Dost ve kardeş ülke Pakistan, müesses nizama tepki olarak ortaya çıkan popüler bir karakterin başbakanlığında yeni bir döneme, yeni bir dönemece doğru yol alıyor. Bu yeni dönemeçte en önemli mesele, sıkıntılara rağmen üst üste iki dönemdir devam eden kesintisiz siyaset ortamının devam ederek gelenek halini alması, ülkenin gündeminden düşmeyen yolsuzluk iddialarının artık son bularak refahın toplumsal tabana yayılması.
Bu zafer için Allah’a hamd ediyorum. 22 yıldır mücadele veriyorum. Benim bu yolda örnek aldığım insan, büyük önder Muhammed Ali Cinnah’tır. Bu seçim, tarihi bir seçimdir. Nasıl bir Pakistan görmek istediğimi size söyleyeyim. Benim ilham kaynağım, Hz. Peygamber’in Medinesidir. Bir devlette yaşayan nüfusun yarısı yoksulluk düzeyinin altında olursa buna nasıl ‘Büyük Pakistan Rüyası’ diyebiliriz. Bizim politikamız yoksul sınıfları yukarıya çıkartmak olacak. İmran Han
Pakistan’da yapılan seçimleri Tahrik-i İnsaf /Adalet Hareketi kazandı. Küresel ölçekte yükselen bir trend olarak bütün coğrafyaları sarsan ve son olarak Trump ile ayyuka çıkan müesses nizama itiraz dalgası, muson mevsimiyle eş zamanlı olarak nihayet Pakistan topraklarına ulaşmış oldu. Herkesin müesses nizamı kendine mahsus olduğu için gelen itiraz da o nispette farklı oluyor. Pakistan örneğindeki müesses nizama itirazın adresiyse İmran Han. Peki, kim bu İmran Han?
Popüler bir ikon
65 yaşındaki İmran Han, sessiz ve utangaç yapılı bir genç olarak İngiltere’ye ayak bastığında önce Worcester’daki Kraliyet Gramer Okulu’na, daha sonra ekonomi eğitimi alacağı Oxford’a kaydoldu. İngiliz iklimine çabuk alışan İmran Han, utangaç kimliğinden hızla sıyrıldı ve 1974 yılına gelindiğinde Oxford Üniversitesi kriket takımının kaptanlığını üstlendi. Kriket oyununda gösterdiği başarı inanılmazdı. Nitekim profesyonel bir kariyere dönüştü ve 1992 yılında ülkesine bugüne değin tek dünya şampiyonluğunu getirdi. İmran Han zirveye çıkmıştı.
1995 yılında Yahudi asıllı İngiliz bankeri, meşhur milyarder, bugünkü Brexit’in öncüsü diyebileceğimiz Sir James Goldsmith’in kızı Jemima ile evlendi. Yahudi asıllı eşi düğünden birkaç ay önce Müslüman olurken yine Yahudi asıllı bir mühtedi olan Muhammed Esed ile Bosna Hersek’in efsanevi lideri Aliya İzzetbegoviç’in yazdıklarından çok etkilendiğini açıklıyordu. 1997 yılında pankreas kanserinden ölen kayınpederi Sir James, AB karşıtı Referandum Partisi’ni kurmuş ve sekiz yüz bin oy alıp tek bir milletvekili bile çıkaramadan büyük hüsrana uğramıştı.
İmran Han, evlendikten bir yıl sonra kurduğu Pakistan Tahrik-i İnsaf / Adalet Hareketi ile ülkede kökleşmiş hanedan siyasetine itiraz olarak meydanlara atıldı. Onca popülerliğine rağmen parlamentoya ancak 2002 yılında girebildi. 2007 yılında Perviz Müşerref yönetimi muhalefeti yıldırma harekâtına girişip sıkıyönetim ilan edince karşı çıktı ve hapse girdi. Hapisteyken sıkıyönetim uygulamasını protesto etmek için açlık grevine başladı.
