Nahda barajı: Afrika’nın turnusol kağıdı

Su, hayatın kaynağı, olmazsa olmazı. Bu nedenle “başka gezegenlerde hayat var mı” sorusunun akla getirdiği ilk madde… Yine bu nedenle insanlık tarihi boyunca yerleşim yerleri doğrudan su kenarında kuruldu veya suya erişimi kolay mekânlar olageldi. Suyun bu derece hayatî bir konumda bulunması suya hâkim olma mücadelesini de beraberinde getirdi.

Tarihte su konusunda bilinen ilk çatışma milattan önce 2500 yılı civarında bugünkü Irak sınırları dahilinde çıktı. Sümer döneminin iki şehir devleti Lagaş ve Umma arasında başlayan su çatışmaları günümüze değin aralıksız şekilde devam etti. Günümüzdeki çatışmaların temelinde sınırları aştığı için paylaşılamayan sular sorunu bulunuyor. Birleşmiş Milletler’in rakamlarına göre hâlen dünyadaki üç yüze yakın bölge su çatışması riskini içinde barındırıyor.

Afrika’da su çatışması riski çok fazla

Yeryüzünün akarsu bakımından en zengin bölgeleri Asya kıtası ile Amerika kıtası. En fakir bölgeleriyse Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Avustralya. Afrika kıtasının bilhassa sahra altı kesiminde yoğunlaşan sınır aşan nehir sayısının 70 civarında olduğu görülüyor. Dolayısıyla kara kıta su çatışması potansiyeli dikkate alındığında âdetâ barut fıçısı gibi. Afrika’da yer alan hemen her ülkenin sınırları içinden asgari bir nehir geçiyor ve hemen her ülke sınır aşan bir nehre kıyıdaş durumda. Kıta genelinde 41 ülkenin en az iki, 15 ülkenin de en az beş akarsuya ev sahipliği yaptığı biliniyor. Nitekim Kongo, Limpopo, Nijer, Nil, Ogove, Okavango, Oranj, Senegal, Volta, Zambezi, Logon ve Şari nehirleri dört veya daha fazla ülkenin sınırlarından geçerken kıtanın en bilinen su paylaşım sorunu, Nil nehri havzasındaki yer alan Mısır, Sudan ve Etiyopya arasında yaşanıyor.

Nil hem hayat hem kavga sebebi

Dünyanın ve dolayısıyla Afrika kıtasının en uzun akarsuyu olan Nil Nehri 6.800 kilometre uzunluğa sahip. Mavi ve Beyaz Nil olarak iki ana kola sahip olan nehir on ülkenin sınırlarından geçiyor. Bu ülkeler; Mısır, Etiyopta, Sudan, Güney Sudan, Uganda, Tanzanya, Kenya, Ruanda, Burundi ve Kongo. Nil’in iki kolu içerisinde en zengin su kaynağı Mavi Nil havzasında bulunuyor. Peki, dünyanın en uzun nehrinin kaynağı neresi? Nil nehrinin yüzde 84’ü Etiyopya topraklarından doğuyor. Mavi Nil’in başlangıç noktası Etiyopya’daki Tana gölü. Beyaz Nil ise Uganda, Kenya ve Tanzanya menşeli. Sudan’ın başkenti Hartum’da birleşen Nil’in iki kolu, Mısır topraklarını ikiye bölerek Akdeniz’in sularına karışıyor.

Evet, Afrika’nın doğu yakasına hayat veren Nil nehri aynı zamanda bölgede bir kavga nedeni. Mısır -Sudan ittifakının hakimiyetinde kalan Nil havzasında ağır basan güç odağı bugüne dek hep Mısır oldu. Peki, bunun temelinde ne yatıyor?

