Bugüne dek Trump’ın arkasında güçlü bir şekilde duran, karşılığını da İsrail lehine ABD politikası olarak fazlasıyla alan AIPAC’in Suriye’den çekilme kararı üzerine Trump’a verdiği desteği çekmesi halinde Amerikan siyasetinde belirsizliklere açılan bir dönem başlayabilir. Beyaz Saray Bütçe Direktörü Mick Mulvaney’in bahsettiği sıradan Amerikalı vatandaşın Trump’ı ne kadar sevdiğini asıl o zaman öğreneceğiz.
13 Aralık 2018’de ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile Mevlüt Çavuşoğlu telefonda görüştü. İki dışişleri bakanı, Fırat’ın doğusuna yapılacak harekat konusunun başkanlar düzeyinde görüşülmesi noktasında mutabık kaldı. Ertesi gün için Trump-Erdoğan telefon görüşmesi ayarlandı. Ulusal Güvenlik ekibi, Erdoğan’ı operasyondan vazgeçirme amaçlı bir metni Trump’ın eline sıkıştırdı. Associated Press’e konuşan ABD’li bir yetkili şöyle diyordu:
“Trump’a herkes şunu telkin etti: Erdoğan’ı geri püskürt ve sınırda bir toprak parçasını elinde bulundurma gibi küçük bir kazanım teklif et.”
Fakat görüşmenin seyri hiç de beklenen gibi olmadı. Trump ile konuşan Erdoğan haklı olarak şu soruyu yöneltti: “ABD’nin Suriye’de bulunma sebebinin DEAŞ’ı yenmek olduğunu defalarca söylediniz. DEAŞ yüzde 99 oranında yenildiğine göre neden hala oradasınız?” Bunun üzerine Trump hemen yanında bulunan Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’a “Erdoğan doğru mu söylüyor?” dedi. Bolton, Erdoğan’ın söylediklerini teyit etmek zorunda kalınca elindeki metne bir daha bakmayan Trump, Suriye’den çıkma kararı verdi.
Pentagon’un değil sıradan Amerikalının kararı
23 Aralık akşamı Chris Wallace’ın sunduğu Fox News Sunday programına çıkan Beyaz Saray Bütçe Direktörü Mick Mulvaney, Trump’ın ani bir şekilde verdiği Suriye’den çekilme kararının senatörler, milletvekilleri ve Savunma Bakanlığı yetkilileri tarafından pek hoş karşılanmadığına dikkat çekiyor. Mulvaney’e göre bu karar daha ziyade sıradan Amerikan vatandaşını memnun etti.
Sunucu Chris Wallace’ın “Ulusal Güvenlik Ekibinden gelen tavsiyelere kulak asmadığı zaman Trump hangi danışmanından fikir almayı tercih eder?” sorusuna Mulvaney’in verdiği cevap aynen şu şekilde:
“Başkan farklı insanları dinlemeyi tercih eder. Bunların birçoğu sıradan Amerikan vatandaşıdır. Washington bürokratlarının Suriye kararından hoşnut olmadığını biliyoruz. Savunma Bakanlığı içerisinde de bir rahatsızlık var, bunun da farkındayız. Fakat sıradan Amerikan vatandaşı bu kararı beğeniyor ve destekliyor.”
Mulvaney’in cevabından memnun kalmayan sunucu Chris Wallace hemen araya girip müdahalesini yapıyor:
“Demokrasinin hoşgörüsüne sığınarak şunu sormak isterim. Halk gerçekten ABD askerlerinin çekilmesiyle neler olacağını, mesela Suriye’deki savunma güçlerinin Türkler tarafından boğazlanacağını biliyor mu? Bu kararın İran üzerinde nasıl bir etkisi olacak? Yani bütün bunlar için halkın görüşüne mi başvuracağız?”
Mulvaney’in cevabı ise şöyle:
“Sıradan bir Amerikan vatandaşı elbette herşeyi bilmek zorunda değil. Zaten bu yüzden, gerekeni yapsın diye bir başkan seçiyor kendisine.”
Erdoğan Trump’a şantaj mı yaptı?
Bir dönem NATO’daki en üst rütbeli asker olarak Müttefik Kuvvetler Yüksek Komutanlığı yapmış Amerikalı general Wesley Clark’ın Trump’ın Suriye’den asker çekme kararına verdiği tepkiyi doğru okumak gerekiyor. Emekli general Clark’ın sözlerini aktif görevde bulunduğu için açıktan konuşamayan Pentagon ve CIA yetkililerinin, yani “Derin Amerika”nın aklından geçenler olarak değerlendirmek yanlış olmaz. Bakın, ne diyor?
““Bu kararın herhangi bir stratejik mantığı görünmüyor. Stratejik mantık yoksa o zaman bu karar niye alındı diye sormak durumunda kalırsın. Tüm dünyadaki insanlar, Ortadoğu’daki bazı dostlarımız ve müttefiklerimiz şunu soruyor: ‘Erdoğan ABD Başkanı’na şantaj mı yaptı? Herhangi bir rüşvet ya da başka bir şey mi sözkonusu? Bütün tavsiyeler aksi yöndeyken bir adam niye böyle bir karar alır ki?”