2011 yılı İmran Han açısından tam anlamıyla bir kırılma yılı oldu. Önce Lahor, sonra Karaçi’de yüz bini aşan kalabalıkları meydana dökmeyi başarınca hem iç hem dış kamuoyunda iktidara alternatif bir güç olabileceği yorumları yapılmaya başlandı.
Hanedan iktidarları ve yolsuzluk sarmalında bir ülke
Pakistan’da 2013 yılında yapılan bir önceki seçimlerin kazananı, merkez sağ Pakistan Müslüman Birliği, son otuz yılda üç kez iktidara geldi. İlk iki iktidarında askeri darbe ve siyasi baskılar nedeniyle iktidarı bırakmak zorunda kalan partinin 2013 seçimlerini kazanan lideri Navaz Şerif, yolsuzluk nedeniyle 10 yıl hapis cezası almış durumda. Onun yokluğunda partinin liderliğini şu anda kardeşi, Pencap Eyalet Başbakanı Şahbaz Şerif yürütüyor.
1947 yılında bağımsızlığını kazanan ülkenin tarihine göz atıldığında yönetime askeri rejimlerin damga vurduğu görülüyor. Ülke tarihinde normal iktidar sürecinin kazasız, belasız, askeri darbesiz ilk kez 2013 yılında tamamlanmış olduğunu bir kenara not edelim.
Ülkenin soldaki en güçlü partisi ise Butto ailesinin bir nevi tapulu mülkü Pakistan Halk Partisi. Halen partinin başında 2007 Aralık ayında suikaste kurban giden ülkenin ilk kadın başbakanı Benazir Butto’nun oğlu Bilaval bulunuyor. Bilaval’ın babası,1987 yılında Benazir Butto ile evlenen Asıf Ali Zerdari, eşinin başbakanlığı esnasında çevre bakanı ve yatırımlardan sorumlu devlet bakanı olarak görev yaptı. O dönemde hakkındaki yolsuzluk iddiaları ayyuka çıktı. Adı bu nedenle “Bay Yüzde On”a çıkan Zerdari’nin yolsuzluktan yıllarca hapis yattığını ekleyelim. 2008-2013 yılları arasında Pakistan Cumhurbaşkanlığı yaptığını da aklımızdan çıkarmayalım.
Müesses nizama itiraz
Popüler bir ikon olarak İmran Han’ın seçimlerden galip çıkmasının ardında, müesses nizamın temsilcileri olarak görülen ve gırtlağına kadar yolsuzluğa batmış iki büyük hanedan partisine halk nazarında duyulan hıncın bulunduğu çok açık. Asıf Ali Zerdari’nin yolsuzluğu ayyuka çıktığında Pakistan halkı Navaz Şerif’i iktidara getirmişti. Şerif’in de yolsuzluk nedeniyle hapis cezası alması üzerine eleştirel bir söylem geliştiren İmran Han’a iktidarın kapıları aralanmış oldu.
İmran Han’ın partisi 2013 seçimlerine kıyasla büyük bir başarıya imza attı ve parlamentoda sandalye sayısını dörde katlayarak birinci parti haline geldi. 2013’ün galibi Navaz’ın Pakistan Müslüman Birliği ise yolsuzluk nedeniyle adeta eridi. Kadınlara ve azınlık mensuplarına ayrılmış 70 milletvekili düşüldüğünde Pakistan federal meclisindeki 342 sandalyeden 272’si seçimle belirlenmiş oluyor. Bu durumda 115 sandalye kazanan İmran Han için koalisyon kaçınılmaz görünüyor.
Seçimlere hile karıştırıldı iddiası
Pakistan’daki seçim sonuçlarına çok sayıda partiden itiraz yükseldi. Navaz’ın kardeşi Müslüman Birliği lideri Şahbaz Şerif, yaptığı basın açıklamasında oy sayım işlemlerine hile karıştığını savunarak, “Parti çalışanlarımızın ülkenin tüm bölgelerinden şikayetleri geliyor. Sonuç belgelerini alamıyorlar, oyların sayıldığı yerlerden çıkarılıyorlar ya da hiç içeri alınmıyorlar. Bu sonuçları reddediyoruz” derken parti mensubu eski bakanlardan Meryem Evrangzeb kimi bölgelerde parti temsilcilerinin oy sayım işlemi sırasında dışarı çıkarıldığını iddia etti.
