Utanç hapishaneleri

 

“Dünyanın, tarihin önünde,
Çocukların karşısında,
Taşısınlar
Bu masum canın yükünü
Sözde barış kollayanların elinde,
Bu günahsız canın,
Çaresiz acılara mahkûmiyetini görsünler.”

Yukarıdaki mısralar Cuma ed-Dussari’ye ait. Dussari bir Bahreyn vatandaşı. Guantanamo Körfezi’nde beş yıldan uzun bir süre tutuklu kaldı. Herhangi bir suçla itham edilmeden ve mahkemeye çıkarılmadan tutuklu olmasının yanı sıra, bir dizi fiziksel ve psikolojik tacize maruz kaldı. 2003’de hücre hapsine alındı. Cezaevi yönetimi tarafından onlarca kez intihara teşebbüs ettiği iddia edildi. Hala Guantanamo’da olduğu sanılıyor. 

Muhammed el- Garani ise Suudi Arabistan’da büyümüş on dört yaşında bir Çadlı olarak Pakistan polisi tarafından tutuklandığında, bu ülkeye İngilizce ve bilgi teknolojileri öğrenmeye yeni gelmişti. Neredeyse çırılçıplak biçimde tavana asıldı, her hareketinde dövüldü. ABD gözetimine verileceği söylendiğinde, işkenceler sona erecek diye sevinçten havalara uçtu. Ama işler umduğu gibi gitmedi. İşkence sürdü. Sürekli farklı ‘cezaevleri’ne gönderildi. Ocak 2002’de Guantanamo Körfezi’ne giden ilk ‘düşman savaşçılar’dan biriydi. Tutuklu olmasının nedeni olabilecek tek bir kanıt ele geçirilmedi. Garani tam 7 yıl cehennemi yaşadı. İşkence hiç bitmedi. 2009 yılında ise hiçbir şey olmamış gibi serbest bırakıldı.
Bu iki isim tek değil. ABD ve İngiltere başta olmak üzere birçok Batı ülkesi işgal ettikleri topraklarda suçladıkları kimseler için gizli-açık onlarca hapishane kurdu. Binlerce insanı işkenceye maruz bıraktılar. Nedensiz tutuklamalar bazı bölgelerde hala devam ediyor. Savaşlar bitmiş gibi görünse de o hapishaneler hiç kapatılmıyor. Ebu Gureyb’den, Bukka Kampı’ndan, Guantanamo’dan, Çeçenistan’daki tutukevlerinden, Diego Garcia’dan bahsediyoruz. Ve belki gün yüzüne çıkmamış daha onlarcasından… Utanç hapishanelerinde yaşananlar tarihin kara deliklerinde unutturulmaya çalışılırken, yaşananlara ufak da olsa ışık tutmak istedik.

‘Terörle savaş’ın Guantanamo’su

Utanç hapishaneleri arasında ABD’nin 11 Eylül terör saldırılarının ertesinde kurduğu Guantanamo’yu ilk önce saymak gerekiyor. Tutukevi Küba’nın Guantanamo Körfezi’ndeki Amerikan donanma üssünde yer alıyor. Dönemin ABD Başkanı George W. Bush tarafından ilan edilen “terörle küresel savaş” kapsamında yakalanan terör zanlılarının getirildiği hapishaneye ilk tutuklular 11 Ocak 2002’de konuldu.

ABD Savunma Bakanlığı yetkilileri, 2003 yılında cezaevine yaklaşık 680 şüpheliyi gönderirken, bu rakam zamanla 800’e ulaştı. Bush yönetimi Guantanamo tutuklularının, 1949 tarihli Cenevre Sözleşmeleri’ne göre “savaşçı” tanımlamasına girmediğini iddia ederek, yakalananlara “savaş esiri” muamelesi yapılamayacağını savundu. Bush yönetimi, tutulanları “adli suçlu” şeklinde nitelendirmekten de kaçındı.

