Jeremy Corbyn, İşçi Partisi’nin 30 yıllık emektar ama aykırı milletvekili, hareketli bir kongre sürecinin ardından 12 Eylül’de partisinin genel başkanlığına seçildi. Neredeyse kendisine rağmen, hem de tam anlamıyla son dakikada genel başkanlığa aday gösterilen Corbyn, özellikle gençlerin oyları ve kendisi için sosyal medya üzerinden yürüttüğü kampanyayla, parti tarihinde bir genel başkan adayının aldığı en büyük oyla, yüzde 59,5’la göreve geldi. Müesses düzenin, başta Rupert Murdoch’unkiler olmak üzere medyanın, kendisini aday gösteren dilekçede imzası bulunan milletvekillerinin ve hatta kendisinin de hiç ihtimal vermediği bu başarı, İngiltere’nin siyasi akıl sağlığını bozdu.
General verip veriştirdi
Corbyn daha koltuğunu ısıtmadan, 20 Eylül’de Sunday Times gazetesinde yayımlanan bir demeç tam manasıyla şok etkisi yarattı. Adı açıklanmayan üst düzey bir komutan, Corbyn’ne vermiş veriştirmişti. Rütbesi general olarak açıklanan komutan, Corbyn’in gelecek seçimde başbakan seçilmesi ihtimaliyle ilgili şöyle diyordu: “Ordu bunun yanında yer almayacaktır. Kurmaylar bir başbakanın bu ülkenin güvenliğini tehlikeye atmasına izin vermez ve insanlar ellerindeki bütün imkanları kullanıp öyle veya böyle bunu engellerler. Ülkenin güvenliğini bir asiye emanet edemezsiniz.” General, Carbyn’in muhtemel başbakanlığında orduda toplu istifalar yaşanacağını ve bunun bir isyana kadar varacağını da söyledi. Adı açıklanmayan generalin kim olduğunun üzerine gidilmedi. Savunma Bakanlığı’ndan yine adı açıklanmayan bir yetkilinin, görevdeki bir generalin bir siyasetçi hakkında böyle konuşmasının kabul edilemez olduğu yönündeki beyanatı birkaç gazetede yer buldu, o kadar.
Ulusal güvenliğe tehdit
Ancak generalin yaklaşımı, Başbakan David Cameron tarafından Corbyn’e karşı kullanılmaya başlandı. Cameron Corbyn’i müteaddit defalar “ulusal güvenliğe tehdit” ilan etti. Corbyn’e karşı askerin tavrı, İşçi Partisi liderini köşeye sıkıştırmak için adeta yarışan sağ medyaya da ipucu vermiş oldu. Corbyn, her fırsatta savunma meseleleriyle sınanmaya başlandı. Oldum olası nükleer silahlara karşı kampanyalara destek verdiği bilinen Corbyn’in ağzından sonunda, “Nükleer bir savaşı başlatacak veya böyle bir savaşa İngiltere’yi dahil edecek butona asla basmayacağı” mealindeki demeç alındı.
Ardından devreye, Corbyn’in bu demecinin sorulduğu Genelkurmay Başkanı Nicholas Houghton girdi. Houghton BBC’ye verdiği röportajda, Corbyn’in sözleri için “Bu düşüncenin iktidara gelmesi beni kaygılandırır” dedi.
Corbyn buna aynı gün yanıt verdi ve “Genelkurmay Başkanının siyasi bir meseleye doğrudan müdahil olması kaygı verici. Demokrasilerde askerlerin siyaseten tarafsız olması hayati önem taşır” dedi. Corbyn, savunma bakanından da konuyla ilgili gereken işlemi yapmasını talep etti.
