9 Aralık 2016’da terör örgütleri FETÖ ve PKK adına suç işlediği iddiasıyla tutuklanan ABD’li papaz Andrew Craig Brunson hakkındaki iddianame geçtiğimiz hafta tamamlandı. İzmir Cumhuriyet Savcısı Berkant Karakaya tarafından hazırlanan ve İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianame, Trump’ın iadesini istediği Brunson’un Türkiye’de giriştiği tüm karanlık faaliyetleri ve kişisel bağlantılarını ortaya koyuyor.
ABD Başkanı Donald Trump’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüşmesinde serbest bırakılmasını talep ettiği ABD’li papaz Andrew Craig Brunson hakkındaki iddianame tamamlandı. İzmir Cumhuriyet Savcısı Berkant Karakaya tarafından hazırlanan ve İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianameyle Brunson’un “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlediği” gerekçesiyle 15, “devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etmek” suçlamasıyla 20 yıla kadar toplam 35 yıl hapsi isteniyor.
İddianamede, Brunson’un daha önce mensubu olduğu kiliseden terör örgütü PKK’ya verdiği destekten dolayı nasıl kovulduğu, sonrasında da bulunduğu kilisede gerçekleştirdiği terör propagandası tanık ifadesiyle anlatıldı.
Brunson’un, firari sanıklar FETÖ eski Ege Bölgesi İmamı Bekir Baz ve yardımcısı Murat Safa ile “silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçlamasıyla yargılanan avukat Taner Kılıç’la yakın işbirliği yaptığı, Kürt ve Alevi vatandaşlar üzerinde ayrıştırma ve casusluk faaliyetleri icra ettiği belirtilen iddianamede, “Dua” kod adlı gizli tanığın Emre Uslu’nun ABD ile bağlantısına ilişkin paylaştığı bilgilerine yer verildi.
Bir paravan olarak kilise
Gizli tanık “Dua”, ifadesinde ABD’de bütün kiliselerin bağlı olduğu ve yurt dışına gidecek elemanların kontrolünün sağlandığı CAMA’ya değinerek, hiçbir din görevlisinin CAMA’nın izni olmadan başka bir ülkede görev yapmasına izin verilmediğini, CAMA üyelerinin CIA, FBI, NSA gibi kurumlarda Mormon veya diğer kiliseler adı altında görev yapmalarına rağmen bağlı oldukları kiliseyi geçici paravan olarak kullandıklarını anlattı.
F.B.’nin Ege Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun olduktan sonra ABD’ye götürülerek 4 yıl boyunca Hristiyanlık üzerine eğitim aldığını dile getiren “Dua”, şu bilgileri paylaştı:
“Ben F.B’nin, istihbaratçılık misyonunu kilise üzerinden şüpheli Andrew Craig Brunson’a devrettiğini değerlendiriyorum. Önemli görüşmeleri bizden saklarlar ve otelin 2. katında gerçekleştirirler. Çok önemli görüşmelerde kesinlikle telefon kullanmazlar. Ayrıca çok sıkıştıklarında cüzdanlarında ayrı bir telefon kartı taşırlar. Bunu takarak gereken görüşmeyi yaparlar, daha sonra telefon kartını telefondan çıkarırlar. Ayrıca saçma sapan isimli, bir seferlik mail adresleri kullanırlar.”
Örgüt propagandasına kürsü desteği
Gizli tanık, FETÖ’nün 17/25 Aralık kumpasına ilişkin, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden “25 Aralık darbeye teşebbüs” davasında gıyabında tutuklama kararı bulunan ve kırmızı bülten çıkarılması istenen örgütün üst düzey yöneticilerinden firari sanık Sinan Dursun ile ilgili bilgiler de verdi. Eski emniyet mensubu Sinan Dursun’un 17 Aralık 2013’te 17-25 Aralık kumpasının operasyon talimatını verdiğini, bu kişinin devletin üst kademelerini dinleyen kişilerle ilişkisinin bulunduğunu, Fetullah Gülen’in talimatıyla bunlarla görüştüğünü öğrendiğini kaydeden “Dua”, Dursun’un İsa Mesih’in Son Zamanları Kilisesiyle yakından bağlantılı olduğunu ileri sürdü.
