Küresel sisteme boyun eğmeyen yöneticilere karşı Soros adlı Macar Yahudisi’nin ülkelerde kargaşa çıkardığı, renkli devrimler organize ettiği, piyasa dengeleriyle oynadığı herkesin malumu. Rothschildler gibi baronlar adına hareket ettiği bilinen tetikçi Soros’un ipliği ilk olarak 1997 Asya krizinde pazara çıkmıştı. İfşa olsa da icraatlarından geri durmayan Soros’un, Gezi kalkışmasının da ana finansörü olduğu biliniyor. Demokrasi havarisi vicdansız tetikçi AB’yi de parmağında oynatıyor.
Avrupa Parlamentosu’nda sağ partilerin temsil edildiği bir blok yapı var. Avrupa Halk Partisi (EPP – European People’s Party) denilen bu bloğun içinde şu an Macaristan’ı yöneten Fidesz Partisi de yer alıyor. Geçenlerde Avrupa Halk Partisi kendi içerisinde bir oylama yaptı ve Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın Partisi Fidesz’in üyeliğini askıya aldı. Peki bunun mânâsı ne dir ve bu hamleden ne anlamalı?
Macaristan’a üvey evlat muamelesi
Orban’ın Fidesz Partisi artık Avrupa sağını oluşturan en büyük blok içerisinde alınan kararlara müdâhil olamayacak, karar teklifi yapamayacak, blok dâhilinde resmi görevler üstlenemeyecek. Üstelik bu olumsuz durum sadece Fidesz Partisi’ni etkilemeyecek. AB’nin yürütme organı sayılan Avrupa Komisyonu içerisinde Macaristan gereği gibi temsil edilemeyecek. Avrupa Parlamentosu’nun hâlen en güçlü bloğunun desteğinden mahrûm kalan Macaristan bundan sonra “üvey evlat” muamelesi görecek.
Fidesz’in lehine oylamada sadece 3 oy çıkması ayrı bir detay. Aleyhindeki oy sayısı ise 190. Bu, çok güçlü bir reddetme anlamına geliyor. Ortada ciddi bir sıkıntı söz konusu. Bilin bakalım, bu nereden kaynaklanıyor? Elbette Yahudi tetikçi Soros’tan…
Yumruğu Soros vurdu
Orban hükümetiyle uzun zamandır kavgalı olan Soros, Macaristan’daki düelloyu kaybetmiş ve son olarak uhdesindeki Orta Avrupa Üniversitesi’ni Budapeşte’den Viyana’ya taşımak zorunda kalmıştı. Her şey bir yana Soros bu, yenilgiyi kolay hazmedecek biri değil. Renkli devrimlerin babası, dünyanın önde gelen kara para sihirbazlarından birinin bu kadar çabuk pes edeceğini zaten kimse beklemiyordu. Macaristan’ın suratına inen AB yumruğunu pekâlâ Soros’un hânesine yazmak gerek.
Aslında Soros-Orban çatışmasının derin bir tarihi var. Mesele mülteciler gibi dursa da işin aslı Soros’un bazı ülkeleri yeniden formatlama isteğine dayanıyor. Soros’un pek çok ülke gibi Macaristan’ı da parmağında oynatma iştahı Orban tarafından engellenmiş durumda. Aslında mesele çok basit. Bir ülkeyi kim yönetecek? Halkın oy verdiği siyasiler mi, yoksa Soros gibi küresel baronların atadığı kuklalar mı?
Hatırlayan vardır, Orban ile Soros’un yolları bir dönem kesişmişti. 1989 yılında Soros’un desteğiyle İngiltere’deki meşhur Oxford’a bağlı Pembroke Koleji’nde siyasal bilimler okumaya giden Orban, tıpkı Soros gibi ülkenin Komünizm’den kurtulmasını istiyordu. Fakat Orban ile Soros arasında temel bir ayrılık söz konusuydu. Orban, Komünist rejimin sona ermesini Rus etkisinden kurtulmuş, bağımsız bir Macaristan için talep ediyordu. Soros’un amacıysa Macaristan’ı yeni bir piyon olarak kendi hânesine yazmaktan ibaretti.
