#10yearschallenge değil, BBC Production

Yalan haber yapma konusunda şöhreti sağır sultana kadar ulaşan BBC, sosyal medyada #10yearschallenge etiketiyle bir oyuna daha imza attı. İngilizin tuzağına düşen bazı kimseler, 10 yıl önceki fotoğraflarıyla şimdiki hallerini yan yana koyarak sosyal medyada yayınladı. İşte masum gibi gözüken oyun tam da bu anda başladı. En çok başörtülüyken başlarını açarak “açıldım-özgürleştim” mesajı verenlerin paylaşım yapması ise “BBC Production” projesinin hangi niyetle yapıldığının hızlı bir şekilde ifşa olmasına neden oldu.

Geçen hafta başlayan ve Türkiye’de de sahiplenilen #10yearschallenge çılgınlığının, çok geçmeden BBC production yapımı olduğu ifşa oldu. Bazı kimseler 10 yıl önceki fotoğrafları ile şimdiki hallerini yan yana koyarak sosyal medyada paylaşım yaparken, başörtüsünü çıkartanlar da kurguya dahil ettirilerek “açıldık, özgürleştik” yalanını yaydı. Olup biten politik bir kurgudan ibaretti. Konu ne bu insanların açılması, ne de özgürleşmesiydi. Asıl konu İslam’a, Müslümanlara özelde de Müslüman kadınlara yönelik bir saldırıydı. Bunun için de Müslümanların “saf” yahut “aldatılmış” çocukları kullanılıyordu. Failler sadece aldatılmışları değil, aynı zamanda paralı militanları da kapsıyordu.
Amerikalı porno film oyuncusu Mia Khalifa’nın bile fotoğraflarının alınıp ‘başımı açtım’ diyerek servis edildiği ve yüzlerce kişinin buna inandığı paylaşımlar zinciri kurgulandı. Paylaşımlara yapılan yorumlara bakıldığında, “açılıp-özgürleşen(!)” kızlar “düşünüp doğruyu buldukları” için alkışlanıyor, öte yandan başörtülülere “düşünemeyen beyinsizler” yaftası kolaylıkla yapıştırılıyordu. Ailesi istemediği hâlde kendi iradesiyle kapanan ve bunun için ailesinden ve çevresinden baskı gören kadınlar da buna dahil. Başörtüsü takmak hiçbir zaman özgürlüğün bir parçası olamazdı kimilerine göre.
28 Şubat’ın günümüzün özgür dünyasına yansımasının bu şekilde olması, o günleri bizzat yaşayanların yüzünde acı bir tebessüm olarak belirmesine engel olamadı.

BAŞÖRTÜLÜ KADINLAR BBC’NİN HEDEFİNDE

Aslında hikaye iki üç ergenin attığı challenge tweetleriyle başlamıyor. Bir süredir BBC Türkçe’nin yaptığı yayınlar bunun ayak sesleri olmuştu. Dünya genelinde 32 dilde yayın yapan BBC’nin Türkçe servisi, belki de en yoğun olan servislerden biri. Öyle ki Türkçe servisinde çalışan hemen her personel, neredeyse ihtimamla seçilmiş birer Türkiye düşmanı olarak görev yapıyor.
Nitekim bunu Gezi kalkışması sırasında Türk polisini “dünyanın en kanlı terör örgütü militanı” gibi göstermeye çalışırken de görmüştük, servisin başındaki isimlerden Selin Girit’in açıkça “ekonomiyi durdurun, alışveriş yapmayın Türkiye batsın” kampanyası başlatırken de. Aynı BBC’nin referandum sürecinde “hayır” çıkması için varını yoğunu ortaya koyması ise hafızalarda çok taze. Şimdi BBC Türkçenin radarında, belki yaklaşan seçim dolayısıyla belki de dünyada hızla artan İslam’a yöneliş korkusuyla muhafazakarlar ve özellikle de dindar oldukları taktıkları örtüden dolayı kolaylıkla anlaşılıp hedef olan başörtülü kadınlar var.