Hristiyanlığı tercih eden L.K.’nin ifadesinin de bulunduğu iddianamede, Basmane semtindeki Yenidoğuş Kilisesinde pastör olan Brunson’un bölücü terör örgütü PKK’yı savunan kişilere özel ilgisinin olduğu ve herhangi bir olumsuzluk halinde takdir hakkını bunlardan yana kullanıldığından bahsedildi. L.K., kilisede ibadet esnasında kürsüye çıkıp örgüt propagandası yapanlara hiçbir müdahalede bulunulmadığını aktardı.
“Andrew Craig Brunson, 2008-2009 yıllarında Yenidoğuş Kilisesinden teröre destek olduğu için kovuldu. Çünkü Yenidoğuş presbiteryen bir kiliseydi ve teröre destek verilmesini istemiyordu. Brunson buradan kovulduktan sonra yaklaşık 1,5 ay yurt dışında kaldı. Net olarak nereye gittiğini bilmiyorum ancak Amerika’ya gittiğini, kendisinin yardımcısı olan karısı ve bazı şahıslar bize söylemişlerdi. Brunson, Türkiye’ye geldikten sonra bir hafta içerisinde Alsancak’ta bulunan Bornova Sokağı’nda yeni bir kilise açtı.” beyanında bulunan L.K., sanığın ne amaçla Diriliş Kilisesini açtığını öğrenmek, ne yapmak istediğinin boyutlarını görmek için buraya gittiğini söyledi.
Dört saatlik özel toplantı
Kilisenin alt katında ayin yapıldığını, üst katta ise cemaatin giremediği ancak örgüt sempatizanlarının rahatça kullandıkları 2 oda bulunduğuna işaret eden L.K., bir gün ayinin sona ermesinin ardından yapılacak 4 saatlik özel bir toplantıyı öğrendiğinde olanları takip ettiğini, toplantının sona ermesinin ardından odaya girmek için fırsat kolladığını belirtti. Üst kattaki tuvaletin karşısındaki odaya girdiğinde gördükleri karşısında şaşkına döndüğünü ifade eden L.K., ifadesinde şunları kaydetti:
“Bu odaya girdiğimde, sağ tarafta kitapların bulunduğu raflar olduğunu, masa ve sandalyelerin bulunduğunu, masa üzerinde katlanmış Türkiye haritalarının olduğunu, bu haritaların bazılarının üzerlerinde elle çizim ve işaretlerin yapılmış olduğunu, sınırların değiştirilmiş olduğunu gördüm. Masanın ilerisinde oda içerisinde yerde kolilerin olduğunu, merak ederek ağzı kapalı olan kolilerden bir tanesini açtığımda, içerisinde PKK’ya ait yasa dışı broşürlerin bulunduğunu gördüm. Bu broşürlerden masa üzerinde de vardı. Aşağıdan ayak seslerinin geldiğini duyunca hemen odadan telefonla görüşüyormuş gibi çıktığımda yakalandım. Bu odaya girenlere ceza verildiği halde bana ceza vermedi. İlk ayinde bununla ilgili olarak cemaatte bulunan herkese o odaya bir daha girilmeyeceğini söylediler.”
Yardım görünümlü misyonerlik
Brunson’un eşiyle uzun yıllar Türkiye’de ikamet ettiği bildirilen iddianamede, İçişleri Bakanlığıyla yapılan yazışmalar sonucunda “Şüphelinin istemesi halinde ikamet izni alabilme imkânı varken pek çok kez geçici oturma talebi alarak, ısrarla bir ikametinin bulunmamasına dikkat ettiğinin belirlendiği, bu tespitin şüphelinin niyetinin sorgulanmasına neden olduğu değerlendirilmiştir.” tespitinde bulunulduğu aktarıldı.
