Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Güler’in koruma ekibinden Yüzbaşı Burak Akın’ın “baskılara dayanamıyorum” diyerek gidip teslim olması, ‘TSK içerisinde başka Burak Akınlar var mı?’ sorusunu beraberinde getirdi. Bir önceki Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak’ın da koruma müdürlüğünü yapan Akın 15 Temmuz darbe gecesi ayaklarından vurulması nedeniyle kahraman ilan edilmişti.
Teslim olma nedeni nedir?
Burak Akın’ın teslim olmasıyla ilgili iki varsayım üzerinde duruluyor. Birincisi, Burak Akın’ın örgütün mahrem imamları tarafından sürekli rahatsız edildiği ve kendisinden çeşitli taleplerde bulunulduğu, dolayısıyla baskılara dayanamadığı için teslim olmaya karar verdiği.
İkincisi ise TSK içerisindeki kripto yapılanmaya yönelik operasyonlarda özellikle ankesörlü telefonlar üzerinden ulaşılan mahrem imamlar nedeniyle etrafındaki çemberin daraldığı, sıranın kendisine geldiği için teslim olduğu.
Samimi ise çok önemli
Bütün bunlar soruşturma aşamasında netlik kazanacak. Akın ifadesinde neler söyledi? Hangi isimleri verdi? Mahrem imamlar kendisine nasıl ulaştı, kendisine ne tür dayatmada bulundu? Bunların hepsi ortaya çıkarılacak. Burak Akın teslim olma gerekçesinde samimi ise ve vereceği ifadede bildiklerini tüm ayrıntılarıyla anlatırsa FETÖ ile mücadelede özellikle TSK açısından önemli bir aşamaya geçilmiş olacak.
FETÖ hâlâ içerde ve faal
Burak Akın hangi gerekçe ile teslim olursa olsun, bu itiraf TSK içerisinde ve FETÖ ile mücadelede çok çarpıcı iki durumu ortaya çıkarttı. Birincisi, FETÖ’nün hala TSK’dan temizlenemediği, ikincisi de örgütün mahrem yapılanmasının hala faal olduğu, pişman olsun ya da olmasın sistemdeki üyelerine hala ulaşabildiği ve talimatlar verebildiği gerçeğidir.
Şapkayı koyup düşünmenin zamanı geçti
15 Temmuz’un üzerinden 1.5 yıl, 17-25 Aralık’ın üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen hala Burak Akın gibi en yakınımızdaki kişiler FETÖ ile irtibatlı çıkıyorsa, üstelik mahrem imamlar bu kişileri bulup talimat verebiliyorsa şapkayı önümüze koyup yeniden düşünmenin zamanı bile geçti. Ortaya çıkan bu durum, TSK başta olmak üzere FETÖ ile mücadele için yeni dönem ve yeni yöntem ihtiyacını gözler önüne serdi. TSK’nın da bu durumdan vazife çıkarıp, diğer Burak Akınları bulmak için personel üzerinde yeni titiz bir çalışma başlattığına ilişkin haberler ortaya çıktı.
Sıkışmayı aşacak formül lazım
TSK içerisinde hala çok sayıda Burak Akın olduğunu söylemek için kâhin olmaya gerek yok. FETÖ soruşturmaları derinleştikçe ve yöntemleri deşifre edildikçe TSK’ya ne oranda sızdıkları ortaya çıkıyor. FETÖ’nün en iyi tahminle 1982 yılından beri TSK’ya sızdığını değerlendirirsek, 15 Temmuz’dan sonra ihraç edilenlere bakıldığında hala TSK’da ciddi oranda FETÖ irtibatlı personelin olduğunu görebiliriz. Bütün mesele, FETÖ ile irtibatlı bu personelin 15 Temmuz’dan sonra örgüt konusunda fikrinin değişip değişmediğidir. Fikir değiştirenlerin ve örgütün gerçek yüzünü görenlerin nasıl bir kıskaç içinde olduğunu göz önünde bulundurarak, Burak Akın gibi teslim olmaları halinde sonuçlarının ne olacağını neticesinin ne olacağına ilişkin bir kararın ortaya konması gerekir.
Bir yandan örgütün mahrem imamlarının baskısı, bir yandan da deşifre olmaları durumunda ihraç ve hapse atılma baskısı altında olan personelin durumu değerlendirilerek bir çözüm yolu üretilmelidir.
Burak Akınlar nasıl gözden kaçıyor
Örgüt mensuplarının TSK’ya nasıl sızdığı ve yıllarca nasıl fark edilmeden generallik seviyesine ulaştığı konusu da mücadele açısından fevkalade önem taşıyor. Yıllarca takiye ile TSK gibi katı kuralların uygulandığı bir kurumda böylesine bir konuma gelen örgütün gizlenme başarısını iyi analiz etmek gerekir. Dini bir yapı imajı veren örgütün farklı ideolojiler içine nasıl sızdığı ve o ideolojilerin içinde nasıl barındığı da mücadele için hassasiyetle üzerinde durulması gereken noktaların başında geliyor.
Milat 12 Eylül darbesi
Fetullah Gülen elebaşının yönettiği örgütün mazisine de iyi bakmak lazım. Terörist başı Gülen’in 1961 yılında askerliğe alındığı tarihten bu yana bu örgütlenmenin içinde olduğunu göz önünde bulundurmazsak, mücadelede sürekli yanlış yaparız. 1980 öncesinden beri TSK’ya sızma hayali içinde olan elebaşı Gülen’in amacına 12 Eylül darbesiyle ulaştığını söylemek mümkün. Zaten 15 Temmuz ihanet girişiminin en üst rütbeli hainlerine bakıldığında 12 Eylül’den hemen sonra TSK’ya sızmış öğrenciler arasında yer aldıkları görülecektir.
Önce çocukları sonra soruları çaldılar
Fetullahçı örgüt üyelerinin TSK’ya soru çalarak sızdıklarına ilişkin ilk bulguların 1984-86 yıllarına ait olduğunu görüyoruz. Bir örgüt soru çalarak TSK’ya sızmaya karar verdiyse, bunun çok öncesinde çaldığı soruları kimlere vereceğine ilişkin bir hazırlık yapması da gerekir. 1984’ü baz alırsak 81-82 yıllarında daha orta okul yaşındaki çocukların buna hazırlanması gerekir. İşte burada FETÖ’nün eğitim yapılanması devreye giriyor. FETÖ’cü öğretmenler görev yaptıkları okullarda aradıkları nitelikte öğrencileri tespit edip, örgüte kazandırıyor. Örgüt de zannedilenin aksine bu öğrencileri kendi özel okul veya dershanelerinde eğitmiyor. Tam eksine hiç kimsenin şüphelenmeyeceği okul ve dershanelerde eğitiyor. Bu sırada çaldığı soruları da çeşitli testlerle öğrencilere ezberletiyor. Yine zannedildiği gibi öğrencilere “İşte çıkacak sorular” diye vermiyor. Soruları testlere serpiştirip ezberletiyor. Öğrenciler kendilerine soruların verildiğini bile anlayamayabiliyor. Yani bu örgüt önce çocukları, sonra da soruları çaldı.
Yeni Burak Akınların tespit edilebilmesi için hem çok geçmişe hem de soru çalma işine gitmek gerekir.