22 Eylül 2016’da Almanya Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti Adalet Bakanı Thomas Kutschaty tarafından Kölner Stadt Anzeiger gazetesine yaptığı açıklama, Almanya’nın son zamanlarda dozunu artırdığı Türkiye karşıtı hareketlerinin üzerine tam anlamıyla tüy diktiğinin göstergesi. Kutschaty, Alman hapisanelerinde Türk mahkumlara dönük rehabilitasyon hizmeti veren DİTİB (Diyanet İşleri Türk İslam Birliği)’ne bağlı imamların bundan böyle iç istihbarattan sorumlu Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından izleneceğini ifade ediyor. Peki bu kararın gerekçesi ne? Diyanet Çocuk dergisinin Nisan sayısında şehitliği konu edinen bir karikatür. En yakın örneği 15 Temmuz olan vatanseverlik, yani ülkeni şer güçlerine karşı savunma duygusu, mahkumları topluma kazandırmak için görev yapan bir din adamı olsanız bile sizi bir anda soruşturulması gereken figüre dönüştürüyor. “Almanya!… Almanya!… Sen her şeyin üstündesin” sözleriyle başlayan yeryüzünün en şoven milli marşına, işledikleri suçların davaları hala devam eden, yabancıları gözünü kırpmadan öldüren devlet destekli Neo-Nazi gruplarına sahip bir ülkenin “şehitlik” kavramı üzerinden sahte hümanizm gösterisi bu. Ve tabii ağır bir cahillik göstergesi. Çok değil, Çanakkale’de Türklerle omuz omuza çarpışan Alman subaylarının hatıratlarına şöyle bir göz atsalardı “şehitlik” Türkler için neyin ifadesidir, çok rahat anlayabilirlerdi.
Alman makamlarının Türk din adamlarına karşı bu hoşgörüsüz tavrı nedense din adamı kisveli başkaları söz konusu olunca bir anda yerini sonsuz bir hoşgörü ve kucaklamaya bırakıyor. Kimden mi bahsediyoruz? Fetullah Gülen’den elbet. 15 Temmuz öncesinde zaten varolan destek, 15 Temmuz sonrası katlanarak büyüyor. Almanya, Gülen militanları için adeta bir “cennet ülke”ye dönüşüyor. İflah olmaz Türkiye düşmanı Yeşiller Partisi eş başkanı Cem Özdemir, Stuttgarter Zeitung gazetesine verdiği demeçte darbe teşebbüsünde bulunan Gülen militanlarına kucak açarak Alman hükümetinden siyasi tasfiyeye uğrayan muhaliflerin AB’ye kabulü için program hazırlamasını talep ediyor.
Kaçaklar Almanya’da
Cem Özdemir çağrılar yapadursun Almanya epeydir FETÖ militanlarını bağrına zaten basıyor. İki firari savcı, Zekeriya Öz ve Celal Kara, Alman makamları aksini iddia etmesine rağmen halen Almanların kendilerine tahsis ettiği Freiburg’daki villada keyif çatıyor. Bu arada villanın Alman istihbaratı BND tarafından koruma altına alındığı şeklinde rivayetler ortalıkta geziniyor. Gerek Özdemir’in çağrısı, gerekse Öz ve Kara’nın yaşadığı “güvenli lüks ortam” Türkiye’den kaçmak için uygun ortam bekleyen diğer militanların gözlerini Almanya’ya çevirmiş durumda.
Terör örgütü değil demişlerdi
Almanya, Türkiye’nin kullandığı terör örgütü ifadesinden oldukça rahatsız. 26 Mayıs tarihli MGK toplantısında ilk kez zikredilen “Bir terör örgütü olan Paralel Devlet Yapılanması” ibaresi Almanya ve AB’yi panikletmiş, peşpeşe açıklamalar gelmişti. Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Sözcüsü Maja Kocijancic “AB, ABD’de ikamet eden İslam alimi Fethullah Gülen hareketinin Milli Güvenlik Kurulu tarafından terör örgütleri listesine alınmasını endişeyle not etmektedir. İddia edilen suçlar yargılama sürecinde ele alınmalıdır” değerlendirmesini yapmıştı. Alman hükümeti de “Hizmet hareketinin AB ülkelerinde ve dolayısıyla Almanya’da terör örgütü listesinde olmadığını” duyurmuştu. Tüm bunların üzerinden 241 şehit ve 2193 gazisiyle bir 15 Temmuz geçti. Almanya nezdinde FETÖ hala terör örgütü değil.
FETÖ için evrensel hukuk çiğnendi
Anayasayı Koruma Teşkilatı ajanlarınca Türk imamlarını takip altına alma noktasında tereddüt göstermeyen Alman makamları, 15 Temmuz sonrasında Türkiye’nin FETÖ aleyhine benzer taleplerine sağır kalmış ve “Alman hukuku nezdinde yeterli kanıtlar bulunmadığı” dile getirilmişti. Berlin Eyalet Başbakanı ve aynı zamanda şehrin Belediye Başkanı olan Michael Müller ile Baden-Württemberg Başbakanı Winfried Kretschmann, evrensel suç tanımını hiçe sayarak “Alman Anayasası ve yasalarına uyması halinde Gülen hareketine karşı adım atılmasına gerek olmadığını” ifade etmişlerdi. Kimi siyasetçiler Türkiye’nin bu girişimini “Almanya’nın içişlerine karışmak’ olarak nitelemiş, Almanya İçişleri Bakanlığı Sözcüsü ise basının “Almanya, Gülen Cemaati’ni terör örgütü olarak nitelendiren Türkiye’nin cemaatin Anayasa Koruma Teşkilatı tarafından izlenmesi talebini nasıl değerlendiriyor?” sorusuna “Gülen Hareketi, Alman Anayasa Koruma Teşkilatı ve birimlerinin gözlem altına aldığı hareketler arasında bulunmuyor” şeklinde cevap vermişti.
