Latin Amerika’nın “Küçük Trump”ı: Ivan Duque

Kolombiya’da yapılan devlet başkanlığı seçimlerinde sağcı aday Ivan Duque birinci oldu. Ivan Duque, 7 Ağustos’ta görevi devralacak ve 2022 yılına kadar ülkenin devlet başkanlığını üstlenecek. Duque, eski devlet başkanı Alvaro Uribe’nin yanı sıra İsrail’le de yakınlığı ile biliniyor. FARC’la imzalanan barış anlaşmasını “fazla hoşgörülü”  bulan Duque, göreve geldikten sonra bu anlaşmanın yeniden masaya yatırılacağını sözünü veriyor. 

20’nci yüzyılın en uzun süren iç savaşı… Yarım asırdan fazla; 52 yıl… 220 bin insanın ölümü… 6 milyondan fazla insanın göçe zorlanması… Milyonlarca insanın kaybı… Bir yanda ordu, bir yanda gerilla, bir yanda paramiliter güçler… Binlerce faili meçhul… Narkotrafik… Kokain… Kanunsuzluk… Derken, bu kanlı ve karanlık tarihe set çeken ve 2016’da başarıyla sonuçlanan bir barış anlaşması. Burası Kolombiya.

Kolombiya iki yıl önce, Devlet Başkanı Juan Manuel Santos ve ülkedeki en büyük gerilla örgütü Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri’nin (FARC) lideri Rodrigo Londoño’nun el sıkışmasıyla bir barış anlaşmasına imza atmış ve zor olanı başarmıştı. Zordu, çünkü Muhalefetteki şahin kanat “barışa değil barış anlaşmasına karşı oldukları” yönünde propaganda yapmışlardı ve referandumda “hayır”ı desteklemişlerdi. Nitekim 2016 yılında yapılan referandumda, halk Barış Anlaşmasına yüzde 50,24 ile “Hayır” demişti. Ancak, Devlet Başkanı Santos kararlıydı ve halkoylamasından geçmeyen barış anlaşmasını, hemen akabinde halkı baypas ederek ve anlaşmada bazı değişiklikler yaparak kongre eliyle çabucak onaylattı. Bu anlaşma Başkan Santos’a Nobel Barış Ödülü’nü kazandırmıştı. Santos, Nobel Barış Ödülü töreninde “İmkânsızı Mümkün Kılmak” temalı bir konuşma dahi yapmıştı.

Köklü değişim isteyen kesimin adayı

Kolombiya, önce 27 Mayıs’ta birinci tur, ardından 17 Haziran’da başkanlık seçimlerinin ikinci turu için sandık başına gitti. İkinci turda sağcı aday Ivan Duque ile solcu aday Gustavo Petro yarıştı.

Yüzde 53 katılım sağlanan (ki, bu oran ülke tarihi için bir rekor) seçimde, sağcı aday Ivan Duque yüzde 54 oy aldı. Solcu rakibi Gustavo Petro ise yüzde 42’de kaldı.

Seçimi kazanan Duque Amerika Birleşik Devletleri’nde eğitim görmüş bir avukat, Petro ise eski bir gerillaydı. Petro, FARC taraftarlarının ve ülkede köklü bir değişim isteyen yoksul ve kırsal kesimin desteklediği bir adaydı; ancak merkez solun desteğini arkasına almayı başaramadı. Ki, Gustavo Petro ilk turda oyların yüzde 25’ini, merkez solcu aday Sergio Fajardo ise yüzde 23’ünü kazanmıştı. Fajardo, ikinci turda iki adayı da desteklemediğini açıklayarak kendisine oy verenlerden özgür iradeleriyle sandık başına gitmelerini istemişti.

Solcu adayın ilk yükselişi

Böylece Gustavo Petro, ilk turda sadece yüzde 39 oy alan sağcı Ivan Duque’ye karşı seçimi kaybetti ancak, diğer yandan Kolombiya’nın tarihinde ilk defa bir solcu aday bu kadar yüksek bir oy alabilmiş oldu. Bu bile bir başarıydı keza, Kolombiya birçok Latin Amerika ülkesinin aksine, sol siyasetin hiçbir zaman hayat imkânı bulamadığı bir ülkeydi. Bundan önceki seçimlerde tıpkı Amerika Birleşik Devletleri’nde olduğu gibi adeta bir tahterevalli demokrasisi yaşanıyor ve hemen her seçim Muhafazakârlar ile Liberaller arasında gidip geliyordu. Bu seçimde ilk kez, ülke tarihinde daha önce görülmemiş biçimde, sağ ve sol bir seçim yarışına girmiş oldu.