İngiliz siyasetinin damgalı adamı
Medya ve muhafazakar kanat tarafından katıldığı resmi törenlerde milli marşı söyleyip söylemediğinden, Kraliçe 2. Elizabeth’in önünde eğilip eğilemeyeceğine kadar her adımda yeni bir sınavdan geçirilen Corbyn, İngiliz siyaset sahnesinin “damgalı adamı” olmaktan çıkıp bir gün başbakanlığa yükselebilir mi? Bu sorunun yanıtını ülkedeki en yakın genel seçimin yapılacağı 2020’den önce vermek mümkün değil. Corbyn’e İşçi Partisi liderliği yarışında bahislerde 200’e 1 şans verildiğini belirtelim. Bazı gazetelerin “seçilme şansı sıfıra yakın” yargısıyla biten analiz yazılarının altında yer verdiği online anketlerde Corbyn’e yüzde 80’ler mertebesinde oy çıkmış olması da manidardı.
Dünyanın en eski parlamentosuna sahip olmakla övünen İngiltere, sonbahara darbe tartışmasıyla girdi. Liberal demokrasinin vatanı, ana muhalefet partisinin liderliğine “fazla solcu” bir ismin gelmesiyle gerçekten ilginç bir hal aldı.
Marx’ın mezarı mahallesinde
Jeremy Corbyn. 66 yaşında. Mühendis bir baba ile matematik öğretmeni bir annenin oğlu. Vejeteryan. Alkol kullanmıyor. Gözde yemeği humus. Koşmak, yürümek, bisiklete binmek, kriket oynamaktan hoşlanıyor. Arsenal taraftarı. Karl Marx’ın mezarının da bulunduğu Londra’nın Islington ilçesinde yaşıyor ve oranın milletvekili.
15 yaşından beri nükleer silahlanmaya karşı. Sendikacılık geçmişi var. 1983’ten beri İşçi Partisi milletvekili. Filistin’e verdiği destekle biliniyor. Hamas ve Hizbullah’la temasları nedeniyle hedef haline geldi. Irak’ın istilasına karşı çıktı. Irak nedeniyle Tony Blair’in yargılanması gerektiğini düşünüyor.
Corbyn, doğru bildiğini yapma kararlılığıyla ünlü. 2001’den beri Parlamento’daki oylamalarda 500 defadan fazla parti çizgisinin dışında oy kullandı.
Rakipleri kendisini “sakallı marjinal solcu” diye küçümsüyor ancak Corbyn, özellikle gençlerin gözünde “siyasetteki son dürüst kişi.”
2020’deki genel seçimde 71 yaşında olacak. Muhtemel rakibi de Muhafazakar Parti’nin Cameron’dan sonra başına geçeceğine kesin gözüyle bakılan 1971 doğumlu Maliye Bakanı George Osborne olacak.
Bu konuda bizi, İngiliz ordusunu ve sistemi en iyi bilenlerden, İngiltere Savunma Forumu Genel Direktörü Nick Watts’ın aydınlatıyor.
“Asker İngiltere’nin ulusal güvenliğinin tehlikeye düştüğünü düşünürse böyle bir şeye kalkışabilir. Şöyle bir akıl yürütme yapabilirler: ‘İngiltere’nin ulusal güvenlik kaygılarını en iyi biz biliriz. Siz politikacılar bugün buradasınız, yarın gitmiş olacaksınız, bu konulardan anlamazsınız. Siz ya kamuoyunun kuklası olursunuz, ya da sendikaların. Biz ise bu saçmalıklara kulak asmayız. İşte o yüzden şimdi ipleri elimize alıyoruz.’ Muhtemel bir darbede önce kabineye gidip orayı ele geçirirler. Sonuçta İngiliz bürokrasisinin merkezi sinir sistemi orasıdır. Çok da zor olmaz, çünkü zaten hemen Savunma Bakanlığı’nın yanıbaşında. Güvenlik de pek kuvvetli değil. Ardından başbakanın Downing Street’teki 10 Numara’dan çıkarılması gerekir. Ancak bu sırada kenar mahallelerde darbeye karşı ayaklananlar olabilir, bunlarla da askerin ilgilenmeye başlaması gerekecektir. Daha iyisi darbe için başbakanın, bu durumda Corbyn’in başbakanlığın kır evine gitmesi beklersiniz. Orada gözaltına alırsınız, Puma helikopterine bindirip gizli bir yere götürerek ev hapsine alırsınız. İktidarı size devrettiğine dair de bir kağıt imzalatırsınız. Unutmayın, Olivier Cromwell bunu bu ülkede daha önce yaptı!
