Rusya-Ukrayna arasında Azak Denizi’ne geçiş için yaşanan gerilimle birlikte Ukrayna NATO, ABD ve AB ülkelerine çağrıda bulundu ve duruma müdahale edilmesini istedi. Bu çağrı ABD’ye NATO üzerinden Ukrayna kara suları başta olmak üzere diğer bölgelerde üs kurma, askeri yardımda bulunma konusunda önemli bir bahane vermiş oldu. Ukrayna’nın Kerç Boğazından izin almadan geçemeyeceğini ve Rusya’nın karşılık vereceğini bilerek böyle bir hamle yapması bunun önceden planladığı iddialarını güçlendiriyor.
25 Kasım Pazar günü Rusya-Ukrayna arasında Azak Denizi’ne geçiş için yaşanan gerilim dünyanın dikkatini yeniden Doğu Avrupa’ya çevirdi. Rusya ve Ukrayna arasında Karadeniz jeopolitiği bağlamında uzun süredir bir hamle yarışı devam ediyordu. Ukrayna, ABD ile yaptığı görüşmede ABD Donanmasına Azak Denizi kıyılarında bir üs verebileceğine dair teklifte bulunmuştu. Bu teklife ABD’nin henüz cevabı gelmeden Ukrayna donanmasına ait iki adet zırhlı bot ile römork gemisi Odessa Limanı’ndan Azak Denizi’ndeki Moriupol Limanı’na Kerç Boğazı’ndan geçerek ulaşmak için hareket etti. Rus savaş gemileri ise silahlı bu gemilerin önceden izin almadıkları için kara sularını ihlal ettiklerini gerekçe göstererek Ukrayna savaş gemilerine müdahale etti. Rusya tarafından baktığımızda Ukrayna gemileri Rusya kara sularını kullandığı için önceden izin almak durumundalar. Ukrayna tarafından baktığımızda ise Kırım’ın Rusya’ya ait olduğu tanınmadığından Kerç Boğazından geçmek Rusya kara suları ihlal etmek değil tam tersi Ukrayna kara sularını kullanmak sayılıyor. Bu krizi iki ülke de kendi tarafından değerlendirerek haklılığını iddia ediyor.
KERÇ BOĞAZI HER İKİ ÜLKE İÇİN DE ÖNEMLİ
Ukrayna-Rusya arasında yaşanan krizin temelini oluşturan Kerç Boğazı, Ukrayna’nın Azak Denizi’nden Karadeniz’e açılması bakımından önemli. Rusya için ise Kerç Boğazı Kırım’ın güvenliğinin sağlanması bakımından olmazsa olmaz bir stratejik konuma sahip. Rusya, Kerç Boğazı üzerinde Mayıs 2018 tarihinde Kerç Köprüsünün inşasını tamamlayarak Kırım ile Rusya ana karasını birbirine bağlamıştı. Aslında Kırım krizinin çıktığı 2014 yılından bu yana Ukrayna gemilerinin Azak Denizine geçişlerinde bir sorun yaşanmadı. Rusya, şimdiye kadar bir sorun yaşanmamasını Ukrayna’nın daha önceki geçişlerde bildirimde bulunmasına, son olayda kriz çıkmasını ise bildirimde bulunmayı reddetmesine bağlıyor. Bu krizle birlikte Ukrayna Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, gemilerine ateş açıldığı, gemilerin rotasını kaybettiği, tahribatın, ölü ve yaralıların olduğu açıklamasını yaparak Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (NATO), ABD ve AB ülkelerine çağrıda bulundu ve duruma müdahale edilmesini istedi. ABD ve Rusya ise BM Güvenlik Konseyini toplantıya çağırdı. BM Güvenlik Konseyinde Rusya ve ABD’nin veto hakkı olduğundan bir karar çıkmadı. Fakat NATO Ukrayna Komitesi ile yapılan toplantıda Ukrayna’ya destek açıklaması yapıldı. Aslında NATO açısından Ukrayna’nın yardım talebi istenilen ve beklenilen bir hamleydi. Bu çağrı ABD’ye NATO üzerinden Ukrayna kara suları başta olmak üzere diğer bölgelerde üs kurma, askeri yardımda bulunma konusunda önemli bir bahane vermiş oldu.
KRİZ ÖNCEDEN PLANLANMIŞ MIYDI?
Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan bu gerilim ve sıcak çatışma hem bölgesel hem de küresel dengeleri etkileyebilecek sonuçlar doğurabilir. Ukrayna’nın Kerç Boğazından izin almadan geçemeyeceğini ve Rusya’nın karşılık vereceğini bilerek böyle bir hamle yapması bunun önceden planladığı iddialarını güçlendiriyor. Ukrayna bu kriz sayesinde hem Kırım krizini hem de Kerç Boğazı ile ilgili durumu uluslararası örgütlere taşıyarak haklılık durumunu onaylatmak istemiş olabilir. Çünkü Rusya’nın Kırım’ın kendisine ait olduğu iddiası NATO, AB ve BM tarafından tanınmadığı için Rusya’nın bu hamlesi de uluslararası örgütler nezdinde Rusya aleyhine karşılık bulmuş oldu. Bu haliyle Ukrayna istediğini almış gözüküyor.