Kolombiya’da 32 yönetim bölgesi (eyalet) var. Bunların 24’ünde birinci olan Ivan Duque, 7 Ağustos’ta görevi devralacak ve 2022 yılına kadar ülkenin devlet başkanlığını üstlenecek. Yardımcılığını ise Mart ayında düzenlenen parlamento seçimlerindeki rakibi Martha Lucia Ramirez üstlenecek; böylece, ülke tarihinde ilk kez bir kadın devlet başkan yardımcısı görev üstlenmiş olacak.

Kukla Başkan

Peki, bundan sonra Kolombiya’da ne değişecek ve bu seçimlerin hem Latin Amerika hem de Ortadoğu’daki etkileri neler olacak…

Bu sorunun cevabı aslında Ivan Duque’nin kim olduğu sorusunda yatıyor. Duque, eski devlet başkanı Alvaro Uribe ile yakınlığıyla biliniyor ve zaten başkanlık seçimlerine Uribeci Demokratik Merkez Partisi’nin adayı olarak katıldı. Ülkedeki bazı medya kuruluşları Duque’yi “títere” yani kukla olarak adlandırıyorlar: Álvaro Uribe’nin Kuklası.

Álvaro Uribe, şimdiki Devlet başkanı Juan Manuel Santos’tan önceki devlet başkanıydı. Juan Manuel Santos da onun kabinesinde Savunma Bakanı’ydı. Uribe, bugün de ülke siyasetindeki en etkili figür. Duque’nin seçimi kazanmasındaki en önemli etken de hiç kuşkusuz onun sağladığı destek oldu. Görevi devredecek Başkan Santos da, Ivan Duque ile Uribizm’in kesinlikle aynı şey olduğuna şüphe yok” dedi ve bugüne kadar seçimlerde her zaman merkez siyasetlerin yarıştığını ancak bu seçimlerin aşırı sağ ve aşırı sol arasında geçtiğine dikkat çekti.

Uribe, Kolombiya’da barış sürecine karşıtlığıyla öne çıkan, hayır kampanyasının en önde gelen ismiydi. Seçimi kazanan Duque de barış anlaşmasına karşıtlığıyla biliniyor ve zaten bunu deklare etti.

Barış anlaşması sil baştan

Ülke tarihindeki en genç başkan unvanını alacak olan Duque (41 yaşında), seçimden sonra yaptığı zafer konuşmasında seçim kampanyası boyunca tekrar ettiği gibi, FARC ile yapılan barış anlaşmasını yeniden masaya yatırma sözünü yineledi. Duque’ye göre FARC’la imzalanan barış anlaşması “fazla hoşgörülü” idi.  Duque, mağdurların ve mağdur yakınlarının haklarını daha iyi koruyacak ve adaleti sağlayacak değişiklikler yapmak bahanesiyle anlaşmanın bazı maddelerinin değiştirilmesini, FARC aleyhine daha da katılaştırılması gerektiğini, suça bulaşmış gerillaların mutlaka cezalandırılması gerektiğini savunuyor.

Kimilerine göre, Duque’nin ceza almayacakları güvencesiyle silah bırakmış olan gerillalara cezai yaptırım uygulama sözü, 52 yıllık çatışma sürecine nokta koyan ve FARC’ın “Halk için Alternatif Devrimci Güç” adını alarak siyasi bir yapıya dönüşmesine neden olan barış anlaşmasının geleceğini de tehdit ediyor.

Anlaşmaya imza koyan Santos, anlaşmanın imzalandığı gün “iç savaş artık son nefesini alıyor” demişti ancak yeni başkan Duque’yle birlikte şimdi herkes o son nefesin Kolombiya’nın hep ensesinde hissedileceği endişesini taşıyor.

Duque’nin “barış sürecini” FARC aleyhine işletmeye çalışacak olması ve şahin politikalar yürütmesi hiç kuşkusuz iç siyaseti etkileyecektir. Venezuela konusundaki tavrı ise bölge siyasetini yeniden şekillendirebilir.