Afiş bahâne edildi
Orban-Soros kavgasına AB’nin müdahil oluşu yeni değil. AB, Orban’ı bu konuda defalarca uyardı. Afiş kampanyası ise kavganın bahânesi yapıldı. Şubat ayında Macaristan’da başlatılan kampanyada AB’nin mülteciler politikasını eleştiren afişler ülkenin cadde ve sokaklarını boydan boya kapladı. Afişlerde yanyana iki figür yer alıyordu. George Soros ile Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker. İkilinin yer aldığı afişin üzerindeki mesaj ise hayli mânidardı: “Sizin de neler döndüğünü bilmeye hakkınız var.”
Avrupa Halk Partisi apar topar harekete geçti. Grup Başkanı Manfred Weber, 5 Mart’ta durumu görüşmek üzere Budapeşte’ye gitti. Weber’in talepleri arasında sadece söz konusu afişlerin kaldırılması yoktu. Başka ne vardı, bilin bakalım? Avrupa sağının başkanı, Orban’dan tükürdüğünü yalamasını, yani Soros’a ait Orta Avrupa Üniversitesi’nin yeniden Budapeşte’de faaliyet göstermesini istiyordu. Talep paketinin içerisinde afiş kampanyası nedeniyle Macaristan’ın AB’den özür dilemesi araya sıkıştırılmıştı. Ustaca talep edilen bu özür, aynı zamanda Soros’tan da özür dilenmesi mânâsına geliyordu.
Köşeye sıkıştırılan Orban, afişleri caddelerden, sokaklardan toplattı. Özür babında da bir iki kelime geveledi. Ancak afiş kampanyasının siyasî açıdan doğru olduğuna özelikle vurgu yaptı. Fidesz Partisi’nin üyeliği de bundan sonra askıya alındı.
Brüksel’i teslim almış
Soros’un Brüksel’e sık sık yaptığı ziyaretler oldukça dikkat çekici. AB’nin önde gelen liderleriyle sık sayılabilecek periyotta görüşmeler yapan Soros’un, 2016 yılında Avrupa Parlamentosu’nda yaptığı konuşma gibi AB politikalarına ilişkin “yön tayin edici” açıklamalar yaptığı da ilgilisinin mâlumu.
DC Leaks tarafından 2016 yılında ifşâ edilen 2500 belgede Soros’un AB seçimlerini nasıl manipüle ettiği ifşâ ediliyor. Belgelerde Soros’un Açık Toplum şebekesinin 2014 yılında göreve gelen bazı Avrupalı parlamenterlere istihbarî bilgiler sağladığı da yer alıyor. Aralarında o zamanki parlamento başkanı Martin Schulz, yedi başkan yardımcısı, komite başkanları ve koordinatörler olmak üzere 226 Avrupalı parlamenterin Soros ile ilişkisi net bir şekilde ortaya konuyor.
Orban’ın Partisi Fidesz, 27 Nisan 2017 tarihinde kendi sitesinden bu ilişkiyi gündeme getirmiş ve şöyle demişti:
“AB bir karara varmalı. Mevcudiyetini sürdürmek ve başarılı olmak istiyorsa hiç kimse tarafından seçilmemiş Amerikalı bir milyonere değil. kendi üyelerine, kendi vatandaşlarına kulak vermeli. Sahi, George Soros bu kadar sık uğradığı Brüksel’de ne işler çeviriyor? Onun bulunduğu hiçbir işten hayır gelmez. Kaos planlayıcısı bir adamın Brüksel’de bu denli nüfuza sahip olmasının sebebi nedir? Pek çok kimse bu sorunun cevabını merak ediyor.”
İkiyüzlü bir para spekülatörü
Soros’u tanımlayan en iyi sözlerden biri, 2008 yılında dünyayı kasıp kavuran küresel finans krizi üzerine söylediği cümle olmalı. Hatırlayan var mı, ne demişti o günlerde Soros? “Bu, benim açımdan çok iyi bir kriz!” Evet, aynen böyle demişti. İnsanların, ülkelerin perişan olduğu krizlerden nemalanmayı vazife bilen, dahası 1997 Asya krizinde ifşa olduğu gibi bizzat bu krizleri çıkaran vicdansız bir para spekülatöründen insancıl bir demokrasi havarisi çıkarma projesi başarısızlığa uğramıştır. Soros’un 2005 yılında NPR’dan Steve Inskeep’e “Dünyanın bir vicdana ihtiyacı var. Kurduğum vakıflar ağının dünyanın vicdanı olmasını istiyorum” demesi bile ortada nasıl bir dümenin döndüğünü yeterince ifade etmiyor mu?