Derin Amerika rahat durur mu?
“Derin Amerika” diye tabir ettiğimiz Amerikan dış politikasını ve güvenlik stratejisini belirleyen çevrelerin Suriye’ye ilişkin görüşü en başından belliydi. Bunu o çevre içerisinde en net ortaya koyan isimlerden biri eski CIA Başkanı Michael Hayden oldu. 14 Aralık 2017’de Washington’daki Jamestown Vakfı’nın düzenlediği 11. Terör Konferansı’nın kapanış konuşmasını yapan Hayden, o gün kendisine mikrofon uzatan Amerika’nın Sesi’ne konuşmuş ve şunları söylemişti.
“Benim fikrimce, Irak ve Suriye olarak bildiğimiz ülkeler artık mevcut değil. Elbette tamamen yok olmadılar ama üniter devlet kimlikleri geride kaldı. Ortaya farklı oluşumlar çıkacak. Bunlardan biri de özerk Kürdistan olacak. Biz Amerikalılar olarak son savaştaki katkılarından dolayı Kürtler’e minnettarlık duyuyoruz. Bu yüzden özerk bir Kürdistan kurulacağını Ankara’daki dostlarımızla oturup konuşmamız, anlatmamız lazım. ‘Türkiye’nin güvenliği açısından özerk bir Kürdistan hangi şartlarda sizin için kabul edilebilir?’ sorusunu Türklere sormalıyız. Elbette konuşması zor bir konu ancak hiç olmazsa dürüst bir diyalog olacaktır. Bu diyalog sürecini bence hemen başlatmalıyız”
Savunma Bakanı Mattis ve DEAŞ ile Mücadele Özel Temsilcisi McGurk’ün istifalarını şimdi daha iyi anlıyoruz sanırım. Amerikan derin devleti kararın çoktan vermişti. Suriye’nin kuzeyinde bir YPG/PKK devleti kurulacaktı. Geriye sadece Türkiye’yi bu duruma ikna etmek kalıyordu. Ama bir telefon görüşmesi yıllarca hazırlığı yapılan planı bozmaya yetti. Plan şimdilik bozuldu, bu elbette Türkiye’nin başarısı. Ancak milyarlarca dolarlık yatırıma mal olan, binlerce tır silahın yığıldığı bir bölgede erkenden zafer naraları atmak doğru değil. Çünkü Derin Amerika’nın durumu olduğu gibi kabullenme ihtimali pek görünmüyor. Şu an çok ani bir yumruk yedikleri için şok halindeler. Bir süre sonra bu halden çıkıp Suriye’den çekilme sürecini ellerinden geldiğince sabote etmeye çalışacakları aşikar. Derin Amerika kesinlikle rahat durmayacaktır. Buna karşı yeni hamleler, yeni stratejiler üretmek gerekiyor.
Trump’ı nasıl bir gelecek bekliyor?
General Wesley Clark’ın Trump hakkındaki şantaj iddiasını sıradan bir iddia olarak görmemek lazım. Rusya soruşturması da böyle başlamadı mı? Ortada gerçekten somut bir veri bulunmuş olsaydı Trump bu vakte değin görevde kalabilir miydi? İyice suyu çıkan, sürekli sulandırılan bir soruşturmanın Trump başkanlık koltuğuna oturalı beri ‘Demokles’in kılıcı’ gibi başının üzerinde sallandığını hepimiz bilmiyor muyuz? Haaretz gazetesine yazan Amerikalı meşhur bir hahamın Trump hakkında “Delinin teki” sözünü de hatırlamak lazım. Trump, Suriye’den çekilme kararıyla müesses nizamın sınırlarını çok fazla zorlamaya başladı. Adımlarını bu nizama göre uydurmaya çalışmazsa sıcaklığını hiç yitirmeyen azil meselesi yeniden alevlenebilir. Trump’ın bu baskıya nasıl göğüs gerdiğini hepimiz biliyoruz. Amerikan siyasetini etkileyen en önemli lobilerden biri olan Yahudi lobisi Trump’ın yanındaydı. Kısaca AIPAC olarak bilinen Amerikan İsrail Halkla İlişkiler Komitesi’nin gücünü hafife almayalım. Bugüne dek Trump’ın arkasında güçlü bir şekilde duran, karşılığını da İsrail lehine ABD politikası olarak fazlasıyla alan AIPAC’in Suriye’den çekilme kararı üzerine Trump’a verdiği desteği gözden geçirmeye başladığı biliniyor. Kararı eleştiren bir açıklama yayınlayan AIPAC, Trump’tan desteğini şayet çekerse Amerikan siyasetinde belirsizliklere açılan bir dönem başlayabilir. Beyaz Saray Bütçe Direktörü Mick Mulvaney’in bahsettiği sıradan Amerikalı vatandaşın Trump’ı ne kadar sevdiğini asıl o zaman öğreneceğiz.