İzmir’in Alsancak semtindeki Diriliş Kilisesi’nde faaliyette bulunan Brunson ve eşinin burada ders ve vaazlar verdikleri, geçimlerini Orta-Atlantik Papaz Yönetimi Evi’nin her ay düzenli gönderdiği maaş, konut ve yol yardımı aracılığıyla sağladıkları anlatılan iddianamede, Brunson’un özellikle 2010-2013 arasında Kürt kökenli vatandaşlara yönelik ayinler düzenlediği, İzmir’deki Protestan Kilisesi önderlerinin katılımıyla 9 Ekim 2013’te düzenlenen “Önderler Toplantısı”nda FETÖ ile diyalog kurulmasının faydalı olacağını belirttiği, 2015’ten sonra Suriye’deki iç savaştan kaçarak Türkiye’ye gelen sığınmacılara “insani yardım sağlama” görüntüsü altında misyonerlik faaliyeti yürüttüğü vurgulandı.
Kanada’ya şikâyet mektubu
İddianamede ifadesine yer verilen “Dua” kod adlı gizli tanık, Cumhur isimli bir kişinin, özellikle bazı şehirlerdeki Kürt vatandaşlarının Kanada’ya iltica etmeleri için Dünya Kiliseler Birliği ve Kanada yetkili makamlarına Brunson’un bilgisiyle şikâyet mektubu yazdığını bildirdi. Mektupta AK Parti, MHP ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ağır şekilde suçladığına dikkati çeken gizli tanık, Cumhur adlı kişinin “Kürtlere baskı yapıldığını, sokakta rahat gezemediklerini, dövüldüklerini, evlerinin basıldıklarını” söyleyerek Türkiye’yi karalamaya çalıştığını ifade etti.
Gizlik tanık, “Özellikle cezaevinden çıkan PKK’lılar, takipten kurtulmak amacıyla kiliselere başvurup ‘Biz Hristiyan olduk.’ diyerek kilisenin sağladığı örtüyle yurt dışına iltica ediyorlardı. Andrew Craig Brunson da bu faaliyetlerin içindeydi.” beyanında bulundu.
Lozan Antlaşmasına göre Türkiye’de kilise açmanın yasak olmasından dolayı FETÖ’nün eski Ege Bölgesi imamı firari Bekir Baz’ın kilise faaliyeti yürütmek için dernekler kurulması yönünde tavsiyede bulunmasına ilişkin olarak gizli tanık, “Ramazan kod isimli avukat (Bekir Baz kastedilerek) bunlarla toplantı yaptı ve onlara bu yasağı aşmanın yolunun dernekleşmek olduğunu söyledi. Bunlar da çözümün FETÖ tarafından sağlanacağını düşünerek, kendi aralarında ‘Bizim işimizi bunlar çözer.’ şeklinde konuşuyorlardı. Bu tarihten sonra Türkiye’nin dört bir tarafında çeşitli kiliseler açılmaya başladı.” ifadelerini kullandı.
Hedefinde Kürtler vardı
Kiliselerin maddi yardımının ABD’den geldiğini, 6 ayda bir yapılan teftişlerde kiliselerde ne kadar cemaat bulunduğu, ne kadar para harcandığı, ne kadar paraya ihtiyaç olduğu gibi durumların tespit edildiğini bildiren gizli tanık, şu bilgileri paylaştı:
“O dönemde kilise açmak moda olmuştu. Andrew Craig Brunson, kilisesinde ve evlerde yapılan özel toplantılarda Kürtlere yönelik özel ayinler düzenlemekteydi. Bu tipler dışarıda ayrı bir misyonerlik faaliyeti yürütmezler. Evlerde ev çalışması yaparlar. 30 kişilik bir cemaat oluştuysa bunu üçe, dörde böler. O gruplardan biri muhakkak Kürtlerden oluşur ve bu çalışmalar içinde yanlış hatırlamıyorsam ‘Ziyajin’ isimli Kürtçe İncil de oluşturuldu. Diriliş Kilisesi’nin Güneydoğu’da Kürtlere yönelik ayrı bir cemaati vardır. Brunson, yönetici olduğu için kendisi kontrol eder. Kürtlerin özellikle bu şekilde Hıristiyanlık dinine yönlendirilmesindeki amaç Kürdistan’ın kurulmak üzere olduğu inancıyla Kürtleri Hristiyanlaştırarak ayrıştırmaktır.