Venezuela’nın zengini de fakiri de sorun

Duque’nin en önemli sınavlarından biri Venezuela meselesi olacak. Keza, Kolombiya’daki seçimlerden bir hafta önce Venezuela’da başkanlık seçimleri gerçekleşmiş ve Kolombiya hakkındaki sert söylemleriyle de bilinen Maduro bir kez daha başkanlık seçimlerini kazanmıştı.

Kolombiya ve Venezuela, geçmişte aynı idare altında bulunan tek bir ülkenin, Büyük Kolombiya’nın (Gran Colombia) parçası olan 4 ülkeden ikisiydi. Son yıllarda ise aralarında soğuk rüzgârlar esiyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri, geçmişte Venezuela’nın yüksek refaha sahip olması ve milyonlarca Kolombiyalının çalışmak üzere Venezuela’ya gitmesiydi. Dünyada nasıl bir Amerikan Rüyası var idiyse, Kolombiyalılar için de bir Venezuela Rüyası vardı ve Venezuela’nın zenginliği altında eziliyorlardı. Venezuelalılar bugünkü durumuna düşmeden önce, deyim yerindeyse bütün ayak işlerini Kolombiyalılara yaptırıyorlardı. Dün zengin Venezuela Kolombiya için sorundu, bugün ise berbat bir ekonomiye sahip olan Venezuela. Zira Venezuela’daki ekonomik ve siyasi krizin en yüksek faturası da yine Kolombiya’ya çıktı. Venezuela’dan ayrılan milyonlarca insanın sadece bir milyonu Kolombiya’ya göç etmiş ve Kolombiya için sosyal ve ekonomik bir soruna dönüşmüş durumda.

***

İsrail dostu 

Yeni Devlet Başkanı Duque’nin bizim açımızdan çok daha önemli bir yönü daha var. Duque, tam bir İsrail dostu. Kampanya sırasında yaptığı bir konuşmada İsrail’le güçlü ilişkileri olduğunu açıkladı; İsrail’i “tarihsel topraklarını kurtarmaları” konusunda övdü ve yüzün üzerinde Filistinlinin İsrail askerlerince öldürüldüğü ve binlercesinin yaralandığı Gazze’de yaşananlarla ilgili olarak Filistin direnişini ve Hamas’ı suçladı.

Duque yine aynı konuşmada, İsrail’deki konsolosluklarını Kudüs’e taşımayı düşündüklerini de söyledi. Eğer bu gerçekleşirse ABD’den sonra Kudüs’e konsolosluğunu taşıyan dördüncü ülke Kolombiya olacak.

Duque, Mavi Marmara baskınıyla ilgili Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan ve Palmer-Uribe raporu diye bilinen raporun hazırlanmasında da etkin bir katkısının olduğunu vurguladı. Rapor eski Yeni Zelanda Başbakanı Sir Palmer ile eski Kolombiya Devlet Başkanı Alvaro Uribe’nin adını taşıyor.

Öte yandan, İsrail’in Kolombiya’nın en büyük silah tedarikçisi olduğu biliniyor.

İsrail Dışişleri Bakanlığı Latin Amerika masasından Modi Efraim, Duque’nin seçilmesini memnuniyetle karşıladıklarını söyledi. Dün yaptığı açıklamada Efraim, Duque’nin üstadı diye tanımladığı eski devlet başkanı Alvaro Uribe’nin iki ülke arasında güçlü bir ittifak kurulmasını sağladığını ve yeni devlet başkanının da onun izinden gideceğine inandıklarını söyledi. Efraim, Duque için “O Uribe’nin adamı, ki Uribe Kolombiya’nın İsrail’le stratejik ilişkisini başlatan kişidir” dedi.

Solcu aday Gustavo Petro, Duque’nin İsrail’le ilgili sözlerini şiddetle kınamıştı. Bunun üzerine Duque seçimler yaklaştıkça İsrail konusundaki sözlerini yumuşattı ve bir radyo röportajında Ortadoğu’da barışın tesisine katkıda bulunmak için gerekeni yapacaklarını söylemiş ve iki-devletli çözümden yana olduğunu savunmuştu.

Netice itibariyle barış süreci konusundaki sert tavrı, Venezuela ile zıtlaşmayı arttırma potansiyeli ve İsrail-Filistin meselesinde keskin bir şekilde İsrail’den yana taraf tuttuğu göz önüne alınacak olursa şu sonuca varabiliriz: Ivan Duque Latin Amerika’nın “Küçük Trump”ı olabilir.

Benzer konular