Derin çetenin adamı: Savcı Bharara

Ben istifa etmedim. Biraz önce görevden alındım, kapı dışarı edildim.”

Preet Bharara (11 Mart 2017 tarihli tviti)

 10 Mart Cuma günü Beyaz saray basın sekreteri Sean Spicer’a ülkede kimi devlet çalışanlarından oluşan bir derin devletin olup olmadığı soruldu. Cevap netti.

“Geçmiş yönetimin sekiz yıllık iktidarı süresince devletin içine yuvalanmış bir kesimin bulunması ve bunların eski yönetim anlayışlarını devam ettirme arayışı içinde olmaları sürpriz sayılmamalı.”

Cumhuriyetçilerin Pennsylvania temsilcisi Mike Kelly’ye kalırsa Obama küçük kızının eğitimini bahane ederek hala Washington sınırları içerisinde yaşıyor ve Trump yönetiminin kuyusunu kazmak için elinen geleni ardına koymuyor. Seçmenleriyle buluştuğu bir toplantıda diyor ki: “Sadece tek amaç için orada. Tek amacı var. Trump iktidarını işlevsiz kılacak bir “gölge yönetim” peşinde.” Ona göre bu noktada halen göreve devam eden eski çalışanlarına güveniyor olmalı. Zira Obama döneminde ataması yapılan isimler Trump yönetiminin direktiflerine pek de kulak asmıyor. “Aynı insanlar yerlerinde duruyor ve hiçbiri geminin yeni kaptanını dinlemek niyetinde değil.” Kentucky temsilcisi Thomas Massie de CNN yayınında açıkça “derin devlet” ifadesini kullanarak “Durum oldukça vahim. Seçilmiş bir başkana karşı cephe alan derin devlet gerçeğiyle karşı karşıyayız” şeklinde bir açıklama yapmıştı.

Derin devlet mi? Derin çete mi?

Derin devlet tabiri, 90’lı yıllarda devlet içerisinde kümelenmiş çıkar yapılarını ifade etmek için icat ettiğimiz, küresel siyasi literatüre “çam sakızı, çoban armağanı” mütevazı bir katkı. Derin devlet derken kasıt hiçbir zaman gerçek anlamda devleti ve milleti önceleyen bir yapı olmadı. Kendilerine “derin devlet süsü” veren yapılar vardı, kendilerinin devlet ve millet kaygısı içinde oldukları şeklinde bir izlenim yaratma çabası içerisindeydiler. 1996 yılındaki Susurluk kazasında ortaya çıktığı gibi içinde legal-illegal bütün oluşumları barındırabilen mafya tipi derin çete yapılanmalarıydı bunlar. İşin bir ayağında bürokrasinin bulunması “derin devlet görüntüsü” vermeye yetiyordu. Hem zaten bürokrasiyi es geçen bir mafyanın ayakta kalabilmesi de mümkün değildi. Netice itibariyle Trump yönetiminin Obama kalıntısı bürokratlara taktığı “derin devlet” yaftasının altında da bu var. Ortada bir “derin devlet” filan yok aslında. Sekiz sene yönetimde kalınca “mahkemeyi kadıya mülk” zanneden bir “derin çete”, bir “bürokrasi çetesi”dir kasdolan. Bharara da bu çetenin içinde. Hem de azılı, elebaşı tiplerinden. Hatırlarsanız, Trump işbaşına geldiğinde Bharara ile bir görüşme yaparak “görevde kalmasını” istemişti. Peki ne değişti o günden bu güne? “Derin çete”nin yahut Bharara’nın değiştiği filan yok. Bu işlerin acemisi olan Trump, çetenin tabiatı gereği bir çete olduğunu ve bir türlü rahat durmasının mümkün olamayacağını gördü ve yanılmış olduğunu anladı. Hepsi bu.

Çeteler kol kola

Rıza Zarrab davasına bakıyor oluşunu sadece bir tesadüfle açıklayan Bharara’ya inanmak için elde kuru bir iddiadan başka bir şey yok. Oysa bir “derin çeteler birliği”ni akla getirecek pek çok veri var. Bu bahiste FETÖ derin çetesinin Amerikan derin çetesiyle malum ilişkiler ağı hakkında uzun uzun döktürmeye de lüzum yok. Bilhassa 15 Temmuz sonrası sağır sultandan dağdaki çobana dek ülkede duymayanı  kalmadı mevzunun. Daha özele inelim biz. Mesela FETÖ çetesinden bir Bharara fotoğrafı alalım. Kimden olsun? Mahir Zeynalov’dan. Türkiye aleyhtarı İngilizce tvitleriyle dikkat çeken, bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından hakkında suç duyurusunda bulunulan ve bir türlü uslanmayınca Şubat 2014’te Türkiye’den sınırdışı edilen Zeynalov, Huffington Post’a yazdığı makalede bakın Savcı Bharara’yı nasıl takdim ediyor?