Örneğin Irak işgalinde 600 rahip sırf bu görev için Irak’a girmiştir ve Kuzey Irak’ta da bir sürü kilise açılmıştır. Bunların inancına göre kayıp 13. bir kabile vardır ve bu kabile kutsaldır. Bunlar arasındaki ayrışmaya göre kayıp 13. kabile bir kısmına göre Kürtlerdir, bir kısmına göre Türklerdir. Andrew’in kilisesi 13. kabilenin Kürtler olduğuna inanmaktadır. Bu inanca göre Kürtler, tanrı tarafından özel seçilmiş, kutsanmış bir kabiledir. Bu nedenle ayrı bir Kürdistan kurulması ve Kürtlerin layık olduğu Hristiyanlık diniyle buluşmalarını temin etmek, Diriliş Kilisesi’nin amaçlarından biridir.”
Tek amaç Türkiye’yi bölmek
İddianamede, “Bu illegal yapı hakkında bir çok şeyi bilen ve anlatan ‘Dua’ kod adlı gizli tanığın, esas mesleği avukat olan bir şahsı (Bekir Baz) bu kimliği, mesleği ile tanımaması, onu kod ismiyle teşhis etmesi, Bekir Baz’ın da kod ismi kullanıp gerçek kimliğini gizleyerek şüpheli Brunson ve mensup olduğu illegal yapıyla irtibat kurması iltisakı göstermektedir. Bu görüşmenin akabinde misyonerlik görüntüsü altında ülkemizi birkaç parçaya bölmek ve kalacak küçük bir kısmı FETÖ/PDY’nin yönetimine vermek için faaliyetlerini yürüten bazı kiliselerin yönetici ve rahiplerinin ülkemizde gerek kilise alarak, gerekse dernekleşerek kökleşmeye çalıştıkları anlaşılmaktadır.” değerlendirmesinde bulunuldu.
Brunson’un, Şanlıurfa’nın Suruç ilçesindeki patlama sırasında burada bulunduğuna da işaret edilen iddianamede, Kobani’deki şiddet olayları ve Diyarbakır’ın Sur ilçesindeki operasyonlar zamanında da İzmir’de görevliyken vazifesiyle hiçbir bağlantısı olmayan bu bölgelerde yer aldığı kaydedildi.
Suruç’ta işi neydi?
Andrew Brunson’un cep telefonu HTS kayıtlarında 2014-2017 arasında birçok defa Suruç’a ve Şanlıurfa’nın başka ilçelerinde, iki kez de Diyarbakır’da olduğunun tespit edildiği vurgulanan iddianamede, sanığın terör örgütü PKK’nın oluşturmaya çalıştığı kaotik ve şiddet ortamına rağmen bu bölgede bulunmakta ısrar etmesinin, şüphelinin bağlı olduğu illegal yapılanmanın hedef ve stratejisi kapsamında görev yapması şeklinde değerlendirildi.
Brunson’un dünyanın değişik ülkelerindeki kişilerle telefon irtibatları ve mesajlaşma içeriklerine de dikkati çekilen iddianamede, gizli tanık ifadelerine göre kiliseye gelen ve kendilerini farklı meslek gruplarından tanıtan kişilerin ABD ve yabancı ülkelerin eski ya da görevde olan askerlerinden oluştuğu anlatıldı.