ABD toprakları dışında bir yerde tutulması da zanlıların, ABD yasal sistemine başvurmasının önüne geçti. Özellikle boğulma hissi yaratma, cinsel tehditler, makattan besleme-sulama, uykusuz bırakma gibi sorgulama yöntemlerinin ABD Senatosu’nun raporlarıyla da tespit edilmesi, hem ABD’de hem de uluslararası kamuoyunda tutukevinin “ABD’nin utanç kaynağı ve yüz karası” olarak adlandırılmasına neden oldu. Pentagon verilerine göre, cezaevinde şu anda toplam 104 tutuklu bulunuyor. Öte yandan, ABD Başkanı Obama’nın başkanlığı devralmadan önceki en önemli vaatlerinden biri Guantanamo’yu kapatmaktı. Ancak kongrenin her iki kanadından gelen baskılarla Obama bu sözünü yerine getiremedi.

Bir yandan cezaevinin kapatılma planı işlerken Obama, geçtiğimiz kasım ayında, içinde Guantanamo’nun kapatılmasını engelleyen hükümlerin de yer aldığı 2016 yılı Ulusal Savunma Yetki Tasarısı’nı imzaladı.

Yüzen hapishaneler

ABD’nin gizli hapishaneleri gibi yüzer hapishaneleri de tartışma konusu. Bir dönem işkence uçakları kullandığı bilinen CIA’nın USS Bataan ve USS Peleliu gibi uçak gemilerini yüzer hapishane olarak kullandığı dünya basının konuştuğu iddialardan biri. İçinde yüzlerce tutuklunun olduğu düşünülen bu yüzen hapishanelerin hangi ülkelerin karasularında oldukları belli değil. Bu nedenle de haklarında sağlıklı bir soruşturma yapmak mümkün olmuyor. Yine iddialara göre işkence gemilerinin sayısı 2 ile sınırlı da değil. En az 17 işkence gemisi olduğunu söyleyenler var. İnsan hakları kuruluşu Reprieve avukatları, özellikle USS Ashland adlı geminin 2007’nin ilk aylarında Somali civarında yaptığı operasyonlara dikkat çekiyor. Aynı tarihlerde Somali, Kenya ve Etiyopya güçleri tarafından düzenlenen sistematik operasyonlarda pek çok kişinin yakalanıp FBI ve CIA ajanı oldukları tahmin edilen kişilerce sorgulandığı da başka bir gerçek. Sorgulanan isimlerden 100’e yakını ise kayıp.

Gelişmiş sorgu teknikleri

İngiltere’nin, Hindistan’ın bin 600 kilometre güneyinde bulunan Diego Garcia adası, büyük bir hapishaneye dönüştürülmüş durumda. Ada, Guantanamo Hapishanesi’nin bir benzeri. ABD ve İngiltere’nin ‘gelişmiş sorgulama tekniklerini’ burada da kullandığı sanılıyor. Hapishaneye ait yasal bir kayıt olmadığı için sağlıklı bilgiye erişmek oldukça zor. Adada yüzlerce tutuklunun sorgulandığı hatta bazılarının tamamen kaybolduğu belirtiliyor.

Masumlarla ‘eğlendikleri’ cehennem

Kuşkusuz ABD’nin Irak işgalinin sembolu Ebu Gureyb Cezaevi’ydi. Ebu Gureyb’te tutuklulara uygulanan işkence görüntülerinin ortaya çıkması ise tartışmaları farklı bir boyuta getirdi. Ortaya çıkan fotoğraflarda, ABD’li askerlerin işkence yaptıkları, hatta öldürdükleri tutuklularla ‘eğlendikleri’ görülüyordu. Tam rakamlara ulaşmak mümkün olmasa da binlerce mahkumun aylarca çeşitli işkence yöntemlerine maruz bırakıldığı, yüzlercesinin bu nedenle öldüğü tahmin ediliyor. Ebu Gureyb’te kaç kişinin tutulduğu, bunların kimlikleri ve tutuklanmalarının gerçek nedenleri asladoğru biçimde öğrenilemedi. 2014 yılında ise Irak yönetimi cezaevinin kapatıldığını duyurdu. Dünya bu cezaevinin adını hala insanlık dışı uygulamalar ve işkencelerle anıyor.