MELEK BİLGİLİ: OYUNUN REKLAM YÜZÜ

BBC, 4 Ocak 2019 tarihinde “Başörtüsünü çıkartanlar neden bu kararı alıyorlar, neler yaşıyorlar” başlıklı bir videoyla girdi olaya. Bu projede reklam yüzü olan Melek Bilgili “Ben rahatlıkla dans edebilmek için başörtümü çıkardım” diyordu. Bilgili’yi incelediğinizde olayın hiç de öyle olmadığı anlaşılıyor. Zira sosyal medyadaki performansından, Bilgili’nin belki de hiç kapalı olmadığı, ama zaman zaman kapalı gözüktüğü, bazen FETÖ’cü bazen ise PKK yanlısı tweetler attığı görülüyor.
Gezi sürecinde Başkan Erdoğan’a attığı hakaret içeren bir tweetle kendini ele veren Bilgili, “Memnuniyetsiz Melek”isimli twitter hesabıyla PKK’dan tutun da, 15 Temmuz, Gezi ve bu ülkede ihanete hizmet eden ne kadar olay varsa destek vermiş. Üstelik küfürlerle bezenmiş bozuk bir üslupla. “Yalnız Yürümeyeceksin” isimli başörtüsünü çıkartanların yaşadıklarını anlattığı kim tarafından finanse edildiği bilinmeyen sitenin de kurucularından olan Bilgili, paylaşımları ortaya çıktıktan sonra twitter hesabını kapatmayı da ihmal etmiyor.

BAŞÖRTÜLÜ AMA ATATÜRK DÜŞMANI DEĞİL

BBC, bu paylaşımdan 4 gün sonra kendisini Muhafazakar yaşam bloggerı olarak isimlendiren Hacer Sucuoğlu Adıgüzel’le devam ediyor kirli projesine. Sucuoğlu, başörtülü olduğu halde başörtüsü takanları suçlayıcı bir üslupla çıkıyor karşımıza. “Başörtüsü zulmünü yaşayan bir kesim, şimdi fırsat elimize geçti, biz de onlara bize yapılanları yapalım tarzında bir yaklaşım benimsemiş olabilirler ve bunu uyguluyor olabilirler. Bence kesinlikle yanlış” diyerek başörtülüleri rövanşist olarak damgalıyor. “Başörtülü kadınlar AK Partilidir” görüşünün de yanlış olduğunu ima ederek… Başörtülü olduğu için kesinlikle Atatürk düşmanı olmadığını da sözlerine ekleyen Sucuoğlu, başörtülülerin durduğu yerin yanlış olduğunu BBC vasıtasıyla tüm dünyaya duyurma görevini hakkıyla yerine getiriyor.
Bitti mi, hayır tabi ki. İngiliz kirli propaganda medyası BBC yine iş başında. 11 Ocak’ta “Bağcılar’da bir gün, ekonomi ve muhafazakar yaşam” başlığıyla yeni bir yayın daha geliyor. Muhafazakar ev kadınlarını toplayan BBC, ekonomik krizin sebep olduğu hayat pahalılığını beraberce onaylıyorlar. Ne hayat pahalılığı ne de muhafazakar yaşam BBC’nin umurunda. Ellerine geçen fırsatı değerlendirip, yaklaşan seçimlerde kafa bulandırmak asıl amaç. Nitekim videonun altındaki yorumları okuduğunuzda, kadınlardan birinin kızının “Oradaki kadınlardan biri annemdir. AK Partili değil, Saadet Partilidir” şeklinde yorum yaptığını görebiliyorsunuz.

ARANAN CEVAP BULUNMUŞTUR

Besmeleyle yemek pişirmeye başlayan Bağcılar’daki kadınlara BBC neden ilgi duyar? 47 yıllık hayatında hiç işe gitmemiş 3 çocuk annesi kadının dramı, düğün yaptığından dolayı ödeyemediği borcu, ekonomik kriz vs. Evimizin işini bitirmiş, komşuya hızlıca hazırlanmış çay sofrasına gitmişiz gibi bir ortam. Fasulye kavurmasıyla BBC’nin amaçları nasıl yanyana gelir?
Ve evet, ekonomiden konu bir anda muhafazakarlığa, deistliğe, ateistliğe filan geliyor. Öyle ya, Bağcılardaki hanımların bununla ilgili de bir görüşleri vardır herhalde. Sorunun ulaşılabilirlikten kaynaklandığını söylüyor kadının biri. “Topluma çok rahat ulaşılabilir olmaları ve bir de yanlış öğretilerden” diyor. Aranan cevap bulunmuştur aslında, muhafazakarlara göre özgürlük olmamalı ki, kimse doğru bilgiye ulaşamasın ve esir olsun. Nitekim yapılan yorumlardan amaca nasıl da süratle ulaşıldığını görüyorsunuz.

