Obama’ya Pentagon muhtırasından sonra gelen İslam İttifakı..

Suudi Arabistan liderliğinde -aralarında Türkiye’nin de bulunduğu- 34 ülkenin ‘Teröre Karşı İslam İttifakı’ adıyla yeni bir koalisyon kurması, elbette ve kuvvetli mesaj. “Yeni bir koalisyon” ifadesi de, duyurunun Savunma Bakanı tarafından yapılması da -ki kendisi aynı zamanda ‘veliaht prens”tir- koalisyon ortaklarının aynı zamanda “İslam İşbirliği Teşkilatı” üyesi olması da, katman katman zamanlaması da “manidar” ifadesini aşan mesajlar taşıyor. Keza, hedefte DAEŞ bulunsa da, “tüm terörist gruplar”ın vurulacağının özenle ilana yerleştirilmesini de konuşmak gerekiyor…

Bu, “askerî” bir koalisyon. Bunu anladığımızda “savaş” kelimesini normal saymalıyız. Riyad’ın koalisyonun sürükleyicisi ve “savaş” için başka bir savaşı durdurmasını da (Yemen) not etmeliyiz. Çünkü S.Arabistan’ın yine hızlı ve sürpriz biçimde kurduğu bir başka koalisyonun da feshi, daha doğrusu “devri” söz konusudur.

Koalisyonu oluşturan ülkelerin tamamına bakıldığı zaman ortaya çıkan “coğrafi hacim” Afrika ve Asya’ya kadar yayılıyor ama doğrusu tek tek bakıldığında ortaya çıkan anlam. Çünkü zıtların veya sessiz ortaklığı bulunanların da bir mesajı var. Türkiye artı Mısır ne demek? S.Arabistan artı Pakistan ne demek? Katar artı Türkiye ne demek? Ve bu “perler”, hatta S.Arabistan artı Türkiye artı Pakistan gibi üçlüler, koalisyon ortaklığının diğer üyelerinin “artı”lanmasıyla etkili olmuyor! Bangladeş artı Tunus?

Ne cümle ama: ‘Aşırıcılıkla mücadele teyakkuzu’

“DAEŞ de dahil tüm terörist gruplar” ifadesinin Türkçesi şu; “Evet bu bir Sünni ittifakı ama.. Evet buradan herkes Ortadoğu’daki mezhep dengeleri üzerinden bir okuma çıkaracaktır ama… “Koalisyon, önce İslam dünyasına zarar veren şimdi de uluslararası toplumu tümüyle etkileyen bu hastalıkla (aşırıcılık) mücadelede teyakkuzundan gelmektedir.” Doğru cümleyi kurmak üzerinde amma düşünmüş olmalılar değil mi?

Peki öbür koalisyon? Hani yine DAEŞ’le mücadele için oluşturulan, ABD liderliğindeki ve Batılı olan? Onunla da “koordine” olacak. Yani birbirini kesen iki çember ve ortak elemanları da-Türkiye gibi-var. İslam ittifakının “çalışma alanı”; Suriye, Irak, Libya, Mısır ve Afganistan. Peki ordu? O daha belli değil. Yani ne kadarlık bir güçten söz edildiği daha bilinmiyor. Ama şu biliniyor; Eğit-donat’a destek verecek. Geniş bir istihbarat ağı inşa edecek.

Washington: Ortadoğu katkı yapmak ‘zorunda’

Arap / İslam / Ortadoğu ülkelerine yönelik en “seküler” eleştiri, “birlik olamadıkları” yerleşik söylemidir. Bu istisnai bir durum işaret ediyor mu? Evet ediyor ama ABD’nin, bizzat Obama’nın, “Ortadoğu daha fazla katkı yapmak zorunda” şeklindeki eş-zamanlı açıklaması olmasaydı! Hele “zorunda” hiç iyi durmadı. Şükür, ittifak ilanının kıyasla “bağımsız” olduğuna ilişkin en kuvvetli, biraz da kaygılı delil, ABD Savunma Bakanı Ashton Carter’dan geldi; “Bu koalisyon açısından Suudi Arabistan’ın planında ne olduğu konusunda daha fazlasını öğrenmek istiyoruz. Ama genel olarak bizim taleplerimizle (daha fazla katkı) uyumlu görünüyor.”

