Yağmur yağdı, sel aktı,Tahran sadece baktı

Geçen 20 Martta Türkmensahra bölgesi yakın tarihinde görülmedik bir sel hücumuna maruz kaldı. Bölgedeki şehirlerin hemen hepsi sular içinde yüzdü. Dört yüz bin hektardan fazla tarım alanı göle döndü. Evleri su bastı. Bahar yağmurlarının devam etmesiyle her gün yeni bir sel dalgası obalara ve şehirlere akın etmeye başladı. Yaşanan can kayıpları var. Bölgede ciddi gıda ve ilaç sıkıntısı yaşanıyor. Alınan bilgilere göre Türk Kızılay’ı İran devletine yardım teklifinde bulunmuş ancak İran tarafı kendi imkânlarıyla meselenin üstesinden geleceğini söyleyerek reddetmiş. Türkmensahra halkı sosyal medyadan İran devletinden yeterince yardım alamadıklarını ve desteğe muhtaç olduklarını duyuruyor. Türkmensahra’yı, bu kâdim Türk yurdunu Türkiye maalesef pek tanımıyor. Bölgeyi bilen kişi sayısı yok denecek kadar az.

Türkmensahra neresi?

‘Türkmensahra’ Müslüman Türk dünyasının âdeta unutulmuş bir bölgesi. Türkiye’de münevverler ve araştırmacılar arasında yeni tanınmaya başlayan bölge, bilhassa son sel felaketiyle kamuoyunun gündemine girebildi. Günümüzde İran devletinin sınırları içerisinde yer almasına rağmen orada da fazla bilinen, gündeme getirilen bir bölge değil. Türkmensahra adı farklı çağrışımlar yaptığı için İran dahilinde Gülistan ve Horasan isimleriyle anılıyor. Ancak Türkmensahra o bölgenin kâdim ve gerçek adıdır.

Türkmensahra, İran’ın kuzeydoğusunda yer alan verimli bir ovadır. Söz konusu bölge Hazar Denizi’nin doğusunda ve Türkmenistan Cumhuriyeti’nin güneyinde yer alarak 400 kilometre boyunca batıdan doğuya doğru uzanır. Bölge Kümbet Kavus, Bender Türkmen, Ak Gala, Merave Tepe, Kelale, Siminşehr, Kümüş Tepe, Neginşehr, Anbar Alum, Daşlı Burun, Bocnurd, Dergez ve Türbet Cam şehirlerinden oluşmaktadır. Türkmensahra’da, 2 ila 3 milyon arasında bir Türkmen nüfusunun yaşadığı tahmin edilmektedir. Türkmensahra Türkmenleri Sünni-Hanefi mezhebine tabidir.

Rusya ve İran

Bölge tarihini Türkmenistan’dan ayrı tutmak mümkün değil. Uluğ Türkistan’ın derin tarihi gibi, Türkmensahra Türkmenlerinin bu bölgede binlerce yıllık geçmişi var. Toprak da, insan da aynı. Aradaki sınırlar sonradan ortaya çıkmış. Bölge 20. yüzyılın ilk çeyreğine değin Türkmenistan’la tarih ve kader birliğine sahip. 19. yüzyılda Rus Çarlığı’nın Orta Asya harekâtıyla yaşanan katliam ve yağma Türkmenlerin de kaderini etkiliyor. 1881 yılında Göktepe kalesindeki son savunma ve Türkmenlerin Rus ordusu karşısında yaşadığı mağlubiyet bir dönüm noktası oluyor. 1881’de İran ve Rusya arasında yapılan Ahalteke anlaşması Türkmenlerin arasına sınır çekiyor. Türkmenlerin yaşadığı bölgenin kuzeyi Rus topraklarına katılırken sonradan bu bölgede Türkmenistan Cumhuriyeti kuruluyor. Güneyi ise İran sınırları içinde kalıyor. İşte bu bölgeye Türkmensahra deniyor.

Türkmenler hiçbir zaman aradaki sınırı tanımıyor, karşılıklı gidip gelmeler devam ediyor. Bu yüzden Stalin 1930’lu yıllarda sınır bölgelerini sıkıyönetim rejimi altına alıyor, iki taraftaki Türkmenlerin birbirinden kopmasını hedefiyor. Uluğ Türkistan’ın her köşesinde yaptığı gibi.

