‘Sizce dünyanın en önemli meselesi nedir’ diye bir suâl sorulsa ‘Siyonist İsrail devletidir’ demez misiniz? Dersiniz elbette! Hani ‘İçki kötülüklerin anasıdır’ diye bir cümlemiz vardır ya, Siyonist İsrail de, günümüz dünyasının tüm kötülüklerinin anasıdır!
Filistin topraklarını Müslümanlar için dünyanın en büyük hapishanesi hâline getiren Siyonist İsrail devleti yok edilmediği sürece dünyanın huzur bulması imkânsızdır.
Birinci Dünya Savaşı sonrası Filistin topraklarının Osmanlı’nın hâkimiyetinden çıkmasının akabinde, İngilizlerin desteğiyle Filistin topraklarına Siyonist Yahudiler yerleştirilmeye başlanalı beri Filistinli Müslümanlar zulüm altındadır ve bu zulüm el’an devam etmektedir.
Mavi Marmara’yı unutmadık
Siyonist Yahudilerin zulmüne, bilhassa Gazze bölgesine uyguladıkları ablukaya dikkat çekmek için bir filo oluşturmaya karar verildi. İHH’nın organize ettiği, dünyanın onlarca ülkesinden içinde Müslüman ve Müslüman olmayan insanların bulunduğu gemiler 27 Mayıs 2010 gecesi Antalya limanından yola çıktı. Filoda bulunan gemilerde abluka altındaki Gazze’ye gidecek gıda, yiyecek, giyim, tıbbi ve inşaat malzemeleri bulunuyordu.
Filo, 30 Mayıs gecesi uluslararası sularda seyrederken, sabaha karşı saat 05:30 civarında İsrail donanmasına ait zodyaklar ateş açarak Mavi Marmara gemisinin etrafını sardı. Aynı zamanda geminin üzerine doğru bir askerî helikopter alçaldı. Helikopterden sarkıtılan iple ateş ederek gemiye inen İsrail askerleri 9 Türkiyeli Müslüman’ı şehid ettiler. Siyonistler, uluslararası sularda seyreden gemiyi Aşdod limanına çekti. Yolculara, ülkeye kaçak girdiklerini zorla kabul ettiren bir belge imzalatıldı. Ardından Beerşava hapishanesine götürüldüler. Burada iki gece kalan yolcular, Türk Hükümeti’nin çabaları sonucu Türkiye’ye getirildi.
Cengiz Songür’ün mektubu
Gemide şehid edilenler arasında bulunan Cengiz Songür’ü İzmir’deki evinden uğurlayanlar arasında bulunan kızı, önceden yazdığı bir mektubu babasına fark ettirmeden ceketinin cebine koyuvermişti. Cengiz, mektubu gemi uluslararası sulardayken fark edip seyahat esnasında değişik kimselere birkaç kere okumuştu.
Kızının Cengiz Songür’e yazdığı mektup:
“Sana yazacağım yüzlerce cümle var ama kelimelerim düğümleniyor. Korkuyorum baba. Kardeşlerimin gözlerindeki hüznü, annemin yüzündeki endişeyi gördükçe korkuyorum.
Ama seni sonunda kaybetmek de olsa git baba…
Bir yetimin gülümsemesi için, bir annenin duası için git baba…
Geriye bir tek adın da dönse git…
Senin kızın olmak çok ama çok güzel baba…
Kork İsrail! Korkuyu iliklerinde hisset!
Bu kez ebabiller yüzerek geliyor. Bu kez ebabiller ağızlarında taş değil, ellerinde bilyeler taşıyor.
Kork İsrail!
Koskoca filleri ufacık taşlarla harap ettiren Râbbim, ‘seni yok etsinler’ diye ellerinde bilyeleriyle ebabillerini yolluyor.
Kork İsrail! Mü’mînler artık yanı başında duruyor.
Baba, babacığım…
Bir yıldızın ışıltısı sanmıştım önce gözlerindeki pırıltıyı. Yüzündeki tebessüm, ayrılığın buruk acısıdır demiştim. Oysaki kurşunlar yağıyormuş üzerine ve tebessümün, şehâdete kavuşabilmenin hevesiymiş.
Şimdi neredesin ve ne hâldesin bilmiyorum.
Gözlerimin nemine bakma babam, sadece çocukluktan ağlıyorum. Yoksa dimdik duruyorum seni izlerken.
Kızıma gösteriyorum ara ara yüzünü, o hâlâ seni balık tutmaya gitti zannediyor. Arada, elindeki gerçek silâhları olta zannettiği İsrail askerlerini soruyor. ‘Onlar arkadaşlarının katilleri’ diyemiyorum babam, çünkü senden hep merhameti öğrendim.
Acımayı, hissetmeyi ve sevmeyi. Sadece, ‘Onlar, dedenin balık tutmasını istemeyenler kızım’ diyebildim.
Oysaki denizden balık değil, özgürlük çıkacak babam. Filistinli çocukların ellerinden özgürlük tutacak. Senin en güzel ikrâmın özgürlük olacak.
Artık eminim babam, sen özgürsün, biz özgürüz, Gazze özgür babam.”
Mavi Marmara Şehidlerinin ve tüm şehidlerimizin ruhu için El Fatiha…