“Preet Bharara, New York Eyaleti Güney Bölgesi Savcısı. Zarrab davası öncesi kendisini twitter üzerinden sadece 8010 kişi takip ediyorken bugün bu sayı 230.000’e ulaşmış durumda. Son iki tviti 60.000 paylaşım ve 85.000 beğeni almış.  Diğer iki savcı, 43.000 takipçiye sahip Loretta Lynch ve 10.000 takipçisi bulunan Eric Holder’i kat kat fazlasıyla geçmiş durumda.

Zarrab’ın tutuklanması Savcı Bharara’yı bu davanın en önemli figürü haline getirmiş durumda. Öyle sevgi dolu mesajlar alıyor ki ancak Justin Bieber hayranlarından beklenecek bir tavır bu. Türkiye’den kendisine “Ne dilersen dile, sana feda olsun” ifadesiyle lokum ve şiş kebap göndermek isteyen bile var.”

“Türk savcılar, polise El Kaide bağlantılı kişileri tutuklama emri verdi, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın atadığı polis şefleri buna uymadı” yalanını ortaya atarken suratı bir gram kızarmayan bir adam için en adisinden, pespaye bir dalkavukluğun vıcık vıcık aktığı bu satırları kaleme almak zor olmasa gerek. Şu pejmürdeliğin söylediği tek gerçek var: Derin çeteler arasındaki su geçirmez ilişki ve işbirliği.

Enes Kanter olayını es geçmek olmaz tabii. ABD Basketbol ligi NBA’de forma giyen FETÖ üyesi Enes Kanter, 23 Mart 2016 günü attığı tvitte Savcı Bharara’ya şöyle diyordu: “ Yaptığın işle gurur duyuyorum. Bu şekilde devam et.” Bhara’nın Kanter’e cevabı ise 31 Mart’ta şu mesajla gelecekti. “Şampiyonluk mücadelen sona erse de seni ve takımın Oklahoma City Thunder’ı kutluyorum.”

Bharara Time kapak

Bharara’ya basın desteği

ABD Adalet Bakanlığı tarafından görevden alınan 46 Başsavcı var. Ancak ilginçtir, bütün bir hikâye nedense sadece Preet Bharara özelinde geçiyor. Diğer 45 kişinin, aynen Bharara gibi yüksek önemi haiz görevlerde bulunmuş olmalarının Amerika ve dünya basını açısından fazla bir şey ifade etmediği ortada. Demem o ki, basını dikkatle takip ettiğinizde Trump çevresinde “Amerikan derin devleti” olarak yaftalanan kümelenmenin merkez noktasında Bharara’nın bulunduğuna tanık oluyorsunuz. Biraz kurcalayınca Time dergisine kapak olmuş, 2012 yılında yine Time dergisi tarafından En Etkili 100 Kişi arasına girmeyi başarmış bir isme tesadüf ediyorsunuz.

Sözgelimi Bharara görevden alınalı beri neredeyse her gün New York Times gazetesinde Bharara lehine yayınlanmış bir makale görüyorsunuz. Bu makalelerin kiminde “Bataklığı kurutan adam” olarak yere göğe sığdırılamıyor, kiminde ömrünün son demlerini yaşayan ve Trump’ın Bharara’ya kafayı taktığı gibi Nixon’un da bir zamanlar kendisine takmış olduğu ifade edilen Savcı Morgenthau ile kıyaslanıyor.  New York Times’ın da içinde bulunduğu bir grubun Bharara’nın New York Belediye Başkanlığı için hafiften peşrev çekmeye başladığı da gözden kaçmıyor.

Bharara’ya duyulan ilgi, ABD ile sınırlı değil elbette. Türk basınında da bir hayli takipçisi var. Örneğin Cumhuriyet gazetesinin web sitesinde şu satırları okuyabiliyorsunuz.

“Rıza Sarraf davası ile Türkiye’nin gündemine giren New York Federal Savcısı Preet Bharara, ABD Başkanı Trump tarafından görevden alınmasının ardından bugün ofisini boşalttı. Savcı Bharara, ofisinden ayrılırken çalışanlar tarafından alkışlarla uğurlandı. Savcı Bharara, arkadaşlarına, “(kendilerini) Çok sevdiğini ve beraber çalışabilecek en iyi insanlar olduklarını” söyledi.” Hemen yan tarafta tarifi yapılan hadisenin videosu mevcut. Metnin Türkçesi sorunlu olsa da – parantez bana ait zira – Cumhuriyet Gazetesi okurlarına “alkış ve sevgi” sosuna bandırılmış gülücükler içinde bir Bharara figürü takdim etmeyi kafasına koymuş bir kere. Ne diyelim? Kişi, sevdiğiyle beraberdir.

 

Benzer konular