Koalisyonnun Batılı muhalifleri!

İttifakın ilanından itibaren başta Sünni cephe anlamı çıkaranların itirazları oldu ama koalisyonun en turnusol kağıdı hali kendini Berlin’in ifadesinde buldu. Almanya Savunma Bakanı Leyen; “Viyana görüşmelerinin bir parçası olarak IŞİD’e karşı savaşan tüm ülkelerin, İran ve Çin dahil koalisyonda olması gerekiyor!” Bu parlak fikrin 1 no’lu koalisyonda da yer bulmaması üzerinde ise durulmadı.

Bir de dışarıda tutulanlar, dışlananlar vardı; İran, Suriye, nispeten Irak… Hatta “zımni” olarak Rusya! Kremlin; “ittifakın amacını ve katılımcılarını analiz etmemiz gerek”. Bu, “ettik, beğenmedik” demek.

Sembolik yumruk??

Hem NATO müttefiki hem ABD hem İslam koalisyonu “ortak

üyesi” Türkiye’nin ilk reaksiyonu, Başbakan ağzından şuydu; “Terörle İslam’ı özdeşleştirme çabası içinde olanlara verilecek en iyi cevaptır. Doğru yönde atılmış bir adımdır!”

Lafın yarısının Batı’ya gitti bu açıklama, Irak, İran ve Suriye’nin alınmadığı koalisyonla birleştiğinde bir “karanlık güç” cephesini işaret eder mi? Avrupa Birliği’nden duyulan cümleler ise ilk başta “etkinlik” kritiği sayılsa da bu soruya yanıt olabilir. Avrupa Dış İlişkiler Konseyi’nden Adam Baron; “Koalisyon kurulması güçlü sembolik bir yumruk. Açıklama sürpriz olsa da Suudi Kralı ve oğlunun büyük ve agresif politikasıyla örtüşüyor.”

Yani bir yandan da Suud Krallığı’nın hem iç hem bölgesel iktidarını besleyen bir planın varlığına yapılan göndermeler mevcut. Ancak koalisyonun varlığı bunun üzerinde ve önemli. “Koalisyon ne yapabilir ki” sorusunu tekrarlayan kesimler açısından mesele “askeri operasyonlar” üzerinde odaklanıyor. İslam ittifakının bir seri ülkesi Suriye’ye özel kuvvetler göndereceğini zaten açıkladı. Bunlar Suriye’de operasyonlar gerçekleştirecek, karargahı Riylad’da bulunacak ve Batı koalisyonu ile de-doğal olarak-iletişim halinde bulunacaklar. Buraya kadar tamam veya kağıt üzerinde güzel denebilir.

Ancak bu yanıtın hemen ardından gelen ikinci soru konuyu hızla politik arenaya taşıyor; “Bu ülkelerin güçleri kuvvetle muhtemel ihtimaldir, Suriye’de Esad ordusu veya Hizbullah’ı hedeflemek için böylesi bir koalisyon inşa ettiler. Ama yapabilirler mi? Bu ayrı bir mesele. Örneğin Suriye ordusu vurulduğunda Rusya’nın ve Amerika’nın tepkisi ne olur?” Bunlar iyi sorular ve tartışmayı dediğimiz gibi muharebe alanında Ortadoğu’nun o meşhur sorusuna evriltiyor…

“Bu IŞİD’le mücadele koalisyonu mu yoksa asıl olarak İran’ın bölgedeki etkisini kontrol altında tutmak ve Hizbullah ya da Husiler gibi diğer Şii gruplarla mücadele etmek amaçlı Sünni koalisyonu mu? Yoksa Mısır’da mevcut statükoya destek çıkıp Suriye’deki rejimi devirmeye çalışan bir koalisyon mu? Amaçları henüz çok net değil. Ama bu Sünni bir koalisyon.”