RUSYA AZAK DENİZİNİ BLOKE EDECEK
Ukrayna, SSCB dağıldıktan sonra Rus nüfuzunu reddederek daha çok Ukrayna milli kimliğini ön plana çıkardı. Bunu yaparken de AB üyeliği ile NATO üyeliği konusunda önemli görüşmeler yaptı. AB, Doğu Ortaklığı Projesi kapsamında Ukrayna’yı AB’ye almak adına yardımlarda bulundu. Rusya ise Ukrayna’yı milli güvenliği için vazgeçilmez bir coğrafi alan olarak görüyor. Hatta hem NATO hem de AB ile yapılan görüşmelerde Rusya’ya, sınırındaki Ukrayna’yla ilgili bir genişleme olmayacağına dair sözler verilmişti. Rusya, NATO ve AB’nin Ukrayna hamlesini kendisine meydan okuma olarak gördü. 2014 yılında yaşanan Kırım krizi öncesinde de ABD’nin Kırım’da bir askeri üs açma konusunda Ukrayna ile görüşmeler yaptığı gündeme gelmişti. Hatta Kırım’da bulunan Rus Donanmasının Kırım’daki üssü kullanımına dair kiralama için yapılan görüşmelerde Ukrayna’nın uzlaşmaz bir tutum izlediği ve bunun sebebinin ABD olduğu Rusya basınında sıkça gündem olmuştu. ABD’nin Kırım’a yerleşme niyeti ile Ukrayna’nın AB ve NATO’ya girme teşebbüsleri Rusya’nın stratejik hamlelerle bölgeye yerleşmesinde etkili oldu. Günümüzde de Ukrayna’ya ait Azak Denizi’ne kıyısı olan Mariupol Limanı’nın ABD’nin kullanımına verilmesinin düşünülmesi ve ABD’nin bölgede askeri üs kurma konusunda talepleri, Azak Denizindeki krizin patlamasında etkili olmuş olabilir. Ukrayna’nın ABD ile birlikte Zaporoje iline bağlı liman şehri Berdyansk’ta Ukrayna askeri üssü inşa edilmesi planı, Rusya’nın bundan sonra Azak Denizi’ni kapalı hale getirmesi için tek başına bir sebeptir. Rusya, Azak Denizi’ne özellikle NATO ve ABD menşeli askeri gemilerin girmesine izin vermeyi asla istemiyor. Zaten bu krizle birlikte deniz üzerinden hem NATO hem de ABD gemilerinin Kerç Boğazını kullanması mümkün olmayacak. Rusya’nın bu hamlesiyle Ukrayna gemileri ve yabancı gemilerin Kerç Boğazı’ndan geçerek Azak Denizi’ndeki iki Ukrayna limanına ulaşması da bloke edilmiş oldu. Rusya bu durumu kendi milli güvenliği için vazgeçilmez olarak görüyor.
TÜRKİYE’YE DE S400 BASKISI OLACAK
Rusya-Ukrayna arasındaki kriz iki ülkenin de savaş pozisyonu almasına neden oldu. Ukrayna Cumhurbaşkanı Poroşenko ülkenin kuzeyindeki Cherminiv’de tank birliklerini denetledi. Hatta Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko, NATO’ya Kırım açıklarındaki Azak Denizi’ne savaş gemileri yollama çağrısı yaptı. Poroşenko’nun krizin ardından Ukrayna’nın sınır bölgelerinde 30 günlük sıkıyönetim ilan etmesi de savaşa hazırız mesajı olarak algılanabilir. Rusya ve Ukrayna donanmasına ait gemilerin Azak Denizi’nde karşı karşıya gelmesi sonrası Rusya’nın Kırım Yarımadası’na askeri yığınak yapmaya devam etmesi ve S-400 hava savunma sistemlerini arttırmayı planladığını duyurması da ABD’nin istediği bahaneleri bulması için yeterli. Rus güney askeri bölgesi sözcüsü Vadim Astafyev’in S-400’lerin Kırım’a yakında teslim edileceğini ve yılsonuna kadar kullanıma hazır olacaklarını duyurması ABD’nin Romanya, Ukrayna, Gürcistan, Polonya ve Baltık ülkelerine yeni askeri üsler ve yığınaklar yapması için yeterli bir sebep. Ayrıca Kırım’a S400’lerin yerleştirilmesi, Türkiye’nin Rusya’dan S400’ler alması sonrası oluşan itirazları da artıracak. AB ülkeleri ve NATO üyelerinin Türkiye’ye Ukrayna krizi üzerinden baskı yaparak bu kararından vazgeçirmeye çalışmaları sürpriz olmaz. Türkiye’nin çok büyük bir neden olmadan S400’leri almaktan vazgeçeceğini düşünmüyorum. Fakat Rusya-Ukrayna krizi çok boyutlu sonuçları itibariyle Türkiye’ye de baskı yapmak için kullanılacaktır.