İngiliz’in bastığı yerde ot bitmez

İngiltere’nin Hindistan yolunu emniyet altına almak için Mısır üzerinde hakimiyet kurma isteği bilinen bir gerçek. Hindistan üzerindeki İngiliz egemenliğini kırma emelini güden Napolyon’un da Mısır seferiyle işe koyulduğu mâlum. Yine biliyoruz ki, Napolyon’un bu seferde başarısız olmasının altında yatan sebeplerden biri Akka önlerinde Cezzar Ahmet Paşa’nın tokadını yemek olduysa bir diğeri donanmasının Ebukır açıklarında İngilizler tarafından batırılmasıydı. Peki, İngilizlerin derdi sadece Hindistan yolunun emniyeti miydi? Mısır hakkında başka planları yok muydu sahiden? Vaziyet hiç de öyle görünmüyor. İngiliz tarihçi E. J. Hobsbawm’a göre sanayi devrimi pamuk demek. Manchester gibi kentlerde yapılan tekstil dokumacılığı sanayi devriminin itici gücü. 1861 yılına kadar tekstil sanayisi için gerekli kaliteli pamuğu ABD’den temin eden İngiltere, bu tarihte ABD iç savaşının başlamasıyla tam anlamıyla krize girdi ve çözüm için arayışlara başladı.

İşte Mısır o zaman daha bir önem kazandı. İngilizler bu tarihten itibaren pamuk üretimi için Mısır-Sudan hattına yani Nil havzasına gözlerini diktiler. Nil havzasındaki bugünkü çarpık durumun temelleri o yıllarda atıldı. 15 Mayıs 1902 tarihinde Etiyopya ile masaya oturan İngilizler öyle bir hinlik yaptılar ki, Nil sularının tanzimi konusunda biri İngilizce diğeri Etiyopya dilinde (Amharca), farklı metinlere sahip iki ayrı nüsha kaleme alarak meseleyi içinden çıkılmaz bir hâle getirdiler.

1959 anlaşması ne kadar âdil?

İngiltere’nin Mısır lehine yaptığı anlaşmadan sonra bir daha kimse Etiyopya’yı muhatap bile almadı. 1929 yılında Mısır ile Sudan kendi aralarında bir anlaşmaya vardılar. 1959 yılına gelindiğinde iki devlet Mısır’ın Asvan projesi ekseninde yeni bir paylaşıma gitti. Buna göre Asvan Barajı yılda 84 milyar kilometre küp su tutacak; bu suyun 55,5 milyar metreküpü yani aslan payı Mısır’ın olacak, geriye kalan 18,5 milyar metreküp ise Sudan’ın kullanımı için ayrılacaktı. Mısır’ın Nil üzerindeki hâkimiyetini perçinleyen bu anlaşmaya Etiyopya da katılmak istedi ancak bu istek Mısır ve Sudan tarafından reddedildi.

Nil’in doğduğu toprakların Nil sularına ilişkin bir anlaşmada yok sayılmasının elbette bir bedeli vardı. Etiyopya, kendi gıyabında imzalanan 1959 tarihli anlaşmayı asla kabullenmedi. Bugüne dek Nil’in toplam taşıdığı su miktarı olan 184 milyar metreküpün sadece yüzde 3’ünden faydalanabilen Etiyopya yönetimi, Nahda Barajı projesini âdil olmayan 1959 anlaşmasına karşı bir tepki olarak inşa etmeye başladı.

Şimdi ne olacak?

Rahmetli Mursi’nin biraz da kamuoyu baskısıyla söylediği, “Nil’in tek damlası eksilirse kanımızı dökmekten çekinmeyiz” sözünü bir kenara; kısa süre önce parlamentoda konuşan Etiyopya başbakanı Abiy Ahmed’in “Nahda Barajı için Mısır ile savaşmak gerekirse milyonlarca insanı harekete geçirmeye hazırız” açıklamasını diğer kenara koyalım. Karşılıklı savaş naraları atılıyor, her iki taraf da ateş dansı yapıyor gibi gözüküyor ya, manzaraya aldanmayın. Savaşı aslında hiç kimse istemiyor. Lakin ortada ciddi bir mesele var. Bu durumda en akılcı yöntem ne olurdu? Bizzat Afrikalı kurumlar, mesela Afrika Birliği nezaretinde karşılıklı olarak masaya oturmak…

Peki, taraflar ne yapıyor? Kendilerini sömürmekten başka gayeleri olmayan batılı güçlerin insafına sığınmaya çalışıyorlar. Ara bozmaktan başka işi gücü olmayan ABD ve Rusya’dan arabulucu olarak medet umuyorlar. Hele Şarkul Evsat’ın haberi veriş şekli mide bulandırıcı…

“Mısır, Sudan ve Etiyopya’nın dışişleri ile su kaynakları bakanları Washington’da ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin’in himayesinde bir araya gelecek.”

Benzer konular