Türkiye darbe anayasasından kurtulmak için ilk defa çoğulcu bir kesim ile demokratik ve sivil bir anayasa sürecine girdi. Meclisin yüzde 97’lik temsil kabiliyetine bakınca, millet iradesinin “toplum sözleşmesi”ne yansıması için “altın bir fırsat” var. Türkiye’nin “altıncı” Anayasa deneyiminin dikkat çekici bir farkı da, ilk kez bu kadar geniş kapsamlı bir “uzlaşma” arayışının olması. Eğer, Meclis Mutabakat Komisyonu beklendiği gibi uzlaşmayı sağlayabilirse, bu topraklar ilk defa olağan şartlarda bir Anayasa’ya kavuşmuş olacak. Gerçek Hayat Türkiye’nin geçmişinden bugüne kadar yazılmış anayasaları araştırdı.
İlk deneme gerilemeyi frenlemek için
Türkiye’nin Anayasa geçmişine bakınca, “Sened-i İttifak”tan söz etmemek olmaz. Dönem, Osmanlı’nın “gerilemeyi frenleme” dönemiydi. Başkent İstanbul, entrikalar ve senaryolarla çalkalanıyordu. 1807 yılında Kabakçı Mustafa İsyanıyla Üçüncü Selim tahttan indirilmiş, Dördüncü Mustafa yerine geçirilmişti. Islahat hareketleri durmuştu. Bunun üzerine Üçüncü Selim’i tekrar tahta oturtmak için Rusçuk âyanı Alemdar Mustafa Paşa İstanbul’a yürüdü. Alemdar’ın askerleri sarayı kuşatmışken, tahtını kurtarmak isteyen Dördüncü Mustafa’nın Üçüncü Selim’i öldürtmesi, belki de tarihi akışı değiştiriyordu. Veliaht Şehzade Mahmud’un da idam fermanı imzalanmıştı. Ancak cellatlar amacına ulaşamadı. Harem kadınlarının yardımıyla Mahmud’un canını kurtarması, aynı zamanda Alemdar’ın askerleriyle saraya girmesi ve Mahmud’u tahta geçirmesi yeni bir dönemi başlatıyordu. Kendisi de Sadrazamlığa gelen Alemdar Mustafa Paşa, Padişahın ve merkezi devletin otoritesini sağlamak için güçlü ayanlarla bir anlaşma yapmayı ilk çare olarak görmüştü. 29 Eylül 1808’de devletin ileri gelenleri ile ayanlar arasında yapılan ve adına Sened-i İttifak denilen belge, Türkiye topraklarında anayasacılık hareketlerinin başladığı süreç olarak kabul ediliyor.
Yedi değişiklik gören ilk anayasa
Bir giriş, yedi şart ve bir zeyl bölümünden oluşan Sened-i İttifak, tam bir Anayasa metni değildi. 1839 tarihli Tanzimat Fermanı ve 1856’da çıkan Islahat Fermanı gibi belgeler de, anayasa hareketlerinin ilk aşamaları olarak kabul edilse de, birer Anayasa özelliği taşımıyordu. 23 Aralık 1876’da kabul edilen Kanun-i Esasi ise “ilk anayasamız” olarak tarihteki yerini almış ve siyasi hayatta ilk defa anayasayla kurulan parlamentolu bir dönem başlamıştı. Yine olağanüstü şartlar vardı. Padişah Abdülaziz tahttan indirilmiş, yerine geçen Beşinci Murat’ın sağlığının bozulması ve akıl hastalığı gerekçe gösterilerek tahttan indirilmesiyle “anayasa ve meşrutiyete taraftar olduğunu” açıklayan İkinci Abdülhamid tahta çıkmıştı. Mithat Paşa’nın zorlamasının da devreye girdiği bu süreçte, anayasa hazırlamak üzere komisyon kuruluyordu. Mithat Paşa’nın etkisinde çalışan Komisyon, Fransa ve Belçika Anayasalarından esinlenerek bir taslak kaleme almış ve Padişaha sunmuştu. Padişah, aralarında tarihçi Ahmet Cevdet Paşa, Mabeyn Müşiri Eğinli İngiliz Sait Paşa, zamanın fıkıh uzmanı olan Uzun Etek Rıza Bey gibi alanlarında tanınmış kişilerden oluşan yeni bir komisyona yaptırdığı inceleme sonucunda, önceki taslağa yeniden şekil verdirmişti. İlk Osmanlı Anayasası, 24 Aralık 1876’da Padişah tarafından bir “Hattı Hümayun”la ilan ediliyordu. Kanun-i Esasi, bir anayasada olması gerektiği şekilde, halkın oylarıyla seçilmiş bağımsız bir yasama organı tarafından oluşturulmamıştı. Bütün üyeleri padişahça atanan “Meclis-i Mahsusa” adındaki 28 üyeli bir kurul tarafından çeşitli ülkelerin anayasalarından yararlanılarak hazırlanmıştı. Bununla birlikte, Kanun-i Esasi ile “mutlak monarşi”den “meşruti monarşi”ye geçiş sağlandı. Bu anayasa ile ilk kez, “milletin temsili ilkesi”, demokrasinin temel ilkesi olarak devlet hayatına dâhil ediliyordu. 119 maddeden oluşan ilk Anayasa, yürürlük süresince tam 7 kez değişiklik gördü.
