FBI başkanı James Comey, nihayet beklenen açıklamayı yaptı. Kameraların karşısına geçerek Trump’ın başkanlık kampanyası boyunca Kremlin ile muhtemel bağlantılarının araştırılacağını açıkladı. Trump tarafından Obama yönetimine karşı yapılan dinleme ithamlarının soruştuma gerektirmediğini dile getirdikten hemen sonra atılan bu adım kimileri tarafından “Trump bu kez gerçekten gidici mi?” şeklinde bir soruyu ister istemez gündeme getiriyor.
Bahisler açıldı
Comey’in açıklaması “pandoranın kutusu”nu açmış gibi duruyor Bahis şirketlerine bakılırsa Trump’ın görev süresi bitmeden koltuğundan olma ihtimali yükselen bir seyir izliyor. Londra merkezli bahis şirketi Ladbrokes’un politik bahisler uzmanı Matthew Shaddick, “Bu durumun Rusya ile ilgili soruşturmadan ve de bir parça sağlık sigortası fiyaskosundan kaynaklandığını düşünüyorum” derken şu anda kendi analizine göre Trump’ın koltuğundan inme ihtimalinin yüzde 56 olduğunu ifade ediyor. Vegas bahislerinin sadece spor bazlı olması bu tür şirketleri öne çıkarıyor. Shaddick, “Donald Trump Uzmanları” diye anılan bir grup tahmincinin de yöneticisi konumunda. Bu grubun Trump hakkındaki diğer bahislerine gelirsek, tekrar başkan seçilmesi mümkün değil çünkü 3 Kasım 2020’de yapılacak bir sonraki seçimleri kazanamayacak. Ve de yılsonuna dek Rusya’yı kesinlikle ziyaret edecek.
Dört ihtimalden biri
Ülkenin tanınmış hukuk bürolarından Justia’nın Verdict adlı analiz ve yorum sitesine bakılırsa Trump’ın koltuğu kaybetmesi ancak dört ihtimalden birisi gerçekleşirse mümkün olacak. Dean Falvy imzalı yazıda dile getirilen dört ihtimal şunlar:
1.Ölüm
2.Temsilciler Meclisi tarafından bir suç isnadı ve Senatonun onayı
3.Madde gereğince fiziksel ve mental yetersizlik durumu
4. İstifa
Ölüm, zamanı ve şekli kestirilemeyen bir olgu. Trump gibi iş dünyasının acımasız koşullarında kendine sağlam bir yer edinmeyi başarmış birisinden söz ediyorsak istifa ihtimali de pek gerçekleşecek gibi değil. Geriye kala kala iki ihtimal kalıyor. Fiziksel ve mental yetersizlik durumunda başlayalım, ki bunu dillendiren olmadı değil.
Daha önce denendi
Bir suç isnadına göre çok daha ehven ve daha az risk barındırdığı için bu ihtimal Amerikan medyasının Trump karşıtı kesimi tarafından daha önce denendi ve istenen başarıyı sağlayamadı. Kampanyayı başlatan Vox oldu. 13 Şubat 2017’de bir terapist, Sherry Amatenstein şunları yazıyordu.
“Bir psikopatın kirli parmakları nükleer kodlar üzerinde gezinirken niçin terapistler bir şeyler yapmaz? Bu soruyu başkanlık seçimlerinden bir hafta sonra hastalarımdan birisi sormuştu. Sesinde ıstırap çeken bir insanın ifadesi vardı. Terapist kimliğimi daha belirgin hale getiren bir ses tonuyla “Ülkenin gidişatından kötü etkilendiğini görüyorum. Meseleye senden çok daha iyi vakıf olanlar senin hassasiyetini taşımıyor yazık ki” diyerek cevap verdim. Aradan üç ay geçti ve bugün böyle bir soruyla muhatap kalırsam cevabım şu: “Biz, binlerce terapist ve sağlık çalışanı olarak Trump’ın zihinsel sağlığının yerinde olmadığı ve görevden alınması gerektiğini bir dilekçe ile talep etmiş bulunuyoruz.” Bu yazının hemen ertesinde aynı konu sırasıyla 16 Şubatta NBC, 17 Şubatta New York Times ve The Guardian, 19 Şubatta ise Los Angeles Times tarafından gündeme taşınıyordu.
Elde son ihtimal kaldı
Hatırı sayılır medyanın “zihinsel yetersizlik” vurgusu sonuç vermeyince elde kala kala son ihtimal kaldı. Trump üzerine denklem kuranlar, derslerini iyi çalışmış olmalılar ki daha başkanlık kulvarına girmeden bu suçlamalar defalarca mevzubahis olmuştu. O zaman yazılanları bir hatırlayalım. Mesela seçimlerin hemen öncesinde, 20 Ekim’de, haber analizi olarak etiketlenen bir New York Times yazısı. Başlığı “Rusya konusunda şahin olan kim? Tabii ki Donald Trump değil, Hillary Clinton.” Yazarı, David E. Sanger. Bakın ne diyor Sanger?
