Gençler evlenmiyorsa kriz kapıdadır

İnanç, kültür, aile ve gençliğinin durumuna bakarak o toplumun geleceği hakkında bir hükme varabilirsiniz. Batı için bu değerlerin herhangi birinden söz etmek artık neredeyse imkânsız. Ancak durum İslam dünyası açısından da ümit verici değil.

Batıdakine benzer bir salgın yüzünden Müslümanların aile yapısı da her geçen gün çözülüyor. Artık Müslüman gençler de evlenmiyor. Evlilik yaşı 30’ları geçmiş. Nereden bakarsanız on yıllık bir gecikme. Mesele sadece gecikmeden de ibaret değil.

Gençlerin birbirine itimadı yok. Ailelerin ise çocukları üzerinde etki ve otoritesi iyice zayıflamış. Maneviyat kaybedilmiş, maddi enkaz altında çırpınan bir dev var sanki karşımızda. Aileler ve devlet, gençlere yanlış hedefler gösterdi. Hepsi sadece üç beş günlük dünya içindi.

Gelinen durumdan Cumhurbaşkanı yani devlet memnun değil, aileler memnun değil, gençler memnun değil. Peki, neyi bekliyoruz? Sihirli bir elin her şeyi düzeltmesini mi? Üstelik olmayacağını bile bile…
Hz. Mevlana’nın “Dün dünde kaldı cancağızım bugün yeni şeyler söylemek lazım” dediği gibi yeni bir çıkışa ihtiyacımız var. Aileler ihtirastan, devlet ise seküler eğitimden vazgeçmek zorunda. Maneviyatını kaybetmiş toplumların yakın geleceği olabilir ama daha fazlası değil. O halde gençlerin de aklını başına alması gerekiyor.
Bu yüzden Gerçek Hayat olarak 30’lu yaşlara tırmanmış geç evlilik meselesini kapak konusu yaptık. Herkesin talep ve endişesi farklı ama çoğu haksız ve yersiz. Herkes kendini masum ve mükemmel olarak görürken, karşısındaki hakkında ise şüpheci… Dağ olmuş taleplerin mevcut imkânsızlıklarla karşılanamayacağını görmek bu kadar mı zor? Olmasa gerek.
Dünyanın bir başka sorununun detaylarını sayfalarımızda bulamasanız da en azından burada temas etmek istiyoruz. Mesele Çin’de ortaya çıktığı iddia edilen virüs salgını…
İddia edilen yeni tip korona (2019-nCoV) virüsünden 1,5 milyarlık Çin’de bir haftada 830 kişi etkilenmiş ve 25 kişi de hayatını kaybetmiş. Şu ana kadar her şey normal. Oysa medyanın diline bakınca durum hiç de öyle değil. Sanırsınız ki, 200 milyon ölmüş. Felaket tellallığında herkes birbiri ile yarışıyor.
Geçmişte kuş gribi, domuz gribi ve ebola türü laboratuvar hastalıklarında olduğu gibi bugün de tüm dünyanın alarma geçirildiğini hatırlamamızda fayda var. Aynı şekilde hac ve umreye gidenlerin ‘mers’ virüsüyle korkutulmasını da…
Mâlum, batının işi korku ekip, insan biçmek. Bir kişi veya bir milyar kişi ölmüş umurlarında mı sanırsınız? Bir buçuk milyarlık bir ülkede sadece 25 kişi ölmüş olmasına rağmen bunca panik niye?
Herkes paniklesin isteniyor!
Bunun için Çin’de pişen aşa medya her yerden ateş taşımalı ki, yeni hikâye Çin’le sınırlı kalmasın. Şirketler korksun, devletler paniklesin, halklar endişeye kapılsın. Gelsin korku ticareti, yürüsün panik.
Haftaya buluşmak niyazı ile
Vesselam!

Benzer konular