Operasyonlarda ele geçirilen “Kürtlerin hem bulundukları ülkenin dilini hem de Kürtçe konuşmalarının İncil’i yaymak, kilise kurmak ve Ortadoğu’ya açılmak için bir avantaj olduğu” bilgi notunun da paylaşıldığı iddianamede, Brunson’un mesaj içeriklerinde yer alan Kobani’de öldürülen 5 kişinin kendi bünyelerine kattıkları bağlantı noktaları bulunanların yakınları olduğu, Suriyeli Kürtlerden oluşan 15 erkek ve kadın grubun vaftiz edildiğine ilişkin içerikler yer aldı.
Darbe girişiminden haberdardı
İddianamede, Andrew Brunson’un görüştüğü ABD’li askere FETÖ’nün darbe girişimi sonrası 21 Temmuz’da gönderdiği mesajdaki ifadelere de yer verildi.
Brunson’un cep telefonundaki “Türkleri sallayacak bazı olayları bekliyorduk. İsa’ya dönmek için gerekli koşullar oluştu. Darbe teşebbüsü bir şoktu. Birçok Türk geçmişte de olduğu gibi askeriyeye güvendi ancak bu sefer çok geçti. Ve darbe teşebbüsünden sonra bu başka bir sallama. Sanırım olaylar daha da kötüye gidecek. Sonunda biz kazanacağız.” mesajı da iddianameye girdi.
Brunson’un bu mesajıyla, FETÖ’nün askeri darbe girişiminin başarısız olmasından üzüntü duyduğunun anlaşıldığı, “Sonunda biz kazanacağız” ibaresiyle de ileride ülke içinde çıkması muhtemel iç karışıklıktan, bağlı bulunduğu illegal yapılanmanın stratejisi kapsamında faydalanmayı düşündüğü, umduğu ve bunu belirttiği şeklinde değerlendirildi.
FETÖ’nün darbe girişiminden Brunson’un önceden haberi olduğuna ilişkin delillere değinilen iddianamede, depremin önceden bilinmesinin bilimsel anlamda mümkün olmamasına rağmen Brunson ve arkadaşlarının ülkede bir zelzele yaşanacağını söyleyerek, irtibatı bulunan kişilere askerlerin kullandığı özel bir takım hayati idame malzemelerini verdikleri, zelzeleden kasıtlarının askeri darbe girişimi olduğu belirtildi.
‘Temmuz’da deprem olacak!’
İddianamede, “Bu olayların (darbe girişimi) önceden Brunson ve arkadaşları tarafından bilindiği, bu kapsamda olası böyle bir faaliyet sonrasında gerekli olan tedbirleri aldıkları, bunun sonucu olarak kendilerinden olan insanlara karşı koruma içgüdüsü̈ ile hareket ettikleri değerlendirilmektedir. FETÖ’nün, sanığın mensup olduğu illegal yapılanma ile hareket ettiği, Brunson ve arkadaşlarının direkt askeri darbe girişimiyle ilgilerinin olduğu tespiti yapılamamasına rağmen toplanan deliller ışığında böyle bir girişimden haberdar oldukları, sonuçlarını değerlendirmek için birlikte çalıştıkları, ‘deprem’ veya ‘zelzele’ deyimlerini darbe ve kaos faaliyetini maskelemek için kullandıkları ve bağlantılı oldukları şahıslara zarar görmemeleri ve bu durum için pozisyon almaları amacıyla girişimden önce üyelerine duyurdukları anlaşılmıştır.” ifadeleri kullanıldı.
Başka bir soruşturmada ifadesi alınan “Ateş” kod adlı gizli tanığın beyanının da paylaşıldığı iddianamede, örgütün şifreli haberleşme programı Eagle’dan Mayıs ya da Haziran 2016’da FETÖ mensuplarına “Temmuz’da İstanbul’da çok büyük bir deprem olacak, herkes kılık kıyafetine dikkat ederek yatsın.” şeklinde atılan mesaj da yer buldu.