Nitelikli çoğunluk aranmadan yapıldı
1921 Anayasası da, Kurtuluş Savaşı’nın olağanüstü şartlarında hazırlanmıştı. Taslak metin, Atatürk’ün yönlendirmesiyle Bakanlar Kurulu tarafından kaleme alınmıştı. TBMM’de de özel bir encümende incelendikten sonra görüşülerek kabul edilmişti. 21 Ocak 1921 tarihli “Teşkilat-ı Esasiye Kanunu” adını taşıyan Anayasa, “milli egemenlik” ilkesine dayalı yeni bir devlet kuruyordu. Bu Anayasa, kanunlar gibi genel usule göre görüşülmüş, nitelikli çoğunluk aranmamıştı. “Esnek (yumuşak) anayasa” olarak nitelendirilen 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, aynı zamanda sadece 24 maddeden oluşan kısa metni sebebiyle çerçeve anayasa olarak sınıflandırılıyordu. Bu anayasanın yürürlükte olduğu dönemde saltanat ve hilafet kaldırıldı. 29 Ekim 1923’te Anayasa değiştirilerek, devletin yönetim şeklinin “Cumhuriyet” olduğu ilan edilmişti. TBMM, devletin yeniden yapılandırılması ve ihtiyaçlara cevap verebilecek bir Anayasa için de hazırlıklara girişmişti.
Sadece 24 madde
Meclisteki görüşmeler sonucu, 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu 20 Nisan 1924’te kabul edilmişti. Bu anayasanın tamamı sadece 24 maddeden oluşuyordu. 1921 Anayasası’ndaki eksiklikler, bu metinde giderilmişti. Yeni Anayasa’nın kabulünde ilk kez üçte iki nitelikli çoğunluk ilkesi uygulanmış ve milletin tek temsilcisi olarak TBMM yasama ve yürütme güçlerinin sahibi olarak kabul edilmişti. Bugünlerde çok tartışılan devlet erkleri konusu, o dönemde de siyasetin gündemindeydi. Yürütme yetkisinin Cumhurbaşkanı ve onun belirleyeceği Başbakanın başkanlığında ayrı bir organ tarafından kullanılabilmesi bakımından parlamenter sistem özelliği gösteren o Anayasa’da, devlet erkleri ayrı ayrı düzenlenmişti. Üçüncü Anayasa, yürürlükte kaldığı süre içerisinde 11 kez değişiklik gördü. 10 Ocak 1945 tarihinde dili tamamen Türkçeleştirildi. Teşkilatı Esasiye Kanunu o gün “Anayasa” olarak tabir edildi. Sonraki süreçlerde bu konu çok tartışılsa da, 1924 Anayasası’na noktayı koyan bir askeri müdahale oldu. Siyasi faaliyetler yasaklandı, Meclis ve hükümet feshedildi.
61,5’lik oy çıktı
1960 ihtilaliyle 38 üyeli Milli Birlik Komitesi yönetimi ele almıştı. Yeni Anayasanın hazırlanması görevi Rektör Sıddık Sami Onar’ın başkanlığında profesörlerden oluşan bir heyete veriliyordu. Milli Birlik Komitesi tarafından anayasa yapımı amacıyla oluşturulan komisyon önce bir rapor hazırladı. Fakat gelen tepkiler üzerine kamuoyunu daha geniş bir çerçevede temsil etmek üzere bir “Kurucu Meclis” oluşturulması için kanun çıkarıldı. Bu süreçte Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi tarafından bir Anayasa tasarısı hazırlanarak kamuoyuna sunuldu. 6 Ocak 1961’de iş başı yapan Kurucu Meclis; Milli Birlik Komitesi ve yeni oluşturulan Temsilciler Meclisi’nden meydana geliyordu. Yasama yetkisi, Kurucu Meclise geçmişti. İki ayrı metinden yararlanılarak Kurucu Meclis tarafından hazırlanan Anayasa’nın, halkoyuna sunulması kararlaştırıldı. 9 Temmuz 1961’de Türkiye sandık başına gitmişti. İhtilal gölgesinde hazırlanan o Anayasa’ya yüzde 61,5 oy çıkmıştı. “Egemenlik yetkisinin yalnızca Mecliste olması” ilkesinden bu Anayasa ile vazgeçilmiş ve belli devlet organları devreye girmişti. Kanunların Anayasa’ya uygunluğunu denetleme görev ve yetkisi, ilk kez oluşturulan Anayasa Mahkemesi’ne verilmişti. Yasama yetkisinin kullanılmasında ise tek meclis sisteminden, Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu’ndan oluşan çift meclisli TBMM yapısına geçiliyordu. 157 maddeden oluşan 1961 Anayasası, yürürlükte kaldığı süre içerisinde 7 kez değişiklik gördü.