Pakistan Halk Partisi lideri Benazir Butto’nun oğlu Bilaval Butto Zerdari de parti üyelerinin oy sayım işlemlerini takip edemediği gerekçesiyle sonuçlara itiraz etti. Halk Partili Senato muhalefet lideri Şeri Rehman ise “Bütün partiler bir partiye iltimas geçmek için köşeye itildi” açıklamasını yaptı.
Ülkede seçimlere hile karıştırılması iddiaları yeni değil. Birçok seçimde benzer iddialar ortaya atılırken en dramatik olanı 1977 seçimlerinde gerçekleşti. O zamanki Cumhurbaşkanı, Benazir Butto’nun babası Zülfikar Ali Butto, bir yıl önce kendi elleriyle göreve getirdiği genelkurmay başkanı Ziya-ül Hak tarafından darbe ile devrildi. Daha sonra da idam edildi. Seçimlerde hile yapıldığı iddiasıyla oluşan siyasi türbülans, darbenin gerekçesini oluşturmuştu.
Yine kan bulaştı
Pakistan’da kampanya sürecine intihar bombaları ve silahlı saldırılar damgasını vurdu. Temmuz ayında adaylara, mitinglere ve parti ofislerine 11 terör saldırısı düzenlendi. Adaylara yönelik saldırılarda Sirac Raysani, Harun Bilur ve İkramullah Gandapur hayatını kaybetti. 13 Temmuz’da yaşanan ve Raysani dahil 150 kişinin hayatını kaybettiği Mastung faciası, en kanlı saldırı olarak kayıtlara geçti.
Sandıkların kurulmasına saatler kala Milli Müslüman Ligi adayı Faysal Nedim’in seçim ofisine el bombalı saldırı oldu. Saldırıda birçok insanla birlikte Nedim de yaralandı.
Pakistan Ulema Birliği’nin önde gelen isimlerinden Ekrem Han Durrani, 10 gün içinde uğradığı biri bombalı diğeri silahlı iki saldırıdan yara almadan kurtulurken milletvekili adaylarından birinin ailesinin desteğini alamadığı gerekçesiyle intihar etmesi ayrı bir dramatik vaka olarak akıllarda kaldı.
Batı nasıl bakıyor?
Seçimlerden İmran Han’ın zaferle çıkmasının öncesinde Amerikan dış politika dergisi Foreign Policy’de çıkan yazı hayli ilginçti. Yazının başlığı “İmran Han, Pakistan’ın dış politikasını onaramaz” şeklinde atılmıştı. Oxford eğitimi almış, Yahudi asıllı bir İngiliz ‘sör’ünün kızıyla evlilik yapmış biri olarak İmran Han’ın Amerikan aleyhtarı duruşu, basmakalıp bir eleştiriye neden olmuştu. Yazar şöyle diyordu:
“Oxford mezunu ve her yerin tozunu atmış bir leydinin eşi olmasına rağmen İmran Han’ın bitmek bilmeyen Amerikan karşıtlığı, popülizmin Pakistan siyasetinde ne derece rol oynadığına en açık örnek.”
Siyasete ilk atıldığı yıllarda eşinin kökeni dolayısıyla Yahudi lobisinin adamı olarak yaftalanan İmran Han’ın, Yankilerin ülkede at oynatmasından hoşlanmadığı kimseye sır değil. Amerikan insansız hava araçlarının yaptığı katliamları nefretle anan ve protesto gösterileri düzenleyen İmran Han, Trump yönetiminin Afganistan’daki terör nedeniyle ülkesini suçlayıp ekonomik yaptırıma gitmesi üzerine Russia Today’e konuşmuş ve şöyle demişti:
“Bu ne anlama geliyor? Amerika’nın işine geldiği gibi bir ülkeyi kullanmaya kalkması ve işi bitince de bir peçete gibi buruşturup atması değil mi? Amerika’nın bu tavrı son derece ahlaksızca.”