IŞİD’in temeli Bukka

Bukka Kampı ABD’nin Irak’taki gizli hapishanelerinden biri. Alan Irak’taki en büyük gözaltı merkezi olarak biliniyor. Irak’taki Kuveyt sınırında geçici olarak kurulan esir kampı ismini kadın bir askerin esirleri nasıl vurup, öldürdüklerini kamuoyuna açıklamasıyla duyurmuştu. Yıllar sonra DEAŞ lideri Bağdadi’nin örgütü bu kampta kurduğu ortaya çıktı. İngiliz gazetelerine açıklama yapan ‘Ebu Ahmed’ mahlaslı bir IŞİD komutanı, örgütün temelinin Bukka Cezaevi’nde atıldığını ve o günlerde tanıştığı Bağdadi’nin ‘karanlık’ bir figür olduğunu söylemişti: “Bağdadi, kampa ilk geldiği dönemlerde mesafeliydi, uzak duruyordu. Ancak gardiyanlar Bağdadi’ye karşı farklı davranıyordu. Mahkûmlar sorunlarının çözümü için ona gidiyordu. Hiçbirimiz onun sonunun bir örgüt lideri olarak tamamlanacağını tahmin etmezdik…”

Suçlama yok işkence var

ABD’nin Afganistan’da kurduğu Bagram Hava Üssü yıllarca bir cezaevi gibi kullanıldı. Yüzlerce kişinin, haklarında bir suçlama olmadan burada işkenceden geçirildiği sanılıyor. Bagram’ki ABD yönetimi, buradaki mahkumların kimliklerini açıklamayı reddediyordu. Geçtiğimiz yıl cezaevi tamamen Afgan yetkililere devredildi.

Çok önemli tutuklular Polonya’ya 

CIA, sadece ABD’nin işgal ettiği topraklarda değil, Romanya, Polonya ve Litvanya gibi Doğu Avrupa ülkelerinde de gizli hapishaneler açtı. Basına sızan raporlarda, Polonya’ya getirilenlerin “çok önemli tutuklular” olarak kaydedildiği, Romanya’ya getirilenlerin ise lojistik ve güvenlik açısından daha az öneme sahip tutuklular olarak nitelendiği not edilmekte. Söz konusu şahısların bu merkezlerde işkence ve kötü muamele gördükleri ve kimilerinin aylarca bu merkezlerde kaldıkları da ifade ediliyor. Romanya, Polonya ve Litvanya uzun süre bu durumu reddedip, ABD’ye sadece askeri üs sağladıklarını söyleseler de mahkûmların açtığı davalarda ilginç sonuçlar doğuruyor. AİHM’de Polonya’ya karşı görülen davada, Varşova yönetiminin tutukluları CIA’in hapsetmesine izin vererek ve “onur kırıcı, insanlık dışı muameleye ve işkenceye maruz kalmalarına neden olduğuna” hükmedildi.

Çeçenistan’da ölene kadar dövüyorlar

Rusya’nın 1994’de başlayan savaş ve işgal döneminin ardından elini iç işlerinden hiç çekmediği Çeçenistan’da sayısız gizli hapishanesi olduğu tahmin ediliyor. Daha önce Uluslararası Helsinki Federasyonu (UHF), Grozni civarında bulunan gizli cezaevlerinin araştırılmasını talep etmişti. Ortada ciddi kanıtlar olsa da araştırmadan sonuç alınamadı. Rus gazeteci Anna Politkovskaya’ya göre Çeçenistan’da her gün bir sivil veya yandaşı gizlice ölene kadar dövülüyor, gizli hapishanelerde insanlara işkence yapılıyor. Hatta bazı merkezlerin silah deneme laboratuvarı olarak kullanıldığı iddia ediliyor.

Kartal görünümlü akbaba

ABD’nin askeri üs olarak kullandığı Bosna’nın Tuzla bölgesindeki Kartal Üssü aynı zamanda bir gizli cezaevi olarak da kullanıldı. 2001’den bu yana aralarında Nihat Karsiç ve Almin Hardaus gibi isimlerin de bulunduğu en az 8 esirin tutulduğu sanılıyor. Tutukluların akıbeti hakkında hâlâ sağlıklı bir bilgi yok.

Benzer konular