Almanya Başbakanı Angela Merkel’in iki yerel seçimde yaşanan ciddi oy kaybı nedeniyle siyasete kademeli olarak veda kararı alması tartışmaları da beraberinde getirdi. Bu tartışmanın başında Merkel’siz bir Almanya’da göçmenlerin durumu yer alıyor. Merkel’in bu hamlesinin AB’nin geleceğini nasıl etkileyeceği de soru işaretleri arasında.
18 yıldır parti başkanlığı görevini yürüten 64 yaşındaki Başbakan Merkel’in “Başbakan olarak son dönemim. Başbakanlığa ve genel başkanlığına yeniden aday olmayacağım. Hessen ve Bavyera’daki seçim sonuçları sonrası eskisi gibi devam edemeyiz. Hükümet güvenirliğini kaybetti” sözleri ile CDU liderliğini bırakacağını açıklaması üzerine, parti çevrelerinde yerine geçebilecek olası isimler konuşulmaya başlandı. Erken seçim olmazsa ( ki bunu da ihtimaller arasında göz ardı etmemek gerek) 2021 yılına kadar başbakanlık görevini sürdürecek olan Merkel’den boşalan parti başkanlığı koltuğuna kimin geçeceği henüz belirsiz. Ancak partiye yakın isimler Merkel’in halefi olabilecek üç ismi işaret ediyor. Parti içerisinde şahinleri temsil edenler arasında Friedrich Merz ile Jens Spahn bulunuyor.
Göçmenlere sert politika
Eşcinsel olan Federal Sağlık Bakanı Spahn kendini Almanya’nın Sebastian Kurz’u olarak görüyor. Kurz 2000’li yıllarda Almanya tarihindeki en genç milletvekili olarak da kendinden söz ettirmişti. Bakan olmadan önce yabancı ve özellikle Müslüman gençlere ve erkeklere karşı yaptığı açıklamalar oldukça negatif ve saldırgandı. 38 yaşındaki Jens Spahn Merkel’in göçmenlere ilişkin liberal politikasını eleştirerek ve daha sert bir politika uygulanması çağrısında bulunarak partisinin sert muhafazakâr kanadını harekete geçirmeye çalışmıştı. Spahn Avrupa’nın sağ partilerine sempati duyan ABD Berlin Büyükelçisi Richard Grenell ile yakın bir ilişkiye sahip. 2002 yılında 22 yaşındayken meclise giren Spahn başkanlık yarışında partide gençlere daha fazla yer verilmesini talep eden CDU gençlik kollarının da desteğini alabilir. Sağlık Bakanlığı görevine getirilmeden önce Maliye Bakanlığında eski bakan Wolfgang Schäuble’nin ekibinde görev yapmış olan Spahn eski bir bankacı. Spahn geçtiğimiz yıl uzun yıllar birlikte olduğu partneri ile evlendi.
Aşırı sağcı aday
Friedrich Merz ise parti içinde keskin aşırı sağ kesimi toparlayabilen ve AfD gibi rakiplere karşı alternatif oluşturabilecek düzeyde bir isim. Zamanında Merkel’e karşı başkanlık yarışını kaybettiğinden dolayı partideki tüm görevlerinden istifa edecek kadar da onurlu bir karaktere sahip. Başkanlık yarışında en fazla şansı olan isim olarak görülüyor. Basına yaptığı açıklamada sorumluluk üstlenmeye hazırım diyerek adaylığını resmen açıkladı. Avukat ve aynı zamanda bütçe uzmanı olan Friedrich Merz, 2000 yılında çok kültürlülüğü reddeden ve Alman kültürünün ülkedeki hakim kültür olması gerektiğini belirten sivri açıklamalarıyla dikkat çekti. 2002 yılında Merkel, parti başkanlığına gelişinin ikinci yılında, Merz’i parti meclis grup başkan yardımcılığı görevinden aldı. Genel başkanlık yarışında yürüttüğü mücadeleye devam etseydi, Merz’in muhafazakar ve sağ kanat üyelerinin desteğini alarak Merkel’in partiyi daha merkeze çekme ve sosyal demokrat bir politika seyretme hamlesine karşı bir ağırlık oluşturabileceği yorumları yapılıyordu.
Merkel’in güvendiği kadın
Annegret Kramp Karrenbauer ise genç yaşlarından beri partinin bütün kademelerinde görevler üstlenerek Genel Sekreterliğe kadar geldi. Koyu bir katolik olan AKK Merkel’in yerine gelmesini istediği isim ve Merkel’in en güvendiği kişilerden biri.
Alman medyasında “Küçük Merkel” olarak da adlandırılan 56 yaşındaki Kramp-Karrenbauer Merkel’in en yakın müttefiklerinden. Batı Almanya’da yer alan Saarland eyaletinin eski başbakanı siyasi yelpazede merkezde yer alıyor.
Başarılı bir konuşmacı ve siyaset bilimci olan 3 çocuk annesi Kramp-Karrenbauer’un genel sekreter seçilmesi, altı ay öncesinde gerçekleşen federal seçimlerde ağır yenilgi alan CDU’nun yenilenme hamlesi olarak görülmekte.
Partide merkez sağın şansı düşük
Armin Laschet ise KRV Eyalet Başbakanı. O da orta düzeyde yani zaman zaman ılımlı olarak öne çıkan ve partinin göçmenlere açılmasına sebep olanların başında gelenlerden. AKK ve Laschet partinin merkezini ve sosyal yönünü temsil ediyorlar.
