Üç nükleer güç sofrasında: Keşmir

Pakistan – Hindistan ilişkileri Alt kıtanın 1947’de bölünmesiyle zaten kanlı başladı. İngilizler çekilip gittiklerinde ve Alt kıta Pakistan ve Hindistan olarak bölündüğünde yüzbinlerce insan öldü, milyonlarca insan göç etti. Kan o zaman akmaya başladı. Mihracenin Alt kıtanın bölüşülme kuralları aleyhine Keşmir’i Hindistan’a ilhak etmesi ise iki ülke arasındaki sorunu sürekli hale getirdi. Daha doğrusu sürekli kanayan bir yara, iki tarafı da kanatan ve bugüne kadar çözülemeyen bir problem oluştu.

1947’de BM’ye başvurma zamanıydı. Hindistan, biraz da vakit kazanma amaçlı, Güvenlik Konseyi’nin devreye girmesini istedi ve Keşmir’in kendi geleceğini belirleyebilmesi için plebisit kararı verdi, gözlemciler atadı. O an Keşmir’in çözüme en yakın olduğu andı. Ama Hindistan bu plebisiti bugüne kadar yaptırmadı. BM ve diğer taraflar da Hindistan’a plebisit yaptırması için yeterli baskıyı oluşturmadılar. Dolayısıyla, Pakistan ve Hindistan savaşlar da dâhil bugüne kadar kanlı bıçaklı geldiler.

Yeni eksen oluştu

Zaman içinde Hindistan, Camu ve Keşmir’i anayasal olarak kendisinin bölünmez bir parçası yaptı. Pakistan “Hür Keşmir”i kurdurttu. 1962 Çin – Hindistan savaşı sonrası Keşmir üçe bölünmüş oldu. 222 bin 236 kilometrekarelik Keşmir’in bugün yüzde 43’ünü Hindistan, yüzde 37’sini Pakistan ve yüzde 20’sini Çin kontrol ediyor. Yani birisi NPT kapsamında diğer ikisi NPT dışında üç nükleer güç, Keşmir’i paylaşmış durumda. Sovyetlerin çökmesi ve Soğuk savaşın bitmesiyle bölgede Hint – Amerikan ve Çin – Pakistan ekseni oluştu.
Hindistan kontrolü altındaki Camu ve Keşmir’de, Mücahitlerin Afganistan’daki Sovyet zaferinden esinlenmesiyle 1990’lara doğru silahlı eylemler başladı. Silahlı eylemler, Hindistan’ın bölgeye daha fazla askeri güç kaydırmasına yol açtı ve kanlı bir süreç başladı. İçerisinde Hint güvenlik güçleri, militanlar ve sivillerin bulunduğu 40 binden fazla insan hayatını kaybetti.

Gerilim Yükseliyor

11 Eylül 2001 eylemleri en büyük darbeyi Keşmir’deki militan gruplara vurdu. ABD’nin “Soğuk Savaş” sonrası dönemde Hindistan’ın yanında durup Keşmir militan gruplarını bir bir “terörist” ilan etmesinden sonra 2014 yılına kadar silahlı eylemler azalmaya başladı. Ancak aynı yıldan itibaren Keşmirli milis grupların silahlı eylemleri yeniden artırdı.
Son dört yıldır Hindistan kontrolü altındaki Camu ve Keşmir’de şiddetin gitgide tırmandığını belirtmekte fayda var. 14 Şubat 2019’da Hindistan açısından tek saldırıda son 30 yılın en ölümcül saldırısı yaşandı. Hindistan kontrolü altındaki Keşmir’in Pulwama şehrindeki bir intihar saldırısında, 40 Hindistan Merkez Polis Gücü milisi hayatını kaybetti ve zaten ufak tefek ama sürekli çatışmaların yaşandığı “Kontrol Hattı – Line of Control ‘LoC’” birden hareketlendi. Saldırıda dikkat çeken şey, araçla intihar saldırısının bölgede ilk defa yaşanıyor olmasıydı.
Hindistan saldırı ile ilgili Pakistan’ı suçladı ve kesin karşılık vereceğini açıkladı. ABD Başkanı Trump bir konuşmasında bunu doğruladı ve Hindistan’ın “çok güçlü bir şeyler için arayış içinde olduğunu” söyledi. 12 Hindistan savaş uçağının 26 Şubat’ta “Kontrol Hattı”nı geçip, “Azad Keşmir” üzerinden Pakistan’ın Balakot şehrinde Ceyşi Muhammed (JeM) örgütünün ana karargâhı olduğunu iddia ettiği bölgeye saldırması ardından gerilim yükseldi.

