Suriye üzerindeki fırtına nedeniyle Türkiye ile Rusya arasında her gün yeni vaveyla kopuyor. Bu yüzden tarafların birbirine açtığı kartlar/hamleler içinde hangisi ne anlama geliyor, hatta anlamı var mı yok mu diye düşünmek bir tarafa, kimi zaman fark bile edilmiyor.
İşte bu tür ataklardan biri 7-8 Şubat tarihlerinde Rusya’dan geldi ve geldiği gibi yerli basın tarafından şöyle bir görülüp, geçildi. 9 Şubat’ta ise bu olayla ilgili geride pek az iz kalmıştı.
Olay şuydu; “Rusya Parlamentosu’nun alt kanadı Duma’dan iki milletvekili, Atatürk-Lenin döneminde imzalanan, Türkiye’nin Kafkasya sınırlarını bugünkü şekliyle onaylayan ve iki ülke dostluk ilişkilerinin temelini oluşturan 1921 tarihli ‘Moskova Antlaşması’nın feshedilmesi için teklif sundu. ‘Türkiye-Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti Dostluk ve Kardeşlik Antlaşması’na atıf yapılarak, Rusya için kazançlı olmayan, Türkiye ile yapılmış anlaşmaların gözden geçirilmesi’ önerildi.
Rusya’da teklifi yorumlayanlar, anlaşmanın, Azerbaycan’a bağlı Dağlık Karabağ’ın kurulması gibi ‘zor şartları’ da içerdiğini hatırlatarak, Azerbaycan dışındaki diğer Kafkas ülkeleri Gürcistan ve Ermenistan’ın 1921 antlaşmasının koşullarını kabul etmediklerini savundular. SSCB, Moskova Antlaşması ile Misak-ı Milli sınırlarını tanımıştı. Antlaşma, Türkiye-Rusya dostluğunun temel taşı olarak önem taşıyor”du. (‘Russian lawmakers suggest annulling 1921 treaty of friendship with Turkey’, 08/02, TASS.)
Bu antlaşma, devam ve tamamlayıcı diyebileceğimiz nitelikte başka antlaşmaları da beraberinde getirdi. Bunların içinde en önemlisi de, Kars antlaşmasıydı.
Rusya imparatorluğunun parçası olan Kars bölgesi, Güney Batum bölgesi ve Ağrı bölgesi Türkiye’nin eline geçmişti. Ermenistan, Kars antlaşmasını geçerli saymıyor. Benzer şekilde Gürcistan parlamentosu da Kars antlaşmasını 2005 yılında lağvetmişti”. (‘Rusya’da gerilim artırıcı çıkış’, 08/02, Hürriyet)
İran-Rusya: Stratejik ve dinî harita!
Afganistan ve Pakistan’dan çıkış alarak İran-Irak-Suriye-Akdeniz-Kıbrıs hattı ne ise, nereyi çemberliyor ise (!), dikine İran ile Rusya arasında kalan Azerbaycan-Ermenistan-Gürcistan ve sırtlarındaki Hazar ile Kazakistan-Özbekistan-Türkmenistan’dan Çin’e kadar yaslanan coğrafya da aynı! O da aynı yeri çemberliyor. Ve bu devasa bölge bir yandan stratejik bir rekabet alanı tarifi ama aynı zamanda Rus “ateist-laik” bakışı ile İran dinî anlayışının “ulusal güvenlik” merkezli buluşmasıdır.
Moskova ve Kars Antlaşmaları bugün Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan sınırlarımızı belirliyor. İşte bu iki hamle o sınırların meşruluğunu geçirgenleştirme tuzağını oluşturuyor.
Moskova’nın bu türden bir tuzağı işaret etmesinin/göstermesinin sebebi elbette Ankara’nın Suriye’de herhangi bir şekilde anlaşmazlığı yükseltmesi durumunda, Türkiye’nin devlet sınırlarını sadece güneyde değil doğu hattında da zorlayabileceğini göstermek.
Peki, Pandora’nın kutusundan çıkarılan Moskova Antlaşması ve devamında gelen diğer anlaşmalar ne söylüyor? Bu neredeyse asırlık metinlerin anlamı, yırtılmaları halinde ortaya çıkacak riskler ne?
Basit ansiklopedik bilgiler antlaşma hakkında şunları söylüyor; “Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti arasında 16 Mart 1921’de imzalanan antlaşmadır. Bu antlaşma ve devamı niteliğindeki antlaşmalarla belirlenmiş olan sınırlar günümüzde Türkiye, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan arasında halen geçerlidir.”
Türkiye açısından ilginç bir anekdot, Kurtuluş Savaşı sırasında uluslararası kamuoyunda yasal olarak tanınan İstanbul Hükümeti’ne rağmen Ankara Hükûmeti tarafından imzalanmış ikinci uluslararası antlaşma olmasıdır. (İlki Gümrü Antlaşması.)