Darbe gölgesinde referandum
Türkiye Cumhuriyeti’nin son anayasası 12 Eylül 1980 askeri müdahalesi sonrasında hazırlandı. Müdahale ile Türkiye’de bir kez daha siyasi faaliyetler bütünüyle yasaklanmış, TBMM ve hükümet feshedilmişti. Yine, Milli Güvenlik Konseyi (MGK) ve Danışma Meclisinden oluşan bir Kurucu Meclis oluşturuldu. 1961 Anayasası’nda, Meclise ve senatoya verilen yetkiler, 12 Eylül 1980 tarihinden itibaren geçici olarak Milli Güvenlik Konseyi’ne ve Devlet Başkanı’na veriliyordu. Danışma Meclisi Üyesi Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı başkanlığında oluşturulan 15 üyeli Anayasa Komisyonu, ilk olarak Anayasa Tasarısını hazırlayarak, 30 Temmuz 1982’de Danışma Meclisi’ne sundu. Çeşitli kişi ve kuruluşlardan görüşler alındı. 23 Eylül 1982 tarihinde Danışma Meclisi’nde kabul edilen Anayasa Tasarısı, 24 Eylül 1982 tarihinde bu kez MGK Genel Sekreterliğine sunuldu. Anayasa Tasarısı, Milli Güvenlik Konseyince oluşturulan Hâkim Tümgeneral Muzaffer Başkaynak başkanlığındaki 6 üyeli Anayasa Komisyonu tarafından kabul edilmişti. 17 Ekim 1982 tarihinde bu kez Milli Güvenlik Konseyi Başkanlığına sunuldu. Milli Güvenlik Konseyi üyeleri tarafından, Anayasa Tasarısı, 18 Ekim 1982 tarihinde 4 oturum halinde görüşüldü. Metne son şekil, bu oturumlarda verilmişti. Anayasa, 7 Kasım 1982 tarihinde halkoyuna sunuldu. Darbe izlerini taşıyan anayasaya yüzde 91,27 oranında “kabul” oyu çıktı. Nihai metin halinde 9 Kasım 1982 tarihinde Yüksek Seçim Kurulu kararı ile birlikte Resmi Gazetenin Mükerrer sayısında yayımlanarak yürürlüğe giren son Anayasa, 177 maddeden oluşuyor. Mevcut Anayasa’nın 113 maddesinde değişiklik yapıldı. Ancak hâlâ, kabul edildiği dönemdeki şartların izlerini yansıttığı belirtiliyor. Türkiye, “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü” ilkesini temel alan son Anayasa ile yeni bir yüz yıla ve bin yıla girdi.
Değişim kapıda
Köprünün altından çok sular aktı, Türkiye ve dünya çok değişti. Olağanüstü şartlarda hazırlanan Anayasalarla yönetilen Türkiye, Cumhuriyeti’nin yüzüncü yıl dönümü olan 2023’e 7 kala, yine yeni Anayasa aranıyor. Bu kez, halkın yüzde 97’lik kesiminin oylarını alan siyasi partilerin katılımıyla yürütülen çalışma “altın fırsat” olarak kabul ediliyor. Eğer yeni Anayasa yapılabilirse, ilk kez olağan şartlarda bir Anayasa hayata geçmiş olacak. Darbe anayasaları yerine çoğulcu ve sivil bir anayasa yapılması için Hükümet başta olmak üzere muhalefet partilerinin de içinde bulunduğu Anayasa Mutabakat Komisyonunun toplanması yönünde mutabakat sağlandı. 3’er kişiden oluşan mutabakat komisyonunun TBMM Başkanı İsmail Kahraman başkanlığındaki ilk toplantısı gerçekleştirildi. Komisyonun hedefi Türkiye’yi geleceğe taşıyacak yeni sivil bir anayasa yapmak. Türkiye tarihinde ilk kez bu kadar geniş katılımla, bu kadar temsil gücü yüksek bir yapıyla yeni Anayasa yapılabilirse bir ilk olacak. Komisyonda AK Parti’den Ankara milletvekilleri Ahmet İyimaya ve Cemil Çiçek ile Gaziantep Milletvekili Aldülhamit Gül, CHP’den Balıkesir Milletvekili Namık Havutça, Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan, Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, MHP’den Mersin Milletvekili Oktay Öztürk, Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak, Bursa Milletvekili Kadir Koçdemir ve HDP’den Mardin Milletvekili Mithat Sancar, Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Garo Paylan yer alıyor.