay, yanında Fatih Sönmez isminde bir yarbay ve birkaç tane de rütbeli, 2 tane tank 3 ZPT, 2 ZMA, bir Land Rover bir tane de Ford Connect araçla işgale gidiyorlar. Trafik tıkanması, ulaşamamaları ve Osman Akkaya’nın vatandaşlar ve sivil polisler tarafından etkisiz hale getirilmesiyle beraber darbeyi etkisiz hale getirmekte önemli bir şans elde ediliyor. Osman Akkaya’nın üstünden cep telefonu çıkıyor. Bu cep telefonunda Yurtta Sulh Konseyi’nin Whatsapp grubu yazışmaları ele geçiriliyor. Bu onların eylemlerini yakalamak için bir fırsat. İstanbul Emniyet Müdürlüğü de bu fırsatı iyi değerlendiriyor. FETÖ bağlantısının en bariz olarak kurulduğu yer burası. Eski güvenlik şube müdürü Mithat Aynacı da burada yakalanıyor. FETÖ’den açığa alınıp, aktif görevde olmamasına rağmen emniyet müdürü üniformasını giyip gelmiş. Mithat Aynacı’nın telefonunu Osman Akkaya’ya, Osman Akkaya’nın telefonu da Mithat Aynacı’ya bildirilmiş. İki FETÖ’cü bir ZMA’nın içinde buluşup bir araya geliyorlar. Emniyeti teslim almaya gidiyorlar. Mithat Aynacı araca girdiğinde “Ankara, İzmir, hepsini aldık. Bir tek burası kaldı” diye bir konuşma yapıyor. Gidemeyince “Helikopter çağıralım” demeye başlıyor. Osman Akkaya’yı vatandaşlar alınca, “Linç edecekler, tanktan ateş edelim” diye insanları tahrik etmeye çalışıyor. Darbeden hiç haberi olmayan asteğmenler, astsubaylar ve erler var. Erler inisiyatif geliştiremiyor ama asteğmenler, inisiyatif alıp erlerin başına bir şey gelmesin, araçların başına bir şey gelmesin diye geri dönmeye çalışıyorlar.”