“Vatan haini”, kolayca kullanılan bir tanımlama değildir. Sözlükte vatan hainliği “Meşru egemenlik organını devirmeye veya otoritesini yıkmaya, bağlı olduğu devlete karşı savaşmaya veya düşmanla işbirliği etmeye yönelik eylemleri kapsayan suç türü” diye tanımlanır. Bu tanım bugünlerde “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiride imzası olan akademisyen, gazeteci, yazar ve sinemacılar üzerinden tartışılıyor. 12 Ocak tarihinde açıklanan bildiri, seçimlerden bu yana Güneydoğu’ya hakim olan şiddet ve hendek siyasetinde devleti hedef gösteriyor, sivil-asker ayırt etmeden şiddet uygulayan, hendek ve barikatlarla Güneydoğu bölgesini savaş alanına çeviren PKK’nın ismini dahi zikretmiyor. Bu insanlar elbette “vatan haini” olmak için ihanet metnini imzalamadılar. Kim bile isteye vatanına ihanet etmek ister ki? Tek dertleri çıkarlarını korumaktı. Aydınların İhaneti kitabında “Esasen kendi gruplarının çıkarlarını kollamak adına sonsuz bir kin ve nefret duyarlar” der Julien Benda. İçlerinde besleyip büyüttükleri bu kini çıkarlarını tehdit eden herkese yöneltirler. Bazen halk, bazen iktidar, bazen de birbirleridir bu nefretin hedefi. Şimdilerde en büyük tehdit AK Parti hükümeti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olarak görülüyor.
Devlet mi suçlu PKK mı?
Bildiride, Sur’da, Silvan’da, Nusaybin’de, Cizre’de, Silopi’de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları dile getirilirken, PKK’nın hendek ve barikatlarla Kürt halkını bir iç savaşa ortak etmeye çalıştığının görmezden gelindiği aşikâr. “Devletin başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesini” şeklinde devam eden metinde yine tek suçlu var: Devlet.
Orhan Miroğlu süreci buraya getiren noktalara işaret ediyor:
“PKK’yı bu hendek sürecinde halk zaten desteklemedi. Eğer halk destekleseydi maazallah bir iç çatışma kaçınılmaz olurdu. Ama bütün bunlara rağmen başaramadılar. Zayıfladılar. Şimdi yeni müttefiklere yeni dostluklara ihtiyaç duydular. “
İngilizce metinde ise “devlet” sözcüğü “hükümet”, “katliam” kelimesi de “soykırım” şeklinde kullanıldı. Bu metnin bir de ulusal ve uluslararası bağımsız gözlemcilerin çağırılması kısmı var. . Belki de metnin uluslararası bir operasyon olduğu ipucunu en net bir şekilde bu cümle ele veriyor.
Başbakan Ahmet Davutoğlu metni “kendi başlarına kaleme aldıkları bir metin değildir” sözleriyle tanımlıyor. İmzanın duyurulmasından sonra haklarında açılan soruşturmalar, gözaltına alınmaları veya mesleklerinden edilmelerinin en başta uluslararası kamuoyunda karşılık bulması Başbakan’ın sözlerini doğruluyor.
Halkın tepkisi gecikmedi
1 Kasım seçimlerinde barajı kıl payı aşan HDP, barış sürecini bitirerek ülkeyi savaş alanına çeviren PKK’ya söz geçiremediği için Kürt halkının desteğini kaybediyor. Bu bildiri, yeni destekçiler bulma yolunda atılmış bir adım aynı zamanda.
Buna karşın bildirinin Türkiye kamuoyunda ses bulmaması, bu beklentinin karşılanmadığının en açık göstergesi. Nitekim imzacılardan bazıları da yaptıkları yanlışın farkına varıp imzalarını geri çektiler.
Devlet katilse yanında işin ne?
İmzacı akademisyenler olarak tarihe adlarını yazdıran kişilerin çoğunluğu vakıf üniversitelerinden olsa da, devletin kadrolu memurları da var aralarında. Bildiriye ve akademisyenlere gelen en önemli eleştirilerden biri de, devleti eleştirirken kullandıkları subjektif dil kadar, bunu imkanlarından yararlanırken yapmış olmaları.
Gelen tepkiler arasında en çok “akademisyenlerin eleştirilerindeki güven neye dayanıyor” var. 12 Eylül sonrası 657’den kadroları yapılan akademisyenlere hukuki soruşturma açılmasının, meslekten uzaklaştırılmaları kolay kolay söz konusu değil.
Dosyada görüşüne başvurduğumuz Ömer Lekesiz bu durumu, “Barış için yalvaranlara, devleti buna razı etmek için toplu cinayetler dâhil her yolu deneyenlere arka çıkıldığına göre, PKK’nın yeni bir destekçiye ihtiyaç duyduğu anlaşılıyor.” sözleriyle özetliyor.
Mehmet Doğan’a göre akademisyenler taleplerinde samimiyse, gidip hendeklerin ardında bunu açıklamalı. Doğan devleti de bu konuda hukuki yaptırım uygulamaya davet ediyor.
Dosyada bu görüşleri bulacaksınız.