Bu cümleler koalisyona muhalif ülkelerden ve onların yorumcularından geliyor. Yani taraflı ve kimi cümleler zaten kendilerini itiraf ediyor. Ama yine de bu sorulara yanıt vermek de gerekiyor ve verenler var. Mesela.. BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Birleşik Arap Emirlikleri Üniversitesi Siyaset Bilimi Profesörü Abdülhalek Abdullah koalisyonun mezhep temelinde görülmemesi gerektiği görüşünde: “Zaten tüm dünyadaki 40’tan fazla İslam devletinin çoğunluğu Sünni. Resmi olarak Şii devlet statüsünde olan tek İslam devleti İran. Şii koalisyona karşı Sünni koalisyondan bahsetmek çok anlamsız. Bu, terörizme karşı İslam koalisyonudur Sünni koalisyonu değil.”

Yine de bu işin nasıl başladığını iyi bilmek gerekiyor. Kronoloji sebep-sonuç ilişkisini iyi açıklıyor. İslam İttifakı’nın ilanından neredeyse saatler evvel ABD Başkanı Obama, ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’a özel olarak davet edildi ve bu hemen herkesin dikkatini çekti. Başkan istisnai ve resmi törenler dışında Savunma Bakanlığı’na gitmezdi. Öyle ki bir savaş halinde dahi Beyaz Saray’ın altına inşa edilmiş korunaklı alanlar veya “durum odası” olarak tarif edilen yüksek teknoloji donanımlı salondu bulunurdu.

Orada ne olduğu seri olarak gerçekleşen, İslam Koalisyonu ilanı, Dışişleri Bakanı Kerry’in Moskova ziyareti ve Lavrov görüşmesi, Savunma Bakanı Ash Carter’ın önce İncirlik, ardından Bağdat ziyaretleriyle-24 saat içinde-yaşandı.

Özel bir durum vardı yani ve muhtemelen bu olayların hepsinin birleşerek söylediği şey, ABD’li generallerin Başkan Obama’nın sadece Ortadoğu değil, küresel politikalarıyla ilgili “kendi fikirlerini” söylemesiyle ilgiliydi.

Önce bir numaralı delil; “ABD’nin Ortadoğu politikası değişti’.

Türk-Arap Diyaloğu Platformu Genel Sekreteri ve eski Cumhurbaşkanı Gül’ün danışmanı Erşat Hürmüzlü’ye göre, Suudi Arabistan’ın öncülüğünde bir araya gelen 34 İslam ülkesinin teröre karşı ittifak oluşturması, ABD’nin değişen Ortadoğu politikasına uyum sağlama çabası. (22/12, Aljazeera Türk.)

Sonra da iki numaralı ve ‘tuzaklı’ delil; “ABD’li gazeteci Seymour Hersh, ABD Başkanı Obama’nın Suriye’de ‘ılımlı’ muhalifleri destekleme politikasının, ordu içinde ciddi bir muhalefetle karşı karşıya olduğunu yazdı. Hersh’e göre ABD ordusu Obama’dan habersiz olarak IŞİD’e karşı Suriye yönetimine istihbarat verdi…”

“ABD Savunma Bakanlığı Pentagon içindeki bazı üst düzey yetkililere göre Obama yönetiminin Rusya ve Çin karşıtı politikalarıyla Soğuk Savaş düşüncesini devam ettirdiğini, ancak bu iki ülkenin IŞİD’in durdurulması gerektiği konusunda Washington’la aynı görüşü paylaştığını yazdı.

Hersh’in makalesine göre, ordu içinde ABD yönetiminin Suriye politikasına yönelik muhalefetin geçmişi, 2013 tarihli Savunma İstihbarat Teşkilatı (DIA) ile Genelkurmay Başkanlığı’nın ortak hazırladığı rapora kadar gidiyor. Raporda, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın devrilmesinin Libya örneğindeki gibi cihatçı bir yönetime yol açacağı ifade ediliyor.” (‘ABD ordusu, Obama’dan habersiz Esad yönetimine istihbarat verdi.’, 21/12, Sputnik.)

İttifakta yer alan ülkeler

Suudi Arabistan, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri, Pakistan, Bahreyn, Bangladeş, Benin, Türkiye, Çad, Togo, Tunus, Cibuti, Senegal, Sudan, Sierra Leone, Somali, Gabon, Gine, Filistin, Komorlar Federal İslam Cumhuriyeti, Katar, Fildişi Sahili, Kuveyt, Lübnan, Libya, Maldivler Cumhuriyeti, Mali, Malezya, Mısır, Fas, Moritanya, Nijer, Nijerya ve Yemen.

 

Benzer konular