Şeytanın hükümranlık alanı olan dünya tarihi acılarla dolu. Yanı başımızda Suriye’de yaşanan işgal ve vekalet savaşı, Libya ve Yemen’deki iç savaş, Kudüs emanetinin işgal altında tutulması, Afganistan’ın 40 yıla varan fâciası, Budistlerin Mymmar’ın Arakan bölgesinde süren vahşeti, Çin’in Doğu Türkistan Müslümanlarına reva gördüğü zulüm, Hindistan ve Pakistan arasındaki yarım asrı aşkın bir süredir süren Keşmir gerilimi, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mısır ve İsrail arasındaki işbirliği ve bölgedeki şiddet hadiseleri, İsrail’in Filistin’deki işgal ve zulmü, Rusya’nın himâyesindeki Ermenistan’ın Karabağ’da sürdürdüğü işgal, Bosna Hersek’in Dayton Antlaşması esâretinden kurtarılamaması, dağılan SSCB’nin varisi Rusya’nın yeni yayılmacılığı ve Türk yurdu Kırımı işgali, bir asırdır çözüme kavuşturulamayan Kıbrıs’taki Rum meselesi, Varşova Paktı’nın yok olmasıyla tek düşman olarak Müslümanları seçen NATO, Mısır’da firavunlar rejimine geri dönülmesi, batının Afrika’daki altı asra uzanan sömürgeciliğinden vazgeçmemesi, varlıklı baronların Çin’in arkasına geçerek büyütmeleri ve hegemonyalarını komünist-kapitalist karışımı hibrit rejimle sürdürmeleri, Katalonya örneğinde olduğu gibi AB içinde yükselen ayrılıkçı hareketler, Vatikan’ın ‘dinler arası diyalog’ maskesi ile İslam’a yönelik vahşi saldırıları, dünyanın tek para birimi olan dolar üzerinden sürdürülen iktisadî sömürü, kredi derecelendirme kuruluşları aracılığı ile devletleri terbiye hareketleri, atom bombası ve biyolojik silahların yerini nano-nükleer silahlara bırakması, sağlığın ve gıdanın silaha dönüştürülmesi, dinlere ve özellikle de İslam’a yönelik saldırılar, FETÖ, PKK/PYD, DHKP-C, DAEŞ gibi terör örgütlerinin Müslümanların başına belâ edilmesi, feminizm, LGBT gibi şer hamleleri ile ahlak ve aile düzeninin tahribi, şehirlerin betona ve kibirli binalarla yok edilişi, toprak ve su alanlarının kirletilmesi, temel hakların insan, kadın, çocuk ve hayvan gibi kompartımanlara ayrılarak her birinin metalaştırılması, Müslümanların din, örf ve gelenekle irtibatlarının koparılarak dünyevileştirilmeleri, köy ve kasabaların boşaltılarak insanların topraktan koparılması, kısırlık endüstrisinin bütün insanlığı istilası, doğurganlığın yok edilerek insan eliyle kıyamet, sağlığın kapitalist şirketlerin insafına terki, ilaç ve aşıların mafyatik bir sistem içerisinde devlet ve toplumların sömürü aracına dönüştürülmesi, bilimin ahlaksız yapıların kontrolüne geçmesi, robotlaşma, tarihselcilik, sünnet karşıtlığı gibi konular üzerinden İslam’ı tartışmalı hale getirme çabaları, Şiîcilik ve Vehhâbicilik gibi siyasî mezheplerin ürerinden fitnelerin çoğaltılması, merhamet fukarası bir toplum inşâsı, kadınla erkeğin birbirine düşman edilmeye çalışılması, internet ve sosyal medya araçları ile nesillerin hayat ve gerçeklikten koparılması, sentetik uyuşturucularla gençliğin esir alınması, siber savaşlar, dijitalleşme, BIS, IMF ve Dünya Bankası türü sömürge âletlerinden kurtulamama, uzay savaşları adı altında insanlığın kaynaklarını heba, insan eliyle deniz, gökyüzü ve karada meydana gelen âfetler, petrol savaşları, dijital para, demokrasi götürme masalıyla işgallere devam edilmesi, kuzey kutbundaki kapışmalar ve daha fazlası dünyanın 2019’a bıraktığı yükler olarak karşımızda duruyor.
Bir asır evvel narkoz verilerek uykuya alınan Türk milleti uyanış ve yükselişini sürdürüyor. Yeni Türkiye, Müslümanlar ve bütün mazlumların ümit kaynağı olsa da, bunca yükün 2019’da çözülemeyeceği aşikârdır. Gerçek Hayat dergisi olarak bir geleneğe dönüşmesi ümidiyle 2018’in son sayısını, hatırlatma gayesiyle pek çok derdin kısa bir hikâyesini haberleştirme kararı aldık. İşte bütün bu büyük dertler insanlığı kuşatmış durumda. Özellikle de Anadolu’nun etrafındaki bu devasa sarmal bir an evvel çözülmeyi bekliyor. Büyük buhranın hikâyesine buyurun!