Silahlanma Yarışı Hız Kazanacak

Ertesi gün gerilim daha da arttı. Pakistan uçakları “Kontrol Hattı”nın Hindistan tarafına saldırdılar ve önleme yapan iki Hindistan uçağını düşürdüklerini iddia ettiler. Ele geçirdikleri bir Hint pilotunun resim ve videolarını basınla paylaştılar. Neyse ki bir jest olarak pilotu Hindistan’a iade ettiler ve gerginlik biraz yumuşadı. ‘Yumuşadı’ diyorum çünkü bu gerginlik 1947’den bu tarafa var ve zaman zaman savaşa dönüştü. Ancak 72 yılda köprünün altından çok sular aktı. İki ülkede NPT dışında olsa da nükleer silah elde ettiler. Ayrıca, her iki ülke, nükleer silahlarını taşıtabilecekleri kısa, orta ve uzun menzilli füze sistemlerine sahipler. Dahası, nükleer jargonda nükleer saldırıya uğradıktan sonra cevap verebilme imkânı sağlayan “second strike” kabiliyeti de kazandılar.
Eski konvansiyonel savaş dönemleri mazide kaldı. Bu iki ülkenin nükleer savaşı tetiklemesi cesaret ister. Bu tür gerginlikler olsa da tam kapsamlı bir savaş ihtimali oldukça zayıf. Hindistan açısından gerginliğin en olumsuz yanı, iki ülke arasında zaten yaşanan silahlanma yarışının biraz daha hız kazanacak olması. Nitekim Hindistan Başbakanı Modi, uçak düşürülmesi sonrası yaptığı konuşmalarda bu durumu itiraf etmiş ve ellerinde (Fransız yapımı) Rafale uçakları olması durumunda Pakistan’la havada yaşanan “it dalaşında” daha büyük ateş gücüne sahip olabileceklerini belirtmişti.

Modi koltuğundan olabilir

Yargıya intikal etmiş olmasına rağmen kısa bir süre sonra Rafael savaş uçaklarını Hindistan envanterinde görebiliriz. Pakistan da buna karşılık verecek. Dolayısıyla Alt Kıta’da silah pazarı hareketlenecek. Pulwama saldırısı sonrası psikolojik üstünlüğü ele geçiren Modi Hükümeti sınır aşan bir operasyonla, yaklaşan seçimlerle bunu bir fırsata çevirmek istedi ancak uçağın düşürülmesi ve pilotunun esir olması, dahası Pakistan’ın pilotu iade etmesiyle zor durumda kaldı.
Bu gelişmelerin Modi’yi başbakanlık koltuğundan etmesi sürpriz olmaz. Ayrıca, hükümetin bu gerginlikle ilgili performansı son günlerde büyük bir tartışma fırtınası başlattı. Bunu gören Modi hükümeti, şimdi başka bir enstrümanı devreye sokarak hasar kontrolü diye Camu ve Keşmir’in özel statüsünü sonlandırma yönünde adımlar atmaya başladı.
Pakistan ise hem yönetim, hem de devlet olarak gerginlikten kazançlı çıktı. Hindistan’ın tehditlerine aldırmayan ve herhangi bir saldırıya anında karşılık vereceklerini açıklayan İmran Han ilk önemli imtihanından başarıyla çıktı ve halkı nezdinde itibarı önemli ölçüde arttı. Düşürülen Hindistan uçağının pilotunu iade eden Pakistan, uluslararası saygınlık da kazandı. Ayrıca, son günlerde militan gruplar üzerine giderek imajını düzeltme yolunda adımlar da atmaktadır.

Üç taraflı sorun Keşmir

Her ne kadar Keşmir sorunu Pakistan ve Hindistan arasında başlamış olsa da bugün artık Pakistan – Çin ilişkilerinin paylaşılamayan bölge üzerinden büyümesi kaçınılmaz olarak Çin’i de sorunun içine çekti ve üç taraflı bir sorun haline geldi. Dolayısıyla çözüm her biri nükleer güç olan üç taraf adına daha da zorlaştı. Nükleer caydırıcılığına rağmen Hindistan, Pakistan’a karşı dengeyi lehine tutsa da Pakistan – Çin eksenine karşı denge Hindistan’ın lehine değil.
Gerilim konusuna gelince, üç nükleer güç sofrasındaki Keşmir sorunu çözülmeden bu gerginlik bitmeyecek. Ancak soruna bir çözüm de kısa, orta ve hatta uzun erimde ufukta görünmüyor. Daha da önemlisi gerek bölge gerek dünya için Keşmir meselesi çözülmeden nükleer tehdit hep var olacak.

Benzer konular