Bu antlaşmanın gerçekten de Rusya tarafından “işlemez hale” getirilip getirilmeyeceği konusu, gerçekten isteyip istemedikleri ve/veya Rus parlamentosunun buna izin verip vermeyeceği ayrı bir konu. Asıl, Moskova Antlaşması domino taşlarının ilki ve büyüğü.
Eylül 1920’de Kâzım Karabekir komutasındaki 15. Kolordu Kars, Ardahan, Artvin, Batum ve Iğdır’ı aldıktan sonra Taşnakların idaresindeki Ermenistan ile Gümrü Antlaşması imzalanarak Doğu sınırı sabitlenmişti.
“Bu sınırın Sovyetler Birliği tarafından da onaylanmasını isteyen Mustafa Kemal, Ali Fuat Paşa’yı Moskova elçiliğine tayin etti. Rus lider Çiçerin de Ekim ayında Gürcistan’ın Ankara elçisinin kardeşi olan Budu Medivani’yi Ankara’ya elçi olarak görevlendirmişti.”
Bu yakınlaşma sürecinde yaşanan iki noktayı da kayıt altına almak konuyu kavramakta ek fayda yaratır; bu sırada Enver Paşa da Moskova’daydı. Diğeri ise Azeri milliyetçilerinin girişimiyle Bakü’de Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan etmişti. Bu olaylar dert olarak algılandıysa da Türk-Sovyet görüşmelerinin olumlu sonuçlanmasına engel olamadı.
Rusya’nın bu anlaşmayı öne çıkarmasındaki “elverişli” halin biri içeriği ise, ikincisi de ilk maddenin-16 madde ve 3 ekten oluşmaktadır- “her iki tarafın çıkarlarını yansıtmayan” ve güç ilişkisine dayalı antlaşmaların geçersiz olduğunu belirtmesi. Yani, Rusya bu anlaşmayı artık çıkarlarına uygun görmeyebileceğini alenen zikretmiş/işaretlemiş ve Ankara’ya göstermiş bulunuyor.
Kars antlaşmasının dayanılmaz önemi
Rusya 1917’den sonra Kafkasya’dan çekilmiş, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan bağımsızlığına kavuşmuş ve Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti, Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti, Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti adında üç devlet kurulmuştur. Fakat Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti iki yıl sonra Kafkasya’yı yeniden işgal etmiştir. Bölgedeki üç devlet Sovyetler Birliği ismini alan yeni devletin kontrolüne girmiştir.
Antlaşmanın kaba ve bilindik hatlarını veren bu bilgiler şu şekilde hayat buldular… Bu üç devletle ama Sovyet Rusya’nın aracılığıyla üç Sovyet Cumhuriyeti Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan ile Kâzım Karabekir’in temsil ettiği TBMM Hükümeti arasında 13 Ekim 1921’de Kars Antlaşması imzalandı. Buna göre adı geçen cumhuriyetler Moskova Antlaşması’nı kendileri için de geçerli saydı. Yani o antlaşma sadece Türkiye ile Rusya arasında değil, ek olarak adı geçen ülkelerle de rabıtalı. Böylece Türkiye’nin doğu sınırı kesinleşti ve Ermeni Sorunu da sona erdi.
Sovyetler’in yıkılmasıyla beraber Ermenistan bu konuda farklı görüşler belirtmiş farklı makamlar Kars Antlaşmasını kabul etmediklerini açıklamıştır.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği 1991’de dağıldıktan sonra bağımsız olan Ermenistan Kars Antlaşması’nı tanımadı. Erivan Taşnak Partisi Temsilcisi Kiro Manoyan ve Ermenistan dışişleri bakanı Vartan Oskanyan Kars Antlaşması’nın Sovyetler Birliği ile imzalandığını, bağımsız Ermenistan tarafından imzalanmadığını öne sürerek bu sınırların geçerli olmadığını, Sevr Antlaşmasını esas aldıklarını belirtti.
Türkiye’den Çin’e kadar da Sykes-Picot haritası!
Balkanlar’dan başlayarak ve Karadeniz’i dahil edip aşarak; Gürcistan üzerinden “yukarı”, Ermenistan üzerinden aşağı ve İran’a Azerbaycan’dan da doğuya giderek Türki Cumhuriyetler, Orta Asya derinliği ve Çin sınırına kadar olan bölge, aslında yüksek ölçekli tüm strateji ve dış politika kitaplarında “dünyanın kalpgâhı” olarak tarif edilen bölgeyi oluşturuyor. Ve ne yazık ki Moskova ve Kars antlaşmaları bu kalbe açılan kapıların eşiğini oluşturuyor.
Öyle ki, Türkiye’nin bugünkü sınırları aslında NATO sınırları da olduğundan Rusya’nın askeri bir sınır bozma/aşma imkânı bulunmadığından, sınırın karşı tarafından deforme etme girişimlerine başlaması, daha doğrusu o kozu göstermesi ilginç. Kapının arkasındaki ülkeler açısından da sonuçlar doğurabilecek bu “deneme”, Rusya için yeni dostlar üretecek ama yeni düşmanlar da üretecek.