Sel ‘geliyorum’ dedi

Türkmensahra bölgesinin doğusunda İran rejimi tarafından kurulan barajlar, bölgenin iklimini tamamen değiştiriyor. Türkmenlerin tarlalarını sulayan Etrek (Türkler) ve Gürğen (Gürlük) nehirleri susuzluktan kuruyor ve neticede ziraat büyük darbe alıyor. Türkmenler susuzluktan yakınırken, İran meteoroloji merkezi 10 gün öncesinden büyük çaplı yağmurların geleceğini haber veriyor.

Dikkat edilirse, meteorolojinin haber vermesiyle sel daha önceden “geliyorum” diyor. 10 gün öncesinden haber verilen bir afete karşı maalesef yetkililer tarafından hiçbir tedbir alınmıyor. Mesela bu süre zarfında barajların suları kontrollü bir şekilde boşaltılabilirdi. Ancak eyalet valisi durumu önemsemiyor, Nevruz tatiline çıkıyor. Bu arada sadece vali değil, İran’ın bütün devlet ve hükümet erkânı da Nevruz tatilinde. İki gün içerisinde yıllık yağış miktarının üçte ikisine maruz kalan Türkmensahra sel felaketiyle boğuşuyor. Maalesef selin hızını yavaşlatacak orman arazisi daha önceden katledilmiş, üst düzey bürokratların yakınlarına peşkeş çekilmiş.
Türkmensahra Horasan’dan Hazar Denizi kıyısına değin yüksekten ovaya doğru uzanan bir bölge. Sel yüksekten ovalık kesime doğru hareket ederek bütün Türkmensahra’yı işgal ediyor. 10’dan fazla şehir göz göre göre selin insafına terk ediliyor.

Hem devlet, hem medya tepkisiz

Selin üzerinden günler geçmesine rağmen İran medyası tepkisiz kalmayı tercih ederken, İran devleti bölge halkını kaderiyle başbaşa bırakmış durumda. 400 bin hektar tarım arazisinin sular altında kalması, halkın bir yıllık emeklerinin boşa çıkması ve sofralarının boş kalması mânâsına geliyor. Can kayıplarının yanında birçok ev yıkılmış, büyük ve küçükbaş hayvanlar telef olmuş. Türkmensahra kırsal bir bölge. İnsanların kendi başlarına tedbir almaları sayesinde can kaybının artması önleniyor. Fakat bölgede hayat tamamen duruyor. Yeniden yağmaya başlayan yağmurlar ise yeni sellerin habercisi. İran medyası ancak Türkmensahra ve Güney Azerbaycan Türklerinin sosyal medyadaki hareketliliği sonrası bölgeden haber geçmeye başlıyor, o da gayet sınırlı. Oysa Fars bölgesi Şiraz’ı vuran sel felaketi anında manşetlere yansıyor. Felaket felakettir, elbette birbiriyle yarıştırılmamalı. Ancak İran hükümeti şu basit insanî hakikati bile görmezden geliyor.

Bunun elbette sebebi var. Bir kere Türkmensahra bölgesi hem Türk, hem de Sünni-Hanefi mezhebine mensup. Mezhepçi zihniyete sahip İran devleti, oradaki faciayı bilerek görmezden geliyor. Halkın tepkisi büyüyünce sel felaketinin geleceğini bilmesine rağmen Nevruz tatiline çıkan Gülistan valisi görevden alınıyor. Fakat bu durum göstermelik. Sorunlar olduğu yerde durmaya devam ediyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Ruhani, 8 gün sonrası Türkmensahra’ya uğruyor fakat halkın tamamen haklı protestosu ile karşılaşıyor. Halkın İran rejimine güveni yok! Bölgeyi günler sonra ziyaret etmeye başlayan yetkilileri fotoğraf çektirmeye gelen insanlar olarak görüyorlar. Sosyal medya Türkmenlerin eleştirileri ve şikâyetleriyle dolu. İran dâhilinde Türkmensahra ile ilgilenen ve yardım için imkânlarını seferber eden tek bölge Güney Azerbaycan…

Türkmensahra dediğimiz gibi unutulmuş bir bölgedir. Maalesef aynı din, dil ve kültüre sahip Türkmenistan devletinden destek gelmemiştir. Hatta Türkmen haber ajansları Türkmensahra’daki sel felaketini görmezden gelmiştir. Üstelik bu olumsuz tavır yeni değildir. Geçmişte de benzer tavırları gören Türkmensahra ahâlisi Türkmenistan’dan fazla bir şey beklemiyor. Ancak büyük ağabey olarak gördükleri Türkiye’den beklentileri vardır. Türkiye, Türkmensahra’da yaşayan kardeşlerini yalnız bırakmamalıdır.

Benzer konular