Eski asker ve eski tüfek solculardan Talat Turhan 1971 askerî muhtırasının gerekçesini, 1973 yılında İstanbul Sıkıyönetim Mahkemesi’ne “Haşhaş ekersen iktidardan gidersin” diyerek cevaplar.
Bir yıl sonra İhsan Sabri Çağlayangil de benzer itiraflarda bulunacak ve şöyle diyecektir: “12 Mart’ta CIA vardır, 12 Mart’ta haşhaş vardır!”
Amerika binlerce yıldır haşhaş ekilen Anadolu topraklarında afyon ekiminin bitirilmesi için nota vermektedir. Dönemin Başbakanı Demirel’i arayan ABD Başkanı Nixon, haşhaş ekiminin yasaklanmasını ister.
ABD Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi Harold Saunders’tan ABD’nin Ankara Büyükelçisi William J. Handley’e bir yazı gelir. Yazıda, afyon üretimi konusunda ABD’nin planının hazır olduğunu, tek eksiğin bu plana uyacak bir Türk hükümeti olduğunu belirtir.
Yasaklamanın nasıl yapılacağının bütün detaylarını bile yapmıştır Amerika. Aksi halde?
Aksi durum bellidir! Darbe!
Demirel, “Bizim 20 ilimiz ve çevresinde haşhaş ekliyor. Biz de ismini afyondan alan il var. Bunu yapamayız. Ama ekim alanlarını giderek daraltabiliriz” dediğinde “yasak dediysek yassak” diyen Kovboy için Demirel dosyası kapanmıştır.
‘Sen yasaklamazsan yasaklayacak birini buluruz.’
12 Mart 1971 muhtırası gecikmeden gelir ve Demirel hükümeti düşer. Askerler ABD’nin isteğiyle Nihat Erim’i başbakan tayin ederler.
Dönemin ABD Başkan Yardımcısı Egil Krogh’a sunulan 25 Mart 1971 tarihli raporda, askerler ve Erim ile afyon üretiminin yasaklanması konusunun görüşüldüğü ve yol haritasının da belirlendiği görülür.
Denildiği gibi de olur. Nihat Erim Başbakan olunca ilk iş olarak haşhaşı yasaklar.
Eski CIA çalışanı John Coleman, ‘The Story of the Committee of 300’ adlı kitabında, Şah’ın devrilişi ve Humeyni’nin gelişi hakkında çok sarsıcı şeyler yazar.
Ajan Coleman’a göre ABD, haşhaşın yasaklanması konusunda Şah ile anlaşamaz. Şah’ın devrilmesinde en önemli, en kilit rolün bu olduğunu belirtir CIA ajanı Coleman. Ayrıca Şah’ın bazı politikaları da MI6 ve CIA’yı endişelendirmektedir.
Bu durumda Şah’ın yerine halkın kabul edeceği güçlü bir projeye ihtiyaç vardır. Şah’ın muhalifi ve Paris’te bulunan Humeyni teklifi, ABD ve İngiltere tarafından masaya yatırılır. Çünkü İngiliz; bölgeyi, dinamiklerini, tehditlerini, dengelerini Kovboydan daha iyi bilmektedir.
Bu sayede birkaç kuş vurulacaktır. Sünni dünya ile mücadele edecek İslâmî kılıflı bir devlet, hiç de fena fikir değildir. Böylelikle hem Türkiye’nin kamplaşması güçlendirilerek engellenecek, hem de Araplar diken üstünde tutulacaktır.
40 yıllık tecrübe İngiliz’in planının doğru çıktığını göstermiyor mu?
Bir yandan dünyanın en büyük haşhaş üreticisi olan Türkiye, bunun tam aksine o dönemde halkı dünyanın en az uyuşturucu bağımlısı ülkesidir. Eroin bağımlılığının azaltılması için mücadele eden Şah devrilir. Yerine geçen Humeyni alkolü yasaklar ama uyuşturuculara dokunmaz.
2017 verilerine göre, İran nüfusunun 1,97’si yani 100 kişiden 2’si, kokain, amfetamin ve esrar bağımlısıdır. Bu da ülke nüfusunun 1 milyon 625 binine tekabül eder.
Bitti mi? Hayır! İran (1,97); ABD (%3,45), BAE (2,92) Libya (2,61) Afganistan (2,47), Lübnan (2,23) Kanada (2,32) ve Avustralya (2,28)’dan sonra uyuşturucu kullanımının en yaygın olduğu 8. ülke.
Kirli ve bilinmez ilişkilerle dolu bir dünyada yaşamak büyük acı veriyor!
Vesselam!
Mesele yine afyondan başlıyor
