Konfüçyüs Enstitüsü: Çin’in yumuşak gücü!

Konfüçyüs Enstitüsü’nün resmi sitesi english.hanban.org’a göz gezdirildiğinde amaçlarını “Çin dili ve kültürünü tanıtma noktasında hizmet veren bir kurum” olarak açıklıyorlar. Aynı zamanda Çin ile dünya arasında dostluk ve işbirliğini güçlendiren bir köprü olduğu ve küresel çapta gördüğü yazılı.

Tabi bu işin resmi yönü, ancak bu tür müesseselerin bir de görünmesi istenmeyen yönü olur her zaman, özellikle de iktisaden güçlü olan ülkeler için.

Yine sitenin ifadesine göre Çin ekonomik olarak hızlı bir şekilde gelişirken Çin diline dünya çapında bir ihtiyaç doğmuş. İngiltere’nin, Fransa’nın, Almanya’nın ve İspanya’nın kendi dillerine yaptığı yatırımdan ilham alan Çin hükümeti de 2004 yılında kendi kurumunu oluşturup Konfüçyüs Enstitüsü adını vermiş.

Konfüçyüs Enstitüleri kurulduğu günden itibaren 15 yıllık periyot zarfında dünya çapında 9.000 kurs verip 260 bin katılımcıya ulaşmış ve 7.500 kültürel değişim etkinliği organize etmiş. Yeryüzünde şu an itibariyle 548 adet Konfüçyüs Enstitüsü veya dersliği mevcut. Bölgeler itibariyle rakamlar şu şekilde:

Asya : 126 ad.
Afrika : 59 ad.
Amerika : 160 ad.
Avrupa : 182 ad.
Okyanusya : 21 ad.

Ne kadar yumuşak bir güç?

22 Aralık 2014 tarihinde BBC News’de John Sudworth imzalı bir yazı çıktı. ‘Konfüçyüs Enstitüsü: Çin’in yumuşak gücünün sert yanı’ başlıklı yazıda Hanban olarak bilinen Konfüçyüs Enstitüleri Programı’nın en tepesinde bulunan Xu Lin söz konusu ediliyordu.

Xu Lin önce BBC’ye röportaj vermeyi kabul etmiş fakat daha sonra pişman olarak BBC’den yapılan kaydın silinmesini talep etmişti. Bırakın uluslararası medyayı, sıkı kurallar nedeniyle kendi medyasına bile üstlerinden izinsiz konuşamayan Çinli yetkililerin durumunu iyi bilen BBC, olumlu dönüş ihtimalinin düşüklüğüne rağmen röportaj teklifini yine de yapmıştı. Sonuç elbette sürpriz olmuştu.

Şangay’da ikamet eden BBC muhabiri Sudworth, Kanada Akademisyenler Birliği ve Amerika Profesörler Birliği tarafından yapılan kendi üniversitelerindeki Konfüçyüs Enstitülerinin kapatılması teklifi hakkında ne düşündüğünü sormuş, Xu Lin bunun üzerine 10 dakikalık bir görüş bildirmişti.

Xu Lin, burada Konfüçyüs Enstitülerinde görev yapan Çinli eğitimcilerin politik baskılardan uzak olduğunu söylemekle birlikte görev süresi sona eren eğitimcilerin yazmak zorunda oldukları bir rapordan söz ediyordu. Ayrıca yabancı öğrencilerden gelen siyasi soruların da soruşturma nedeni olabileceğinden bahsediyordu.
Çin hükümeti tarafından sıkı şekilde denetlenen, bir makinadan veya ajandan baret eğitimciler. Konfüçyüs Enstitüsü işte böyle bir gerçeği içinde barındırıyor.

Bir bir kapatılan enstitüler

Amerikan Profesörler Birliği’nin teklifinden bahsetmiştik. 2014 Haziran ayında birlik tarafından yayınlanan rapor, Konfüçyüs Enstitülerinin akademik özgürlüğe zarar verdiğini ifade ediyor ve kapatılmalarını öneriyordu.

Bu istek karşılık buldu, Chicago ve Penn State üniversiteleri Çin kurumu ile biten sözleşmelerini yenilememe kararı aldı. İş bununla da kalmadı. Şubat 2018’de Kongre’ye kapatma dilekçesi verildi. Dilekçede ‘Konfüçyüs Enstitüleri Çin hükümetini eleştiren muhalifleri izleme aygıtı olarak işlev görüyor, casusluk faaliyetlerine zemin hazırlıyor’ deniliyordu.

Gelişmeler üzerine 2005 yılında Avrupa’da açılan ilk Konfüçyüs Enstitüsü’ne ev sahipliği yapan Stockholm Ünivesitesi de 30 Haziran 2015 tarihi itibariyle kendi bünyesindeki enstitüyü kapatma kararı aldı. Üniversitenin rektör yardımcısı Astrid Söderbergh Widding ‘Üniversite çatısı altında başka ülke tarafından finanse edilen bir kurumun faaliyet göstermesinin pek hoş olmadığı’ kanaatine vardıklarını açıkladı.

Stockholm Üniversitesi’ni Fransa’nın Lyon ve Kanada’nın McMaster Üniversitesi izledi.

Türkiye ne durumda?

Türkiye’de ilk Konfüçyüs Enstitüsü 28.11.2008 tarihli sözleşmeyle Ortadoğu Teknik Üniversitesi bünyesinde açıldı. Bunu 14.04.2010 tarihinde Boğaziçi Üniversitesi izledi. Peşinden iki özel üniversitenin, Okan ve Yeditepe üniversitelerinin hamle yaptığı görüldü. Türkiye’de ayrıca ‘Konfüçyüs okulu’ konsepti altında anılan bir de kolej mevcut. Ankara’nın mûtena semti Çankaya’da bulunan kolej, anaokulu, ilkokul ve ortaokul olarak hizmet veriyor.

Özgürlüklere imkân tanıyan bir ülke olarak, Çin dili ve kültürünü yaymak amacıyla hizmet veren Konfüçyüs Enstitülerine kapı araladık diyelim… ‘Ülkeler arası ilişkilerde mütekabiliyet esastır’ hükmünce bizim de Çin üniversitelerinde benzer işlevi görecek kurumlar açmamız gerekmez mi? Mesela bizim de Çin’de Yunus Emre Enstitülerimiz mevcut mu? Çin’e bu konuda bir talepte bulunulmuş mudur? Bulunulmuşsa nasıl bir cevap alınmıştır? Olumlu cevap geldiyse niçin harekete geçilmemiştir? Olumsuz cevap geldiyse ‘mütekabiliyet’ gereği niçin ülkemizdeki Konfüçyüs Enstitüleri kapatılmamıştır?

Evet, bu sorular hâlâ cevap bekliyor.

Benzer konular