Toplum ve göçmenler için Anegret Kramp Karrenbauer veya Laschet’in seçilmesi daha iyi olur. Ancak Almanya’nın mevcut durumu (AfD) sağ popülizmin toplumun merkezine doğru yayılması ve İslam ile göçmen düşmanlığının yaygınlaşmasından dolayı partinin kurmay stratejik aklı büyük ihtimalle Friedrich Merz’i Başkan yapabilir / yaptırabilir.
Göçmen politikası sil baştan
Merkel sonrası Almanya’da mültecilere, Türklere ve Müslümanlara karşı daha sert bir siyasi tavır bekleniyor.
Hollandalı De Volkskrant gazetesinin: “Merkel’li bir Almanya’nın Avrupa’daki rolü, başbakanın gidişiyle oluşacak alacakaranlıkta ister istemez azalacak. Üstelik AB, Brexit’in adım adım yaklaştığı bugünlerde Merkel’in sükuneti ve deneyimi olmadan gelişmelerle baş edemeyebilir. Merkel’in ‘Başaracağız’ sloganıyla Suriyeli sığınmacılara kapılarını açma kararına herkes katılmamıştı. Ama Merkel’in ahlak pusulası, bütün kuşkulardan muaftır. Avrupa yavaş yavaş sahneden çekilen Merkel’in en çok da anti-demokratik güçlerin hızla yükseldiği dünyadaki karşıt denge rolünü özleyecek” açıklaması Merkel’in göçmenler politikasının her ne kadar eleştiriye uğrasa da aslında ne kadar önem taşıdığını gösteriyor.
Merkel ayrıca Berlin yönetiminin istikrarını tehlikeye atan göç politikasından memnun olunmaması eleştirilerine de maruz kaldı. Dolayısıyla bundan sonraki dönemde Almanya’nın daha sert ve tavizsiz bir göçmen ve mülteci siyaseti izleyeceği kanaati yaygın.
FETÖ ve PKK gözden çıkarılmaz
Türkiye ile Almanya arasındaki problemlerin sebeplerinden olan FETÖ ve PKK ise ülke çıkarlarına göre ele alınacaktır. Merz her ne kadar güvenlik, emniyet ve savunma ağırlıklı bir siyasi ekolü temsil etse de, PKK ve FETÖ kullanışlı olurlarsa tabi ki son kullanma tarihi gelmeden gözden çıkarılmaz. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin arkasında Gülen örgütünün olduğu konusunda Almanlar bir türlü ikna olmadığı unutulmamalı. Bu bağlamda Alman iç istihbarat birimi Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın Baden-Württemberg eyalet teşkilatı, 25 Temmuz 2014’te Gülen yapılanmasıyla ilgili eleştirel noktalar içeren kapsamlı bir raporu internet sayfasında yayınladı. Türkiye’de 15 Temmuz 2016’da gerçekleşen darbe girişiminin ardından bu rapor internetten kaldırıldı.
Federal Göçmenlik Dairesi, darbe girişiminden bugüne kadar Almanya’ya FETÖ bağlantılı on bini aşkın kişinin sığınma başvurusu yaptığını açıklamıştı. Şimdiye kadar Türkiye’ye bir iade olmadı ve Merkel sonrası da bu çizgide bir değişiklik olacağı beklenmiyor.
Yeni başlangıçlar için fırsat
Merkel’in açıklaması Avrupa Birliği ülkelerinde de tartışmaya yol açtı. Mülteci politikaları birçok AB ülkesinden tepki gördü. Birçok ülke de kemer sıkma politikaları dayatmasını eleştirdi. Brüksel, Merkel’in siyasetten adım adım çekilişini yeni başlangıçlar için fırsat olarak görüyor. “European Policy Center” (Avrupa Politika Merkezi) adlı düşünce kuruluşunun, “Merkel’siz bir Avrupa elbette ki mümkün. Almanya ve başbakanı gibi lider bir roldeyseniz, o zaman sizden memnun olmayan ülke ya da hükümetler de olacaktır. Bu nedenle sadece Doğu Avrupa’da değil, Güney Avrupa’da da Angela Merkel’in gidişine sevinecek insanlar mevcut” diye açıklaması dikkatlerden kaçmadı.
Mülteci sorunu, Brexit ya da Euro Bölgesi’nde reform gibi can alıcı önemli kararlar aylardır fikir birliği olmadığı için sürekli erteleniyor. Merkel’in çekimser tavrı da bu ertelemenin başlıca nedenleri arasında. Merkel uzun zamandır, Avrupa Birliği bünyesindeki krizlerden daha çok Berlin’deki iç sorunlarla uğraşmak zorunda kaldı. Ancak Almanya her şeye rağmen Avrupa Birliği’nin gerek mali açıdan gerekse karar alma mekanizması açısından en güçlü üyesi konumunu koruyabildi. Bunda Merkel’in rolü göz ardı edilemez. Siyaset bilimciler 2019’daki Avrupa Parlamentosu seçimlerinden önce ortak bir Avrupa Birliği bütçesi konusunda uzlaşma sağlanmasını beklemiyor. Bütçeden Avrupa Komisyonu’nun Alman komiseri Günther Öttinger sorumlu.
Avrupa Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker de yaptığı bir açıklamada CDU liderliğinden çekilme kararı aldığını açıklayan Merkel’in Avrupa Birliği içindeki konumunu koruduğunu ifade etmişti. AB’de “Juncker Başbakan Merkel’in ana muhataplarından biri olarak kalacak ve Merkel Almanya Avrupa projesinde etkili bir aktör olmaya devam edecek” görüşü hakim.