İtiraflar görmezden gelindi
Alman medyasında kimi zaman çıkan itiraf niteliğindeki yayınlar bile federal hükümet tarafından görmezden gelindi. Oysa bu itiraflar, Türkiye’nin tezinde ne denli haklı olduğunu ortaya koyuyordu. Mesela 29 Ağustos 2016 tarihli Frankfurter Allgemeine Zeitung yayını. Haberin başlığı “Ayrılanlar Gülen Hareketi’ni anlatıyor: Tarikat gibi”. Alt başlık ise şu şekilde: “Kibar, eğitimli ve modern giyimli. İslami vaiz Gülen’in mensuplarından istediği görüntü bu.” Adını vermek istemeyen bir mühendis, hareketin şeffaf olmadığını ve keyfi şekilde yönetildiğini, toplumun elit kesimlerini hedefleyerek Almanlara iyi bir görüntü vermek hedefinde olduğunu, Almanya imamı olarak nitelenen Hayrettin Özkul tarafından alınan kararların abi ve ablalar yoluyla mensuplara aktarıldığını ifşa ediyordu. Ayrıca hareket içinden gelen, SPD, CDU ve Yeşiller Partisine katılmaları ve oralarda aktif olmaları yönündeki telkinlerden bahsediyordu.
FETÖ’cü firmalara Alman koruması
15 Temmuz sonrası Almanya’da yaşayan Türk vatandaşları haklı olarak internet üzerinden FETÖ’cü firmalara karşı boykot çağrısı yaptı. FETÖ’yü koruma altına alan Alman makamları derhal harekete geçerek Stuttgart Savcılığı kanalıyla 15 kişi hakkında “halkı kışkırtmak” suçundan soruşturma başlattı. Baden Württemberg Eyaleti Ekonomi Bakanı Nicole Hoffmeister-Kraut, terör faaliyetlerine para sağlayan kuruluşları “yasalar çerçevesinde faaliyet gösteren firmalar” olarak niteleyip bunlara yönelik boykot çağrılarının durdurulması çağrısında bulunmayı ihmal etmedi.
Bizim istediklerimizi yaptılar
FETÖ’nün cennet vatanı haline gelen Almanya’da yüzlerce eğitim kurumu bulunuyor. FETÖ okullarına Alman makamlarından sürekli övgüler yağıyor. Uzun yıllardan beri neredeyse bir gelenek halini almış bir tavırdan bahsediyoruz. Nitekim daha 2008 yılında Kuzey Ren Westfalya Uyum Bakanı Armin Laschet Der Spiegel’e “Kendilerini içe kapatmıyorlar, herkese açıklar” şeklinde beyanat veriyordu. Bu şaşırtıcı övgülerin temelinde yatan gerçeği ise Berlin Yabancılar Dairesi eski başkanı Barbara John, terör örgütünün yayın organı Zaman gazetesinde adeta itiraf ediyordu: “Berlin’de bir mucize gerçekleşti. Bu insanlar bizim onlardan talep ettiğimiz şeyleri yaptılar” (Zaman, 04.10.2008)
Türk devleti Almanya’daki vatandaşları için FETÖ okullarına karşı alternatif eğitim kurumları üretmeli. Zira bu okulların yaygınlaşmasının temelinde, örgütün “diyalog” adı altında, velev ki Türkiye aleyhtarı olsun, her oluşumla biraraya gelebilme esnekliği inkar edilemez. Ancak ortada sosyolojik bir gerçek de bulunuyor. Alman eğitim sistemi içerisinde ayrımcılıktan maddi imkansızlıklara değin uzanan bir sürü sebep yüzünden Türk gençleri sürekli en alt okul tipi olan Hauptschule’ye gitmek zorunda. FETÖ okulları, bu kısır döngüyü kırmak isteyen aileler tarafından bir fırsat olarak görülüyor. Üstelik Almanya için hiç de azımsanmayacak bir miktar olan aylık 400 Euro civarında bir maliyetle.
Her taşın altında o var
Konu Türkiye düşmanlığı ve mekan Almanya ise muhakkak işin içinde bir şekilde o da var. Kimden bahsettiğimi sanırım çıkardınız. Yeşiller Partisi eş başkanı Cem Özdemir’den… Türkiye’nin Gülen militanlarına soruşturma açılması önerisini “Erdoğan kolunu Stuttgart, Berlin ve başka hiçbir yere uzatmasın” sözleriyle karşılayan Özdemir, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’nin (DİTİB) azılı düşmanlarından aynı zamanda. FETÖ okulları için “Bu okullarda geleceğin demokratları yetişiyor” şeklinde methiyeler düzen Özdemir konu DİTİB olunca “DİTİB’in okullarımıza girmesine izin veren, Erdoğan’ı okullarımıza sokmuş olur” diyerek tehditler savuruyor.
DİTİB hedef tahtası ve camiler yanıyor
Alman makamlarının DİTİB aleyhtarı kampanyası hız kazanırken camilerin peşpeşe kundaklanması dikkatlerden kaçmıyor. Önce 25 Eylül’de DİTİB’e bağılı Bebra ve Schwäbisch Gmünd camileri, bir gün sonra da PEGİDA’nın kalesi Dresden kentindeki Fatih camisi. FETÖ’ye cennet kesilen Almanya, FETÖ haricindeki Türklere cehennemi yaşatmak için elinden geleni ardına koymuyor.