ARABULUCULUKTAN KAÇINMALIYIZ
Rusya-Ukrayna gerilimi devam ederken Türkiye iki ülkeye de sağduyulu olmayı tavsiye ederek sorunların görüşme masasında çözülmesi gerektiğini iletti. Türkiye, 2014 yılında Rusya’nın Kırım’ı kendi topraklarına katmasını kabul etmeyerek Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü tanıyor olsa da hem Rusya hem de Ukrayna ile yakın ilişkilerini devam ettiren ender ülkelerden. Hatta sırf bu nedenle Türkiye’nin arabulucu rolünü üstlenmesi gündeme gelmişti. Fakat Türkiye’nin bu iki ülke arasında arabuluculuk rolü üstlenmesi kendi çıkarları açısından olumlu bir sonuç getirmez. Türkiye, Karadeniz’de sınırı olan bir ülke olarak arabuluculuk yerine kendi milli politikalarına yoğunlaşmalıdır. Çünkü Rusya-Türkiye arasında son dönemde gelişen enerji temelli üst düzey ilişki, enerji koridorunu korumak konusunda bazı yükümlülükler getiriyor. Karadeniz’de olası bir sıcak çatışma ve istikrarsızlık TürkAkım projesini işlemez hale getirebilir.
PROVOKASYONLARA DİKKAT
Türkiye’nin her iki ülkeyle yakın ilişkisi bazen olağanüstü isteklerle karşı karşıya kalmasına da neden olabiliyor. Örneğin bu kriz sonrasında Ukrayna Donanma Komutanı İgor Voresenko, Türkiye’den Montrö Sözleşmesini uygulayarak boğazlarını Rus gemilerine kapatmasını istedi. Bu talebin uygulanması mümkün olmasa da Ukrayna’dan bakınca bu talep Türkiye’den istenebilecek bir durum olarak gözüküyor. Türkiye, herhangi bir savaşta olmadığından, Ukrayna, NATO üyesi olmadığından, NATO, Rusya ile bir savaşta olmadığından zaten Montrö Sözleşmesinin uygulanması mümkün değil. Fakat ABD’nin Ukrayna üzerinden Rusya’yı kışkırtarak Ukrayna içlerine kadar müdahale edebilecek bir provokasyona girişmesi halinde AB ülkeleri ile NATO üyelerinin duruma müdahale için Rusya’ya savaş durumu ilan etmeleri de mümkün olabilir. Rusya’nın Donbas ve Kırım’dan sonra Ukrayna içlerine kadar devam edecek bir müdahalede bulunmasını mümkün kılacak provokasyonlar, NATO’nun savaş kararı ile sonuçlanabilir. ABD’nin yapmak istediği de bu gibi duruyor. Şu an için böyle bir harekât planı uzak gibi gözükse de ABD’nin Rusya’yı engellemek adına böyle bir planı devreye sokması mümkün. Ukrayna Donanma Komutanının Türkiye’den Montrö Sözleşmesi hükümlerini uygulayarak Rus savaş gemilerine boğazları kapatmasını istemesi aslında 15 Temmuz öncesinde yaşanan 24 Kasım uçak krizi ve Rus Büyükelçi Karlov suikastını da gündeme getiriyor. ABD’nin Türkiye-Rusya gerginliği üzerinden önemli menfaatler beklediğini biliyoruz. 24 Kasım Rusya ile yaşanan uçak krizinde ABD’nin Türkiye’den boğazları kapatarak Rusya’nın Suriye’ye deniz yoluyla ulaşmasını engellenmek yönünde hareket etmesine dair bir beklentisi vardı. Fakat uçak krizi kısa sürede aşılınca FETÖ üzerinden Karlov suikastı planı uygulanarak Türkiye-Rusya arasında bir savaş durumu stratejisi devreye sokulmuştu. Bu plan gerçekleştirilmiş olsaydı Rusya’nın boğazlar üzerinden Suriye’ye erişimi engellenerek tümden izole edilmesi sağlanacaktı. Fakat hem Türkiye hem de Rusya olaya sağduyulu yaklaşarak olayın gerçek faillerini buldular ve işbirliklerini daha da ileri seviyeye taşıdılar. Günümüzde de Karadeniz üzerinden ortaya çıkan bu kriz ile NATO devreye sokularak Türkiye’yi Rusya’ya karşı yaptırım uygulamaya zorunlu hale getirme çabası içine girilebilir.