Geçtiğimiz hafta Taksim’e giden bir İETT otobüsünde karı koca oldukları belli olan iki genç cep telefonunda bir şey okuyorlardı. Birbirlerine duyurmak için biraz yüksek sesle okumaktaydılar. Bu nedenle sesleri çevreden işitiliyordu.
Metnin içinde “tesadüf ettim” ifadesi geldiğinde, erkek, kadına “bu ne demek” diye soru. Kadın önce bu kelimenin “eski Türkçe” olduğunu belirtip, “rast geldim” demek diye tercüme etti. Devamında okuduklarını anlamak için “meal” gerektiğini ifade etti hanımefendi. Erkek bu kez de mealin ne olduğunu suâl etti. O da “çevirmek” diye anlattı kocasına…
Muhafazakâr çevreden olmadıkları anlaşılan ve 28-30 yaşlarında gözüken gençlerin haline üzülmemek mümkün değildi. Ancak bu üzücü hâl sadece onlara mahsus değil. Kitaplar, konuşmalar, haber metinleri hep tuhaflıklarla dolu. Dindar çevreler ile materyalist çevrelerin Türkçeleri aşağı yukarı aynı.
Kitaplar ve medyanın kullandığı kelimeler, Türkçeyi bozuyor. Medyada kaza, âfet haberleri verilirken mütemadiyen “neyse ki” denildiğini her gün okuyup veya işitiyoruz. “Neyse ki ölen olmadı, neyse ki sıyrıkla atlattı, neyse ki korkulan olmadı… ” ifadeleri artı ardına sıralanır.
Materyalist yayın organlarının bunu kullanması tabii karşılanabilir. Ancak dindar veya muhafazakâr yayın organları ve hatta bir dinî yapıya ait yayın organı dahi aynı ifadeleri kullanıyor.
Oysa bir Müslüman’ın yapması gereken “neyse ki” yerine, “şükür ki, çok şükür veya bereket versin ki ya da Allah muhafaza etti” gibi ibareleri tercih etmektir.
Bunun yapan var mı? Olabilir elbette. Lakin pek rastlamıyoruz. Gençlerin yeni Türkçe sandıkları “rastlamak” kelimesi de şükür ki yeni değil, kadim kelimelerimizden…
Bu kelimeleri, haberin ana kaynağı olan Anadolu Ajansı, İHA gibi haber ajanslarının öncelikle kullanmayıp, toplumun dini değerlerini ifade eden ibareleri tercih etmesi en temel hakkımız. “Neyse ki” duâ mahiyeti taşımazken, “şükür ki” demek aynı zamanda Allah (c.c.)’a bir teşekkür ve minnet ifadesidir. İnşaallah değişirler! Türkçemiz ve neslimizin heba olmasına mâni olucu faaliyetlerde bulunurlar.
O halde “neyse ki” yerine kullanılması gereken kelimeleri bir kez daha hatırlatalım:
Şükür ki,
Çok şükür ki,
Bereket versin ki,
Allah muhafaza etti ki,
Allah’a şükürler olsun ki,
Hamd olsun ki,
Elhamdülillah ki,
Şükürler olsun ki,
Hamden lillâh ki
Yine haberlerde “sona erdi” veya “nihayete erdi” yerine sonlandı, “cevapladı” yerine yanıtladı, “tavsiye etti” yerine salık verdi, “ihtimal” yerine olasılık, “sohbet”, “hasbihal”, “karşılıklı konuşma” yerine söyleşi gibi uydurulmuş niteliksiz kelimelerin tercih edildiğini de görmekteyiz.
Gazetecilerin, münevverlerin, yazarların kelime hazineleri kifayetsiz, cümleleri mânâsız olursa bu halkın ve talebelerin hâli nice olur?
Milli Eğitim ve Kültür Bakanlıkları, Türk Dil Kurumu ve Türkiye Yazarlar Birliği gibi kurumlara büyük görev düşüyor. Yoksa bu gidişle 25 yıl sonra günümüz kitaplarını da sadeleştirmek veya uydurulan Türkçeye tercümeye mecbur kalırız. Kültür politikası sadece turistten, eğitim ise sadece “şahâdetnâme” (diploma)’den ibaret olmamalı.
HAFTANIN SUALİ
Mason Bilgi Locası’nın eski genel sekreteri, 15 Mart 2015 tarihinde Askerî Yüksek İdare Mahkemesi’ne müracaat ederek, Ankara Merkez Orduevi binasının üzerindeki masonik logonun kaldırılmasını talep eder. Aradan 3 yıl geçmiş olmasına rağmen herhangi bir gelişme kaydedilmez. Ancak bu durum farklı orduevleri için de geçerlidir. Örneklerimizde de görüldüğü üzere bazı orduevlerinin logosu masonların kullandığı sembolleri ihtiva ediyor. Milli Savunma Bakanlığı’na bu logoları değiştirip değiştirmeyeceğini ve ne zaman değiştireceğini soruyor ve cevabını bekliyoruz!