Ancak ordu mensuplarının Kraliçeye sadakat yemini ettiğini hatırlamamız lazım. Bu nedenle, majestelerinin hükümetine karşı darbeye kalkışacak bir cuntaya ordunun içinden karşı çıkanlar da olacaktır. Kraliçe de muhtemelen Başkomutan sıfatıyla BBC’ye çıkacak ve ‘Egemen benim ve silahlı kuvvetler bana ve bakanlarıma sadık olmalı. Aptalca birşey yapmayın çocuklar, bu yaptığınız işlerin düzelmesine yardımcı olmaz’ diyecektir. Komik belki ama bir darbe olması halinde, demokratik olarak seçilmiş bir siyasetçi olan Jeremy Corbyn’i belki de Kraliçe kurtaracaktır. Ama darbeciler önce davranıp BBC’yi ele geçirebilir. Sky ve ITN ne olacak? Ya da sosyal medya? Darbeye karşı çıkacakların örgütlenmesinin önüne geçmek kolay olmayacaktır.
Darbeye direniş muhtemelen pasif direniş şeklinde olur. Ama İngiliz ordusunun topu topu 80 bin personeli olduğunu düşünürsek, baş etmek zor da olmaz. Bütün ordu Wembley Stadyumu’na sığar sonuçta. Tabii asker sivillere ateş açarsa Trafalgar’da bir Tiananmen faciası yaşanabilir de. Hoş olmaz.
Darbeyi fırsat bilip ülkeyi işgale kalkacak bir dış güç olduğunu sanmam ama Arjantin Falkland Adaları’nı, İspanya da Cebelitarık’ı geri almaya kalkışabilir. Bir de tabii dünyanın alay konusu oluruz. Dünya çapında oluşturmaya çalıştığımız yumuşak güç, BBC’miz, British Council’ümüz birer şakaya dönüşür.”
Askeri siyasetçiden çok seviyorlar
Online araştırma şirketi YouGov’un 12-13 Ekim tarihli anketine göre İngilizlerin yüzde 25’i bir darbeyi tercih edecekleri bir durumu hayal edebiliyor. Ancak bu darbeci yüzde 25’in sadece yüzde 34’ü Corbyn’e karşı bir darbeye destek vereceğini söylüyor. Küçük bir hesapla, İngilizlerin sadece 9’unun Corbyn’e yapılacak bir darbenin yanında yer alacağı ortaya çıkıyor. Ama anket İngilizlerin askere, siyasetçilerden daha iyi gözle baktığını gösteriyor. Askerlerin “ülke için en iyisini” istediğini düşünenlerin oranı yüzde 68. Siyasetçiler için bu oran yüzde 17. Halkın yüzde 72’si siyasetçilerin ülkeden çok kendilerini düşündüğü inancında.
Karanlık 1970’ler
1964-1970 ve 1970-1974 yıllarında 4 genel seçim kazarak İngiltere başbakanlığı yapan İşçi Partili Harold Wilson’a karşı iç istihbarat teşkilatı MI5 ile bazı komutanların darbe planı yaptığı iddiaları geçtiğimiz yıllarda ülkenin gündemine gelmişti. 1976’da Wilson’ın istifasına giden süreç, “Epey İngiliz Usulü Bir Darbe” adlı bir romana ve televizyon dizisine ilham kaynağı olmuş, BBC de 2006’da dönemle ilgili bir belgesel hazırlamıştı.
1974’te IRA’nın terör eylemi yapacağı iddiasıyla Londra’nın Heathrow Havaalanı’nı işgal eden ordunun aslında Wilson’a karşı planlanan darbenin provasını yaptığı da iddia edilmişti.