UZMANLARDAN GÜVENLİK UYARISI

John Pilger “Bana Yalan Söyleme” isimli kitabında BBC’nin kurucularına atıfta bulunarak BBC’nin objektiflik kriterlerinin İngiltere’nin çıkarlarıyla sınırlı olduğunun altını çiziyor. Buradaki vurguyu doğrulayan birçok olay son dönemde yaşandı Türkiye’de ve yaşanmaya devam ediyor. Böyle küresel ölçekte etkiye sahip, küresel düzenin çıkarları doğrultusunda haberler yapan BBC gibi kuruluşlar, ellerine geçen her türlü argümanı kullanmaktan imtina etmezler. Bu videolardaki amaç bir yandan muhafazakar insanlara hükümeti eleştirtmekken, diğer yandan da küresel boyutta İslam’a yönelişe engel olmak.
#10yearschallenge akımının bir başka boyutu da güvenlik. Bu süreçte 20 milyon içerik paylaşıldığına dikkat çeken uzmanlar, bu paylaşımların reklamcılar tarafından kullanılacağına dikkat çekiyor. Ayrıca yüz tanıma sistemine odaklı Yapay Zeka için elbirliğiyle mükemmel bir veri seti mi oluşturduk? Her şey bir yana, bakalım bu veriler nasıl bir biçimde karşımıza çıkacak?

BİR BAŞKA BASKININ ESİRİ OLMAK

#10yearschallenge hareketini yorumlamasını istediğimiz Prof. Dr. Mustafa Aydın, özgürlüğün
tabii bir hayat biçimi olduğunu, toplumda belli kalıplara göre formatlanmış bir kişinin mutlak özgürlüğünden söz edilemeyeceğini aktarıyor. “İyi niyetli(!) bir güruh, yirmi yılı aşkın zamandır, başörtülülerin özgürlüğü için savaştı, ikna odalarını, ağlama duvarlarını bunun için yaptılar. Ama unutulmamalıdır ki, bir özgürlükten söz edeceksek bu kendimize özgü şeylerin var edilebilirliği ile ilgili bir şeydir.

İçki içmeye veya flört yapmaya elvermeyen şey aslında başörtüsü değildir. Başörtüsünün bağlı bulunduğu İslamî inançtır. Başörtüsünü atanların gecikmiş bir kimlik tashihi yaptıklarını düşünüyorum. Kim olursa olsun bu kimliği reddetme özgürlüğüne sahiptir. İslam’ın temel esprisi de budur. Ancak bunun için şov yapmaya, başörtüsünü istismar etmeye gerek yoktur.

Başlarını açtıkları için özgür olduklarını duyuran bu kişiler, eğer bir senaryonun aktörleri değilse, özgürlükleri ellerinden alınarak başları örtülmüş ama zamanla bir başka baskının yani bir modern hegemoninin baskısıyla başlarındaki örtülerini atmışlarsa özgür olmamışlardır. Bir başka özgürsüzlük haline geçmişler demektir. Hatta buna karşılık başı açık kimsenin baskısına maruz kalmadan başını örtmeye karar veren kişi özgürce hareket etmiş demektir.

Özgürsüzlük insanın kendisi olarak yapmak istediğini yapamama hali ise bu sorun başörtüsü değil, bir genel din veya en azından ideoloji sorunudur. Açıkça ben bu dinin veya ideolojinin kimliğini, onun sembolünü taşımak istemiyorum demek olur. Tabi böylesi bir tercih yolu herkese açıktır. Bir şova girmeden bunu sessizce yaparsınız. Modernite öncesi ve dışı kültürlerde kanaat değişiklikleri için tören yapılmamıştır.”

KİŞİSEL SORUNLARI DAHA DA ARTACAK

Olayın oluş biçimine baktığımızda hazırlanmış bir tiyatro olabileceğinin altını çizen Aydın, bu bir şov da olsa önemli bir gerçeği ifade ettiğini belirtiyor. “İslam düşmanlığının kökenlerini Batı da aramak gerekiyor. Bu konudaki çabalar son zamanlarda daha da artırılmış bulunuyor. Ritüel değeri çok yüksek olan başörtüsüne büyük bir önem yüklemişlerdir. Hiçbir giyim sorunu olmayan Batıda, yalnızca Müslümanların başörtüsünün sorun olması bunun ciddi bir delilidir. Başörtüsü merkezli mücadeleden bekledikleri sonuç alınmadı. Fakat anlaşılıyor ki başörtüsü güncelliğini koruyacak. Son zamanlarda yaşanan mevcut sürece baktığımızda Türkiye’de bir iktidar değişikliğinden hareketle, küresel destekli ciddi bir başörtüsü sorununun yaşanabileceğini bile düşünebiliriz.

Bir törenle başını açan aktörlerin anlattıkları hikâyeler doğru olabilir. Onun için oynadıkları rolün ortama sağladığı ne olursa olsun normal karşılıyorum. Ama yaşadıkları derin bir kimlik krizini bu alkışlı törenlerle kapatamayacaklar, kişisel sorunları daha da artacaktır. Çünkü sorun başörtüsüyle başlayıp biten bir sorun değildir.”

Benzer konular