Libya’ya sefer var

Bir Arap ve Berberi yurdu olan Libya, Hz. Ömer (r.a.) zamanında İslam ile tanışır. Sahabe-i Kiram’ın en şöhretli komutanlarından Amr b. Âs (r.a.) kumandasındaki İslam ordusu hicri 21, miladi 642’de Mısır’ın ardından bugün Libya ve Tunus olarak adlandırılan beldeleri de İslam topraklarına katar.
Emevî, Abbasî, Fatımî, Eyyûbî gibi devletlerin hâkimiyetlerine geçer. Kısa bir süre İspanyollar ve Malta şövalyelerinin eline esir düşer. Bu sırada büyük katliamlara mâruz kalır. Barbaros Hayreddin Paşa’nın 1533’deki fethiyle birlikte Osmanlı’nın mağrip vilayetlerinin bir parçası olur.
Sultan Abdülhamid Han’ın tahttan indirilmesi ve masonların kontrolündeki İttihat ve Terakki’nin Osmanlıyı parçalanmaya sürüklemesi üzerine, 1912’de Libya’yı İtalyanlar işgal eder. Libya’nın yiğit Müslümanlarının Ömer Muhtâr liderliğindeki direnişi İtalyanlara kan kusturur. Muhtar’ın 16 Eylül 1931’de idam edilerek şehid edilmesiyle bu direniş biter.
İkinci Cihan Harbinden yenik çıkan İtalyanlar Libya’dan kaçar. 24 Aralık 1951’de Şeyh İdrîs es-Senûsî liderliğinde yeni Libya Krallığı kurulur. Kral Senûsî, bürokratlarının bir bölümünü Türkiye’den götürür. Bunlardan biri de Sadullah Koloğlu’dur. Gazeteci Orhan Koloğlu’nun babası olan Sadullah Bey daha sonra Libya başbakanlığına getirilir.
Kral İdrîs, Türkiye’de resmi ziyarette bulunurken 1 Eylül 1969’da Albay Muammer Kaddafi liderliğindeki genç subaylar iktidarı ele geçirir. Bu fakirin de İHL talebesiyken 80’lerin başında okuma imkânı bulduğu ‘Yeşil Kitap’ ve ‘Dünya Üçüncü Teorisi’ gibi eser ve fikirleriyle çok tartışılan Kaddafi, 20 Ekim 2011’de Sirte’de linç edilerek katledilmesine dek ülkeyi tek başına yönetir.
Ülkesine gelen misafirlerini ağırladığı ve gittiği ülkelere götürerek kurduğu çadırı ile de çok tartışılan Kaddafi, 1974’deki Kıbrıs Barış Harekâtımız yüzünden ABD başta olmak üzere tüm dünyanın ambargosuna mâruz kaldığımızda Türkiye’ye petrol, uçak vs. pek çok hususta destek olması üzerine bir kez daha dikkatleri üzerine çeker.
Suriyeli Mustafa Akkad’ın çektiği ve İslam dünyasının en kaliteli sinema ürünü olan “Çağrı” ve Ömer Muhtar’ın destansı direnişini anlatan “Çöl Aslanı” filmine verdiği destek ise Kaddafi’nin takdir edilen yönlerinden biriydi. Yanına İtalyanların şehid ettiği Ömer Muhtar’ın oğlunu alıp, 2009’da ilk kez İtalya’ya giden Kaddafi, yakasına Ömer Muhtar’ın İtalyanlarca zincire vurulmuş fotoğrafını takarak Berlusconi’yi ve İtalyanları şok etmişti.
Saddam’dan sonra kansız bir güne hasret kalan Irak gibi Libya’da Kaddafi katledildikten sonra huzura hasret kaldı. 25 yıldır firari olan ve CIA tarafından yetiştirilmiş Hafter’in ülkeye dönüp iktidarı ele geçirme faaliyetleri ne yazık ki hâlâ bertaraf edilemedi. Büyük topraklarına nisbetle nüfusu az ancak buna mukabil petrolü çok olan Libya üzerinde Körfez ülkelerinden Mısır’a, İsrail’den Rusya’ya, İtalya’dan ABD’ye ve diğer AB ülkelerine dek herkesin gözü var.
Hepsinin derdi petrol ve Akdeniz hâkimiyeti. Bunun için tek vaatleri kan ve gözyaşı.
Türkiye ise bölgenin yabancısı olmayan, huzurunu isteyen tek ülke. Bu yüzden 108 yıl sonra yeniden Libya’ya huzur için gidecek Mehmetçik resmen. Bir ay evvelki sayımızın kapağında “Libya Ankara’dır, Libya düşerse Ankara’da düşer” demiştik. Bugün iktidar ve TBMM, Ankara’nın düşmemesi için Trablus’taki meşru hükümete yani Osmanlı’nın torunlarına yardıma gidiyor. Batıyı, doğuyu, akrebi, sırtlanı tedirgin eden şey işte bu. İçimizdeki dönme, mason beyinsizlerin derdi de aynı. Ama korkunun ecele faydası yok. Mehmetçik, Trablus için yola çıkmışsa konu kapanmıştır.
Cuma’nın müjdesi Irak’tan geldi. Suriye ve Irak gibi ülkelerde 30 yıldır dökmedik kan, tecavüz etmedik Müslüman bırakmayan Kasım Süleymani adlı zamâne Hasan Sabbah’ını ABD infaz etti. Allah, bir zalimi bir başka zalim eliyle cezalandırdı. Mazlumlar bir nebze mutlu olabilir.

Vesselam!

Benzer konular