“Demokratların adayı Bayan Clinton, Bay Putin’i Amerika’nın yeni “şeytan figürü” olarak görüyor. Brooklyn’deki kampanya merkezini adamlarına “hack”leten, Suriye’de sivilleri bombalayan, Avrupa’da Ukrayna’ya ve NATO müttefiklerine tehditler yağdıran bir düşman. Cumhuriyetçilerin çoğu Rusya’yı güvenilmez olarak bulsa da Bay Trump bunlardan biri değil. Ona göre “ABD, Rusya ile iyi geçinmeye başlarsa bu hiç de fena olmaz.”
Gördüğünüz gibi, yazılanların en ehveni bile Trump’ı Rus yanlısı olarak göstermek için elinden gelen çabayı esirgemiyor.
Watergate benzetmesi
Ortada bir suç isnadı varsa boşlukta kalmamalı. Toplumsal hafızada belli bir yere oturması için geçmişten bir örnek seçilerek bir propaganda stratejisi oluşturulmalı, amaca ulaşana dek kitleler tahrik edilmeli. Bu konuda da iyi çalışılmış ve Watergate benzetmesi üzerinden bir propaganda stratejisi düşünülmüş. Seçilmiş bir başkan, toplumun en azından yarıdan fazlasının oyunu ve beğenisini aldığı için onu “şeytanlaştırmak” kolay bir hadise olmasa gerek. Bu noktada en önemli stratejik unsur, başkanın kitleleri harekete geçiren inandırıcılığını sorgulanır hale getirmek, samimi olmadığını, “yalancının biri” olduğunu zihinlere kazımak. Watergate’in en belirgin yanı da bu değil miydi? Ortada kendi toplumuna yalan söyleyen bir başkan figürü vardı. Bu yalanın hele başka ülkelerin menfaatine bir durumu örtmesi noktası, Trump açısından durumu daha da nazikleştiriyor. Nixon bir yalancıydı, evet. Ancak niçin yalan söylemişti? Seçimlerde rakip takımı zora sokacak bir delil bulmak, kendisine menfaat sağlamak için. Oysa Trump vakası, mahalli sınırları ve kişisel menfaatleri fazlasıyla aşıyor. Birçok Amerikalı için, hatta birçok Cumhuriyetçi seçmen için hala tehdit algısı oluşturan, bir zamanların SSCB’si Rusya var işin içinde. Tamamen bir ulusal güvenlik meselesi ve de bahse konu ülkeyi düşünürsek, en üst seviyede.
Neden FBI?
Başkanı doğrudan suçlayabilmek için araştırma ve delil bulma kapasitesi yüksek, kitleler açısından inandırıcı argümanlar sunabilecek bir kuruma ihtiyaç var. Tek başına basın, tek başına sivil toplum, tek başına federal kurumlar yeterli değil. Bir güç bileşkesi halinde hareket edecek bir yapının organize olması gerekiyor. FBI, işte bu organize yapının tabiri caizse forveti, en vurucu unsuru. 20 Ocak’taki yemin töreninin hemen ertesinde gerçekleştirilen “Kadın yürüyüşü” işin sivil toplum ayağının denklemdeki yerini gösteriyor. Basının Trump konusunda ne yaptığı malum. Gün geçmiyor ki Trump’ı yıpratmak için bin türlü dalavere çevrilmesin. New York Times’ından Fox News’üne, NBC’den CNN’ine küresel medyanın önde gelen unsurları kılıçlarını sıyırmış vaziyetteler. Takımın eksik unsuru, en önemli oyuncusu, forveti olacak federal kurum da nihayet 20 Mart günü itibariyle yedek soyunmaktan kurtuldu ve sahadaki yerini aldı.
Flynn’in dokunulmazlığı ne getirir?
Bir son dakika gelişmesi olarak Michael Flynn’in dokunulmazlık talebinde bulunduğunu ekleyelim. Bu durum, Trump için yeniden bir hamle şansı doğurdu. “Flynn, medya ve Demokratların büyük yenilgilerine bahane olarak uydurdukları bu cadı avında dokunulmazlık talep etmeli” diyen Trump, sonuna dek mücadele edeceğinin sinyallerini de vermiş oluyor. Peki, Flynn dokunulmazlık kazanırsa ne olur? Senato İstihbarat Komitesinde müvekkili adına soruları yanıtlayan Flynn’in avukatı Robert Kelner “Aklı başında hiçbir insan, böylesine politik, cadı avına dönüşmüş bir soruşturmada, bazı teminatlar almadan ifade vermeye razı olmaz” diyerek bir tür pazarlık ihtimalini gündeme getiriyor. Trump’ın tavrına bakılırsa, istifaya zorladığı Flynn’e tekrar sarıldığına göre ortada buna değecek bir durum var demektir. İngilizlerin dediği gibi, bekleyelim ve görelim.